İlk çeyrek büyümesi zoraki gibi görünüyor

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Yılın ilk çeyreğinde büyüme yüzde 5 oldu. Türkiye; S&P, Moody’s, EBRD ve IMF’i mahcup etti. İyi de yüzde 5 büyümenin olduğu bir ekonomi de işsiz sayısının yüzde 20, sanayi üretiminin yüzde 2,6 artması makul mü?

Önce büyümeyi sektörel bazda inceleyelim. İlk çeyrekteki büyümenin itici gücü finans ve sigortacılık sektörü oldu. İnşaat ve gayrimenkul sektörleri ise, büyümenin altta kalanları. Hâlbuki geçen yıl ülke büyümesi yüzde 2,9 iken, inşaat sektörü yüzde 7,2 büyümüştü. Yani ülkenin daha az büyüdüğü bir ortamda daha büyük atak yapmıştı.

Birçok analist tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörlerinin büyümenin gerisinde kaldığından bahsediyor. Bu doğru ama neye göre? Şöyle ki, geçen yılın ilk çeyreğinde bu sektörler yüzde 4,3 küçülmüştü, takip eden iki çeyrekte de sırasıyla; yüzde 4 ve yüzde 6,5 küçüldü. Bir yılın ilk üç çeyreğinde soluksuz küçülen bu sektörlerin 2017’nin ilk çeyreğinde yüzde 3,1 büyümesi çok önemli bir gelişmedir.

Bakalım harcama bakımından ne durumdayız?

İlk çeyrekteki büyümenin pervanesini yurt içi talep ile ihracat döndürmüş. Bunu nereden anlıyoruz? Çünkü hanelerin tüketimi yüzde 5,1 oranında yükselmiş. Aynı anda devlet harcamaları yüzde 9,4, ihracat ise yüzde 10,6 artmış. Öte yandan sermaye artışında tam bir hayal kırıklığı yaşandı, şirketlerin sermayesi sadece yüzde 2,2 yükselmiş!

Devlet harcamaları neden bu kadar yükseldi? Çünkü referandum süreci ile başlayan vergi indirimleri, artan kamu giderleri yılın ilk çeyreğinde önemli bir etki yaptı. Merkezi yönetim bütçe giderleri, geçen yıla göre yüzde 21 oranında yükseldi. Aynı dönemde gelirler yüzde 10 arttı. Açık olmak gerekirse, ÖTV indirimi hem kamunun gelir musluğunu kesti hem de hanelerin harcamasını artırdı. Artan ihracatı izah etmek çok basit; Türk Lirası’nın güç kaybı ihracata doping yaptı.

Özetle; yüzde 5’lik büyüme, devlet harcamaları, kredi artışları ve enflasyondaki yükselişle sağlanmış görünüyor. Yazmış olduğum bu üç itici gücün sürekliliğini sağlamak pek mümkün değil. Eğer devlet harcamaları tüm yıl boyunca artarsa devletin borcu yükselir, kredi kullanımı artışa devam ederse hem bankaların mevduat/kredi oranı bozulur, hem de şirketlerin borçluluk oranı artar. Enflasyonun yüksek seyri de hanelerin tüketimini azaltır.

İşsizlik oranlarına bakarsanız, büyümenin zoraki olduğu anlaşılıyor!

Dolayısıyla, ilk çeyrek büyümesi biraz zoraki gibi görünüyor. Bunu anlamanın diğer bir yolu da işsizlik oranları. Geçmişe baktığımızda yüzde 5 üzerinde büyüme yaşanan dönemlerde işsizlik oranının düştüğü görülüyor. Ama bu dönem, yüzde 5 büyümeye rağmen işsizlik oranı yüzde 11,7’ye yükseldi. Geçen yıl sonu yüzde 10,9’du! Görünen o ki; istihdam seferberliği, KGF kredileri, şu an için çok etki yaratmamış.

Aslında işsizlik göründüğünden daha kötü! Geçen yıl ilk çeyrek sonunda işsiz sayısı 3 milyon 23 bin kişiydi. 2017’nin ilk çeyreği sonunda işsiz sayısı 3 milyon 642 bine çıktı. Kısacası, işsizlik oranı 8 baz puan arttı gibi görünse de işsiz nüfus yüzde 20 yükseldi.

“İyi de aynı dönemde işgücü de arttı yani nüfus da arttı” diyebilirsiniz. Peki, ona da cevap verelim; 2016 yılı ilk çeyrek sonunda istihdam edilenler yani çalışan kesimin nüfusu 26 milyon 993 bin kişiydi. Peki, 2017 ilk çeyrek sonunda? 27 milyon 489 bin kişi. Artış oranı yüzde 1,84!

Ama büyüme hesabına göre sanayi yüzde 5,3 büyümüş!?

Peki, bu durum nasıl oluyor? Sanayi yüzde 5,3, ülke ekonomisi yüzde 5 büyürken işsiz sayısı nasıl artar? Evet, açıklanan verilere göre sanayi geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 5,3 büyümüş. Aynı dönemde sanayi üretim ve ciro endeksi yüzde 2,56 yükseldi.

Korkut Boratav’a göre; hesaplamanın bu şekilde çıkmasının sebebi GSYH hesap şeklinin değişmesi. Sanayi üretimindeki bu büyüme temposunu eski GSYH serisindeki bağlantılara (1,03’lük esnekliğe) göre hesaplansaydı, GSYH içindeki sanayinin büyüme hızı yüzde 2,7 olacaktı. Yani TÜİK’in yeni hesaplarında ortaya çıkan sapma, değerleri epey yukarı taşıyor. Gerçi bu esneklik hesabının bir yılını doldurması sonrasında dönemler arası hesap farkı kalkacaktır. Ama o gün gelene kadar bu farklara şaşırmamak gerekiyor.

Büyümeyi şişirmek ne işe yarar? 

Büyümeyi artırmanın pek çok faydası var. Öncelikle, ülkenin yabancı yatırımcılar gözündeki algısı kuvvetlenir. Ülkeye portföy ve doğrudan yabancı yatırımı artar. Malum, bu akım Türkiye gibi cari açık veren ülkeler için hayat suyu gibidir. Öte yandan, eğer büyüme artarsa, “büyüme/kamu borcu” ve “büyüme/bütçe açığı” oranları düşük kalır. Yani harcamalar artar ama oran düşük olduğu için dikkat çekmez! Ama unutmamak lazım, bunlar sadece orandır.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com