Bileşik aflar kanunu, yahut ‘hücremden affımı talep ediyorum’

MDN İstanbul
  • |

Türkiye, ceza adaleti sistemi açısından bir dönüm noktasını daha geride bıraktı. Kamuoyunda '10. Yargı Paketi' olarak bilinen düzenleme yürürlüğe girdi. Görünüşte teknik bir dizi değişiklik içerse de, bu kanun aslında adalet politikalarının rotasını yeniden çiziyor

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi“, kamuoyunda bilinen adıyla 10. Yargı Paketi, Resmî Gazete’nin 4 Haziran 2025 tarihli mükerrer sayısıyla yürürlüğe girdi.

Ama bu gerçekten bir reform mu, yoksa sessizce işleyen bir af mı?

TBMM Genel Kurulu’na 30 madde olarak sunulan teklif, partiler arası uzlaşmayla 8 maddenin çıkarılması sonucu kabul edildi. Kanunla birlikte özellikle hasta, kadın, çocuk ve yaşlı hükümlülere yönelik infaz düzenlemelerinde değişikliğe gidildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası dışındaki hasta hükümlülere konutta infaz yolu açıldı. Kadın, çocuk ve 65 yaş üstü hükümlüler için konutta infaz süresi 1 yıldan 3 yıla çıkarıldı.

Denetimli serbestlikte yeni dönem başlıyor: Hükümlüler, bu haktan yararlanabilmek için cezasının onda birini ceza infaz kurumunda geçirmek zorunda olacak. Bu süre 5 günden az olamayacak.

Düzenleme, kasten yaralama ve tehdit suçlarında cezaların artırılmasını, suça teşebbüs halinde yapılan indirimlerin ise azaltılmasını öngörüyor. Alkol ya da uyuşturucu etkisi altında araç kullanma suçu ise 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla karşılık bulacak.

Öte yandan, tekliften çıkarılan maddeler arasında; genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, trafikte yol kesme, çocuk hükümlülerin infazına ilişkin bazı düzenlemeler ve internet içeriklerine ilişkin BTK'ya yetki veren maddeler yer aldı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: “Cezasızlık algısı ortadan kaldırılacak”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 10. Yargı Paketi'nin ceza adaletinin daha etkin hale getirilmesini, cezasızlık algısının giderilmesini ve suçla daha etkin mücadeleyi amaçladığını vurguladı. Tunç, şunları kaydetti:

TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan, kamuoyunda '10. Yargı Paketi' olarak bilinen ‘Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi‘nin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

10. Yargı Paketiyle, ceza adaletinin daha etkin hale getirilmesi, cezasızlık algısının ortadan kaldırılması, özel infaz usullerinin kapsamının genişletilmesi, suçun işlenmesinin önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanması, trafik güvenliğinin artırılması amaçlanmaktadır.

Kanun Teklifinin yasalaşma sürecinde destek veren tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet sistemi vizyonuyla hazırladığımız Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgemizde yer alan hedeflerimizi hayata geçirmeye devam edecek, Türkiye Yüzyılı’nı Adaletin Yüzyılı yapacağız.

… yaa… oluyor mu öyle?..

Pek değil:

Kronik ‘af geleneği'

Türkiye'nin af sicili oldukça kalabalık. 1922’den bu yana tam yedi kez genel af, elliden fazla da sınırlı ya da şartlı af çıkarıldı. 1974’te cezaevlerindeki nüfus 61 binden 24 bine düşürüldü, ancak 1980 Darbesi sonrası yeniden tavan yaptı. Çeyrek asır evvelki “Rahşan Affı” da buna benzer olarak ilerleyen bir sürece evrilmiş; o dönem tahliye edilen on binlerce insanın büyük kısmı, birkaç sene içinde tekrar hapse girmişti.

Aflar yapısal sorunları çözmüyor; sadece nihaî sonuçları öteliyor. Bugün, doğrudan “af” denilmese de, infaz sisteminde yapılan bu düzenlemelerle, toplumsal hafızada “Rahşan Affı” gibi yankı bulacak yeni bir dönem başlıyor olabilir.

Yumuşayan infaz rejimi: sınırları belirsiz “adalet” ile kalkınma

Yeni düzenleme, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar hariç olmak üzere hasta, yaşlı, kadın ve çocuk mahkûmlara konutta infazın kapısını aralıyor. Bu, insan hakları temelli bir bakış açısından değerlendirildiğinde olumlu gibi görünse de, aynı zamanda infaz rejiminin zayıflatılması anlamına da geliyor.

Özellikle denetimli serbestlik süresinin “cezanın onda biri” olarak belirlenmesi ve bu sürenin 5 gün gibi asgarî bir süreye indirgenebilmesi, toplumda “cezaların caydırıcılığı” konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirecek gibi duruyor.

Siyasî arka plân ve yeni Türkiye'nin “Rahşan Affı”

DEM Parti’nin, Selahattin Demirtaş gibi siyasî tutuklulara yönelik düzenleme beklentisi, bu paketin gölgelerinden biri. Bu, iktidarın “Terörsüz Türkiye” söylemiyle çelişen ince bir denge siyaseti anlamına da geliyor.

30 maddelik teklifin 8 maddesi, muhalefet ve toplum tepkisiyle metinden çıkarıldı. Bunlar arasında çocuk hükümlüler için eğitimevleri düzenlemeleri ve BTK'ya mahkeme kararı olmaksızın içerik kaldırma yetkisi veren maddeler öne çıkıyor.

Bu maddelerin geri çekilmesi, belki bir geri adım gibi görünebilir; ancak teklifin bu maddelerle Meclis'e sunulmuş olması bile, yasama organının özgürlükler ve çocuk hakları konusundaki reflekslerinin sorgulanmasını gerekli kılıyor.

Yargı Paketi, görünüşte teknik düzenlemelerle şekillenmiş bir yasa metni. Ama özünde, hem cezaevlerinin yükünü azaltmayı hedefliyor hem de siyasal ve toplumsal gerilimlere kontrollü bir alan açmayı amaçlıyor. Bu yönüyle paket, bir infaz reformu olduğu kadar, sessiz ve kontrollü bir af süreci olarak okunabilir.

Sorulması gereken asıl soru ise şu: Hukukun üstünlüğünü güçlendirecek, samimî ve reel yapısal reformlara mı ilerliyoruz, yoksa her seferinde yamalanan bir adalet sisteminde debeleniyor muyuz?

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın