‘Genç yabancılar’ rahatsız!

MDN İstanbul

Döviz kurunda 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla başlayan dalgalanmalar, yabancı yatırımcıyı ürküterek Türkiye’nin kredi görünümünün olumsuza dönmesine yol açtı

Türkiye’de, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla başlayan olaylar, şubat ayı sonunda bambaşka bir boyut kazanarak ekonomik ve finansal dünyada belirsizliklerin oluşmasına yol açarken; ülkedeki yabancı yatırımcının tereddüt içinde kaldığı ve gelecek konusunda endişeli olduğu görülüyor.
17 Aralık sonrası roket gibi frılayan dolar 2.39 TL seviyelerine kadar tırmanmış ancak Merkez Bankası’nın sert faiz artırımıyla yeniden 2.15 TL seviyelerine kadar inmişti. Ancak Başbakan Erdoğan ve oğluna ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının ortaya çıkması ve muhalefetin hükümeti istifaya davet etmesiyle Türkiye’de yeniden siyasi risk fiyatlanmaya başlarken, dolar 2.22 TL’ye faiz ise yüzde 11.20’ye fırladı. Bu ay sonu yerel seçimlerin olduğu da göz önüne alındığında yükselecek siyasi tansiyon nedeniyle kur ve faizde ibrenin yeniden yukarı yönlü olması bekleniyor. Peki bütün bu toz duman ortamda Türkiye’de yatırımları olan uluslararası büyük şirketler ne düşünüyor?

Yabancı şirketler olumsuz etkileniyor
Analistler, Türkiye’deki yabancı yatırımcıların, TL’deki değer kaybı, enflasyonda yükselme ve siyasette artan güç mücadelesinin etkilerini hissetmeye başladığını ve ülkenin gelecekte bazı şirketlerin umduğu şekilde bir büyümeye sahne olamayacağı endişelerini artırdığını belirtiyor. Diğer gelişmekte olan ekonomiler gibi, Türkiye’nin de son aylarda ABD Merkez Bankası Fed’in piyasalara sağladığı parasal desteği azaltmasından olumsuz etkilendiğinin altını çizen analistler, Türkiye’nin iç siyasi tartışmalardan ciddi zarar gördüğünü belirtiyor. Yolsuzluk skandalının yanı sıra yükselen enflasyon ve TL’deki düşüş, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notu görünümünü düşürmeleri ve ekonomide bir sert iniş riskine yönelik uyarılarını da beraberinde getirdiğini kaydeden analistler, son haftalarda 2013 finansal sonuçlarını açıklayan ve çoğu Türkiye’de faaliyette bulunan batılı şirketler ise, yatırım yapmaya devam edeceklerini belirtmekle birlikte; Türkiye’deki performanslarındaki olumsuz etkilenmeyi de kabul ettilerini belirtiyor.
Türkiye’de üretimi bulunan ABD’li otomobil üreticisi Ford F.N ve Alman otomotiv yan sanayi şirketi ElringKlinger ZILGn.DE TL’deki düşüşün kârları erittiğini söyledi. Yabancı sermayeli üretim tesislerinin, yurtdışında üretilen parçalara olan yüksek bağımlılıkları nedeniyle, zayıf TL bu ürünlerin ithalat fiyatlarını yükseltiyor. İngiltere merkezli mobil operatör şirketi Vodafone ise, Türkiye biriminin 2013 son çeyrek büyümelerinin bir önceki yıl aynı dönem ile karşılaştırıldığında, sert regülasyonlar ve fiyat baskısı nedeniyle yaklaşık yüzde 80 düştüğünü açıkladı. Gelirler açısından Türkiye’ye en yüksek bağımlılığı bulunan şirketlerden Avusturyalı OMV ise Türkiye’deki ekonomik volatilitenin Petrol Ofisi’nin dolum ve madeni yağ biriminin kârlılığını tehdit ettiğini söyledi. Siemens CEO’su Joe Kaeser ise, ocak ayında yatırımcılara yaptığı değerlendirmede, daha önce altyapı, enerji ve sağlık ekipmanları satmak için “çok parlak” bir ülke olarak nitelediği Türkiye algısının, şu anda Ukrayna’nın da dahil olduğu riskli ülkeler kategorisine doğru değiştiğini söyledi. Kaeser, bir yatırımcı telekonferansında, “Bir veya iki yıl önce sorulsaydı, buranın olunması gereken yer olduğunu söylerdim. Ama bu süre içerisinde jeopolitik etkilerin, ekonomik gelişme de dahil olmak üzere belirsizliğe yol açtığını gördük” dedi. Türkiye’de bir fabrika yatırımı içinde olana temizlik maddeleri üreticisi Henkel’in CEO’su Kasper Rorsted ise, zayıf TL’nin şirketi maliyetleri düşürmeye zorladığını; ancak benzer dalgalanmaların diğer gelişmekte olan piyasalarda da olduğunu belirterek, uzun dönemdeki gelişmeleri izlediğini söyledi. Rorsted, “Türkiye’de şu anda yüksek enflasyon ile birlikte TL’de büyük bir devalüasyon var… Bununla başa çıkmak zorundasınız” dedi.
Analistlere göre, Avrupalı şirketlerin Türkiye’deki yatırımlarına bağlılığı, kendi ülkelerindeki pazarlarının durgunluğundan kaynaklanıyor. “Ancak, Türkiye geçici bir sorun yaşıyor ve büyüme ve talep 2000’lerdeki kuvvetli seviyelerine dönecek görüşü fazla iyimser” diyen düşünce kuruluşu Chatham House’un Türkiye Projesi’nin başında bulunan Fadi Hakura şöyle devam ediyor: “Türkiye orta gelir tuzağına düştü. Kurumlarını ve insan sermayesini iyileştirme gibi temel reformlar olmadan, Türkiye uzun vadede sadece yüzde 2-4 büyüme görecek gibi duruyor.”
Bu reformların yapılmasının mevcut durumda zor göründüğünü belirten Hakura, sonuç olarak yöneticilerin yüksek faiz oranları ve borç verme (kredi) sınırlamaları gibi mevcut tedbirlerle ülkenin ödemeler dengesi problemiyle başa çıkmaya çalıştığını söyledi. Ancak bu önlemler, Türk tüketicisini hedefleyen şirketler için kötü haber niteliğinde. Hakura, “Tüketici temelli işler, son 10 yılda elde ettikleri gelir ve kârları gelecekte yakalayacak görünmüyorlar” diye konuştu.

Bunu Paylaşın