Jones Act miadını doldurdu

MDN İstanbul

İlk planlandığı şekliyle yıllardır yürürlükte olan Amerikan Denizcilik Kanunu Jones Act, son dönemlerde yoğun şekilde tartışılıyor. Özellikle maliyet kusurları bakımından tartışma konusu olan kanun, Amerikalılar tarafından imal edilmiş, mürettebatlandırılmış ve sahiplenmiş gemilerle Amerikan limanları arasındaki tüm deniz ticaretini kapsıyordu. Bedelin ağır, sorumluluğun ise adil olmayan şekilde dağıtıldığı kanun, ulusal tehlikelerde veya savaş zamanlarında denizciliğin kilit önem taşıyan bir sektör olduğunu savunanlar tarafından faydalı bulunuyor. Ancak kanunun amacı bu olmasına rağmen, işe yaramadığı bir gerçek.

1960 yılında okyanusaşırı yolculuk yapan, 3 bine yakın Amerikan bayraklı gemi bulunuyordu ki bu, dünya deniz filosunun yüzde 17’sine tekabül ediyordu. 2016 yılı itibariyle bu sayı sadece 169 olmakla birlikte, küresel toplamın yüzde 1’inden bile daha az ve bunların yalnızca 92’si Amerikan limanları arasında yük taşıyan Jones Act gemileri.

Okyanusaşırı yolculuk eden Jones Act filosu, 2000 yılından bu yana yarıdan fazla küçüldü. Var olan gemilerse yaşlı, verimlilikleri ve güvenlikleri düşük.

Örneğin, Porto Riko’ya hizmet eden ve 40 yaşında olan El Faro adlı yük gemisi 2015’in Ekim ayında, Kıyı Emniyeti’nin tabiriyle “Amerikan tarihindeki en trajik denizcilik facialarından biri” olarak anılacak şekilde battı.

Amerikan gemi yapım endüstrisi rekabet üstünlüğünü kaybetti ve okyanusaşırı büyük gemileri inşa eden tersanelerin sayıları giderek azaldı. Amerikan tersanelerinde bir konteyner gemisinin inşası, yabancı bir tersaneye göre, 6 veya 8 kat fazla maliyetli olabiliyor. Likit doğal gazlı gemilerse, Güney Kore’dekilere nazaran, 2-3 katı maliyetlerle ve daha uzun sürelerde inşa edilmekte.

Aynı zamanda, Amerikan denizcileri de daha pahalıya çalışıyorlar. Amerikan bayraklı gemilerin mürettebatları, yabancı bandıralı gemilerinkine göre 5 kat fazla maliyetliler. Bu nedenle, Amerikan ihracatçıları onları yüklerinin taşınmasında çok nadir olarak tercih ediyorlar. Amerikan malı okyanusaşırı bin grostonluk her 10 gemiden neredeyse dokuzu, yabancı bir ülkenin bayrağını taşıyor.

Kesin olan şu ki; Amerikan denizcilik sektörünün düşüşünde birçok etken rol oynadı. Ancak bir şey çok açık: Eğer Senatör Wesley Jones hâlâ hayatta olsaydı, kendi soyadını taşıyan kanunu ekonomik bir başarısızlık olarak eleştirmek zorunda kalacaktı. Amerika’nın üretimi 1960’tan bu yana dört kat arttı ancak tümüyle korunan bir pazar olan Amerikan denizciliği tarafından taşınan yük miktarı neredeyse yarı yarıya azaldı.

Jones Act filosu hakkındaki ulusal güvenlik tartışmalarının yankıları giderek artmakta. Yabancı bandıralı gemiler Amerikan limanlarında her yıl binlerce çağrıyı güvenle gerçekleştiriyorlar. Her ne kadar Amerikan Donanması deniz taşımacılığı açısından musluğunu Jones Act gemilerine açsa da; yabancı üretimli ve bayraklı gemileri de aynı amaçla düzenli olarak kullanmakta. Birinci Körfez Savaşı’ndan önceki büyük askerî yapılanma sırasında Jones Act’in okyanusaşırı kargo gemileri neredeyse hiç rol oynamazken; yabancı bayraklı gemilerse gerçekte yükün dörtte birinden fazlasını taşıdılar. Devlet İstatistik Kurumu, Amerika’nın hâlihazırda askeriyenin deniz taşımacılığı açısından duyduğu ihtiyaçtan daha fazla kalifiye denizciye sahip olabileceğiyle birlikte, ticarî ve askerî tersanelerin faaliyetlerinin arasında daha az örtüşme olduğunu ortaya koymuştu.

Açıkçası, “satın al ve inşa et” mottosuna dayalı Amerikan yaklaşımı Amerika’yı mutlak olarak daha güvenli bir yer hâline getirmiyor. Finlandiya’daki bir tersane bir adedini dörtte bir maliyetle ve bir o kadar daha kısa sürede inşa edebiliyorken; Amerikan Kıyı Emniyeti bir buzkıran için yaklaşık 1 milyar dolar ödeyip, sekiz yıl beklemek zorunda mı?

Jones Act’in savunucuları bu kanunu daha da külfetli bir hâle getirmeyi öneriyorlar. Uygulamayı daha sıkılaştırmayı, Amerikan bayraklı ticarî gemi filosunu Amerika’da inşa edilmiş gemilerle yüzde 45 oranında genişletmeyi ve Amerika’nın enerji ihracatının sadece Amerikan bayraklı gemilerle yapılmasının buyrulmasını arzu ediyorlar. Ancak bu -ucuz Amerikan petrolünün ve doğal gazının maliyet avantajlarına ve daha geniş meselelere kötü sirayet ederek- zaten kötü olan bir politikayı daha da beter hâle getirebilir.

Ama Jones Act’in bir konuda hakkını vermemiz gerek: Böylesine maliyetli ve getirisi az olan bir kanun, çok nadir olarak bu kadar uzun süre boyunca hayatta kalmayı başarmıştır.

Bunu Paylaşın