Hüseyin Özbek: Padişahlığın yolunu açacak bir hukuk metni oluşturma hedefi var

MDN İstanbul

Tele1 televizyon kanalında gazeteci Tuncay Mollaveisoğlu’nun moderatörlüğünde yayınlanan Anında Manşet programına konuşmacı olarak katılan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek yeni anayasa tartışmalarını ve 1921 Anayasası’na dönüş iddiaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Devletin hukuka dayanan bir hiyerarşi ve kaynağını hukuktan alan bir kurumsallığı olduğunu belirten Özbek, ‘‘Devletin temelinde hukuk yoksa modern devlet olmaz, despotluğun ve diktatörlüğün olduğu bir yer olur, tek kişi yönetimi olur veya bir grup diktatoryası olur. Burada bir sorun var. Türkiye bir sorun yaşıyor. Türkiye’de siyasi irade ile milli irade kavramı arasında bir karmaşa var. Siyasi irade, siyasi güç ve bunları elinde tutanlar kendisini milli iradeyi temsil ettiği biçimde tanımlıyor ya da milli irade benim diyor. Hayır, siyasi irade, siyasi güç ve siyasi iktidar ayrı şeylerdir, milli irade ayrı bir şeydir. Milli irade 83 milyonu kapsar, bütün ülkeyi, bütün halkı kapsar ve o milli irade şemsiyesi altında hukuk iradesi vardır, hukuk güvencesi vardır; kaynağını hukuktan alan güvencesini de hukuktan alan farklı siyasi tercihler vardır. Ama çoğunluğu sağlayan bir siyasi idarenin kendisini milli irade yerine koyması kabul edilemez. Bizim 1921 Anayasamız hakimiyet Bila-kayd ü şart milletindir der. Kaldı ki o zaman İstanbul’da hukuken varlığını sürdüren ve İngiliz himayesi altında olan bir hilafet makamı ve padişahlık makamı var ve 1876 anayasası da yürürlükte. Mustafa Kemal öyle bir siyasi ve askeri lider ki Ankara’da milli mücadeleyi yürütmek için toplanan meclise bir hukuk meşrutiyetinin lazım olduğu için, ordu toplayacakları, silahlandıracakları, ülkeyi işgal eden düşmana karşı çarpışacakları için ve vergi toplamaları gerektiği için böyle bir karar alındı. Çünkü bütün bunların temelinde bir hukuk meşrutiyetinin olması lazım. 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis bu hukuk meşrutiyetini sağlamıştır. Burada Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın hukuku ne kadar önemsediğinin kanıtı da Heyeti-i Temsiliye Reisi sıfatını kullanmasıdır. Yani, Temsilciler Heyeti Başkanı. Sivas’ta Eylül 1919’daki Kongre’de bu sıfatı almıştır ve neredeyse 1 yıl bu sıfatı taşımıştır. Ankara’daki ilandan sonra kaynağını hukuktan alan bir devlet kurulmuştur,’’ ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin 1876’dan 2021’e kadar 145 yılık bir anayasal geçmişi olduğunun altını çizen Özbek, ‘‘Bizim ilk anayasamız 1876 Kanun-i Esasi, ikinci anayasamız 1921 Teşkilatı Esasi, üçüncü anayasamız 1924 Anayasası, 4’üncü anayasamız 1961 Anayasası ve 5’inci anayasamız 1982 Anayasası’dır. Neredeyse yüz elli yıllık anayasal geçmişe sahip bir milletin fotoğrafını şu anki toplumda göremiyoruz. Bunca yıllık hukuk geçmişi bulunan bir devletin fotoğrafı verilemiyor. Anadolu’daki baroların bazılarının mevcut üyelerinin sayısı 150’yi bulamıyor. Ancak buna rağmen baroların genel kurullarını yapamadık. Ama diğer tarafta binlerce kişilinin katıldığı kongreler yapılıyor. Bunda bir tuhaflık var,’’ diye konuştu.

‘’1921 Anayasası yeterli olsaydı 1924 Anayasası gündeme gelmezdi’’
Günümüzde siyasi bir obezite durumunun yaşandığını söyleyen Özbek, ‘‘Obez insan sağlıklı beslenmemenin sonucunu kilo olarak dışa vurur. Diyabetli bir insanın yemek yedikçe şekeri artar, kısır bir döngünün içerisinde debelenir. Bir de siyasi obezite vardır, ne kadar güç alırsa, ne kadar yetki alırsa, ne kadar kudreti artarsa artsın tatmin olmayan siyasi bir obezlik vardır. Türkiye olarak birikimimizle, yetişmiş insan gücümüzle, üniversitelerimizle ve demokrasi kültüründen gelen olgun halkımızla biz bu fotoğrafın çok daha iyisini verebiliriz. Bu flu tabloyu çok daha net hale getirebiliriz. Ben bir hukukçu olarak, hukuk meşrutiyetine, hukuka ve milli iradeye saygılı bir siyasi irade gerekli diyorum. Geçtiğimiz günlerde bir milletvekili ‘1921 Anayasası bizim referansımız’ dedi. 1921 Anayasası yeterli bulunsaydı, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki, Lozan’dan sonraki ihtiyaçlarına cevap verebilen bir anayasa olsaydı, 1924 Anayasası gündeme gelmezdi. 1924 Anayasası metin haline gelmeden biz Cumhuriyeti ilan ettik, saltanatı kaldırdık. Burada siyasi iradenin hiçbir anlamda sınırlandırılmasının olmaması niyeti vardır. Adı konmamış bir padişahlığın yolunu açacak bir hukuk metni oluşturma hedefi vardır’’ dedi.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın