İngiltere rota değiştiriyor

MDN İstanbul

İngiltere, mart ayı içinde attığı seri adımlarla dış politika, savunma ve güvenlik boyutlarında rota değişikliğine gittiğini açıkça gösterdi. İngiltere’nin “Rekabet Çağında Savunma” adlı raporunda, Türkiye ile İngiltere arasındaki savunma alanındaki işbirliğine atıfla, “Türkiye’nin, İngiltere’nin savunma sanayi ortaklarından olduğu”na yapılan vurgu iki ülke için karşılıklı fayda çıkar temelinde olacaksa ne âlâ, lâkin İngiltere de taviz isteyen ülkeler kervanına katılırsa bu ilişki dikiş tutmayabilir…

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg mart ayında verdiği bir demeçte, Avrupa’nın savunmasının Avrupa Birliği (AB)’nin bir süredir erişmek istediği “stratejik özerklik” arayışlarına değil, daha çok Transatlantik bağlara dayanması gerektiğini belirtti. AB ülkelerinin çoğunun aynı zamanda NATO müttefiki olduğunu ve AB nüfusunun yüzde 90’ının NATO ülkelerinde yaşadığını vurgulayan Stoltenberg’in,“AB nüfusunun yüzde 90’ının NATO ülkelerinde olmasına rağmen, savunma harcamalarının sadece yüzde 20’sini karşıladıklarını” açıklaması dikkat çekti.

Burada bir parantez açalım. NATO üyesi ülkelerin 2020 yılındaki savunma harcamaları 1,1 trilyon dolara yükseldi. NATO’ya üye 30 ülke arasında en fazla savunma harcamasını 785 milyar dolar ile ABD yaptı. Diğer 29 üyenin toplam savunma harcaması ise 322 milyar dolarda kaldı. ABD’nin ardından en çok harcama yapan ülkeler sırasıyla 61,8 milyar dolarla İngiltere, 59 milyar dolarla Almanya, 52,8 milyar dolarla Fransa ve 26,1 milyar dolarla İtalya oldu. Türkiye’nin savunma harcamaları 12,9 milyar dolar olarak açıklandı. En az savunma harcamasında bulunan ülkeler ise 84 milyon dolarla Karadağ, 154 milyon dolarla Kuzey Makedonya, 182 milyon dolarla Arnavutluk şeklinde sıralandı.

2020 yılında gayrisafi milli hasılasının yüzde 2’sinden fazlasını savunma harcamalarına ayıran ülkeler ise yüzde 3,73 ile ABD, yüzde 2,68 ile Yunanistan, yüzde 2,33 ile Estonya, yüzde 2,32 ile İngiltere, yüzde 2,31 ile Polonya, yüzde 2,27 ile Letonya, yüzde 2,13 ile Litvanya, yüzde 2,07 ile Romanya, yüzde 2,04 ile Fransa olarak kayıtlara geçti. Norveç ve Slovakya, gayrisafi milli hasılasının yüzde 2’sini, Türkiye ise yüzde 1,86’sını savunma harcamasına ayırdı.

Avrupa’yı ABD, Kanada, İngiltere ve Türkiye savunuyor
Genel Sekreterin coğrafi olarak kuzeyde Rusya‘ya karşı ABD, Kanada ve İngiltere’nin Avrupa’yı savunduğunu, ancak bunların hiçbirinin AB üyesi olmadığını, güneydoğuda ise Suriye ve Irak ile sınırı bulunan ve yine AB üyesi olmayan Türkiye’nin NATO savunmasında çok önemli bir rol oynadığını ifade etmesi, son dönemde gündemi bir hayli meşgul eden ve restore edilmek istenen transatlantik ilişkilerle ilintili. Avrupa’ya, savunma ve güvenlik marjında özerklik arayışlarından vazgeçerek, çözümün NATO olduğunu hatırlatıyor Genel Sekreter…

Türkiye’nin İttifak içindeki önemini vurgulaması bakımından bu çıkışa methiyeler düzüldü. Oysa bu açıklamanın odağında sadece Türkiye yok, gözden kaçan ve nedense fazla temas edilmeyen aktör İngiltere… BREXIT sonrası yaptığı her hamlenin yakından takip edilmesi gerektiğini ısrarla vurguladığımız İngiltere, mart ayı içinde attığı seri adımlarla dış politika, savunma ve güvenlik boyutlarında rota değişikliğine gittiğini açıkça gösterdi.

“Rekabetçi bir çağda küresel Britanya”
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, mart ayının ortasında BREXIT sonrası İngiltere’nin dış politika ve güvenlik önceliklerinin belirlendiği yeni strateji belgesini açıkladı. Belgede içinde bulunacağımız 10 yıllık süreçte “merkezi doğuya kayan ekonomik ve jeopolitik çekim noktalarının Çin, Hindistan ve Japonya gibi ülkeler olacağı” söylenirken önceliklerinin Hint-Pasifik Bölgesinde bulunan Asya ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurmak olduğu belirtildi.

“Rekabetçi Bir Çağda Küresel Britanya” başlığı altında duyurulan belge İngiltere’nin dış politika ve güvenliğinde kapsamlı değişiklikleri içeriyor. Başbakan Johnson’ın, ülkesinin “yumuşak güç” unsurlarına vurgu yaparak Asya’da daha büyük bir oyuncu haline gelmeyi hedeflediklerini belirtmesi önemli, zira ABD’den sonra İngiltere’nin de yüzünü Asya-Pasifik Bölgesi’ne çevirdiği anlaşılıyor. Bu yaklaşım elbette konjonktürel gelişmelerle ilgili esasen sistematik bir stratejinin sonucu… Yükselen Doğu, mıknatıs gibi tüm aktörleri sırayla kendisine doğru çekiyor.

İngiltere Güney Doğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN)’nde ortak ülke statüsü için başvuruda bulundu. Başbakan Johnson, BREXIT sonrası ilk büyük yurtdışı gezisini nisan ayında Hindistan’a yapacak. İngiltere’nin evrilen dış politika perspektifi bağlamında Johnson, HMS Queen Elizabeth uçak gemisinin ilk operasyonel görevi bağlamında bu yıl içinde Hint Okyanusu’na gönderileceğini söyledi. İngiltere’nin savunma güvenlik boyutunda yaptığı bu hamle ABD’nin yeni stratejisi ile uyumlu bir görüntü sergiliyor.

İngiltere’nin değişmeyen müttefiki ABD
Stratejik belgede, İngiltere ile ABD’nin birbirlerinin en önemli müttefiki olmaya devam edeceği vurgulanırken, NATO ve Avrupa’nın güvenliğine ve barışına yönelik taahhütlere bağlı kalınacağının da altı çiziliyor. Boris Johnson da BREXIT ile ilgili yaptığı açıklamada, “Bu Anlaşma sayesinde ekonomik ve siyasi açıdan tüm işleri daha düzgün ve daha farklı hale getirebilme özgürlüğüne kavuştuk,” ifadelerini kullanarak AB üyeleriyle yapıcı, verimli ve üretken ilişkileri sürdürmeyi istediklerinin altını çiziyor. Belgede dikkat çeken bir diğer husus ise Fransa, Almanya ve İrlanda ile ilişkilere özel önem atfedileceğinin vurgulanmasının yanı sıra Türkiye’nin de Avrupa’da yakın işbirliği yapılacak on ülke arasında gösterilmesi oldu.

“Rusya kronik tehlike”
İngiltere’nin yeni dönem stratejisindeki tehdit değerlendirmesi de çarpıcı tespitler barındırıyor. Rusya, İngiltere’nin güvenliği önündeki “kronik tehlike” olarak nitelendirilirken, Moskova ile halihazırdaki ilişkilerinde normalleşme sürecine girilene kadar Rusya’dan gelebilecek her türlü tehdide karşı caydırma ve savunma  önlemlerinin alınacağı belirtiliyor.

Buna karşın belgede beklenenin aksine Çin’e karşı ihtiyatlı bir yaklaşım sergilendiği görülüyor. Başbakan Johnson, Çin’in küresel düzlemde iddiasını artırmasıyla ortaya çıkan riskler ve insan hakları alanında ortaya çıkan olumsuzluklara karşın, Pekin’e karşı dengeli bir yaklaşımları olacağını, ticaret ve yatırım ilişkilerini olumlu bir düzeye getirmek istediklerini, iklim değişikliğine karşı mücadelede de Çin’i önemli bir müttefik olarak gördüklerini ifade ediyor.

Asgari, güvenilir, bağımsız bir nükleer caydırıcılık
Küresel güvenlik alanında kötüye gidiş yaşandığına dikkat çekilen belge ile ilgili açıklama yapan Dışişleri Bakanı Dominic Raab ise nükleer gücün “düşman ülkelerden gelebilecek en kötü tehditlere karşı en etkili sigorta politikası” olduğunu belirtiyor.

İngiltere nükleer politikasını değiştiriyor
İngiltere, nükleer güç için bu zamana kadar yürüttüğü politikayı değiştiriyor. On yıldır uyguladığı politika neticesinde nükleer başlık sayısını 180’e indirmeyi hedef belirleyen İngiltere’nin bu kararını değiştirip yeni strateji belgesinde nükleer başlık sayısını 260’a çıkarmayı planlaması dikkat çekiyor.  Geçtiğimiz kasım ayında ülkenin savunma harcamalarında önümüzdeki dört yıl içinde 23 milyar dolarlık artışa gidileceğini açıklayan Başbakan Johnson’ın, bu harcamanın uzay ve siber alanlarındaki savunmaya aktarılacağını dile getirdiğini hatırlatalım.

“İngiltere’nin önemli savunma sanayi ortağı, Türkiye”
Mart ayında İngiltere özelinde yaşanan bir diğer önemli gelişme, İngiliz Kraliyet Ordusu’nun geleceğini belirleyecek olan savunma belgesinin yayımlanması oldu. Oldukça kapsamlı ve detaylı hazırlanan belge şüphesiz, İngiltere’nin yeni vizyonuyla eşgüdüm sergiliyor. “Rekabet Çağında Savunma” adlı raporda, Türkiye ile İngiltere arasındaki savunma alanındaki işbirliğine de atıfta bulunuluyor. Türkiye’nin NATO’nun güney kanadının savunmasında önemli bir role sahip NATO müttefiki olduğu belirtilirken, Türkiye’nin ayrıca İngiltere’nin “savunma sanayi ortaklarından” birisi olduğu vurgulanıyor.

Türkiye’ye atıfta bulunulan paragrafta şu cümlelere yer verildi, “Türkiye, terörle mücadele de dâhil olmak üzere daha geniş bölgesel güvenliğin birçok alanında rol oynayan önemli bir NATO müttefikidir. Rusya’nın Akdeniz ve Karadeniz Bölgeleri’ne yönelik askerî müdahaleleriyle doğrudan ilgilidir. Operasyonlar (NATO güvence önlemleri dâhil), kabiliyetler ve endüstriyel işbirliği konusunda uzun vadeli bir ilişki kurmak için çalışacağız” Raporda ayrıca Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde seyrüsefer ve güvenliğin tesisinde İngiltere’nin ortaklarından biri olduğu belirtiliyor.

Sonuç olarak İngiltere, savunma, güvenlik ve dış politika alanlarında kapsamlı bir revizyona gidiyor. Rusya’yı Putin yönetiminde “aktif bir tehdit” olarak niteleyen İngiltere, Çin’i ise “daha sistemli ilerleyen” bir rakip olarak tanımlıyor. BREXIT sonrası güvenlik ve dış politikadaki evrilen önceliklerini yeni strateji belgesi ile ortaya koyan İngiltere, Hint-Pasifik Bölgesi’ni yeni ağırlık merkezi olarak ilan ederken, nükleer güce geri döneceğini açıklıyor.

Gelelim Türkiye’ye… AB üyesi olmayan lâkin Avrupa’yı savunan iki NATO müttefiki olarak gündeme getirilen iki ülke arasındaki işbirliğinin artma trendine gireceğini bir süredir vurguluyoruz. Bu nedenle İngiltere’nin yeni açıklanan strateji belgesinde Türkiye’yi Avrupa’da yakın işbirliği yapılacak ülkeler arasında telaffuz etmesi şaşırtıcı değil. Aynı şekilde İngiliz Silahlı Kuvvetleri’nin geleceğini belirleyecek olan ‘Savunma Belgesi’nde Türkiye’nin savunma sanayi partneri olarak vurgulanması da…

Asıl mesele iki ülkenin milli çıkar ve hassasiyetlerinin ne şekilde örtüşeceği ve işbirliği alanlarının nasıl belirlenebileceği. Türkiye’nin Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye, Irak, Libya, Ege, Karadeniz, Orta Doğu ve Kafkasya’ya yönelik hassasiyetleri ve kırmızı çizgileri malûm. Buna karşın dış politikada yaşadığı sıkışıklığı aşmak isteyen ülkemizin son dönemde diplomasiyi önceleyen hamleleri de muhataplarının kadrajında… Bu perspektiften bakınca İngiltere ile işbirliği makûl görünebilir. Karşılıklı fayda çıkar temelinde olacaksa ne âlâ, lâkin İngiltere de taviz isteyen ülkeler kervanına katılırsa bu ilişki dikiş tutmayabilir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın