ARES Tersanesi YKB Kerim Kalafatoğlu: Ürettiğimiz platforma kefil oluyoruz

Yeşim Yeliz Egeli

Kerim Kalafatoğlu

Cumhuriyet tarihinin en büyük gemi ihracatı anlaşmasının sahibi ARES Tersanesi, alanında yürüttüğü faaliyetlerle ülkemizin hızla büyüyen ve dikkat çeken şirketlerinden birisi oldu. En son gerçekleşen ve Meteksan Savunma ile ortaklaşa yürütülen, ülkemizin ilk silahlı insansız muharip deniz aracı projesi olan ULAQ ise hem ülkemiz gemi inşa sanayi hem de savunma sanayi açısından oldukça önemli. Kurulduğu 2006 yılından sonra kısa sayılabilecek bir sürede hızla büyüyerek Avrupa’nın en büyük kompozit ve alüminyum gemi inşa eden firmalarından biri olan ARES, dünyanın en iyi karakol gemisi üreticisi, Türkiye’nin sektörden bağımsız en hızlı büyüyen şirketi ve en büyük gemi ihracatçısı konumunun da sahibi oldu.

Ekonometri bölümünden mezun olan ve İngiltere’deki Essex Üniversitesi’nde Uluslararası Ekonomi alanında yüksek lisans yapan ARES Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu, profesyonel iş hayatına 1994 yılının başlarında Trabzon Serbest Bölgesi’nde bir dış ticaret ve nakliye şirketinin kurucusu olarak, özellikle Karadeniz bölgesi çevresindeki Eski Sovyet Ülkeleri ile çalışmaya başladı. Ailesinin geleneksel mesleği olan tekne yapımınaysa, kardeşleriyle birlikte 2006 yılında ARES Tersanesi’ni kurarak başladı. Çalışmayı ve eğitimi yaşam biçimi olarak benimseyen Kalafatoğlu ayrıca, Harvard Üniversitesi’nde Owner/President Management Program’ı tamamladı.

ARES Tersanesi Genel Müdürü Özgün Utku Alanç ise kariyerine Türk Deniz Kuvvetleri’nde deniz subayı olarak başladıktan sonra, hızlı taarruz gemileri, denizaltılar, mayın avlama gemileri gibi çok sayıda gemi inşa ve satın alma programına katkıda bulundu ve son olarak Deniz Kuvvetleri’nin MİLGEM Sınıfı Korvet Programı’nda görev yaptı.Vatanını ve milletini seven, ülkesini uluslararası platformlarda en iyi şekilde temsil etmekten onur duyan bir anlayışla çalıştıklarını ve bu sayede istikrarlı bir başarıyı elde ettiklerini belirten Kerim Kalafatoğlu ve ARES Tersanesi Genel Müdürü Özgün Utku Alanç ile hem tersanelerini hem Türkiye’nin gemi inşa ve savunma sanayindeki güncel durumunu hem de savunma sanayinde merak uyandıran ULAQ Projesi özelinde MarineDeal News okuyucularına özel bir sohbet gerçekleştirdik.

Yeşim Yeliz Egeli: Kuruluşunuzdan günümüze benzersiz işlere imza atarak ilkleri gerçekleştirdiniz. Özellikle savunma sanayi gibi standartları yüksek bir alanda… İstikrarlı büyümenin kilometre taşlarına değinerek öz hikâyenizi paylaşabilir misiniz?

Antalya Serbest Bölgesi’nde üretime başlamamızın ardından çok sayıda gezi teknesi ve yat üretimi yaptık. Bununla birlikte gemi inşa sektörünün askeri segmentinde yer almayı hep arzu etmişimdir. Savunma sanayine ilgim kendimi bildim bileli vardı. Vatanperver bir ailenin vatanını, milletini seven, bunun için de elinden geleni yapan bir evladı olduğumu düşünüyorum. Bu doğrultuda, gezi teknesi ve yat satışlarımızdan elde ettiğimiz gelirle yine serbest bölgede altyapı yatırımı yapmak yönünde Yönetim Kurulu’nda ve oy birliğiyle karar aldık. 2009 yılından itibaren askeri segmentte gemi üretimi için gerek tasarım gerek üretim teknolojileri ve en önemlisi personel yatırımı olmak üzere çok ciddi adımlar attık ve haklı sonuçlarını da kısa süre içinde birlikte gözlemledik.

Geleneksel gemi inşa anlayışının ötesinde vizyonumuz sadece en iyi gemileri üretmek değil, kullanıcılarımızı da başından itibaren işin içine almaktır. Dolayısıyla iş geliştirmeden tasarıma, tasarımdan üretime, üretimden kalite yönetimine kadar her alanda müşteri odaklılık hızlı başarımızın ve büyümemizin en büyük faktörü diyebilirim.

“El hüneri dünyayı döndürür” düşüncesini tabana yayarak çalışanların kuruma gönülden bağlılığını sağlamış olmamız da tersanemizde ortak hedef odaklı kristal bir yapı oluşturdu. Bununla birlikte, alüminyum, çelik ve kompozit tekne üretimi alanlarında insan kaynakları, organizasyon yönetimi, entegre lojistik destek, kalite yönetimi ve gelişmiş üretim teknolojileri alanlarında çok ciddi yatırımlar yaptık. ARES halihazırda örneğin kompozit gövdeli askeri gemi üretimi alanında Avrupa’nın açık ara en büyük üreticisidir. Dünyadaki yerimizin de ilk üçte olduğunu söyleyebiliriz. 2017 yılında Türkiye’nin sektörden bağımsız en hızlı büyüyen firması olduk. 2018 yılında ise en büyük gemi ihracatçısı konumuna geldik. Şu anda ülkemizin en önemli askeri gemi ihracatçılarından biriyiz.

ARES olarak gemi inşa sektörüne yeni bir bakış açısı kattığımıza inanıyorum. Sadece en özgün tasarımlarla gemi üretmekle kalmıyoruz. Kullanıcıya bir vizyon çiziyoruz. “Ürettik, teslim ettik, bitti” demiyoruz. Yani ürettiğimiz platforma kefil oluyoruz. Ülkesini dünyada en iyi şekilde temsil etmeye çalışan ARES, ürettiği gemilere 20 yıl gövde garantisi verebilecek dünya üzerinde belki de tek üretici olma özelliğini taşıyor.

Türkiye’nin gemi inşa ve savunma sanayindeki güncel durumunu nasıl değerlendirirsiniz? Bu alanda öne çıkan ülkelerle kıyasladığınızda artılarıyla ve eksileriyle Türkiye ne durumda?

Türk firmaları son yıllarda gerçekleştirdikleri teknolojik atılımlarla dünyada haklı bir yer edinmiş durumda. Sadece deniz araçlarında değil, kara ve hava araçları ile komuta kontrol, silah ve elektronik sistemlerde çok ciddi bir ivmeyle yol aldığımızı düşünüyorum.

Öte yandan üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde denizcilik ve gemi inşa sanayinin bundan uzun yıllar önce ve çok daha üst seviyede olması gerektiği inancındayım. Tabii ki üzülmenin gelişmemize bir faydası yok. 90’lı yılların sonundan itibaren başlayan ve 2000’li yıllarda giderek artan devlet desteği, teşvikler ve özel sektör yatırımları ile halihazırda gelinen nokta oldukça iyi bir seviyedir. Ancak elbette yeterli değildir. Özel tersanelerin özellikle dış pazarlarda, hele hele ilk kez giriş yapılması hedeflenen bir ülkede, yanında devlet himayesi ve desteği ile görücüye çıkması elzemdir. Bugün örneğin Avrupalı birçok tersane, kayıtlı bulunduğu ülkenin hükümetinin desteği ile dünyanın farklı kıtalarında boy göstermektedir. Hatta birçok durumda devletin himaye sağlamasının yanı sıra, tersanenin potansiyel müşterilerine devletlerarası finans desteği sağlamaya kadar varan fırsatlar sunulmaktadır. Bunun yanı sıra, özel tersanelerin de ülke ve son kullanıcı ayrımı gözetmeksizin, yüksek kaliteden hiç taviz vermeden, her girdikleri ülkede önce güven inşa ederek yollarına devam etmeleri gerekmektedir. Bu da özetle, tersanelerin uzun ufuklu, geniş vizyonlu planlar yapmaları ve asıl olanın gemi satmak değil, sürdürülebilir ihracat olduğunu özümsemeleri gerekliliklerini doğuruyor. Öte yandan sanayi altyapımızın ve personel potansiyelimizin güçlü olduğuna inancım tam. 2007 öncesinde dünyada sahip olduğumuz pazar payına yeniden ulaşabilirsek yeni yatırımlar da kendiliğinden gelecektir.

Fikrim ve gözlemlerimce özellikle dünya deniz kuvvetlerinde ve sahil güvenlik teşkilatlarında pazar trendi konvansiyonel deniz platformlarından daha özellikli görevlere haiz, daha yüksek süratli, manevra kabiliyeti ve vuruş gücü yüksek, caydırıcılığını bu yönleriyle sağlayan, daha az personelle işletilen ve kaybı durumunda mali yükü nispeten daha düşük platformlara doğru bir yönelim içerisinde. ARES de bu trendi yaklaşık on yıla yakın bir zaman önce görerek bu yönde uzmanlaşmış, personel ve tasarım/üretim altyapı yatırımları yapmış ve ürünleriyle kendini ispat etmiştir.

2020 yılı ARES için nasıl geçti? 2021 yılı beklentilerinizi piyasalar açısından değerlendirebilir misiniz?

Salgın nedeniyle 2020 yılı tüm dünya için alışılmışın dışında geçti elbette. Risk yönetimi adı altında yapılmış planların çoğu tabiri caizse ters köşe oldu. Mesaimizin bir bölümünü gerçek manada bu alana ayırmak durumunda kaldık desem mübalağa etmiş olmam.

Öte yandan bugüne kadar aldığımız önlemler sonuç verdi ve üretim ve teslimat takvimimizde bir aksama olmadan tam yol ilerledik. Umman Sahil Güvenlik Teşkilatı ile imzalamış olduğumuz sözleşme kapsamında 5 adet 26 metre boylu ARES 85 HERCULES Süratli Devriye Botu’nu 2020 yılı içinde başarıyla teslim ettik. 2 botu denize indirdik. Halen Antalya’da kalifikasyon testleri ve operatör eğitimleri sürüyor.

Yine 2020 yılı içinde Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ihtiyaçları kapsamında yüklendiğimiz 122 botluk ARES 35 FPB Kontrol Botu Projesi’nde tasarım sürecini başarıyla geride bıraktık ve üretime başladık. Prototipin ardından önümüzdeki sene 24 botumuz fiilen görevde olacak.

Son olarak malumunuz, birkaç yıldır Ar-Ge faaliyetlerini yürüttüğümüz ULAQ serisi ‘İnsansız Deniz Araçları’mızın ilki ve prototip ürünü SİDA’nın üretimini yıl sonu itibarıyla tamamladık. 2021 yılında test/tecrübe ve güdümlü mermi atış faaliyetlerinin ardından konseptin doğrulamasını tamamlamış ve insansız deniz araçlarımızın operasyona hazır olduğunu ilan etmiş olacağız.

2021 yılında sektör için düşüncelerime gelince; henüz 2020 yılının başlarında yayılan ve cari piyasalar üzerinde kısa sürede ani ve çok ağır etkiler yaratan salgının benzer negatif etkiyi 2020 yılında savunma sanayinde, özellikle gemi inşa sektöründe gözlemlemek mümkün değil. Zira gemi inşa sektöründe ihracatın gerçekleşebilmesi için tedarik süreci, akabinde tasarım, üretim, kabul vb. süreçlerin tamamlanması gerekir ki bu süreçler genellikle yıllarla ifade ediliyor. Dolayısıyla 2020 yılında gerçekleşmesi beklenen bir ihracat projesi aslında 2018-2019 yıllarında imza altına alınmış oluyor. Netice itibarıyla, salgının gemi ihracatına etkilerini sözleşme aşamasında bekleyen, askıya alınan veya iptal edilen projelerin netleşmesiyle 2021 yılının ilk veya ikinci çeyreğinde somut olarak gözlemleyebiliriz kanaatindeyim. Tabii bir tedavi yönteminin geliştirilmesi veya uygulanmaya başlanan aşıların başarılı sonuçlar vermesi durumunda tablonun bu derece olumsuz olmasını beklemiyorum şahsen. Umarım 2021 öncelikle sağlık getirir hepimize…

ULAQ’ın proje değeri nedir? Bu projenin ülkemizde inşa edilmesinin maddi, teknik, manevi kazanımlarını paylaşır mısınız?

ULAQ’ın proje değeri bizim için paha biçilemez ölçüde. Şöyle ki bu yola baş koyduğumuzda aklımızdaki fikirlerden başka bir şey yoktu elimizde. Ülkemizi ve gelişmekte olan savunma sanayimizi uluslararası arenada nasıl zirveye taşırız, yapılmayanı nasıl yaparız, yapılanın bir üstüne nasıl çıkarız diye Yönetim Kurulu’ndan yeni mezun mühendisine kadar çok çalıştık. Tasarım çalışmalarımızı tamamladık, prototipi ürettik ve test/tecrübe faaliyetlerini tamamlayacağız yakın zamanda. Ve bunların tümünü öz sermayemizle, hiçbir teşvik arayışına girmeden yaptık. Fakat bu noktada çok samimi bir şekilde ifade etmek isterim ki bugüne kadar bir kez olsun arkadaşlarıma dönüp yaptığımız bu Ar-Ge yatırımının maliyetinin raporlanmasını istemedim. Bu projeye amatör ve tamamen vatanperver bir yaklaşımımız var. Bu nedenle mali bir veri paylaşamıyorum. İnsansız deniz araçlarının millî imkânlarla tasarlanması ve üretiminin ülkemize katacağı değerin gerek mavi vatanda muharebe sahasında gerekse denizde insani yardım faaliyetlerinde sağlayacağı operasyonel kabiliyetlerin maddi değeri ölçülemez. Çok basit bir hesapla rahatlıkla ifade edebilirim ki bir insanlı muharip deniz aracında görev yapan yalnızca bir subayımız için devletimizin yaptığı yatırım, onun canı ve ailesi için değeri onlarca SIDA’yı satın alır ama yine de denk sayılamaz…

Antalya Serbest Bölgesi’nde aktif bir şirket olarak serbest bölgenin avantaj ve dezavantajları ile rekabette işletmenize sağladığı avantajlarını paylaşır mısınız? Geçen yıl serbest bölge ihracat rakamları açısından hangi sıralamada yer aldınız, 2020 yılı için beklentiniz nedir?

Serbest bölgede faaliyet göstermenin belirttiğiniz gibi avantaj ve dezavantajları mevcut. Kısaca ifade etmek gerekirse, öncelikle liman, denize iniş ve elleçleme gibi ortak kullanım altyapılarının mevcut olması üretim kolaylıkları anlamında avantajlar arasında sayılabilir. Bununla birlikte ihracata yönelik çalıştığımız sürece yurtdışından temin edilmesi zorunlu ekipmanların lojistiği gümrük mevzuatı açısından nispeten daha pratik. Birtakım vergi muafiyetleri olmasına rağmen serbest bölgeler dahilinde de uygulanan bazı harç ve masraflar mevcut olduğundan, sanıldığının aksine bu noktada büyük avantajlar söz konusu olmuyor maalesef. Ve yurtiçine satış yapıldığında muafiyetler ortadan kalktığı gibi serbest bölge harçları yürürlükte kalmaya devam ettiğinden mali olarak yurtiçinde konuşlu firmalara oranla dezavantajlı bir durum ortaya çıkıyor.

İhracat rakamlarımıza gelecek olursak, maalesef İhracatçılar Meclisi, Serbest Bölgeden yapılan satışları değerlendirmeye almadığından sıralamamızı bilmiyoruz. 2020 yılı için beklentimiz (aslında gerçekleşen) 2019 yılının çok üzerinde. Öte yandan TOBB’un değerlendirmesinde son 5 yıllık satış gelirlerimize göre (ki tamamı ihracattır) büyüme oranımızın yaklaşık yüzde 400 civarında olduğunu göz önüne alırsak, istikrarlı bir şekilde yolumuza devam ettiğimizi ifade edebilirim.

İlk MarineDeal News okuyucularının öğrenmesini isteriz. 2021 yılında ne gibi yeni atılımlarınız gerçekleşecek?

Bunca askeri proje ve Ar-Ge yatırımlarından sonra 2021 yılı için sizinle ve ilk kez MarineDeal News okuyucularıyla şunu paylaşmak isterim. ARES ilk dünyaya geldiğinde başladığı yat üretimine farklı bir marka değeriyle ve bomba gibi geri dönüyor. Yeni yat bölümü yatırımımız tamamlanmak üzere ve çok ciddi seviyede görüşmeleri süren mega yat projelerimiz var. Yeni mega yat üretim hattımızla 2021 yılında dilerim yeni haberler duyuracağız ve ardından ARES imzalı mega yatlar dünyada görücüye çıkacak.

Özgün Utku Alanç: Yılda 50 adet SİDA teslim edeceğiz

Özgün Utku Alanç

ARES Tersanesi, kurulduğu 2006 yılından sonra çok kısa bir sürede alanında lider konuma yükseldi. Önemli bir ihtiyacı giderdi. Tersanenizin kapasitesi hakkında özet bilgi paylaşabilir misiniz?

Öncelikle MarineDeal News’ün yeni yaşını kutluyorum, başarılarınızın artarak devamını diliyorum. Evet, ARES kısa zamanda yaptığı ihracat atılımlarıyla ama daha da önemlisi bu atılımların getirilerini yine altyapı ve Ar-Ge yatırımlarına dönüştürmesiyle alanında lider konumuna geldi. Son 5 yılda tesis, altyapı ve üretim kapasitesi anlamında yüzde 300’ün üzerinde büyüdük. Halen toplam 40 bin m2 kapalı üretim alanında, çelik, alüminyum ve kompozit inşa kabiliyetine sahip 4 gemi inşa tesisi ve 1 mobilya fabrikasıyla üretimimizi sürdürüyoruz.

Meteksan Savunma ile birkaç yıldır devam eden araştırma geliştirme faaliyetleri neticesinde geliştirilen, ülkemizin ilk silahlı insansız muharip deniz aracı olan ULAQ’ın hikâyesi nasıl başladı?

ULAQ adını almasına kadar yaklaşık üç yıl geçti. 2017 yılında bir savunma sanayi fuarında Yönetim Kurulu Başkanımızla yaptığımız tartışma neticesinde, her alanda olduğu gibi deniz harbi veya savunmasında da trendin “insansız”laşma yönünde olduğunda hemfikirdik. Fuar dönüşümüzden itibaren kurduğumuz bir çekirdek Ar-Ge ekibiyle önce literatür taramaları, arkasından sahada ürün araştırmaları yoğun tasarım faaliyetleriyle devam etti. Uzaktan komuta nispeten kolay çözümlenebilecek bir alanken neden otonomiye yönelmiyoruz soruları yükseldi. Bu noktada ülkemizin yine milli sermayeli güzide firmalarından Meteksan Savunma ile tanıştık. Tabir caizse kanlarımız uyuştu. ARES gibi tez canlı, çözüm odaklı ve çok heyecanlı bir kültüre sahip Meteksan… Çok keyifli ve verimli yürüttüğümüz Ar-Ge çalışmaları meyvesini verdi ve ULAQ doğdu. Yalnızca bu konu üzerine söylenecek çok şey var ama sözün özü, hikâyemizin başlangıcı budur.

ULAQ donanım ve kabiliyetleriyle ne tür avantajlar sağlayacak?

Bu noktada belirtmem gerek; ULAQ, insansız deniz araçları serimizin markası aslında. Yaptığımız lansmanda ilk prototip ürün Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) olduğundan ULAQ biraz bu prototip tasarımla akıllarda yer edindi. SİDA modelinin yanı sıra ön tasarım faaliyetlerini tamamladığımız, ULAQ-Gemisavar, ULAQ-E/H (Elektronik Harp ve İstihbarat), ULAQ-SAR/FiFi (Arama Kurtarma ve Yangın Söndürme), ULAQ-DSH (Denizaltı Savunma Harbi) ve ULAQ-MKT (Mayın Karşı Tedbirleri) gibi birçok ürün var portföyümüzde. Lansmanı yapılan ULAQ-SİDA’nın da kabiliyetlerinden kısaca bahsedeyim. SİDA, çok düşük profili ve radar imzası ile neredeyse görünmez (stealth), üzerinde taşıdığı Roketsan üretimi Cirit ve L-UMTAS füzeleriyle deniz ve kara hedeflerine angajman yapabilen, sahip olduğu elektrooptik ve gündüz görüş sistemleriyle aynı zamanda istihbarat toplayabilen, yüksek sürat ve manevra kabiliyetine sahip, otonom senaryolara yanıt verebilen, karadan veya gemiden komuta edilebilen, bu sınıfta dünyada eşi olmayan bir platform. Bu kabiliyetlerle ULAQ-SİDA, keşif, gözetleme ve istihbarat, suüstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında en değerli varlığımız insanımızı, askerimizi harp sahasından güvenli alana çekecek; aynı zamanda düşman unsurları için tespiti ve etkisiz hale getirilmesi hem çok zor hem de maliyetli bir baş belası olacak.

ULAQ’ı dünyadaki benzerlerinden ayıran ve öne çıkaran teknik özellikleri nelerdir? Muadilleriyle kıyaslar mısınız, bir iki örnek yeterli olacaktır

Aslında örneği yok. Elbette dünyada geliştirilmiş insansız deniz araçları var. Bu alanda bugüne kadar daha çok mayın avlama üzerine yoğunlaşılmış durumda. Öte yandan hafif silahlarla donatılmış uzaktan komutalı insansız deniz araçları da var. Örneğin bu konuda ileride sayılabilecek İsrail Donanması’nda üzerinde füze sistemi bulunan Protector ve denizaltı savunma harbi amaçlı kullanılan ve torpido atabilen Seagull gibi ürünler mevcut. Ancak buradaki en kritik noktalar otonomi, sürü hareket kabiliyeti ve insanlı platformlarla müşterek harekât. Bu yeteneklere sahip bir platform bugüne kadar tasarlanmamıştı. ULAQ’la yarattığımız fark tam olarak bu noktalarda.

Projenin başlangıç ve tamamının teslim tarihi hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç adet üretilecek, bunların teslim aşamaları için nasıl bir zaman planlaması yapıldı?

Konu gizlilik arz ettiğinden affınıza sığınıyorum.

Bununla birlikte üretim altyapı ve kapasitesi anlamında yılda 50 adet silahlı insansız deniz aracı üretiminin hizmete hazır halde teslim edilebileceği bilgisini paylaşabilirim.

ARES Tersanesi’nin tecrübe ve bilgi birikimi, ULAQ’ın Ar-Ge, tasarım ve üretim/inşa aşamasını nasıl etkiledi? Kaç kişilik bir ekiple çalıştınız? Bu proje bünyenizde istihdam artışı yarattı mı? Tersanenizde kaç mühendis istihdam ediyorsunuz? Çalışan kadın (mühendis/idari görevde) sayınız nedir? Hangi görevdeler?

Yüksek performans askeri bot tasarımı ve üretimindeki tecrübemiz insansız araçların gövde tasarımı, denizcilik kabiliyetlerinin artırılması ve otonomi senaryolarının algoritmalarının çıkarılması anlamında projenin çok hızlı ilerlemesini sağladı. İnşa aşamasında ise özellikle kompozit ve alüminyum üretiminde yaptığımız yatırımlarla konvansiyonel üretim metotlarına göre iki kat artan verimlilik ve inşa hızımızı göz önüne alarak, tasarımı tamamlamamızın ardından birkaç ay içinde prototip botun denize inişini planladık. İnsansız sistemler alanında çalışan 25 personelimiz mevcut. Tersanemizde 2020 yılı içerisinde, büyük çoğunluğu yeni mezun mühendis arkadaşlarımız olmak üzere istihdam artışı yüzde 15 seviyesinde. Mevcut mühendis sayımız halihazırda 22, kadın mühendis ve idari personel sayımız 17. Kadın çalışanlarımızın 4’ü mühendis, 13’ü kurumsal iletişim, iş geliştirme, finans, satın alma, mali işler ve operasyon personeli.

Bu projedeki yabancı sanayiden edinilen ürün ve hizmetler hakkında bilgi verebilir misiniz?

ULAQ projesi kapsamında dışa bağımlılık yaratacak hiçbir sistem/cihaz/ekipman mevcut değil. Prototip SİDA’da tasarımın en hızlı şekilde doğrulanması ve konseptin kendini ispatı için ihracat lisansı gerektirmeyen asgari sayıda yabancı menşeli ürün kullanılmışsa da tümü için yerli alternatiflerin geliştirme aşamasında olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ve tüm yerli girişimcilerle de bu konuda resmi olarak iletişim halindeyiz. Ortak çalışmalar yürütüyoruz ve prototip üründe yüzde 80’ler seviyesinde olan yerlilik oranını, üretilecek hemen ikinci bottan itibaren yüzde 95’in üzerine çıkaracağımızı öngörüyoruz.

ULAQ’ın ihracatı için hangi ülkelerle görüşüyorsunuz?

ULAQ serisi ürünlerin ihracatı için Orta Doğu’da iki, Afrika’da bir ve Türk Cumhuriyetleri’nde iki ülke olmak üzere halen beş müttefik ülke ile görüşme halindeyiz. Prototip SİDA’nın güdümlü mermi atış faaliyetlerini gerçekleştirmesinin ardından bu görüşmelerin hızlanmasını ve Milli Savunma Bakanlığımızın müsaade edeceği yeni müttefiklerin bu listeye dâhil olmasını bekliyoruz.

Üretimi devam eden mevcut projeleriniz neler? Yakın zamanda teslim edeceğiniz suüstü platformları nelerdir?

ULAQ haricinde halen aktif üretimi devam eden iki projemiz daha mevcut. Bunlardan biri Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Umman Sultanlığı’na yapılan ilk askeri gemi ihracatı olan ARES 85 HERCULES Süratli Karakol Botu projesi. 14 botluk projenin ilk 5 botu Umman’da hizmete girmiş durumda. 2 yeni bot ise Antalya’da suya indirildi ve kalifikasyon faaliyetleri devam ediyor. Diğer 7 botun üretimi ise planlandığından hızlı bir şekilde sürüyor. Projenin teslimatları 2022 yılına kadar devam edecek.

Bir diğer yürüyen projemiz ise Türk Sahil Güvenlik ve Emniyet Teşkilatlarımız için üretimine başladığımız 122 botluk Kontrol Botu Projesi. İlk ve prototip botun teslimatını 2021 yılı başında yapacağız. Ardından her iki ayda bir 6 bot teslimatı içeren bir seri imalat programıyla 122 botun teslimatını 5 yıl içinde tamamlayacağız. Bahsettiğim seri imalat programı gemi inşa literatüründe de bir ilk aslında. Otomobil fabrikası gibi işleyecek Kontrol Botunun üretim alanı. Bant mantığıyla ve ürünlerin hatta istasyonlarda ilerlediği ve haftada bir botun donatımının tamamlandığı bir üretim hattı. Gerek projenin hacmi gerekse üretim metodolojisi ile dünya gemi inşa arşivlerine girecek bir proje bu.

Özellikle son dönemde birçok firmanın dikkat ettiği çevreyi koruma ve sürdürülebilirlik farkındalığı ile ilgili yürüttüğünüz çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Bu konuda bizler de kurumsal olarak çok hassasız. Malûmunuz bir gemi inşa firması olarak ağır sanayi kapsamındayız. Elbette çevre izin belgemiz de mevcut olduğundan bu kapsamda yürürlükteki mevzuatın getirdiği tüm yükümlülükleri harfiyen yerine getiriyoruz.

Buna ilaveten tüm atıklarımızı gerek üretimden gerekse personelden çıktığı noktada ayrıştırıyoruz. Tersanemizin belirli noktalarında bu ayrışımın yapıldığı istasyonlar mevcut. Ayrıştırılan farklı tipteki atıklar için farklı yetkili atık firmalarıyla yaptığımız anlaşmalar kapsamında, yerinde teslim ederek geri dönüşüme kazandırılmalarını sağlıyoruz.

Her ne kadar gaz atığı üreten bir firma olmasak da jeneratör ve iklimlendirme sistemlerimizden çıkan adi mazot gazlarının periyodik olarak ölçümlerini yaptırıyor ve gerekli filtreleme çözümlerini birebir uyguluyoruz.

Tüm pet şişe, damacana vb. plastik atıkları geri dönüşüme kazandırıyor, mavi kapakları düzenli olarak biriktiriyoruz. Bugüne kadar yalnızca mavi kapaklarla ona yakın kişiyi tekerlekli sandalyeye kavuşturduk.

Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığınca başlatılan Sıfır Atık Projesi’nde yer alıyoruz. Başvurularımızı tamamladık.

Son olarak, üretim haricinde, tasarladığımız ve iş geliştirme faaliyetlerinde potansiyel müşterilerimize sunduğumuz deniz platformlarında, özellikle iş teknesi, feribot, gezi teknesi ve yat alanlarında son kullanıcıları hibrit teknolojiye motive ediyoruz. İnşa ettiğimiz tüm deniz platformlarında IMO standardında olmasa dahi botların boyutları ve tasarımları el verdiği müddetçe, müşteriye maliyet yükü yansıtmadan tekneleri sintine ve atık su arıtma sistemleri ile donatıyoruz.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın