İSMAİL HAKKI TAŞ

MDN İstanbul

Son iki yılda gerçekleşen yatırımlardan bahseder misiniz? 2009 yılında “Krizi avantaja çevirdik, önceliğimiz işken vakit ayıramadığımız yatırımlara vakit ayırdık” demiştiniz.
2009-2011 arası yatırımlarımızı tamamladık. İskelemiz henüz tamamlanmadı, bunun da değişik sebepleri var. Ama bir iki ay içinde iskele ile ilgili yatırımlarımıza da başlıyoruz. Gerekli yasal prosedürleri tamamlıyoruz. Bu biraz zaman alıyor. Son iki yılda daha önce planladığımız tüm kara yatırımlarını tamamladık.
Konteyner stok sahalarını tamamladık, kapasitemiz şu anda stok anlamında 600 bin teu’ya ulaştı. 11 bin metrekarelik bir antrepo ve yarı kapalı depo bitti. 6 bin metrekaresi A tipi genel antrepo ki bunun bölgeye ciddi anlamda fayda sağlayan bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Geçen sene faaliyete başladı. Onun hemen bitişiğinde 5 bin metrekarelik yarı açık Türkiye’nin kapalı gümrük hizmetlerinin verildiği tek alan var. Yani bunun anlamı tam tespit, iç boşaltım vs. gibi hizmetlerin profesyonel anlamda verilebildiği bir istasyon. Gümrüklü alan içinde bir başka gümrük rejimine tabi antrepo, bu da özel bir durum. Dolayısıyla geçici depolama yeri içinde antrepo rejimine tabi bir 6 bin metrekarelik kapalı alanımız var. Buradaotomobilden tekstile kadar bir çok sektöre hizmet veriyoruz. Bunun dışında son bir yılda liman dışındaki gümrüksüz alanlarımızda yaklaşık 50 dönümlük bir alanı islah ederek tüm altyapı yatırımlarını tamamlayarak limana katma değer sağlayacak CFS istasyonları haline getirdik. Şu anda Türkiye’deki tüm limanlar içinde en büyük CFS istasyonlarına sahibiz. Aynı anda 500’ün üzerinde konteyneri doldurabilecek kapasitedeyiz. Limancılık anlamında Türkiye’nin en büyük dökme maden depolama tesislerine sahibiz. Yani bölgedeki dökme maden müşterilerinin mallarını alıyoruz, stokluyoruz, elleçliyoruz, gerekirse karışım yapıyoruz ve bunları konteynere doldurup limana alıyoruz. Şu anda bölgenin en büyük maden elleçleme istasyonlarına sahip olduk. Bunun dışında liman mobil vinçlerimiz ve saha ekipmalarımızı çevreci hale getiriyoruz. Yaklaşık 6 milyon TL harcadık. Liman vinçlerimizin 3 tanesini, iki tanesini de yakında tamamlamak üzereyiz, 14 RTG’mizin de 11 tanesini elektrikli hale getirdik. Emisyon anlamında daha çevreciyiz, yakıt tüketmiyoruz. Aynı zamanda bu üretim maliyetlerimiz aşağı çekilmesi demek oluyor.
Elektrik olmazsa jeneratörlerimiz var, ayrıca bu makinalar aynı zamanda dizel çalışmaya da devam edebilecek şekilde dizayn edildi.
RTG’ler Kalmar marka. 11 RTG daha önce hizmete girmişti ama dizel çalışıyorlardı. Elektriğe çevirdik, bunun herhangi bir performans artırıcı veya azaltıcı bir fonksiyonu yok. Tamamen tasarruf sağlıyor ve daha çevreci hale geliyor.
Bunun dışında ekipman yatırımlarımız devam ediyor. Boş reach stacker makinaları, çekiciler, bunların satın almasına yönelik ciddi miktarda yatırımlarımız yapıldı.

Yönetim sistemleri fiilen uygulanıyor

AB standartlarına uygun limancılık dendiği zaman siz bundan ne anlıyorsunuz? Şu an sizin
sunduğunuz hizmetler bu standarta uygun mu?

AB standartı çok geniş bir kavram. Bunun birkaç bacağı var. Bir tanesi işçi sağlığı ve güvenliği, diğeri müşteri hizmetleri kalitesi, gümrüksel açı gibi bir sürü kavram var. Bizim uyguladığımız standartlar aslında evrensel standartlar. Müşteriye en iyi hizmeti verebilmenin illa yazılı bazı dokümanlara bağlı olması şart değil.
Belirli şartları vardır. Ticari sınırlar içinde hizmetin müşteri beklentisini sağlayabilecek maksimum kalitede verilmesi demek. İşçi sağlığı ve güvenliği anlamında ise hedef sıfır kaza, çalışanların da maksimum derecede verimi ve memnuniyeti. Sonuçta mutlu çalışanlar mutlu şirketler getirir. Yani daha iyi verim alırsınız. Biz işçi sağlığı ve güvenliği açısından işin bürokrasisinden yani kalite yönetim sistemlerini kağıt üzerinde değil fiilen uyguluyoruz. Şu anda şirketimizde OHSAS ve benzeri toplam kalite yönetim sistemleri uygulanıyor. Bunun ötesinde gerek şirketimizin içinde organizasyonel yapısındaki komisyonlar marifetiyle gerekse yöneticilerimizin birebir bu işi sürekli takip etmeleri sonucunda geçmiş yıllara oranla çok ciddi derecede hem müşterilerimize kaliteli hizmet veriyoruz hem de hedefimiz sıfır kaza. Bunu sağlamak için tüm liman içinde bir limanda olması gereken trafik düzenlerinden tutun, çalışanlarınızın bilinçlendirilmesine varıncaya kadar birçok işlem yaptık, hâlâ da yapıyoruz. Şirketin verimini artırmak adına da yalın altı sigma uygulamalarından tutun daha farklı modern yönetim sistemlerini de uyguluyoruz. Gemport özelinde baktığınız zaman memnuniyet verici bir şey var, o da bu limanı kim ziyaret etse; rakiplerimiz olsun, müşterilerimiz olsun, kapıdan girdikleri andan bu odaya gelene kadar geçen süre içinde gördükleri manzara karşısında şaşırdıklarını ifade ediyorlar. Bu bizim için önemli.
Burada etraftaki yeşilliklerden bahsetmiyorum. Genelde Gemport’un kapısında trafik göremezsiniz. Birçok limanın kapısında kamyon kuyruğu vardır ama bizim limanımızda göremezsiniz. Liman içinde de göremezsiniz. Bizim limanımıza giren bir araç 20 dakika içinde çıkar. Bununla ilgili yalın altı sigma uygulamalarımız var, başka kalite yönetim sistemlerimiz var, müşteri memnuniyeti anketlerimiz var ve müşteri ilişkileri departmanımızın bu konuda yaptığı özel çalışmalar var. Dolayısıyla burada kamyon şoföründen müşterimize kadar bu konuda sürekli olumlu eleştiriler alıyoruz. Bakış açımızı anlatmak için şunları söyleyebilirim: Limanın önünden geçen kişiden tutun içeride hizmet alan tüm kişiler, kurumlar, kamyon şoförleri dahil bizim için çok önemlidir. Dolayısıyla biz kapıdaki güvenlik görevlimizden puantörümüze, gemiye hizmet veren pilotumuzdan misafirimize yemek veren garsonumuza kadar herkesin pozitif, çözüm üretici ve müşteri ilişkilerini maksimum düzeyde tutmasına yönelik eğitim aldırıyoruz. Bu tarz bir şirket politikamız var. Çünkü bu birçok sektörde uygulanan bir yöntem, yeni değil. Zaten hizmet üreten işletmelerde bunun böyle olması gerekiyor. Hizmet sektörünün doğasında bu var. Fakat limancılık anlamında maalesef değişik sebeplerden dolayı bunun uygulama alanı çok fazla olmamıştı bugüne kadar. Bizim sloganımız bu; müşteri herşeyimiz. Bizim sektörümüz için kazandığınız şeyi koruması çok zor. Çünkü son yıllarda gerek kriz gerekse liman arzındaki artıştan dolayı sektörümüzde ciddi bir rekabet var. Bu rekabetin yanlızca fiyatta olmayacağını anlatmaya çalışıyoruz. Uzun soluklu ilişkilerde müşteri fiyat ile birlikte hizmet kalitesini de önemseyecek, önemsiyor da.

Depolama ve elleçlemede en büyük hacim

2023 hedefiniz nedir? Bu hedeflerde belirli öncelikler var mı?
Bizim fiziksel kısıtlarımız var. Şirketimizin 2023’e kadar çok uzun süreli mevcut fiziksel yapıdan dolayı bir hedef koyması akıllı bir yaklaşım olmaz. Bu konuda bölgede ve bölge dışında Gemport’un menfaatleri çerçevesinde atılabilecek tüm adımlara sıcak bakıyoruz. Bu konuda birşey söylememe de gerek yok, en son İskenderun Limanı’nın ihalesine katıldık. Bir ortak girişim grubunun üyesiydik. Dolayısıyla benzer bir girişimimiz her zaman olabilir ve olacaktır. İş Lojistik kapsamında değerlendirmek gerekir stratejileri. Artı Gemport özelinde 2023 olmasa bile buna yakın uzun vadeli stratejiler var. Bunlardan bir tanesi mevcut faaliyet alanlarımızda büyümek, yatay ve dikey entegrasyonlarla olabilecek şekilde stratejilerimiz var ve bunları uyguluyoruz zaten. Fiziksek kısıtlardan kastım da mevcut alanlarımızda belirli bir kapasiteye kadar ulaşabiliyoruz. Bunun üzerindeki bir yatırım zaten uygun olmayacaktır veya kaliteyi bozacaktır. Dolayısıyla bu hedeflerimiz 2023’e gelmeden gerçekleşmiş olacak. Ama özellikle Gemport Limanı özelinde liman müşterilerine katma değer sağlayacak geri sahalarımızda lojistik hizmetler üretme gibi hedefimiz var. Çok ciddi CFS istasyonları kuruyoruz, maden depoluyoruz. Depolaşma faaliyetlerimiz başladı. Dediğim gibi 500’ün üzerinde konteyneri aynı anda doldurabiliyoruz, aynı anda 20 bin ton madeni depolayabiliyoruz, 20 bin tonu açık alanlarda depolayıp aynı zamanda elleçleyip konteynerlere doldurabiliyoruz. Bu 20 bin ton madenin dışında yine 15 ile 20 bin ton mermer depolayabiliyoruz. Bunların yanında seramikten tutun çelik ürünlerine kadar birçok ürünü elleçleyebiliyoruz. Gümrüksüz alanlarımızda aynı anda yapabiliyoruz bunları. Bu, Türkiye’de hiçbir limanda olmayan bir hacim. Bunun dışında 50 bin metrekarenin üzerinde depo projemiz var şu anda. Kısa vadede 10 bin+10 bin olmak üzere 20 bin mertrekarelik depo projesini hayata geçireceğiz. Burada yine hedefimiz liman ağırlıklı, limana endeksli müşterilerimize katma değer sağlayacak depolama hizmetleri vermek. Fakat bunun ötesinde bölgede ihtiyaçları olan bölge sanayicilerine, tarımdan tekstile kadar her türlü alanda, soğuk hava depolarından özel amaçlı depolara kadar lojistik hizmetlerimiz kapsamında depoculuk hizmetlerimiz de başlayacak kısa bir süre sonra. Buna ilave olarak konteynerin dışında araç lojistiğine dönük yatırımlarımız da olacak. Bundan kastımız bölgede otomotiv üreticilerinin ihtiyacı olan depo araç lojistiğine dönük araç dağıtım merkezleri ve benzeri lojistik yatırımlarımızı da çok kısa bir süre sonra görebileceksiniz. Diğer yandan Gemport 2011’den itibaren bölgedeki hacmini yüzde 48’den yüzde 60’lara yükseltti. Bu doğal bir hacim artışı demek. Bunun en büyük sebeplerinden biri artık transit yük yapıyor olmamız. Bölgedeki tek transit yük yapan limanı. Türkiye’de şu anda ağırlıklı olarak transit elleçlenen liman Ambarlı. Mardaş’ta da elleçleniyor. Gemport olarak Güney Marmara’da da biz yapmaya başladık. Şu anda yıllık 100 bin teu’nun üzerinde transit yük elleçleyeceğiz. Geçen nisan ayında 45 bin teu’ya ulaştık ki bu bizim için rekor. 45 bin teu konteyner ve aynı anda da 30 bin araç. Yani toplamda ayda 70 bin ürün elleçledik ki bu önemli bir rakam. Bu yıl toplamda 450 bin teu’ya yakın konteyner elleçlemiş olacağız. 600 bin teu stoklama kapasitesine ulaşmış durumdayız, 150 bin teu’muz daha var, yani daha yolumuz var. Bunu transit yükle sağlıyoruz, gönlümüzden geçen lokal yük ile bunu gerçekleştirmek. Çünkü lokal yük elleçlemek ile transit yük elleçlemek arasında fark var.

‘Krizi armatörlerle aştık’

Armatör limanda hiç vakit geçirmek istemez, çünkü onun için para kaybettiği bir yerdir liman. Dolayısıyla siz burada armatörü bu anlamda memnun edebiliyor musunuz?
Verdiğimiz hizmete baktığımız zaman mevcut şartlarda iyi hizmet verdiğimizi düşünüyorum. Şu anda saat başı performanslarımız oldukça iyi düzeyde. Çok spekülasyona açık bir konu olduğu için rakam vermek de doğru değildir. Çünkü göreceli kavram şudur: Bir kullandığınız ekipmanla saat başı performansınız vardır, bir gemi başı performanısınız vardır bir de ortalama performansınız vardır. Ben size gemide saat başına 80-90 hareket yapıyoruz diyebilirim ama bunu kaç ekipmanla yapıyor olduğumuz önemli, her ekipman farklı performanslara haizdir. Mobil vinçin farklı performansı vardır, SSG’nin farklı performansı vardır. Bu yüzden rakam vermek istemiyorum. Ama şunu söylemeliyim ki armatörlerimiz bizim performansımızdan oldukça memnunlar.
Ücretlerden de memnunlar, zaman zaman revizyonlar yapıyoruz. 2008 son çeyreğinde bir sloganımız vardı, müşterilerimizle kriz sonrası masaya oturduk ve şunu söyledik: “Biz şirket olarak şöyle bir vizyona sahibiz, moda deyim olan ‘win win’ sloganını kabul etmiyoruz, ‘kazan kazan ama yanında aynı zamanda kaybet kaybet’ metodunu da benimsedik” dedik ve armatörlerle belirli kalemlerde onları da rahatlatacak revizyonlara gittik, krizi beraber aşmak için. Fiyatları aşağıya çekmedik. Onların maliyet olarak gördüğü kalemlerde onları rahatlatacak uygulamalara geçtik. Bu önemliydi, sonra birçok liman bizi takip etti. Müşteri memnuniyeti ve müşteri bağlılığı anlamında krizi müşterilerimizle beraber aştık.

5 yıl içinde çok şey değişecek

Klasik limancılık yapılırken artık tamamen terminal sistemine geçildi. Türkiye’nin Avrupa ve Uzakdoğu limanlarına göre limacılık konusunda ivme kazandığını düşünüyor musunuz?
Akdeniz Havzası gibi önemli bir geçiş noktasında transit yüklerin elleçlenmesine bile daha yeni başladık.
Transit kavramı çok farklı bir tartışma konusu. Transit yük çok tehlikeli ve kaygan bir yüktür. Sadece transite yönelik çok büyük ağır yatırımların yapılmasına karşıyım. Çünkü biz Uzakdoğu’daki çok büyük hacimli transit limanların aksine onlara uygun bir coğrafi yapımız yok. Çünkü oradaki ticaret Doğu-Batı ticareti diye adlandırdığımız ticaretin ana giriş noktalarında. Bizim öyle bir coğrafi lokasyonumuz olmaması sebebiyle ancak şunu yapabiliriz: Mevcut lokal ticaretimize ilave olarak katma değer yaratması, özellikle sabit maliyetlerin aşağıya çekilmesi adına transit yük yapmalıyız. Transit yük yapmanın diğer önemli şartı da bölgesel liman oluşumu. Türkiye bundan 10-15 yıl öncesine nazaran elbette limancılıkta çok ilerledi. Bunda özel sektörün payı çok büyük. Özellikle Ambarlı Bölgesi’ndeki limanlar örnek gösterilebilir. Daha modern ve çağdaş limancılık anlayışı yerleşti. Bakış açısının değişmesi çok önemli çünkü bu beraberinde yatırımı getiriyor, müşteriye verilen hizmetin kalitesini artırıyor. Ama biz hâlâ sektörün çok gerisindeyiz. Bunun sebebi de küçük kapasiteli bir çok liman işletmesi var Türkiye’de. Bölgesel liman oluşumu tamamlanmadığı için benzer oluşumlar devam ediyor, bunlar hem yeri ve zamanı geldiğinde kaliteyi düşürüyor hem de yeri ve zamanı geldiğinde olması gereken fiyat skalasının oluşmamasına neden oluyor. Bu, yeni yatırımlara da engel oluyor doğal olarak. Bölgesel limandan kastım da şudur: Birkaç hinterland’a hitap eden, 2-3 milyon teu’dan az olmayan çok büyük ve sadece özel amaçlı uzmanlaşmış limanlar. Gerçek anlamda konteyner hizmeti veren terminaller. Ama konteynerin yanında genel yük vs. herşeyi veren değil. Dolayısıyla daha bu aşamaya gelebilmiş değiliz. Ancak önümüzdeki 5 yıl içinde çok hızlı gelişmelerin olacağını düşünüyorum.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın