Petrol senaryosu

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Yaklaşık bir yüzyıl petrol şirketleri karalardaki petrol yataklarını kullandılar. Sonrasında karadaki rezervler petrol şirketlerini yeni arayışlara yöneltti ve denizlerin altındaki yatakların işletilebilmesi için çalışmalar başladı. Şimdi ise, sıra kaya petrolünde… 

Geçen ay, ABD’nin günlük kaya petrolü üretimi 2004’te 110 bin varil iken, 2011’de beş katına çıktığını, bazı danışman kuruluşlara göre 2035 yılında 1,2 milyon varile yükselmesi beklendiğini, kaya gazı üretiminde de durumun pek farklı olmadığını söylemiştik.
“Hubbert Zirve Teorisi”nin yaratıcısı Jeofizikçi Marion King Hubbert’e göre; konvansiyonel petrol kaynakları azaldıkça, alternatif petrol türevleri kullanıma açılmaktadır. Bu yeni kaynakların çıkarımı, rafinajı, piyasaya sunulması daha maliyetlidir. Bu nedenle konvansiyonel kaynaklı petrol fiyatları yükseldikçe, yani -danışman kuruluşlara göre- 70 USD’nin üzerine çıkınca, alternatif petrol türevleri rantabl yatırımlar haline dönüşmekte ve otomatik olarak devreye girmektedir.
Hubbert’in zirve teorisi, petrolün varil fiyatı ve Ortadoğu’da devam eden sıkıntılar, ABD’nin kaya petrolüne yönlenmesi için yeterli midir?

Alternatif kaynaklar çok bilinmezli denklem yaratıyor…
ABD’nin petrol üretimi danışman kuruluşların dediği şekilde gerçekleşirse, uzun vadede, ABD’nin denizyolu ile konvansiyonel kaynaklı petrol ithalatının gerileyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır, eğer OPEC varil fiyatını 70 USD’nin altına çekmez ise… Görünen o ki, tanker ve gaz ürünleri taşımacılığı açısından senaryo basit, ama konteyner taşımacılığı için aynısını söylemek mümkün değil.
Geçenlerde -P3, G6 ve CKHY gibi- operasyonel birleşmelerin konteyner sektöründe oyunun kurallarını değiştireceğini yazmıştık ki, daha o kurallar belirmeden yapısal bir değişimi değerlendiriyoruz.
Esasen, ABD çıkarttığı kaya gazını ihraç eder ise, konteyner taşımacılığına etkisi olumlu olabilir. Ancak sadece ülkede kullanıp, enerji bakımından dışa bağımlılığını azaltırsa, etkisi olumsuz olacaktır. Neden? Ucuz enerji arzusu, kaya gazı ve petrolünün daha fazla üretilmesini sağlayacaktır. Bu durum, daha fazla yatırım, üretim ve istihdam demektir. Artan üretimle birlikte düşecek olan enerji bedeli ABD’deki kimya ve metal endüstrilerini olumlu etkileyecektir. Bu endüstrilerin kalkınması, yan sektörler olan taşımacılık, inşaat gibi hizmetlere yönelik talebi yükseltecektir. Örneğin; ABD’de artan petrol üretimi ve bunun dağıtılma gereksinimi tanker taşımacılığında olumlu talep oluşturdu. Kabotaj taşımacılığını tetikledi. “Jones Act” kapsamında, kabotaj gemilerinin, ABD’de inşa edilmesi zorunluluğu, tersanelerin son 20 yılın en yoğun dönemini yaşamasına sebep oluyor.

İhracat verileri gözden kaçıyor
Boston Consulting Group (BCG)da benzer görüşte. Doğalgaz, elektrik ve işçilik maliyetlerindeki düşüş nedeniyle; ABD’nin düşük maliyetli üretim yapan ülkeler kümesine gireceğini söylüyor. Dahası; 2015’te, Almanya, Japonya, Fransa, İtalya ve İngiltere’nin üretim maliyetinin ABD’ye nazaran yüzde 8 – yüzde 18 yüksek olacağı tahmin ediliyor. Herkesin ABD’deki cari açığa odaklandığı bu dönemde, ABD ihracatının 2005’ten beri. GSYIH’den 7 kat fazla büyümesi gözden kaçıyor galiba!
McKinsey’nin raporuna göre de; 2020 yılında, kaya gazı ve petrolünden elde edilen enerji -doğru kur politikalarıyla- ABD ekonomisinin yüzde 2 – 4 fazla büyümesine ve 1,7 milyon ek istihdam sağlamasına imkân tanıyabilir, denilmektedir.

Gelişen ABD ekonomisi arzu edilen bir gelişme ama?
Tüm bu görüşler ışığında konteyner taşımacılığı açısından, hikâyenin sonu pek ümit verici görülmüyor. Eğer düşük enerji maliyeti ile üretim değerleri artarsa, Asya – ABD ticareti hacmi düşecektir. Amerika kıtasının kuzey – güney ticaretini ise, güçlenecektir. Bu durumda, trans-pasifik ticareti azalacak ve Panama Kanalı üzerinden Asya ile Amerika’nın doğu kıyısı arasındaki artan ticari beklentiye gölge düşecektir.
Madalyonun diğer tarafına da bakmak gerekir. “Yaratıcı Yıkım” Avusturyalı iktisat ve siyaset bilimci Joseph Schumpeter’in İkinci Dünya Savaşı sonrasında geliştirdiği bir kuramdır. Buna göre; üretimde yaşanan maliyet düşüşü, ABD’nin rakiplerini de yenilik yapmaya teşvik edecek ve böylelikle küresel ekonomi canlanacaktır.
Peki buradan ne anlam çıkarıyoruz? Bildiğiniz üzere Arap ülkeleri bol petrole, Rusya ziyadesiyle doğalgaza, Arjantin gibi ülkeler maden yataklarına güvenerek ekonomilerinin çarkını çeviriyorlar. Çin ekonomisi işçiliğin ucuz olmasına dayanıyor. Ancak ABD’deki üretim maliyetinin -petrol ve gazdaki fiyat düşüşüne bağlı olarak azalması bu ülkelerin de yaratıcı yöntemler, uygulamalar ile rekabete devam etmesi için zorlayıcı olacaktır ki bu durum küresel ekonominin canlılığını fevkalade olumlu etkiler.
Petrol senaryosu dâhilinde Schumpeter’in teorisi de rol alırsa, konteyner taşımacılığı günümüzden daha canlı bir hal alabilir. Teori gerçekleşmez ise,  ABD’nin kaya gazını ve petrolünü ne oranda ihraç edeceği önem kazanmaktadır. İhraç etmezse ve yerel üretimde kullanırsa, ticaret rotalarında yaşanacak majör değişimler hayatta kalma mücadelesi veren konteyner firmaları için işleri daha da güçleştirecektir. Kaya gazını ve petrolünü ihraç ederse, yerel üretime nazaran, ithalatı teşvik etmiş olacaktır ki bu durum konteyner taşımaları için olumludur.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com