PKK terör örgütü ile masaya oturulan ve 2007-2015 yılları arasında “barış süreci”, “çözüm süreci” ifadeleri ile kamuoyuna yansıtılan sürecin sonuçları ağır olmuştu. Ağır bir bedel ödenerek ve Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan fazla şehit verilerek (Kıbrıs Barış Harekâtı’nda 498 şehit verilmişti) 794 şehit ile üstü örtülmüştü.
Tabii ki ilk süreçten alınmış dersler var ve bunları görüyoruz. Fakat ilk süreçteki gibi bir PKK terör örgütü de yok. Artık insan kaynağını YPG’ye kaptırmış, uyuşturucu kaçakçılığı ile gelir elde eden narko-terör örgütü şeklini almış, eylem yapma imkân ve kabiliyeti kalmamış, tamamıyla yurtdışına çekilmiş bir örgüt var.
Şimdi bu ikinci sürecin adı “Terörsüz Türkiye” olarak koyuldu, taşeron olarak da MHP’nin hasta, artık beyin ve beden olarak ağır siyasi yükü taşıyamayacak şekilde yaşlı lideri Bahçeli seçildi. Gerçek ise “Terörsüz Türkiye” denen sürecin AKP’nin iktidarda kalmak için zorunlu olduğu anayasa değişikliğine giden yolunun adı olmasıdır. Terör bunun hikâye kısmıdır.
“Her gün şehitler geliyor” havası yaratılarak yoktan var edilen “eşit yurttaşlık” kavramı ile muhalefet tarafından da üstü örtülü olarak desteklenen “Terörsüz Türkiye” süreci PKK-DEM-AKP-MHP-Teröristbaşı arasındaki çemberde devam ediyor.
AKP’nin iktidar için muhtaç olduğu yeni anayasa ihtiyacı, inisiyatifi tamamıyla teröristbaşına bıraktı. İstediği zaman açıklama yapıyor, taleplerini istediği şekilde hem örgüte hem AKP-MHP ortaklığına iletiyor. Yani sanıldığı gibi bu iş hükûmetin çizdiği yolda değil teröristbaşının çizdiği yolda ilerliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen DEM Heyeti ellerine teröristbaşı tarafından tutuşturulan isteklerini ilettiler. Sonradan yaptıkları açıklamada görüşmenin olumlu geçtiğini belirttiler. Yani DEM isteklerinin (aynı zamanda teröristbaşının istekleri) Erdoğan tarafından kabul gördüğünü ifade etmiş oldu. Erdoğan hukuki boyutun şekillenmesi için DEM heyetini Adalet Bakanına havale etti. DEM Heyeti bu görüşmeden de ağzı kulaklarında ayrıldı. Şimdi tabiri caizse iki tarafın paslaşmaları devam ediyor.
Merak edilen, en önemli konuya gelelim: Teröristbaşı hapisten çıkacak mı?
DEM-Adalet Bakanı görüşmesinde bunun hukuki boyutunun gündeme geldiği kesin. Tanrı birilerine nasip edecekse bu ihaneti, binlerce vatandaşımızın katili, binlerce şehidimizin kanını ellerinde taşıyan, vatan haini katilin affedilerek dışarıya çıkarılmasını, AKP’nin dini bütün, alnı secde gören ümmetine ve ümmetin kol değneği MHP’ye nasip edecek gibi duruyor. Öncelikle umarım bu utancı ve ihaneti kimseye nasip etmez.
Bunun kamuoyunu ürkütmeden izlenecek en akılcı yolu “barış sloganları” ile eşgüdümlü olarak “umut hakkı” meselesinin gündemde tutulmasıdır. “Terörsüz Türkiye, analar ağlamasın” naraları atılır. Sürece karşı olanlar vatan haini veya barış düşmanı ilan edilir. Ümit Özdağ gibi halk nezdinde bu konuda sözü dinlenen ve belli bir kitlesi olanlarında muhtemelen TCK md. 216/1 uyarınca “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlaması ile karşı karşıya kalmasına da kimse şaşırmaz.
Gelelim en önemli aşamaya, yani teröristbaşının serbest bırakılması aşamasına. Öncelikle PKK kendini lağvettiğini ilan etmeden teröristbaşının çıkması mümkün olmayacağına göre PKK’nın en kısa zamanda bunu yapması beklenebilir. PKK bunu yapar mı? Teröristbaşının çıkması PKK ve ağalık sisteminin uzantısı DEM’in çok da işine gelmez. Düzenleri bozulur, itibar kaybederler.
PKK buna ön koşul koydu ve teröristbaşı kongreye katıldığı takdirde bunu değerlendireceklerini kendi yayın organları aracılığıyla bildirdi. Fakat varsayalım PKK usulden böyle bir şey yaptı. Kontrolü nasıl olacak, diğer teröristler ne olacak, af mı gelecek gibi konuları bir kenara bırakalım. Bununla eş güdümlü yürütülecek “umut hakkı” dini motifler ile süslenir, cuma günü imamlar camilerde umut hakkına atıfta bulunan vaazlar verirler, peygamberimizin kimleri affettiğine atıfta bulunan hikâyeler anlatırlar, teröristbaşının namaz kılan fotoğrafları bile yayınlanabilir. Sonra bir gece vakti başka bir ülkede yaşaması koşuluyla serbest bırakılabilir.
Neden buna ihtiyaç duyuyor AKP? Bitmiş terörün küllerinden medet umuyor, teröristbaşını serbest bırakmayı göze alabilecek kadar ve belki de ülkeyi zaman içerisinde bölünmeye götürecek kadar hamleler yapıyor? Cevap daha önce yazdığım gibi iki kelime içinde gizli: Yeni anayasa.
“Darbe anayasası” diye propaganda yaptıkları fakat 74 maddesine esaslı müdahale yapılmış sadece 103 maddesi ise ilk kabul edildiğindeki temel yapısını aynen koruyan bir anayasadan bahsediyoruz.
Şimdi AKP’den beklenen şudur, çıkın ve bu anayasanın hangi maddeleri sizleri rahatsız ediyor da değiştirmek istiyorsunuz veya ne eklemek istiyorsunuz onu anlatın. Yoksa sadece iktidarda kalmak için mi yeni anayasa istiyorsunuz?
Özgür Özel’in CHP’si de Sezgin Tanrıkulu gibi DEM zihniyetlilerin esaretinden kurtulmalı, yaşananları doğru okumalıdır. CHP bölgede aldığı yüzde 2 oyun esiri olup kendisine çok daha fazla oy verecek bölgelerde yüzde 10 kayba uğratacak politikalar izlememeli, İYİ parti ve Zafer Partisi’nin bu konudaki duruşunun yanında yer almalı hatta kurucu lideri Atatürk’ün izinden giderek liderlik yapmalıdır.
“Vatan sevgisi, ruhları kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır” demiş ya ulu önder ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, umarım bu vatan sevgisini ömrünüzde hiç olmazsa bir kere saniyeler için tadarsınız. Bu vatan sevgisi “Yüce Türk Milleti” ifadesini kullandırır sizlere. Vatan sevgisi öyle bir duygudur ki haine hain, teröriste terörist muamelesi yaptırır, bütün şahsi menfaatleri bir kenara attırır.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.