İtalya’nın dış politikasında Afrika ve Çin stratejileri

MDN Editör
  • |

Avrupa’daki seçimler, kıtanın devlerini istikrarsızlaştırırken; uzun süredir istikrar arayışındaki İtalya’da tam tersi bir etki yaptı. İtalya’da artık üç partiden oluşan istikrarlı bir hükûmet var. Fratelli d'Italia (muhafazakârlar), Lega (kimlikçiler) ve Forza Italia (klasik liberaller). İtalyan hükûmetinin jeopolitik konumlanma, göç ve Avrupa Birliği ile ilişkilere yönelik iddialı yaklaşımı nedeniyle bunun hem uluslararası hem de yerel etkileri var.

Geleneksel olarak İtalya dış politikasında iki önemli başlık vardır. Bu iki başlığın hemen altında ise Akdeniz sıklıkla İtalyan dış politikasında önemli yer tutmaktadır.

Mattei Planı ve Afrika’da izlenen strateji

Başbakan Meloni ve hükûmetinin “Afrika politikasına” verdiği öncelik, önceki politikaların bir devamı niteliğindedir ve birçok başlıkta uyumludur. İtalya’nın devlet petrol şirketi ENI'nin kurucusu Enrico Mattei'nin adını taşıyan “Mattei Planı” adlı bir proje başlatılmıştır. 29 Ocak 2024’te yapılan İtalya-Afrika Konferansında tanıtılan plan temel olarak hem göç nedenlerini ortadan kaldırmak hem de Sahra Altı Afrika'da İslâmcı radikalizmin yayılmasını engellemek amaçlarını taşıyor. Planda iyimser bir ifadeyle “göç etmeme” koşullarını yaratmak amacıyla Afrika ülkelerinin gelişimini teşvik etmeye katkıda bulunması amaçlanıyor. Afrika halklarıyla işbirliği kavramına dayanan bu plan petrol kârlarının bir kısmının yerinde kalmasını ve böylece Afrika uluslarının gelişmesini amaçlıyor. Bu plan, ENI'nin 1950'lerde güney kıyısındaki ülkelerle çizdiği kalkınma dostu sözleşmeler gibi geçmiş yöntemleri de anımsatıyor. Mattei isminin seçilmesi ise elbette tesadüf değil. Ülkenin ulusal petrol ve gaz şirketi ENI'nin kurucusu ve İkinci Dünya Savaşı sırasında “Yeşil Alevler” savaş grubunun eski komutanı olan Enrico Mattei, Hristiyan Demokrat köklerden gelen bir direniş savaşçısıdır. Bu ismin seçilmesi aynı zamanda İtalyan milliyetçilerinin Fransa’ya karşı hâlâ canlı olan olumsuz düşünceleri de hatırlatıyor. ENI'nin bağımsızlık mücadelesi sırasında Cezayir’e destek vermiş ve Kuzey Afrika’daki İtalya-Fransa rekabeti yaşanmıştı.

ENI, enerji politikasının ve tedarikçi ülkelerle ticaretinin önemi nedeniyle bölgede etkin bir aktör. Ayrıca İtalyan KOBİ'lerinin Afrika kıtasına da uzanan doğal bir ihracat geleneği var. Ancak İtalya'nın Afrika ile olan ticaret dengesi, özellikle Cezayir ve Libya'dan gelen gaz olmak üzere enerji ithalatı nedeniyle büyük ölçüde açık vermeye devam ediyor. Özellikle 2022'de Ukrayna'daki savaş nedeniyle Afrika'dan enerji ithalatında gözle görülür bir artış gözlerden kaçmadı. 

2014 ile 2016 yılları arasında dönemin Başbakanı Matteo Renzi, Mozambik, Kongo, Angola, Etiyopya, Kenya, Nijerya, Gana ve Senegal'i ziyaret ederek Afrika’ya birçok defa ziyarette bulunsa da Ocak 2024'teki İtalya-Afrika konferansına kadar sorunlara somut çözümler bulunamamıştır. 

Bununla birlikte din faktörü de göz ardı edilmemelidir. Katolik Kilisesi için Afrika'nın önemi dikkate değerdir. Afrika’da oldukça etkili ve köklü geçmişlere sahip Katolik cemaatler vardır. Katolik kökenli çok sayıda dernek, Afrika kıtasındaki çeşitli projeleri ve girişimleri besleyen bir bölgesel yapı görünümdedir ve İtalyan dış siyasetinde önemli bir yere sahiptir. 

Afrika'daki İtalyan planı ekonomik, kültürel ve her şeyden önce göçle ilgili bir bakış açısından doğdu. Düzensiz göçle mücadele, Meloni hükûmetinin karşı karşıya olduğu başlıca zorluklardan biri ve seçimleri kazanmasını sağlayan kampanyanın da temelinde yer almıştı.  

İtalya, Afrika'daki sömürge geçmişine dâhil olmaması sebebiyle diğer Avrupa ülkelerinden, özellikle Fransa'dan çok daha tarafsız bir ülke olarak konumlanmaya çalışmaktadır. Ve nitekim son yıllarda Afrika’da gerilemeye başlayan Fransız etkisinin bıraktığı boşluğu İtalya doldurmayı amaçlamaktadır. 

İtalya’nın en güneyi olan Lampedusa Adası ve Tunus, kuş uçuşu olarak yaklaşık yüz kilometre olması sebebiyle ülke Akdeniz üzerinden, Afrika'dan, Avrupa'ya düzensiz göçün merkezi hâline gelmiştir. 

Giorgia Meloni düzensiz varışların sayısını azaltan etkili göç politikaları uygulamayı başardı ve birkaç gün önce Arnavutluk'taki İtalyan göçmen merkezleri faaliyete geçti. Şengjin Limanı’nda, İtalya'nın Arnavutluk hükûmetiyle beş yıl sürecek (sonra yenilenebilir) bir anlaşmanın parçası olarak kurduğu iki göçmen kabul merkezinden biri bulunuyor. İtalyan karasularına düzensiz olarak giren göçmenler, İtalyan topraklarına ulaşmak yerine, önce Arnavutluk'taki kabul merkezlerine gidecekler ve burada sığınma hakkına sahip olup olmadıklarına karar verilecek. Eğer bu hakka sahip değillerse İtalya'ya ayak basmadan sınır dışı edilecekler. 

İtalya, Mattei Planı'nın hayata geçirilmesinde çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Özellikle ekonomik durumu bu zorluklar arasında en önemlilerinden biridir.  İtalya, AB'nin Afrika ülkeleri ve bölgesel kuruluşlarla geliştirdiği mevcut ilişkilerden ve işbirliği anlaşmalarından faydalanabilir. İtalya aynı zamanda Avrupa Yatırım Bankası (EIB) ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) gibi AB kalkınma ajansları ve mali kurumlarının uzmanlık ve deneyimlerinden de yararlanabilir. Mattei Planı'nın AB'nin Küresel Ağ Geçidi ile entegre edilmesi, Afrika'ya daha uyumlu ve etkili bir yaklaşım oluşturmak için AB kaynaklarından, ağlarından ve yapılarından yararlanarak etkisini artırabilir.

Afrika’da Rusya ve Çin gibi güçlerle rekabetin ve çeşitli zorlukların yaşandığı mevcut konjonktüre ek olarak, Türkiye ve BAE gibi ülkelerin de etkili olmaya çalıştığı unutulmamalıdır. Rekabet sadece Fransa ile değil, diğer ülkelerle de yaşanmaktadır. 

İtalya-Çin ilişkilerinde yeni dinamikler

Giorgia Meloni de Çin ekonomisini kayıran ve Avrupa sanayisi için tehlike arz eden yeşil politikalar gibi İtalya'nın ulusal çıkarlarına (ve aynı zamanda Avrupa halklarının çıkarlarına) aykırı kararlara karşı çıkarak bu yönde hareket etmeye devam ediyor. Tabii İtalya'nın bu pozisyonu, İtalya'ya Avrupa yönetiminde daha fazla ağırlık verme arzusuna dayanıyor. AB'nin üçüncü en kalabalık ülkesi ve üçüncü en büyük ekonomisi olan İtalya hâliyle, Almanya ve Fransa tarafından dayatılan kararlara daha etkili muhalefet etmeye devam edecek gibi görünüyor. 

İtalya, Çin'in yönettiği devasa altyapı ve yatırım projesi olan İpek Yolu’ndan çekilmişti. Ancak geçtiğimiz yaz Meloni’nin Çin’e yaptığı ziyaretle birlikte ilişkiler yeni bir yörüngeye oturtulmaya çalışılıyor. İki ülke gemi yapımı, havacılık ve uzay, yeni enerji, yapay zekâ alanlarında küçük ve orta ölçekli işletmeler arasında karşılıklı olarak faydalı işbirliğini artırmayı hedefliyor. Ayrıca İtalya-Çin İş Forumu’nda, elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerjiler de dâhil olmak üzere farklı alanları kapsayan altı yeni anlaşmanın duyurusu yapıldı. 

İtalyan haber ajansı ANSA’nın aktardığına göre Çin Devlet Başkanı Xi ayrıca Çin'in İtalya ile elektrikli araçlar ve yapay zekâ gibi gelişmekte olan alanlarda işbirliğini keşfetme niyetini de dile getirmiştir. 

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in 2019'daki Roma ziyareti sırasında İtalya, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI)’ne dâhil olmuştu. Bu girişime katılan ilk G7 ülkesi olan İtalya, bu durumun ABD ve diğer Avrupa ülkelerinin Çin'in kritik teknoloji ve altyapı kontrolünü ele geçirmesine yol açabileceği endişelerine sebep oldu. Avrupa ülkeleri Çin'i bir ortaktan ziyade giderek daha fazla bir rakip olarak görüyor.  Öyle ki Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen yakın zamanda “Çin Komünist Partisi'nin açık hedefinin, Çin'in merkezde olduğu uluslararası düzende sistemik bir değişiklik” olduğunu açıklamıştı. 2023’te İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Washington'da Başkan Joe Biden arasındaki görüşmede de paralel açıklamalar peş peşe yapılmıştı. Takip eden günlerde ise İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, Kuşak ve Yol’a katılmanın “korkunç bir hareket” olduğunu söyledi. Ekonomik açıdan bakıldığında Çin'in İtalya'ya ihracatının 2020 ile 2022 arasında önemli ölçüde arttığı ancak İtalya'nın Çin'e ihracatının artmadığı görülüyor ve hâliyle İtalya’nın aldığı kararın jeopolitik bir risk olarak sürdürülebilir olmadığı ortaya çıkıyor. Hasılı, Başbakan Giorgia Meloni de Çin ziyareti sırasında, İtalya ile Çin arasındaki ticaret ilişkilerinin yeniden dengelenmesi gerektiğini vurguladı. 

İtalya'nın girişimden çekilmesi, alıcı ülkelerin borç sıkıntısıyla boğuşması, Çin bankalarının riskli kredilere maruz kalmalarını azaltmaya çalışması ve Çin'in artan iç ekonomik zorluklarla boğuşmasıyla zaten küçültülmüş olan Kuşak ve Yol Girişimi, hakkındaki tartışmaları artıracağa benziyor. 

Ancak yine de Çin'in Avrupa Birliği'ndeki dördüncü büyük ticaret ortağı olan İtalya, Pekin ile güçlü bir ekonomik ilişki kurma konusunda istekliliğini dillendirmeye devam ediyor. İtalya'nın Çin ile ticaret ilişkisini yeniden düzenleme girişimi, uluslararası diplomasi ve ekonomik ortaklıkların karmaşıklıklarını bu zaviyeden gözler önüne sermektedir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın