Kâbus geri mi dönüyor?

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

2012’nin dörtte birini devirdik. ABD’de ekonomik veriler olumlu sinyaller veriyor; AB’de uzun süredir çalan tehlike çanları susuyor gibi; ABD Irak’tan çıktı, Afganistan’dan da çıkmak üzere… Güzel günler geliyor diyebilir miyiz? Bana göre hayır. Çünkü “petrol” yeniden sahnelere dönüyor gibi…

11 Eylül’den sonra tüm dünyada şekillenen politikalar artık geçmişte kaldı. Görsel ve yazılı basını yıllar boyu işgal eden “ABD’nin terör örgütleri ya da liderleri peşinde koşmasına yönelik” haberler bitti. Bunun yanı sıra ABD Irak’tan çıktı, Afganistan’dan da çıkma hazırlıkları yapıyor. 2008’de başlayan ve uzun süren “ekonomik kriz” dönemi atlatılmak üzere… ABD’deki ekonomik verilerin bir kısmı 6 ya da 12 ay evveline göre daha iyi. Avrupa Birliği’nin Yunanistan’ı kurtarma programı nihayet hayata geçirildi. İtalya, İspanya ve Portekiz’de “kemer sıkma” politikaları benimsenmeye başlandı. Kısaca söylemek gerekirse tüm dünyada 2008’den bu yana yapılamayan, yapılmayan yatırımlar tekrar başlayabilir. Aktardığımız bu olumlu gelişmelerin ışığında “Acaba geleceğe umutla bakabilir miyiz?” sorusuna iyimser bir cevap verilebilir diye düşünüyorsanız, hemen size katılmadığımı söyleyebilirim.

Kâbusun adı “Petrol”…
Epeyce uzun bir süredir bir varil “Brent Petrolü”nün (Kuzey Denizi petrolü) fiyatı 100 dolar’ın altında seyrediyordu; yani petrol varil fiyatlarında adeta bir istikrar söz konusuydu. Ne var ki bu stabilizasyonun bozulmaya başladığını görüyoruz. Son günlerde Brent Petrolü’nün varili 120-125 dolar üzerinden işlem görmeye başlamış bulunuyor. Bazı analistlerin üzerinde fikir birliğine vardığı görüşe göre İran ve İsrail’in başrolleri paylaşacakları bir senaryo sahneye konulursa bir varil Brent Petrolü’nün 170-200 dolar aralığında işlem görmesi kaçınılmaz olacak.
Analistlerin çoğunun böyle ortak bir görüşe sahip olmalarının altında geçmişte yaşanan kâbus dolu günler yatıyor.
Örneklersek; İsrail ile Mısır arasında 1973 yılında yaşanan Yom Kippur Savaşı 1974-1979 yılları arasında küresel ekonomik durgunluğa neden olmuştu. Bu Ortadoğu savaşının etkileri silinmeden Humeyni’nin öncü olduğu ve Şah Rıza Pehlevi’nin sonunu getiren 1979’daki “İran İslam Devrimi”nin petrol fiyatlarına yansıması, tüm ekonominin 1980-1982 arasında durgunluk yaşamasına neden oldu. 1990’ların sonuna gelinirken, Saddam Irak’ının Kuveyt’i işgali sonrası petrol fiyatlarının nasıl dalgalandığını unutmak mümkün mü? Ve son olarak Libya’da yaşanan Arap Baharı çatışmalarının petrol fiyatlarında yaklaşık yüzde 15’lik bir artışa neden olduğu hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.  Geçmiş yılların muhasebesini yaparken, çok önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Geçmişte yaşanan küresel durgunluk dönemlerinde, bugünden farklı olarak, ülkelerin krizlerin ve de durgunluğun etkisini daha da arttıracak yüksek kamu borçları yoktu.  Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde petrol fiyatlarının 170-200 dolar bandına oturması, küresel ekonomide geçmişte yaşanıldığından çok daha ciddi olumsuz etkilere yol açabilir.

Petrol fiyatı kâbusu
ekonomileri nasıl etkiler?

Enerji kaynakları açısından; özellikle de petrol açısından; dış alıma bağımlı olan ülkeler için petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar çok dikkatli izlenmesi gereken bir olgu. Bu konu üzerinde daha yeterli bilgi verebilmek için ülkemizden birkaç çarpıcı veriyi vurgulamakta yarar görüyorum.
Elimizdeki verilere göre; bir varil petroldeki her 10 dolar’lık fiyat artışı, Türkiye ekonomisi için artı 0,4 puanlık bir enflasyon artışı anlamına geliyor. Bir başka söylemle 30 dolar’lık bir artışın enflasyona etkisi yaklaşık 1 puan. Öte yandan, ithal ettiğimiz petrolde varil başına her 10 dolar’lık fiyat artışının Türkiye’nin enerji ithalat faturasını 4 milyar dolar yükselttiğine ilişkin geçtiğimiz yıl yapılan bir resmi açıklamayı da hatırlatmak istiyorum. Bir başka söylemle; varil başına 30 dolar’lık bir artış, cari açığı yaklaşık 10 milyar dolar yükseltecektir. Ancak, bu verilerin negatif etkisini daha da artıracak bir başka etkene de vurgulama yapmam gerekiyor. Bugüne kadar dolar karşısındaki değerinin düşmesine izin verilmeyen Türk Lirası üzerindeki bu frenleme kalkarsa, petrol fiyatlarındaki artışların Türk ekonomisi üzerindeki etkisinin çok daha vahim sonuçlar doğuracağı kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, T.C. Merkez Bankası’nın omuzlarında çok ağır bir yük olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
Şimdi de küresel ekonomiler açısından bir değerlendirme yapalım. Küresel açıdan irdelendiğinde, ülkemiz için belirttiğimiz negatif etkilenmeden çok daha fazlasını görüyoruz. Bu konuda son yapılan araştırmalardan birinde verilen değerler çok ilginç. Petrol fiyatlarındaki yüzde 10’lar civarındaki bir artış; küresel ekonomik büyüme değerlerinde yüzde 0,25 oranında düşüşe yol açmaktadır. Bu saptamayı bir başka biçimde de değerlendirebiliriz. Küresel ekonomik büyümenin yüzde 4,5/yıl değerinde olduğunu kabul edersek; petrol fiyatlarının 150 dolar’ın üzerine çıkması durumunda, küresel ekonominin sindirmeye çalıştığı krizin etkilerinden kurtulmasına olanak bulunmadığını söyleyebiliriz. Gerek ülkemiz için, gerekse küresel ekonomi için ne yazık ki önlenemez bir gerçek daha var. Hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi büyüdükçe petrole olan talep de ister istemez artıyor. Petrol kaynakları, bu kaynaklardan elde edilen petrolle ilgili verilere bakıldığında, arzın talebi karşılayamayacağı günlerin pek de uzakta olmadığını söylemek mümkün. Bu nedenle; Ortadoğu coğrafyasında sahneye konacak olumsuz bir senaryonun petrol fiyatlarına nasıl bir tavan yaptırabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü birçok yetkin analiste göre, petrol fiyatlarındaki beklenmedik sıçramalar en çok gelişmekte olan ekonomileri vuracak.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com