“Global ekonomide 2011 yılının sorunu borçlanma”

MDN İstanbul

MarineDeal News’e konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; CHP’nin dış ticaret cari açığına ilişkin kaygılarına, aralık ayında Merkez Bankası’nın da katıldığını söyledi. Bazı çevreler alınan önlemleri erken bulmuş olsa da kendisinin, Banka’nın geç bile kalmış olduğunu düşündüğünü ifade etti

Akıllarda “Acaba 2011 nelere gebe?” sorusuyla yeni bir yıla girdik. Bir yandan, artık dengelerin değiştiği global ekonomiye, diğer yandan Türkiye’nin kendine has ekonomik sorunlarına ilişkin endişeler sürerken  bu endişelere bir de yıl ortasında bir seçim yaşanacak olmasından kaynaklı “seçim ekonomisi uygulanır mı?” kaygıları eklendi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tüm bu konular ve denizcilik sektörüne ilişkin görüşlerini MarineDeal News ile paylaştı.
Kılıçdaroğlu, global ekonomiye ilişkin düşüncelerini ifade ederken, “Dünya ekonomisi 2011 yılında ülkeler açısından farklı şekilde algılanmakta. Bunun temel nedeninin dünya ekonomisindeki yazılı olmayan kutuplaşmalar olduğunu düşünüyorum. Bu kutuplaşma geçmişten farklılık gösteriyor. Artık ekonomide aynı adımlar atılmıyor. Tabiri caizse Hindistan ve Çin ayrı telden çalıyor. Japonya, Brezilya ve Rusya yine ayrışmış durumdalar. Bu ayrışmanın altında yatan etmen ise krizin, ekonomileri aynı temelde fakat farklı derecede etkilemesi” dedi.

“ABD yeni paketler açıklayabilir”

Kılıçdaroğlu’nun dikkat çektiği önemli nokta ABD’nin krizden çıkış için uyguladığı ekonomi politikaları. Bu konuda ünlü ekonomist Nouriel Roubini’ye yakın duran Kılıçdaroğlu, “Borçlar karşısında para basmaya devam eden ABD buna rağmen bir türlü “Junk Bond” (tahvilin bağlı olduğu varlıkların değerlerindeki ciddi fiyat düşüşleri, özellikle mortgage’lar yüzünden tahvilin de değerinin düşmesi ve riskinin artması) denilen çöp haline gelmiş tahvillerden kurtulamamakta. Geçtiğimiz ay açıklanan 600 milyar dolarlık yardım paketini, 2011 yılında yeni paketler izlerse kimse şaşırmamalı. Nitekim kısa süre önce ABD ekonomisine ilişkin tahminleri ile tanınan Nouriel Roubini ABD konut piyasasının çift dip sürecinde bulunduğunu ve ülkede konut kredilerinin moratoryuma sürüklenmekte olduğunu söyledi. Roubini, ABD ekonomisinin 2011’de yüzde 2.7 büyüyeceğini, işsizlik oranının ise yüzde 9’un üzerinde gerçekleşeceğini tahmin ediyor” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Roubini’nin ayrıca, Euro bölgesinde şok, uzun vadeli yapısal açıklar, eyalet ve yerel yönetimlerde iflasa yakın bir sürecin görüleceğini öngördüğünü hatırlattı.
Avrupa Birliği ekonomisine ilişkin görüşlerini açıklarken ise Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “2010’un ikinci yarısında Avrupa Birliği üyesi Yunanistan ve İrlanda’nın iflas noktasına gelmesi, Portekiz ve İspanya’nın da her an bu kervana katılacak olma ihtimali, AB’nin 2011 yılını da zor geçireceğini gösteriyor. Bu zorluklar sadece bu ülkeleri ilgilendirmiyor. Bu ülkelere borç veren diğer ülkeleri ve borç krizindeki ülkelerin tahvillerini satın alan AB üyesi ülkelerin yurttaşlarını da ilgilendiriyor. Hatırlanacağı üzere Yunanistan borçlarından dolayı iflas noktasına geldiğinde Fransa ve Almanya’nın istemeyerek de olsa Yunanistan’a yardım etmelerinin altında yatan neden Yunan tahvillerinin önemli bir kısmının bu ülkelerin bankalarının ya da yurttaşlarının elinde olmasıydı. AB ülkelerinin borçlanma ile ilgili sorunları 2011 yılında da devam edecek gibi görünüyor.” Kılıçdaroğlu, borç krizinden ABD’nin yaptığı gibi parasal genişleme ile kurtulmaktan yana olmayan, yüksek enflasyon korkusu içindeki AB’nin 2011’de bu borç batağının içine düşebileceğini sözlerine ekledi.

“Yeni küresel para sisteminde esnek kur olmayacak”
Diğer yandan dünyada yeni bir para sisteminin inşası sürecinin devam ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, bu inşa sürecinin zor geçtiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “İşler o kadar karıştı ki geçtiğimiz yılın sonunda döviz kuru ve döviz kuru sistemi üzerinde yapılan tartışmalarda kullanılan sözcükler; savaş, çatışma ve silah oldu. Bu tartışmalar, her ne kadar dünya ekonomisi pozitif büyümeye dönse de, krizin tamamen bitmediğini göstermekte. Sorunun çatışmaya dönüşmesinin altında her ülkenin dünya ticaretinden daha fazla pay alma girişimi yatıyor. Çünkü kim daha çok ihracat yaparsa, milli geliri artacak ve işsizlik oranı düşecek. Mevcut ortamda bu hedefe erişmek için her yol mubah görülüyor. Yıllardır serbest dış ticaretin bayrağını elinden düşürmeyen ABD’nin Çin’e karşı koruyucu önlemler alması sanırım bu eğilimin en güzel örneği.”
Geldiğimiz noktada yeni küresel para sisteminin esnek kur sistemi olmayacağını düşünen Kılıçdaroğlu, “Şu anda bunu hiçbir ülke ifade etmiyor ise de artık sistemi tam anlamı ile uygulayan kalmadı. Sermaye hareketlerinin önüne belli engeller konulacağı da kesin. Dolayısıyla, yeni sisteme hemen uyum gösterecekler şimdiden bu ilkeleri benimseyen ülkeler olacak” dedi.

“Merkez Bankası geç bile kaldı”
Dünya ekonomisi 2011’e böyle bir tablo ile girerken, Türkiye’nin göreli olarak 2010 yılında yakaladığı yüksek oranlı büyümenin rahatlığı ile 2011 yılını karşıladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, buna karşın iktisatçıların sürekli olarak tehlike olarak gördüğü cari açık düzeyinin 2011 yılında ülkemizi zorlayacak gibi göründüğünü de ifade etti.
Son açıklanan verilere göre 2010’un Ocak-Kasım döneminde cari açığın yüzde 277 artarak 11 milyar 38 milyon dolar’dan 41 milyar 630 milyon dolar’a yükseldiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Cari açığın temel kaynağı dış ticaret açığı olmaya devam ediyor. Dış ticaret açığı 2009 yılının ilk 11 aylık döneminde 21 milyar 424 milyon dolar iken 2010 yılının aynı döneminde 48 milyar 984 milyon dolara kadar çıktı. Dış ticaret açığı bu düzeye ulaşmışken hükümetin hâlâ büyük ihracat atağından bahsetmesi ve buna kimi çevrelerin inanması ekonominin gerçekleriyle bağdaşmıyor” dedi.
“Bizim bu kaygılarımıza aralık ayı içinde Merkez Bankası (TCMB) da katıldı. Hatta daha da ileri giderek sorunu bir parça hafifletmek için zorunlu karşılık oranlarını yükseltti; faiz oranlarını aşağıya çekti. TCMB’nin bu politika atakları uluslararası ekonomi basınında eleştirildi. Yapılan atak erken bulundu” diyen Kılıçdaroğlu, kendisinin ise TCMB’nin geç bile kaldığını düşündüğünü sözlerine ekledi.
Dünyada inşa sürecindeki yeni finansal sisteme en hazırlıksız ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu düşünen Kılıçdaroğlu, “Kısa vadeli sermaye hareketlerine bağlı bir cari açık finansman modeli uygulayan, dış ticaretinde ciddi sorunlar olan Türkiye, gerekli önlemleri almaz ise yeni sisteme uyumda çok zorlanacak. 2011 yılına temkinli girmeye çalışan Türkiye için en büyük risk haziran ayında yapılacak seçimdir. Her ne kadar hükümet seçim ekonomisi uygulamayacağını ilan etse de TBMM’de görüşülen torba yasadaki kimi maddeler ve son olarak alınan faiz indirim kararları, gelişmelerin ilan edildiği gibi olmayacağını gösteriyor” dedi.

“Türkiye yat turizmi kapsamında aldığı payı artırmalı”
Denizcilik sektörünün yan sanayi ile birlikte 100 binden fazla kişiye istihdam yarattığını belirten Kılıçdaroğlu, yaklaşık 500 yan sanayi iş kolunda yaratılan katma değerle Türkiye ekonomisine önemli katkı sağladığını vurguladı.
Yat turizmi gelirleri açısından ilk üç sırayı Fransa, İspanya ve İtalya’nın paylaştığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Akdeniz’de yat turizmi açısından önemli ülkelerden birisi olan Türkiye de bu kapsamda aldığı payı artırmak zorundadır. Türkiye’de bu alandaki en önemli sorun yat bağlama yeri sayısının yetersizliğidir. Bilindiği üzere ülkemizde 36 adet marina var ve bu sayı artırılmalı. Ülkemizdeki marinaların birçoğu 5 yıldızlı oteller düzeyindedir. Bu nedenle alt gelir düzeyindeki gruplara hitap etmiyor. Bu grupların kullanabileceği basit şekilde yat ve teknelerin bağlanabileceği yeni marinalar yapılmalıdır” diye konuştu.
“Deniz turizmi, Türkiye’deki toplam turizm gelirleri içinde yüzde 20-25’lik bir paya sahip. Bu pay Türkiye’ye yılda yaklaşık 4-5 milyar dolar’lık gelir getirmekte. Bu gelirin yarısı da marinalar ve kurvaziyer turizminden elde ediliyor. Potansiyeli bugünkü durumdan daha yüksek olan deniz turizmini geliştirmek için mutlaka marina sayısı artırılmalı” diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’de marina yapımı konusundaki en büyük sıkıntıların başında bürokrasinin geldiğini sözlerine ekledi.

“Önlem alınmazsa gemi inşa için tablo kötüleşecek”
Türk gemi inşa sektöründe krize rağmen son iki yıldır herhangi bir önlem alınmaması nedeniyle 2011 yılının da  sorunlu geçeceğini düşünen Kılıçdaroğlu, “Nitekim tersaneler, ellerindeki siparişlerin tamamına yakınını 2010 yılının ilk yarısında tamamladılar ve kalanlar da bitmek üzere. 1 Ocak 2010’dan bugüne kadar Türk tersanelerinin inşaasına başladığı yeni gemiler, toplamı 76.250 dwt olan 17 adet tanker, toplam 55.700 dwt’lik beş adet kuru yük gemisi, dört adet römorkör, beş adet yolcu motoru ve on adet çeşitli duba-destek gemisi-klavuz botundan oluşuyor. Tüm bu projeleri, askeri siparişler dışında, 9-10 tersane paylaşıyor. Maalesef, bu tablo iç açıcı değil” dedi. Kılıçdaroğlu, yılın başında olduğumuzu ve ivedilikle önlemler alınmaz ise 2011 yılında bu tablonun daha da kötüleşeceğini sözlerine ekledi.
Dünyanın 610 tersanesinden en önde gelen 160’ı arasına Türkiye’den bir tersane bile giremediğine, dünyadaki gemi sipariş defterinin yüzde 75’ini 51 yabancı tersanenin üstlendiğine ve aralarında Türk tersanelerinin de bulunduğu 375 tersanelik grubun ise grup sipariş defterinin ancak yüzde 10’unu alabildiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Sektörün en önemli sorunu yeni siparişler alamamasıdır. CHP olarak biz sorunun çözümünün yan sanayiye ağırlık verilmesi ile mümkün olacağını düşünüyoruz. Türk tersanelerine yurt dışından sadece yedi adet, toplamda 45.000 dwt gemi siparişi verildi. 2010 yılının ilk dokuz ayında, yurt dışından gelen sipariş sadece dört adet ve toplamda 32.000 dwt’liktir. Bu sayıyı artırmanın yolu Türkiye’de devletin öncülüğünde ve desteği ile sektörün taraflarının bir araya gelip uzun süreli hedefler koymasından geçiyor. Ancak bu şekilde sektör on yıl içinde Japonya ve Kore ile rekabet edebilecek hale gelebilir.”

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın