• TR
  • ENG
MarineDeal News
  • Haberler
  • Yazarlar
  • Piyasa
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Deniz Ticareti
  • Deniz Savunma
  • Jeopolitik
  • Analiz
  • Çevre
Aa
Bildirim
Son yayınlananlar
Özgür Özel 19 Mayıs’ta AKP’li gençlere seslendi: “Reisinizin elinde tuttuğu topu geri alın”
Haberler
19 Mayıs’ın 106’ncı yıldönümü Taksim’de kutlandı
Haberler
Mustafa Kemal
‘19 Mayıs’: Bir tarih değil, bir ‘irade’
Analiz Gündem
İmamoğlu
İmamoğlu’ndan Lozan mesajı: “Demokratik cumhuriyetimizin temelidir”
Haberler
DEHUKAM Deniz Hukuku Akademisi başlıyor
DEHUKAM Deniz Hukuku Akademisi başlıyor
Deniz Hukuku ve Sigorta
Aa
MarineDeal NewsMarineDeal News
  • ANA SAYFA
  • HABERLER
  • YAZARLAR
  • PİYASA
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • DENİZ TİCARETİ
  • DENİZ SAVUNMA
  • JEOPOLİTİK
  • ÇEVRE
  • ENGLISH
Search
  • TÜM HABERLER
    • Piyasa
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Deniz Ticareti
    • Deniz Savunma
    • Jeopolitik
    • Çevre
    • English
  • YAZARLAR
    • Yeşim Yeliz Egeli
    • Meltem Aydın Süloğlu
    • Gökhan Esin
    • Barışcan Yücel
    • Atilla Yeşilada
    • Bartu Soral
    • Gürcan Elbek
    • Yüce Yöney
    • Emin Yaşacan
    • Cihangir Dumanlı
    • Serter Tuçaltan
    • Levent Akson
    • Haluk Mustafa Baybaş
    • Özhan Bakkalbaşıoğlu
    • Yaşar Canca
Bir hesabınız var mı? Giriş Yap
Bizi takip edin
  • MarineDeal News

Geçmiş geleceğin öğretmenidir

Yeşim Yeliz Egeli
  • Yeşim Yeliz Egeli
  • Yükleme Tarihi: 02.05.2025 18:14 | Son Güncelleme: 09.05.2025 16:48
    yesimegeli@www.marinedealnews.com
Paylaş
Paylaş
MarineDeal News · Geçmiş geleceğin öğretmenidir

Atatürk’ün uygar Türkiye idealinin ve bu idealle şekillenen Cumhuriyetimizin sıklet merkezinde, Türk toplumunun “çağdaş eğitim” ile bezenmesi ilk sırada yer almaktadır. Çağdaş eğitimin aslî unsurlarının başında gelen düşün, hukuk, bilim, sanat ve endüstri alanlarında gelişmiş Türk toplumunun; akılcı, bilimsel ve laik olması yurttaşlar için istenendir. 

Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla tutuksuz yargılandığı dava Çağlayan Adliyesi’nde 29 Nisan 2025 tarihinde görüldü. Yeni duruşma tarihi Eylül ayı olarak belirlendi. 30 Nisan sabahı Ümit Hoca’nın resmî X hesabından bilgi seli olarak paylaştığı savunma metnini okudum. Bir manifesto kıvamında yaptığı savunmasını bir Türk evladı, bu toprakların ve Cumhuriyetimizin yılmaz bir neferi olarak çok kıymetli buldum.

Ümit Hoca’nın, atalarımızın geçmişten günümüze ilmek ilmek dokuyarak yazdığı ve Âfet İnan’ın “Türklük tarihi O büyük başa minnettardır”1 sözündeki tarihi gerçeği doğrulayan savunması hem Türklük tarihini hem Cumhuriyetimizin Kurucu Önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün öğütlediği aklın ve bilimin yolundan ayrılmamamızı salık verdiği, “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için, en hakiki mürşit bilimdir, fendir.”özlü sözünü Cumhuriyetimizin ikinci asrında bir kez daha kıymetlendirdi. Ve yıllar sonra Prof. Dr. Ümit Özdağ Hoca da Merhum Afet İnan’ın ifade edip aktardığı gibi “Atatürk Türkiye için bir tarih yaptı. Türklük için ise tarih yazdı.”2

Türk Tarihinin Anahatları’nı ve Türklerin medeniyete hizmetlerini tetkik etmek ve yazmak vazifesi Tarih Kurumu’nun başlıca işi olarak Atatürk tarafından verildi.3 Günümüzde ​Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk millî bankası olan İş Bankası'nın ve Türk Tarih Kurumu’nun öncü kurucusu Atatürk’ün, İş Bankası’ndaki Cumhuriyet Halk Partisi denetimindeki hisselerinin, doğru ellere teslim edilmesinin sürdürülebilir değer üretmede ne derece önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. O Kurumumuzun kitaplarından o kadar şey öğrendim ki… Emeği geçenlere binlerce kez teşekkür ederim.

Ümit Hoca’nın Orta Asya uygarlık ve tarih alanına giriş değerindeki savunmasının inanç ve din boyutunu onun kaleminden okuyunca Atatürk’ün kendisinin ve Âfet İnan’a yazdırdığı el yazmalarından okuduğum şu bölüm aklıma geldi ve sizlerle de paylaşmak istedim. Günümüze nasıl da ışık tutuyor ve Ümit Hoca’nın ve dahi benim kısmen muhatap olmak zorunda kaldığım hususla örtüşüyor:

“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din ne Arapların ne de aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammet’in kurduğu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammet’in dinini kabul edenler kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdular. Bununla beraber, Allah’a kendi millî lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine, gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allah’ın ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupa’da Allah kelimesinin ilâsı parolası altında Hristiyan milletlerin idareleri altına geçirdiler, fakat onların dinlerine ve milliyetlerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar ne onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısır’da belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi, hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. Gâh Şark’a gâh Garp’a veya her tarafa birden saldıra saldıra Türk milletini topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah’a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Millî duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler hissolunmaya başlayınca asıl hakiki saadeti öldükten sonra ahrette kavuşacağını vaat ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlar, kendilerinden evvel ölenlerin, ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahret hayatına kavuşmak telkin eden din hissi, dünyanın acısı duyulan tokatıyla, derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı; davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdan-ı umumisi derhal yüzlerce asırlık kudret ve güşayişiyle, büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu? Türk’ün millî hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk cenneti değil, eski hakiki büyük Türk cedlerinin mukaddes miraslarının, son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin Türk milliyetinde bıraktığı hatıra. 

Türk milleti, millî hissi, dini hisle değil, fakat insanî hisle yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında, millî hissin yanında, insanî hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle müftehirdir. Çünkü, Türk milleti bilir ki bugün medeniyetin, şahrahında müstakil ve fakat, kendilerine muvazi yürüdüğünü umum medeni milletlerle mütekabil insanî ve medeni münasebet, elbette inkişafımızda devam için lazımdır. Ve yine malumdur ki, Türk milleti, her medeni millet gibi, mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, ihtiralarıyla medeniyet alemine hizmet etmiş insanların, milletlerin kıymetini takdir ve hatıralarına hürmetle muhafaza eder. Türk milleti, insaniyet aleminin, samimi bir ailesidir.” 4

Ve devamla dünya işleriyle ilgili ilk aklıma gelen ve günümüze ışık tutan, SÖYLEV’den şu bölüm, küçücük ama tarihi önemde bir detaydır.

“Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne

Alınan bilgiye göre, İstanbul’da bir dernek kurulmuş ve bu dernek, İngilizlerle birlik olarak şu kararları almış: Şimdiki Hükümet’in düşürülmesi ve bilinen bir hükümetin kurulması, Meclis’in dağıtılması, İzmir ve Adana’nın düşman elinde kalmasını sağlamak için Ulusal Kuvvetler’in ortadan kaldırılması, dünyaya barış ve esenlik getirmek üzere İstanbul’da Müslümanlararası bir Halifelik danışma kurulu kurulması, Bolşevikliliğe karşı fetva çıkarılması. Nazır Paşa, bu derneğin giriştiği işlere önem veriyor. Anadolu’daki Anvazur’un yaptıkları bu kararlara dayandığı gibi, İngilizlerin Hükümet’e en çok baskı yapmaları da buradan gelmektedir. Bilgi olarak sunmamı istediler. 

                İsmet”5

Hayat işte bazen hatalardan ders almayanlar nedeniyle tekerrür edebiliyor. Belki de kol kırılır yen içinde kalınır anlayışının baskın gelmesiyle böyle deniliyor. Hataya, yanlışa sessiz kalınıyor. Sessiz kalanlar kimi zaman edebinden kimi zaman durumu hızlı kavramak yoksunluğundan kimi zaman da tarihi derinlemesine bilmeyişinden sebep, kayıtsız kalabiliyor. Bunlardan bağımsız kimisi de şahsi menfaatleriyle durumun kendi aleyhine olduğunu bile bile yanlışı yapanın yanında konuşlanıyor. Adamını kayırıyor!

Gökten 3 elma düşmüş. 

Biri tarihine sahip çıkanların başına, biri tarihi saptıranların başına, biri de tarihi saptıranlara kol kanat gerip sırtını sıvazlayanların başına.

Bu yazıda alıntıladığım tarihi gerçekleri işaret ettiğini düşündüğüm yazılarla neyi, neleri anlatarak konuyu nereye bağlamak istediğimi, adil ve erdemli bir Türk gibi davranıp en kısa zamanda geçmiş geleceğin öğretmeni diyerek yazacağım. 

Kendi zaviyemden, kendi gözlemlerimden ve yaşanmış anılarımdan konuyu aktaracak ve okuyucunun neyin, ne olduğunu anlamasına katkıda bulunacağım. Ertelememin sebebi karşı tarafın yaptığı gibi minderin dışına çıkmadan kendi seviyemi korumak ve adil olmak. Zaten sevgili okuyucu kendi nazarından hak edene hak ettiği payı dağıtacaktır. 

Konu, Mıgırdiç Aret Taşcıyan (MAT)’ın, yazdığım bir yazıda bir gazeteci ve Türk evladı olarak gerçekleri anlatıp aktardığım için kendisine, “hakaret, iftira, halkı kin ve düşmanlığa yöneltmek” suçlamalarıyla suç duyurusunda bulunup, Sayın Savcı’nın 2’sine KYOK vermesiyle, hakkımda sadece “hakaret” iddiasıyla yaklaşık 2 yıl yürütülen ceza davasını kaybetmesine rağmen, “incindiği” iddiasıyla yeniden açtığı bir manevi tazminat davası hakkındadır. 

Ne olmuştu, kısaca hatırlayalım: 

Ben, Türk Silâhlı Kuvvetlerimize ve onların gözbebeği denizaltıcı subaylarımıza (ve astsubaylarımıza), kıymetli ailelerine bir Türk evladı ve yurttaş olarak sahip çıkıp, bir psikolojik harp unsuru olan ve onları “incitmek” amaçlı çekildiğini düşündüğüm Yakamoz S245 filmini, yönetmeni Sevgili Tolga Karaçelik’i ve diğer unsurları sıkı eleştiren bir yazı yazmıştım6. O yazıda aktardığım, MAT’ın yüzümüze “Türkler soykırım yaptı” demesine verdiğim onurlu tepkiydi. Yaşadığımızı kısaca aktararak, Sevgili Yönetmene kurgu senaryolarla değil, yaşanmış hikâyeler üzerinden film çekmesini tavsiye ettim. Türkiye Varlık Fonu iştiraki Türk P ve I Sigorta A.Ş. eski Yönetim Kurulu Başkanı MAT ile yaşadığımız o ânı filmleştirmesini ironik bir dille önerdim. Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin kurumsal bütünlüğünü ve unsurlarını bu kurgu yüksek bütçeli filmlerle karalamak bu kadar kolay mıydı(!), olmamalıydı, zor olan yıllardır en yakından tanıdığımızı düşündüğüm birinin Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni asrın iftirası ile karalamasını filmleştirip filmleştiremeyeceğini, “Bak bunlar gerçek filmini çeker misin…” diye ironik bir ifadeyle sormuştum.

Elbette, yıllarca “bizden bildiğimiz” bu zat, bu asrın iftirasıyla bizi yeterince üzmüştü, ben de o gün bir Türk evladı olarak tarihi gerçekleri saptırdığını yüzüne yüzüne söylediğimde bana “Sen bari yapma Yeşim!” diyerek kükremiş ve bir hışımla ayağa kalkmasıyla sandalyesi devrilmişti. O bile bilmeden o iftirasından sonra tüm ticari ve beşerî ilişkimizi onunla ve tüm yakın çevresiyle kesmiştim.

Türk Tarih Kurumu’nca basılan sayısız kitabı okuyup, karşılaştırmalı inceledim. Bu iftirasının değil, gerçeğin, tam tersi olduğunu anlatıyor o kitaplar yüzlerce belgeyle. 

MAT’ın kendi kontrolündeki basına ve kamuoyuna verdiği beyanlarla, özel hayatında verdiği beyanlar uyuşmuyor. İspatı da mahkemedeki tanık ifadeleridir. Biz Türk gençleri bu ırkçı karalamalara karşı her daim uyanık olmak zorundayız, bunun için de tarihimizi içselleştirerek özde bilmeliyiz. Bilmiyorsak bilenlere sorup, danışıp, dinleyip, okuyup, öğrenmeliyiz.

13 Mayıs’ta Çağlayan Adliyesi’nde yapılacak duruşmaya MAT katılacak mı, Türk milletine iftira içeren bu sözlerini Yüce Mahkeme huzurunda söyleyecek mi, merak ediyorum. (Zira kaybettiği önceki davanın duruşmalarına katılmadı.) 

Ve “incindiği”ni iddia ettiği bu yeni duruşmayı saygıyla bekliyorum. 

MAT’ın ve şürekasının gerçeklerini pek yakında yazmak umuduyla…

19 Mayıs Atatürk’ü Ânma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.

Kaynaklar:

1, 2, 3 Cumhuriyet ve Antropoloji, Zafer Toprak, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Şubat 2021, İstanbul / Âfet (Türk Tarih Kurumu Asbaşkanı), “Atatürk ve Tarih Tezi,” Belleten, cilt 3, sayı 10, 1 Nisan 1939, s. 243-244.

4 Cumhuriyet ve Antropoloji, Zafer Toprak, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Şubat 2021, İstanbul, s. 417-418./ A. Afetinan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayını, 1969, s. 364-370.

5 SÖYLEV CİLT: I-II, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Basıma hazırlayan: Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Cumhuriyet Kitapları, Baskı 43, Ekim 2004, İstanbul. 

6 Yakamoz S245, Tolga Karaçelik, Aret Taşcıyan üzerine…, Yeşim Yeliz Egeli, 28 Nisan 2022, MarineDeal News

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Aşağıdakiler de ilginizi çekebilir

Bölge Kürtlerine gönüllü rehberlik mi?

Orduevleri kimin?

Navlunlardaki yükseliş fiyatlara yansımadı

Piyasalar kritik virajda

Stratejik’ten ne anlamalıyız? Denizaltı ve mayın stratejik bir silâh mıdır? 

ETİKETLER: MAT, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, ümit özdağ, YAZARLAR
Bunu Paylaşın
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp LinkedIn Linki kopyala Yazdır
Paylaş
Avatar photo
By Yeşim Yeliz Egeli
yesimegeli@www.marinedealnews.com
Web Banner

Yazara Ait Diğer Yazılar

Geçmiş geleceğin öğretmenidir
09/05/2025

Enseyi karartmayın; ön alın, âlemi peşinizden sürükleyin…
01/04/2025

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi nasıl kazanıldı?
17/03/2025

Denizci olunmadan olmaz!
04/03/2025

Hakan Özan: Biz ne öğrendiysek müşterilerimizden öğrendik
14/02/2025

Arama

Kategoriler

Arşivler

Legal

  • Kişisel Verileri Koruma Kanunu
  • Ziyaretçi Aydınlatma Metni
  • Çerez Politikası
  • Kişisel Verileri Saklama ve İmha Politikası
  • KVKK Başvuru Formu

MarineDeal News Künye

İmtiyaz Sahibi: MDN Yayıncılık, Matbaa, Reklam, Organizasyon ve Tur. San. Tic. Ltd. Şti. adına Yeşim Yeliz Egeli
Kuruluş: 1 Ocak 2008
Genel Yayın Yönetmeni: Yeşim Yeliz Egeli yesimegeli@marinedealnews.com
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu): Burak Derya editor@marinedealnews.com
Editör: Ömer Faruk Yazıcıoğlu
Haber Merkezi: Yüce Yöney, Barış Özgür, Barışcan Yücel
Abonelik: asistan@marinedealnews.com
E-posta: mdn@marinedealnews.com
Tel: +90 (212) 343 2005
Adres: Merkez Mah. Perihan Sk. No.118/5 34360 Şişli, İstanbul, Türkiye

Bizi sosyal medyada takip edin

Okuma listesinden çıkartıldı.

Geri al
Welcome Back!

Sign in to your account

Üye ol Şifremi Unuttum