Havadan sudan

Yeşim Yeliz Egeli

yesimegeli@marinedealnews.com

İstanbul’un nemli ve bunaltıcı ikliminden kaçabilenler şanslılar. Bu sıcaklarda orman fakiri, asfalt zengini bu şehirde uyumak ve uyanmak hiç çekilir gibi değil. Klimalarla aranız iyi değilse hiç şansınız yok gibi… Yitirdiğimiz ormanlık alanlardan geriye kalanlar artık bu şehrin nefes almasına yetmiyor! Şehrin ışıklarından ve hava kirliliğinden yıldızları izlemek bir yana şifa veren havasından eser kalmadı. İmdat diyor, ama duyan var mı?
Gerçekten duyar-sızı bol bir ülkenin bireyleriyiz! Yaşadığınız şehirden uzaktayken telefonda görüştüğünüz kişiye ilk; onun havasını, ikinci; şehrin havasını sorarız. Evet, havadan sudan konuşmak için açılan sohbetlerde sıralama değişse bile mutlaka bu soruyu bir sebepten sorarız! Sorarız da iyi olması için ne yaparız, hiç!
Yazın gelmesi ile birlikte ben de fırsat yaratıp yakın yerlere kaçanlardanım. Geçenlerde haftasonu tatili için, bu güne kadar kaç defa niyetlenip bir türlü göremediğim Bozcaada’ya gitmek nihayet nasip oldu. Gittim, gördüm! Havası, suyu, güneşi, rüzgârı, ayı, yıldızı muhteşemdi! Sanırsın taş çatlatmak için çete olmuşlar. Güneşten kavruldun mu, at kendini buz gibi suya, serinle ya da bırak kendini rüzgârına efil efil essin teninde… Güneşte kızıp gölgeye sığınıyorsun, rüzgâr hafiye gibi gelip derinden bir yokluyor, üşüyorsun. Yeniden güneşle buluşuyorsun, deniz “hadi diyor, suyuma git!” Denizden çıkıp gölgeye geçiyorsun, rüzgâr başlıyor “elim sende” oynamaya… Akşam vakti güneş çekilip ay kendini göstermeye başlayınca samimiyetle diyebilirim ki, üşümenin keyfine varıyorsun! Ada insanı pek bir matrak, gülmeden duramıyorsun. Kendilerine özgü ağızlarından sızan kelimeleri anladıktan sonra gösteri başlıyor. Ata Demirer’in “Eyvah eyvah”ını kaç kere söyledim, hatırlamıyorum. Kederi; yüzlerinde, sözcüklerinde ara ki bulasın!  Rahatlar… Haliyle neşeli.
Güzel bir tatilin ardından deniz uçağıyla İstanbul’a dönüş hazırlıklarına geçtim. Uçuş 1 saat sürüyor, Haliç’e konuyorsun, tabii zamanında kalkarsa. Uçağın kalktığı koyda ise hiçbir korunak, bekleme yeri hatta şemsiye bile yok. Güneş tepende, rüzgar sağolsun imdada yetişiyor ama yine de gölge, oturacak bir yer arıyorsun ama kumsaldan başka bir yer yok. Koy, deniz kestaneleri fazla olduğu için pek rağbet de görmüyor. Kalkış noktası, bir iskele ve doğal bir plaj anlayacağınız. Havayolu şirketi bagaj ağırlığınız 10 kiloyu geçmesin diyor ancak, siz yine de 8 kilodan fazlasını almayın. Pilot titiz, gram fazla olsa uçağı kaldırmıyor ya da bağajınız yetkililerce kargoya veriliyor. Benim başıma gelmese de bu uçuşta 7-8 adet bavulu almadıklarına şahit oldum. Havadan seyir çok güzel, yunuslara denk gelirseniz şanlısınız. Açıkdenizde o kadar yelken yapıyorum seyir yaparken bir kere rast gelmedim yunuslara… Kapıdağ Yarımadası’nda üç yunusun nasıl oynaştıklarını havadan seyre daldım. Mutlu etti. Gülümsedim yol boyunca, uçak küçük olduğu için ürperiyorsunuz, klima 5 dakika içinde devreye giriyor o süreyi geçirmek sıcakta kabir azabı gibi ancak şansıma havada, rüzgâr da benden yanaydı. Korkmadım. Daha önce helikopterle de bir kaç defa uçtum ancak bu daha farklı. Güzellikleri görebildiğiniz gibi nahoş görüntülere de şahit oluyorsunuz. En az 6 değişik yerde gemiler, Boğaz’dan giriş yaptıktan sonra sintinesini denize basmıştı. Dümen suyundan yönlerini ve izlerini takip etmeniz mümkün oluyor. Hele üç tanesi Büyükada civarına yakın mevkilerde! Nasıl oluyorda bunu yapabiliyorlar, ve biz buna göz yumabiliyoruz? Hareket halinde olduğum için, o mevkide seyir eden gemilerin isimlerini okuyamadım, okuyabilseydim kesinlikle ihbar edecektim. Fotoğraf da çekecek açı yoktu. Bu konuda gerçekten sıkı bir denetim gerekiyor. Bir sürü canlı, ki insan da bunun içinde, Marmara Denizi’nde yüzüyor ya da ürünlerinden istifade ediyor. Gerçekten sıkı bir denetim, maliyeti ne olursa olsun şart, sintinesini mi bastı, bas cezayı bakalım bir daha yapabiliyor mu…Yunan Adaları’na gidiyorsun, yelken yapmışsın, limana veya koya yanaşıyorsun, su ve elektrik alıyorsun ama tekneyi yıkamak yasak. Ne dersen de, denizden gelen tekne ne pisliği olabilir ama asla izin vermiyorlar. Adam bilincinde, suyu olmadığı doğru, israfı engelliyor ama aynı zamanda sahip olduğu ekmek kapısını da koruyor, doğruya doğru iyi de yapıyor!
Havadan sudan bahsedince çoçukluk yıllarımdan hatırladığım “marjinal” hava durumu sunucusu Hülya Uğur geldi aklıma, ne diyordu: Havanız nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun!
Sevgi ve huzur dolu bir Bayram geçirmeniz dileğiyle, güzel kalın…

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yesimegeli@marinedealnews.com