
Kahkaha kimi zaman insanî bir refleksin, kimi zaman şenlikli bir ruh hâlinin kimi zaman mutluluğun kimi zaman münasebetsizliğin yansıması olarak kabul edilir. Ancak ne olursa olsun, bir varoluş hâlidir gülmek. Neden daha sık yapmıyoruz?
Charlie Chaplin sokak tabelasına çarpar, Harold Lloyd ayakkabı bağcığına basıp düşer, Lorel arkasına dönünce elindeki kalas Hardy’ye çarpar…
Kişilerin ciddi bir zarar görmediği düşmeler, kalkmalar, çarpmalar hep güldürmüştür insanları. Eski komedi filmlerinden bu yana hâlâ gülüyoruz bunlara. Peki, neden birinin düşmesini komik buluyoruz? Yakın zamanda BBC’de yayımlanan bir makalede cevap aranıyordu bu soruya; gülmenin bir dizi duygu ve etkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir reaksiyon olduğundan söz ediliyordu.
Makalede “An Introduction to the Psychology of Humor” (Mizah Psikolojisine Giriş) kitabının yazarı Emeritus Profesör Gibson’ın görüşlerine yer verilmiş. Bir kişinin tökezlemesinin bir anda komedi sahnesi gibi algılanmasını açıklarken dört temel unsuru vurguluyor Gibson: Norm ihlâli, yani sıra dışı, dikkate değer bir olay oluşu; sürpriz etkisi, yani beklenmedik oluşu, beklentilerin tersine dönmesi; olayın zararsız görünmesi; yüz ifadesi, yani insanın şaşkın, afallamış ya da mahcup bir ifadesi olması.
Ayrıca düşme gibi ânların komik gelmesinin nedenleri arasında genellikle o olayın dışında, güvenli bir mesafede oluşumuz da gösteriliyor. “Bir kaykaycı, bir hareket yaparken korkuluğuna çarpıp kasıklarına darbe alırsa, izleyicide bir gülme tepkisi oluşabilir, çünkü bu kişiyle özel bir bağınız yoktur. Sonuçta bu olay sizin başınıza gelmiyor. Ve hatta, eğer ciddi bir yara almamışsa, kaykaycının kendisi bile bir yıl sonra bu görüntüyü komik bulabilir.”
Keza, olayı internetten bir videoda izliyorsak da yine aynı durum geçerli. Ortak bağımız olmayan, tanımadığımız bir kişiyle aramızda mesafe vardır.
Mesafe burada çok önemli bir faktör, mizahın karakteristik özelliklerinden biri aslında. Mizahın Felsefesi Üzerine altbaşlıklı, Her Şeye Rağmen Gülmek adlı kitabın yazarı Yves Bossart, mizahın olan bitene uzaktan bakma imkânı verdiğini belirtiyor. İster bir düşme ânına şahitlik edelim ister saçma sapan iddialarla dolu sözlere, mesafe olaya farklı bakmamızı sağlıyor.
Ve tabii mesafe beraberinde nesnelliği de getiriyor. Bossart mizahın bir tür savunma tepkisi olarak görülebileceğinden, dünyayla ya da kendimizle aramıza mesafe koymamızı sağladığından söz ederken haksız değil. Boşuna Dürrenmatt’ın mizah üzerine sözlerini hatırlatmıyor okuyucusuna: Nesnelliğe dair son bir deneme.
Kahkahanın şeceresi
Elbette, gülme insan bedeninin aldığı âni hallerden ibaret değil. Çok daha geniş bir perspektiften bakarak kültürel, insani, fiziki, sinirsel durumlardan söz etmek gerek. Sonuçta tarih gülmenin, kahkahanın, mizahın farklı tanım ve/veya yorumlarıyla dolu.
Thomas Hobbes İnsan Hakkında adlı çalışmasında, gülmenin başkasının hatası karşısında aniden kendini gösteren üstünlük duygusuyla ilişkili olduğunu iddia ediyordu. “Birinin başarısızlığına şahit olduğumuzda, ondan üstün olduğumuzu hissederiz ve bu bizi mutlu ettiği için de güleriz.”
Terry Eagleton’ın aktardığına göre, Joseph Addison “The Spectator”da, Kahkaha’nın annesinin Aptallık, babasının da Çılgınlık olduğunu, onun da Saçmalık’ın oğlu olduğunu, Saçmalık’ın annesinin ise Yalancılık olduğunu ileri sürmüştü. “Bu, kıkır kıkır gülmeye düşkün olanlar için çok cesaret verici bir şecere değildir.”
Yine Eagleton, Mizah adlı kitabında, “komik uyuşmazlık” kavramından bahsederken esnekliği göstermek için Musa’nın On Emir’le Sina Dağı’ndan indiği “eğlendirici hikâye”yi ele alır. “Toplanmış bekleyen İsraillilere ‘sayısını ona indirdim’ diye haykırır, ‘ama zina hâlâ dahil!’ Buradaki komik tuhaflık, Musa’yı Tanrı nezdinde adeta canı sıkkın üyeleri adına pazarlık yapan bir sendika görevlisi olarak ele alma fikri etrafında gelişir.”
Çağdaş karikatürist ve yazarlardan Robert Gernhard’a bakılırsa, seviyeli bir orgazmdan bahsedemeyeceğimiz gibi, seviyeli bir kahkahadan da söz edemeyiz. Bossart ise buna katılmıyor. Ona göre her gerçek kahkaha, tıpkı orgazm gibi, bedenimiz üzerindeki kontrolümüzün kısa süreli kaybıyla gerçekleşirse de arada fark vardır: “Kahkaha yersiz ve pervasız olabilirse de içinde bir hassasiyet ve kendini alaya alma taşıyabilir. Ancak orgazm söz konusu olduğunda bundan şüphe etme hakkımı saklı tutmayı yeğlerim.”
Samuel Beckett Molloy’da, köpeği ölen bir kadının tepkisinden şöyle bahseder. “Ağlayacak sandım, yapılacak şey buydu, ama tam tersine güldü. Belki de bu onun ağlama şekliydi. Ya da belki ben yanılmıştım, kahkaha sesi çıkararak gerçekten ağlıyordu. Gözyaşı ve kahkaha, bunlar benim için son derece İrlanda tarzıdır.” Ünlü antropolog Desmond Morris’in de benzer bir bakışı vardır. Morris meşhur kitabı Çıplak Maymun’da, kahkahanın ağlamaktan evrildiğinden bahseder.
Papalar kıkırdamaz
Eagleton kahkahanın metin olarak ya da çok fazla bölgesel aksan içeren bir dil olarak ele alınabileceğini söyler: “Örneğin, üst sınıf İngiliz erkekleri anırır gibi gülmeye orta sınıf İngiliz kadınlarından daha yatkındır, onlar daha çok çınlayarak gülerler. (…) Askeriyenin generalleri kıkırdama eğilimi göstermezler veya papalar kıkır kıkır gülmez. Noel Baba’yı oynayanlar ışıldayarak gülümseyebilir, ancak kişner gibi gülerlerse, demek ki yanıltılmışlardır. (…) Dünya Bankası başkanının içten gülmesine izin verilir, ancak histerik gülmesine izin verilmez.”
Anca Parvulescu, Gülme / Bir Tutkuya Dair Notlar’da, yalnızca çocukların gülmenin bütün vücutlarına yayılmasına izin verdiğini belirtir ve sadece onların içten güldüğünü söyler; “Onlar da evcilleştirilmeden önce…”
Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken eserinde, Vladimir tam kahkaha atacakken ellerini kasığına bastırarak kendini durdurur.
Vladimir: Artık gülmek için bile yürek gerekli.
Estragon: Bir yoksunluk tabii.
Vladimir: Kala kala bir gülümseme kaldı. (Yüzüne çok geniş, bıçak gibi bir gülümseme yayılır ve donar, uzunca bir süre öyle kalır, sonra birden kaybolur.) Aynı şey değil. Ne yapalım…
Kim bilir belki Vladimir’in tavrı, gülme ile insanlık tarihi arasındaki ilişkiye bir göndermedir?
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.





