Alman liderlerin ortak endişesi

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Toplumların karşı karşıya olduğu en büyük problem, kendi kendilerine verdikleri zarardır. 1990’larda demir perde çöktükten sonra batı toplumlarının peşinde koştuğu “özgürlük” kavramına olan ilgi de azaldı

Sebebi çok basit; çünkü komünizmi engellemek için övgüler beslenen “özgürlük” kavramına artık ihtiyaç kalmamıştı. Peki, o günlerin yere göğe sığdırılamayan “özgürlük” kavramının günümüzdeki durumu nedir? Özgürlüğe olan gönül bağı durgun bir döneme girdi, hatta geçmişe kıyasla ciddi bir düş kırıklığı yaşıyor. Nedeni basit! Çünkü AB’nin son günlerdeki en büyük savaşı ne komünizmle ne de başka bir akımla, AB’nin tek savaşı var; o da Avrupa Birliği’nin hayatına devam etmesidir.
BREXIT’in resmi şekilde onaylandıktan sonra yani boşanma projesi başlatıldığında Merkel’in açıklamalarından çıkan sonuç çok açıktı; “29 Mart itibariyle kalan üyelerimizle hayata devam etmeye odaklanacağız!”
Şu sıralar Birliği tehdit eden en önemli düşman, “komünizm” falan değil, üye ülkelerdeki siyasal gelişmeler. Hatırlarsanız, eskiden AB’nin genişleme hedefi vardı, “Ticaret serbestliği ve özgürlükler ne kadar artırılabilir?” sorusuna cevap arardı. Günümüzdeyse bunların tam tersi şekilde, Birliğin devamından endişe ediliyor.    

Gelin şimdi meseleye tersten bakalım.
Özgürlüklerin ekonomi, istikrar açısından müthiş önemli olduğu söylenir, iyi ama özgürlüklerin Avrupa Birliği’ne kıyasla daha düşük olduğu ülkelerin küresel ticaret içindeki payının yükseldiğinin farkında mısınız? Çin’in küresel ekonomi içindeki payı her geçen gün yükseliyor. Şu sıralar dünyanın en büyük ikinci ekonomisi, dahası gelecekte bir numaraya yükselebileceğine yönelik kuvvetli analizler var. Filmi biraz geri sarıp, 1930’lara dönelim. O tarihlerde birçok batılı düşünür “komünizm” sevdalısıydı. İkinci Dünya Savaşı öncesindeki faşist dönemde dahi birçok batılı, komünizmi savunuyordu.
Bu akımın ana sebebi nedir? Muhakkak ki bir grup bu fikre inanmıştı fakat başka bir grup var ki… İşte diğer grubu anlamak için önemli sosyal analizler yapıldı. Şöyle anlatalım; eğer çevrenizde büyük bir fikir dolaşıyorsa, düşüncenin temelini tam olarak anlamasa dahi muhakkak bazıları bu fikri cazip bulabiliyor. Kişi, bu fikri savunan grup içinde itibar elde ediyor. Acı ama sosyolojik açıdan gerçek bir hikâye!

Peki, günümüzdeki büyük fikir nedir? Komünizm olmadığı ortada! Şimdi Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in yemin konuşmasına bakalım. Steinmeier’in dillendirdiği “otokrasi” yukarıda bahsettiğimiz, AB’nin korktuğu siyasal gelişme olabilir mi? Eğer öyleyse otokratlar sahneyi devralacak korkusu başlamış diyebiliriz.
Meseleye bir örnek üzerinden bakalım; Çin’in gelecekteki küresel rolünü tahmin etmek çok güç ama Çin Komünist Partisi hiç yıkılmayacak gibi sağlam duruyor. Demek ki, yakın bir tarihte otokrasinin itibar kaybetmesini beklemek hata olacak.
İşte bu ve benzeri sebeplere dayanarak AB endişeli. Ancak özgür bir ülkenin garantisi insan kaynağıdır. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Günümüzde insanlığın çoğu açlık sınavı vermiyor, eğitim alabiliyor, yeterli seviyede eğitim alamasa dahi internet sayesinde birçok bilgiye ulaşabiliyor. Eğer ortada büyük fikir olarak adlandırılan bir akım varsa bunu araştırabiliyor. Tüm bu incelemesine göre de karar veriyor. Diğer bir deyişle, 1930’larda matematik dehası olarak doğan köylü bir çocuğun yeteneğini gösterebilmesi ile bugünkü şartlar aynı değil. Bugün bilgiye ulaşmak daha kolay. Acaba AB bu değişimi görmedi mi? Yoksa inanmıyor mu?

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com