Hakan Özan: Biz ne öğrendiysek müşterilerimizden öğrendik

Yeşim Yeliz Egeli

Jotun Türkiye’nin Deniz ve Endüstri Boyaları Direktörü Hakan Özan ile denizcilik geçmişi, gemilerdeki kirlilik ve korozyonla mücadele yöntemlerini, geliştirdikleri yeni teknolojileri ve uzun yıllardır süregelen başarılarının sırları hakkında bir sohbet gerçekleştirdik

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Haziran ayı itibarıyla Jotun’daki 30’uncu yılımı doldurmuş olacağım. Hikâyem ise şöyle başladı; 1989 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya ve Metalürji Fakültesi Metalürji Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Okul bittikten sonra askere gittim ve 16 ay yedek subay olarak görev yaptım. 

1992-1995 arasında günümüzde İstanbul Tersanesi Komutanlığı olan o dönem ise Pendik Tersanesi olarak bilinen bölgede donatım işlerinden sorumlu bir taşeron firmada işe başladım. Yeni bir sektörü anlamak kolay olmadı. Çünkü okulda almış olduğum eğitim vardı ama girmiş olduğum sektörle çok alakası yoktu. İşi işte öğrendim. Çok sabır gerektiren ve çok emek yoğun bir iş. Saatlerce sürebilirdi. Mesaiye başladıktan sonra ne zaman biteceğini bilemezdik. O dönem çok büyük zorluklar vardı ama bizim çok büyük tecrübe kazanmamıza sebep oldu. 

Tersane bana çok şey öğretti. Oldukça zor olmasına rağmen benim bütün boya firmalarını tanımama vesile oldu. Jotun da bu oyunculardan bir tanesiydi. 1995 senesinde doğru bir karar vermem gerekiyordu ve benimle ilgilenen şirketler arasından Jotun’u tercih ederek çok doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum çünkü ileriki süreçlerde benimle çalışmayı düşünen diğer firmalarla Jotun arasındaki makas çok açıldı.  

Jotun’a girdikten sonra 5 yıl teknik serviste “Senior Coating Advisor” olarak görev yaptım. Bu da benim için başka bir heyecan oldu. Jotun sayesinde de diğer firmalarla ve tersanelerle tanışma fırsatı buldum. İstanbul Tersanesi oturmuş, imkânları geniş ve güçlü bir tersane iken diğerleri yeni kurulma ve yatırım yapma sürecinden geçen tersanelerdi. Aynı dönem içerisinde yurtdışında Çin ve Güney Kore’deki tersanelere de gidip tecrübeler kazandım. 

Satış kısmına çok hevesli olmasam da Tunç Kazancıoğlu’nun biraz zorlamasıyla bu alana geçiş yaptım. Teknik geçmişim ve bilgi birikimim bu alanda çok işime yaradı. Müşterilerle oldukça derin bağlar kurmamı sağladı. Sonuçta satış bir iknadır. 

Jotun çalışmanın oldukça zevkli olduğu, iş odağının merkezine insanı koyan ve çalışanlarının pek çok eğitim almasını sağlayan bir firma. Norveç kültürünün yer aldığı çok uluslu bir şirket. Birlikte çalıştığı insanların gelişimine önem veren okul denebilecek bir yer. 

Satıştan sonra Bölge Sorumlusu oldum, ülke dışındaki çalışanlara da katkı sağlamaya başladım ve onlardan da çok şey öğrendim. Farklı kültürler ile etkileşime girmek çok önemli. Ne kadar iyi bir satışçı olursanız olun her bölgenin kendi dinamiği oluyor. 

Başarmayı çok seven bir ekibimiz var. Buradaki her şey taş üstüne taş konarak oluşturuldu. Ben çekirdek kadrodan gelmesem de geçmişe de hâkimim. Kendi dönemimden örnek vermek gerekirse eskiden 6 kişilik bir masa yeterliyken bugün toplantılarımız için yeterli büyüklükte salon bulamaz hâle geldik. 

Jotun Türkiye bünyesinde sorumlu olduğunuz organizasyon yapısından bahsedebilir misiniz?

Rusya ve Ukrayna arasında savaş Jotun’da da yeni bir organizasyona gitme zorunluluğu doğurdu. Rusya’daki operasyonumuzu durdurarak ilk olarak oradan çıktık. Doğu Avrupa Bölgesi ve Orta Asya’dan sorumlu olan Türkiye, artık bir bölge olmaktan çıkma noktasına gelerek birleşti. Bu değişim sonrası sorumluluklarımız daha da fit hâle geldi. Ben deniz boyaları ve endüstri boyalarının sorumluluğunu aldım. Türkiye’de iki tane fabrikamız var. Yeni bölgemiz içerisinde; Norveç’te, İngiltere’de ve İspanya’da üretim yapan fabrikalarımız var. Çekya’da da toz boya fabrikamız var. Konu artık yeni bir bölgede baştan yaratılan organizasyonun nasıl daha etkili hâlde kullanılacağını düşünmeye geldi. 

Üretim anlamında daha çok sorumluluk almaya başladık. Artık Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu birçok ürünü Türkiye’deki fabrikamızda üretip oralara göndermeye başladık. Pandeminin başından bu yana Güney ve Kuzey Amerika’nın bütün boyalarını da Türkiye’de üretip yolluyoruz. İhtiyaç durumunda diğer bölgelere de destek olabiliyoruz. Türkiye’deki kapasitemiz aslında bizi zorlayan bir kapasite. Bu yeni fırsatlar bizi yeni yatırımlara zorladı. Mevcut master planlarımızı hızlandırmak zorunda kaldık ve kapasiteyi artırmak ya da yeni bir fabrika kurma planlarını tartışıyoruz. 

Fabrikalarımızın ikisi de yan yana, Çerkezköy’de.  Bir tanesi toz boya biri de yaş boya. Solvent bazlı boyalar üretiyoruz. Kapasitemiz yılık 55 milyon litre seviyesine ulaştı. Oldukça üst noktalarda. Yaş boyadan bahsediyorum. Bu bölge içerisinde daha fazla sorumluluk alıp daha fazla bilgi paylaşımı yapmamız gereken bir dönemdeyiz. Bölge içerisindeki farklı ülkelere zaman içerisinde servis vermeye de başlayabiliriz.  Bunun ilk denemesini Macaristan’da yapıyoruz. 

Türkiye ise başlı başına büyük bir pazar ve organizasyon. Hem coğrafi konumu gereği hem de bir üretim noktası olması nedeniyle marin, endüstri ve dekoratif boyalar için büyük fırsatlar yaratıyor. Jotun tüm bu parametrelerde liderliğe oynuyor. Marin ve koruyucularda pazar lideri. Toz boyada da zaman zaman pazar lideri oluyoruz. Dekoratif ise bizim en hızlı büyüdüğümüz segmentimiz.  

İkonik ürünleriz nelerdir?

TCG Anadolu başta olmak üzere birçok askerî projede yer aldık. Birçok sivil gemi projesinde yer aldık. Endüstride Çanakkale Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Çamlıca Kulesi gibi pek çok projede yer aldık. Şu ânda da Akkuyu Nükleer Santrali’nin projesinde yer alıyoruz. 

Müşterilerimizin endüstri ya da deniz boyalarında ihtiyacı olan işlerdeki projelerde daima teklif alınan 2 şirketten birisi oluyoruz. Bu teklifleri verdiğimizde kazanma oranımız da çok yüksek. Biz gurur duyacağımız projeleri kazanıyoruz.

Jotun

Türkiye’de üretiminiz olması bu konuda fayda sağlıyor mu?

Kesinlikle. Eskiden üretim yaparken malzeme tedariki konusunda ciddi problemler yaşayabiliyorduk. Jotun gibi yatırım yapan şirketler de bu konuda ciddi ilerleme sağladılar. Jotun’un üretime girmesi de başarısının en önemli nedenlerinden birisi. Bir başarı hikâyesi sayılabilir. Özellikle pandemi döneminde bizim büyümemize çok büyük katlı sağladı çünkü biz herkesin zor dönemlerden geçtiği bu sınavı oldukça başarılı bir şekilde atlattık. Özellikle 2020-2021 yılları arasında ilk defa Jotun’la çalışan müşterilerimizin sayısı toplam ciromuzun 5’te 1’i olan yüzde 20’lere ulaştı.  Bu şunu gösteriyor ki biz rakiplerimizden daha iyi servis verdik. 

Türkiye çok çeşitli konuda sürekli yatırım yapan ve üreten bir ülke. Ülkemizde yer aldığınız büyük projeler yurtdışı pazarında referans anlamında fayda sağlıyor mu? 

Bizim gibi büyük şirketler için projeler çok önemli. İGA Havalimanı, TCG Anadolu ve Çanakkale Köprüsü gibi projelerde yer almak Hindistan ve Çin gibi pazarlardaki projelerde bizi öne çıkartıyor. Jotun hizmet verdiği 120 ülkedeki bütün taleplere ve ihtiyaçlara hâkim durumda. Bu nedenle teknik olarak hemen her ihtiyacı karşılayabilecek düzeydeyiz. 

Şirketinizin uzun yıllara dayanan deneyimi, gemi gövdelerinin temiz kalmasını sağlama konusunda nasıl bir avantaj sunuyor? Bu deneyim, sektörün değişen ihtiyaçlarına uyum sağlamada nasıl bir rol oynuyor?

Denizcilik sektörünün, gemi işletmecilerinin ve gemi sahiplerinin gelişimlerini yaklaşık 35 yıldır devam eden saha tecrübem sayesinde takip ediyorum. Gemilerini getirenler her zaman ne istediklerini biliyordu ancak bu süreç 35 yıl içerisinde sürekli olarak değişime uğradı. Bir gemi işletmecisinin en önemli gideri yüzde 50 ila 60’la yakıttan oluşuyor. Dolayısıyla tasarruf çok önemli. Para tasarrufla kazanılıyor. 

Bir gemi havuza geldiği zaman en az 2 gün sualtı alanındaki kiri temizlemekle vakit harcardık. Sağlık açısından da riskli olan zorlu bir süreçti. Gemi sahipleri de bu süreçleri takip ettikten sonra daha kaliteli malzeme ve boyalara yönelerek kirliliği minimuma indirdiler. Daha iyi ürünler kullanıldığı zaman kirlenme olmuyormuş. Bundan sonra da boya firmaları olarak daha iyi ne yapabiliriz konusuna odaklandık. Bu çalışmalar sualtında daha pürüzsüz boyalar üretilmesini sağladı ve armatörlerin de kazançları arttı. Sürtünme azalınca daha hızlı giden gemilerin yakıt tasarrufu da arttı. Bu durum ayrıca çevreye de katkı sağlamaya başladı. Tamir bakım masrafı azalıyor. 

Gemiler dünyanın her yerine seyir yapıyorlar. Farklı lokasyonlara gidip farklı sürelerde bekleme yapıyorlar. Gittikleri yerlerde uzun süre kaldıklarında sualtındaki kirlilik nedeniyle farklı canlıların farklı deniz zeminlerine taşınmasına neden olabiliyorlar ve bu da çevre dengesini bozuyor. Yani armatörlerin bir tek yatırımlarıyla o kadar çok şeye etkisi oluyor ki… Bu nedenle yenilikçi ürünler daha da hızlanmaya başladı çünkü talep de artmaya başladı. İnsanlar hep daha fazlasını istiyor.

Boya endüstrisinin satış stratejileri de değişti. Eskiden çok rutin sistemler hazırlayıp müşterilerin gemilerine uygulardık. İhtiyaçları limitliydi ama sonra gelişti. Biz de ürünlerimizi ona karşı geliştirdik. Fakat şu soru soruluyor, “benim gemimin altında 0 kirlilik olabilir mi”. Siz ne kadar teknolojik ürünler kullansanız da birtakım etkiler hep olacak. Mekanik etkiler, çevre etkileri, bulunduğunuz lokasyondaki deniz suyunun içeriği, kıyıya yakınlık, uzunluk ve nehirlerin getirdiği kirlilikler gibi. Her şeyi düşünebilirsiniz ama bunlara nasıl çözüm getireceksiniz? 

Bunun üzerine düşünüp taşındığımızda “Hull Skating Solutions” dediğimiz, geminin üzerine konan ve süpürge görevi gören bir robot geliştirdik. Özel bir konteyner içerisinde bekletilen ve en zor şartlarda dahi boyanızın etkilenebileceğini düşünerek devreye giriyor ve 5G üzerinden gemi mürettebatı müdahale etmeden Jotun uzmanı tarafından İstanbul’dan ya da Hamburg’dan sistem üzerinden sualtında temizlik yapıyoruz. Bu temizlik; gözle görülebilen, üzerinden yapılan bir temizlik değil, bu canlıların ilk oluşumunu engellemeyi amaçlar. 

Şu ânda lider denizcilik firmaları belirli tonaj üzerinde bu sistemi kurmamız için taleplerde bulunuyor. Zaman içerisinde bu sayıda artış olacak ve çok daha sık duymaya başlayacaksınız. 

Lider firmalar bu sistemi hâlihazırda kullanıyorlar. Gemiler limanlara yanaştıktan sonra sistemi uzaktan kontrol ederek sualtı temizliğini gerçekleştiriyoruz. Aslında limanlarda da bu tür temizlikler bir gereklilik olabiliyor. Örneğin, Yeni Zelanda’da limanlara yanaşmadan önce geminizin balast suyunu boşaltmanız ve sualtındaki kısımların temiz olması gerekiyor. Bu tür gerekliliklerin olduğu limanların sayıları ileriki dönemlerde artabilir.

Bu sistemin armatörlere nasıl bir kazancı oldu?

“Hull Keeper” adı altında devam ediyor. Her şey ihtiyaçla başladı. Müşterilerimizin ihtiyacı oldu ve biz de cevap verdik ve teknolojiyi de kattık. Hull Keeper ile müşterilerimize neyi sunuyoruz? Örneğin, bir müşterimizin 10 gemisi var. Armatörler bu gemilerin aktivitelerini takip ediyorlar. Takip ederlerken de performansını da inceliyorlar. Biz ise boya firması olarak müşterilerimize kendi platformlarımız üzerinden takip imkânı sunuyoruz. Uydu üzerinden gemilerin bütün hareketlerini takip edebiliyoruz. Buna sahibiz. Dünyada bütün gemilerin aktivitelerine ulaşabilecek hizmeti satın aldık. Bununla da “Hull Keeper” dediğimiz bir algoritma oluşturduk. Gemilerin gerçek zamanlı hareketlerini takip ediyoruz. Bunun yanı sıra bu gemilerin hangi sistemlerle nerede boyandığına dair verilere de sahibiz. Hangi tip ürün seçti? Premium ürün mü seçti, standart ürünü mü tercih etti? Bu gemilerin hangi lokasyonlara gittiklerini, ne kadar beklediklerini ve deniz suyu sıcaklıklarını, besin değerleri gibi her türlü aktiviteyi bu algoritmada topluyoruz ve hareketleri izliyoruz. Gemi riskli bir alanda bekleme yaptığında algoritma üzerinden tespit edip gemi sahibine bildirim yapıyoruz. Jotun’la “Hull Keeper” anlaşması yapan her müşteri ayrıca sistem üzerinden takip yapıp riskleri kendileri de değerlendirebiliyor.

Jotun

Bu çözümler karar alma sürecinde müşterilerinizi nasıl etkiliyor?

Müthiş etkiliyor. Yapacakları havuz planlamaları ve yeni bir kontrata gidecekleri zaman gemiyi hazırlamaları açısından ellerinde bir veri oluyor. Örneğin, bir geminin kirlenmeye başlayacağı tespit edilirse kirlilik oluşmadan bir havuz planlaması yapılabilir ya da havuzlama yaklaşmışsa bir sonraki dönemde boya tercihlerini yüzey hazırlıklarını artık buna göre yapabilirler. 

Kuru yük, dökme yük ya da konteyner için çözümleme ayrımlarınız var mı?

Deniz dünyanın en korozyona müsait ortamı. Bunu hepimiz kabul ediyoruz. Su, güneş, fırtına, her şey var. Çelik çok hassas bir malzeme. Çünkü doğada orijinal bir hâlde bulunmuyor. Demir cevherinden oluşturuluyor ve geldiği konumda doğal ortamında olmadığı için sürekli orijinal hâline dönmeye çalışıyor. Sonuç olarak korozyona uğruyor. 

Biz ne yapıyoruz? Boya ve diğer malzemelerle korozyon oluşmasını engelliyoruz. Çeliğin ömrünü uzatıyoruz. Bunda ne kadar başarılı olursanız ilk kullandığınız çelikten o kadar performans alırsınız. Çeliğin bütünlüğünün korunması öncelikli sloganımızdır. Çeliğin bütünlüğünü korumak ve korozyonu önlemek. Korozyon çok öngörülebilir bir şeydir fakat mücadele ister. Özellikle geminin iç tarafında korozyon başladığı zaman fark etmek zordur ve oldukça tehlikelidir. Ayrıca, çeliği yenilemek de çok maliyetlidir. Eskiden tüm maliyetine rağmen çelik değişimi normal karşılanıyordu. Günümüzde ise boya teknolojisi ve uygulama teknolojileri bu durumu değiştirdi. Pek çok yeni kural getirildi ve boya firmaları olarak bunu oldukça titiz bir şekilde uyguluyoruz. Artık balast suyu tankları müşterilerin başını ağrıtmıyor. Bizlere güveniyorlar. 

Korku neydi peki?

Korozyon. Göremediğimiz, kontrol edemediğimiz yerlerde korozyon başlar, sacı kaybederiz, delinme oluşabilir ya da mekanik dayanım zayıflar ve korozyon kaynaklı kazalar oluşabilir. Survey dönemlerinde klas kuruluşları tarafından buralar çok sık kontrol edilir ve sık sık sac değiştirmek gerekir. Ancak, bunu boyayla elde edebilirseniz bu maliyetlerden tasarruf edebilirsiniz. 

Deniz ticaretinde pazarın ne kadarına hâkimsiniz?

Jotun olarak globalde yaklaşık yüzde 26 ile pazar lideriyiz. Türkiye’de ise pazar payımız yüzde 49 seviyesine ulaşmış vaziyette. Yeni inşayı, havuzları ve “seastock” boyaları içeren bir pazar var. Biz bu pazarı yakinen takip ediyoruz ve iyi ölçüyoruz. Dünyanın her yerinde Türk armatörlerin sahip olduğu gemilerin bakım ve onarımlarına büyük bir oranda hâkimiz ve takip ediyoruz. Zaten çoğuna teklif veriyoruz. Kazansak da kaybetsek de… Tersanelere gelen gemileri biliyoruz. Bu pazarı izleme konusunda yeteneklerimiz oldukça gelişmiş durumdadır. 

Artık çevre etkisi, yeşil gemiler ve sürdürülebilirlik olgularını bir araya getirdiğiniz zaman gemi sanayini ve denizcilik sektörünü finanse eden kurumlar bu konuları talep ediyorlar. Burada da durum değişiyor. Daha sofistike gemiler geliştirmek ve onlara müşteri olmak gerekiyor. Dünyanın önde gelen gemi inşa ülkeleri de altyapılarını buna göre geliştiriyorlar. Bunlara uymayı talep etmeyen armatörleri ise çok yüksek maliyetler ve zorluklar bekliyor. 

Sizin yeşil dönüşüme katkınız hangi noktada?

Biz müşterilerimize katkı sağlıyoruz. Müşterilerimizin ihtiyacı hâlihazırda görülebilir durumda. Tek bir gemiden ziyade herkesin ortak bir problemi. Denizcilerin ve armatörlerin nelere sahip olmaları konusunda bilgi sahibiyiz. Eğer gündem sürdürülebilirlik veya daha çevreci olmaksa daha az yakıt tüketmelisiniz, çevreye az zarar vermeniz gerektiği için kullandığınız ekipmanlar ve her şeyin üretim aşaması dahi sizi ilgilendirmesi gerekiyor. Biz müşterilerimize ürün vermeden önce ham madde araştırmaları yapıyoruz. Ham maddelerimizi daha çevreci ürünlerden tercih ediyoruz. Üretim esnasında kullandığımız elektriğin daha yeşil olmasına özen gösteriyoruz. Çevreyi daha az kirletecek, daha az enerji tüketecek ekipmanlara ve sistemlere odaklanıyoruz. Kullandığımız şirket araçlarımız ya da taşıyıcılarla ilgili çevre politikalarına uyum sağlıyoruz. Ürünü geliştirdikten sonra da bunu müşterilerimize anlatıp onları teşvik ediyoruz. İki yılda bir bakım yapılan tesisi 6 yılda bir bakım yapılır hâle getirmeniz çevre için büyük bir katkı sağlar. Müşteriye parasal anlamda bir tasarruf sağlar. Sistem bir zincir hâlinde işliyor. Nihayetinde oluşan atıkları elimine etmeye ve onun sayısını azaltma konusunda kendimize zorlayıcı hedefler koyuyoruz. 

Jotun savunma sanayi projelerinin hangilerinde var?

Biz savunma sanayide yeni inşaların hemen hemen yüzde 100’ünde teklif veriyoruz. Pazar payımız da yüzde 85 seviyesinde. Çünkü yerli katkı payımız çok fazla. Güçlüyüz, çok büyük tecrübeler edindik. Teknik servisimizde askerî projelere bakan enspektörlerimiz var. 

Biz bir işe başlarken baştan görevlendirdiğimiz arkadaşlarımız üzerinden devam ediyoruz. Bu da proje bazlı bilgi sayesinde hata payımızı oldukça azaltıyor. Yerlilik oranımız çok yüksek. Fabrikamızda 800 kişiyle çalışıyoruz. Türk bankalarıyla çalışıyoruz, ambalaj geliştiriyoruz, ham maddelerimizi Türk nakliye firmalarıyla getiriyoruz. Buraya katkı sağlamak için. Türkiye’de bir ekosistem yaratıyoruz ve katma değer oluşturuyoruz. Türk tersaneleri askerî projelerde iyi sonuçların çıkması için ekstra paralar harcıyorlar. Bu konuda haklarını vermem gerekiyor. Günün sonunda herkes kazanıyor. 

Türkiye’deki denizciler ve sektör temsilcileri Jotun’u ve Jotun’un çözümlerini nasıl değerlendiriyor? Geri bildirimler nasıl?

 Biz ne öğrendiysek müşterilerimizden öğrendik. Çünkü onlar bizi geliştiriyorlar. Her şey onların ihtiyaçları ve talepleriyle başlıyor. İş güvene dayalı bir şey. Nasıl servis verdiğiniz, nasıl yönlendirme yaptığınız çok önemli. Gelişmelerden müşterileri haberdar etmek gerekiyor. Denizcilik sektöründe tedarikçi olmak kolay bir şey değil çünkü dünyanın her yerinde servis verebiliyor olmak gerekiyor. Ürünlerinizin sürekli performans göstermesi gerekiyor. Sizin kontrolünüz dışındaki şartlarda da ürünleriniz uygulanıyor ve oralarda da sorunlar yaşanabiliyor. Biz artık boya ya da ürün satma sloganını 10-12 yıldır bıraktık. “Solution package” şeklinde yaklaşıyoruz yani çözüm paketi olarak ürün satıyoruz müşterilere. 

Jotun Türkiye dünyaya yönetici ihraç ediyor. Bahsedebilir misiniz?

Jotun Türkiye’de bu bir şirket kültürü. Burası çalışanlarının yüzde 60’ından fazlasının ilk iş yeri. Dolayısıyla burada bir organik büyüme oluyor. Buraya gelen insanlar çok iyi bir çalışma ortamı, çok iyi bir destek ortamı buluyorlar. Burada bireysel hedeflerimiz yoktur. Bölüm hedefleri, şirket hedefleri vardır. Şirket için başarmak adına hep beraber çalışırız. Burada oldukça uzun süreli çalışanlar olabiliyor ve hâliyle bu kişilerin de yeni iş ihtiyaçları olabiliyor. Eskiden yurtdışına giden arkadaşlarımız için bir slayt sayfası yetiyordu artık bu yetmiyor. 1 yıl çalışan da gidebiliyor 5-15 yıl çalışan da gidebiliyor. Hepsiyle gurur duyuyoruz.

Türk tersaneleri bizim endüstri anlamında gurur duyduğumuz işler yapıyorlar. Bölgesinde önemli bir taşımacılık merkezi oldular. Çok büyük yatırımlar yapıldı ve hangi süreçlerden geçtiklerini de iyi biliyoruz. Çok ilerleme kaydedildi. Artık daha profesyonel söylemler var. Rekabette kalite ön plana çıkmaya başladı. Bunlar bizim gururla yurtdışındaki organizasyonlarda paylaştığımız düşüncelerimiz. Çünkü işimiz global. Bu tersanelere gelen dünyanın her yerinden müşteriler şu soruları soruyorlar; Tersaneler nasıl? Bu boyaları buralarda atabilir miyiz? Gecikir miyiz? Bu sorular artık bitme noktasına geldi. Demek ki Türk tersanelerinin algısı son derece güçlü. 

Son dönemde ise ülkemizdeki enflasyon durumu ve döviz kuru fiyatlamayı kötü anlamda etkiledi. Bu dengenin tekrar yerine gelmesi gerekiyor. Denizcilerin daha fazla desteklenmesi gerekiyor. Bu sektör önemli girdiler yaratabilen bir sektör. Burada kazanılan tecrübe çok basit anlamda askerî projelerimize katkı sağladı. Dolayısıyla bu tecrübelerin kaybedilmemesi için desteklenmesi gerekiyor. Ben bu fiyat probleminin bir süre daha devam edeceğini düşünüyorum.

Maliyeti düşürmek sadece alınan ürünü en ucuza almaya çalışmakla olmuyor. Verimlilik konusunda hâlâ eksikler olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebini de taşeron sistemi olarak görüyorum, günümüzde hâlâ pek çok tersane işlerini taşeronlar üzerinden yürütüyor. Bu durumda çalıştırdığınız kişilerin kontrolüne pek sahip olamıyorsunuz. Ancak, bu bir ağır sanayi işi. Uzun süreli terminler oluyor ve süreklilik gerektiriyor. Taşeronlar da çalışan sürekliliği açısından eksik kalınmasına neden oluyor.  

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , ,
Bunu Paylaşın
yesimegeli@www.marinedealnews.com