IMF gitti af geldi

Yüksel Tuğrul

Ekonominin ve piyasaların gündemine bu ay yaklaşan yerel seçimler öncesi hükümetin izlediği popülist politikalar ve yıllardır hükümet üyelerinin taviz vermedikleri için övündükleri mali disiplin oturdu.  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP’ye açılan  kapatma davası yüzünden 12 milyar dolarlık yabancı yatırımın Türkiye’ye gelmediğini söyleye dursun, söz konusu yatırımın Türkiye’ye gelmemesindeki ana neden olarak, dünya finans piyasalarında krizin bu kadar derinleştiği bir dönemde hükümetin birbiri ardına aldığı popülist politikalarla mali disiplini bozması gösteriliyor. Risk iştahının bu kadar azaldığı, deyim yerindeyse yabancı yatırımcının cebine akrep girdiği bir dönemde, hükümetin mali disiplini gevşetmesi, yatırımcıyı, başta cari açık olmak üzere çeşitli riskler taşıyan Türkiye’den uzaklaştırıyor.

IMF’nin önemli rolü

Aslında piyasalarda kapatma davası ile yerel seçimler öncesinde hükümetin mali disiplini gevşeteceğini beklenen bir şeydi. Ancak hiç kimse, “IMF’yi kapıdan uğurlar uğurlamaz” prim affını ve diğer popülist kararların bu kadar hızla gündeme geleceğini düşünmemiş ve pek ihtimal vermemişti.  Ancak, hükümetin IMF ile yola devam etmemesinin önemli gerekçeleri varmış. Yaşanan bu süreçte hükümetlerin uygulayacağı popülist politikalara karşı,   IMF’nin Türkiye ekonomisi için önemli bir fonksiyonu olduğunu görülüyor

Reform boşuna yapıldı

Türkiye’de  en son prim affı çıkartılmasının üzerinden iki yıl geçti. Nisan 2006’daki ödenmeyen SSK ve Bağkur primlerine getirilen Cumhuriyet tarihinin 19. affından sonra,  daha iki yıl bile geçmeden 20’incisi Mayıs 2008’de açıklandı.  Af bu kadar çok olunca,  “Nasıl olsa yeni bir af gelecek” beklentisi ile prim borçlarını ödemeler aksatılıyor. Hatta SSK ve özellikle Bağ Kur’lu çoğu mükellef için prim borçlarını ödememe bir finansman kaynağı olarak kullanılıyor. Yeniden yapılandırmaya tabii tutulacak 23,4 milyar liralık prim borcunun 13,5 milyar lirası Bağ Kur’lu, 9,8 milyar lirası SSK’lı mükelleflere ait.
3 milyon 437 bin Bağ Kur mükellefinden 2 milyon 240 bini, yani üçte ikisi, kuruma ödeme yapmıyor. Ödeyenlerin oranı üçte bir. Yeniden yapılandırmaya tabii tutulan 23,4 milyar liralık prim borcu da bir yıllık sosyal güvenlik açığına eşit. Bu afla son yapılan sosyal güvenlik reformunu ve emeklilik yaşınının yükseltilmesini boşa çıkmış görünüyor.

IMF sadece uyardı

Türkiye’de IMF’nin varlığı böyle bir kısırdöngünün sürmesine bir engel olarak duruyordu.  Bu nedenle 2006’dakine “son kez yapılmak kaydıyla olur” vermişti. IMF hükümete, StandBy programı sonrasındaki izleme dönemine ait ilk niyet mektubunda da “kamu alacaklarının affının gündeme getirilmeyeceği” sözünü almıştı.  Ama artık 3,7 milyar doları serbest bıraktığından ve izleme ile pasif duruma düştüğünden dolayı IMF’nin yapabileceği fazla bir şey de yok. Ancak açıklamayla, uyarı yapmayla yetinmek durumunda. Affın ardından,  IMF Türkiye Temsilcisi Lorenzo Giorgianni de  “Prim affının üzücü olduğu, gelecek dönem gelirlerini azaltacağı, Orta Vadeli Mali Çerçeve programındaki taahhütlere aykırı olacağı ve hükümetin kredibilitesini zayıflatacağı” uyarısında bulundu.

Bunu Paylaşın