Fırtına kasırgaya dönüşmeye başladı

MDN İstanbul

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu gerçekleştikten sonra piyasalarda başlayan deprem hız kesmeden sürerken, yaşanan dalgalanma Merkez Bankası’nın tüm müdahalelerine rağmen durdurulamıyor

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan bu güne piyasalarda deprem hız kesmeden sürüyor. 16 Aralık 2013-27 Ocak 2014 arasında dolar yüzde 20 artarak 2.37 TL seviyelerini aşarken, yüzde 17 fırlayan Euro 3.25 TL’yi geçti. Borsa İstanbul yüzde 17 çakılırken, iki yıllık gösterge Hazine tahvilinin faizi 2.08 puan artarak yüzde 11’i geçti. Büütn bu gelişmelere ‘Genel İzleyici’ kalan Merkez Bankası 21 Ocak’taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında piyasaların istediği faiz artırımına gitmeyince ortalık tam anlamıyla yangın yerine döndü. Dolar 2.40 TL sınırına dayanınca ‘arabanın uçuruma yuvarlanacağıonı’ fark eden Merkez Bankası Sürpriz bi rkarar ile 28 Ocak gece yarısında PPK’yı olağanüstü toplantıya çağırdı. PPK’nın bu olağanüstü toplaantısında çıkan karar da olağan üstü oldu ve piyasaların beklentilerini de aşan şok faiz artırımı geldi. Kararın arıdan ilk tepki olarak dolar 2.39’lardan 2.17’lere kadar indi. Anak sonrası gğn şirketlerden geeln dolar talebiyle kur yeniden 2.23 TL’lere fırladı. Ekonomistler kurun önümüzdeki 1 hafta içinde denge bulmasın bekliyor. Peki Merkez Bankası ne yaptı? Bu kararın etkileri ne olacak?

Merkez direksiyona oturdu
Merkez Bankası agresif bir faiz artırımına giderken özetle temel fonlama faizini 225 baz puan artırarak yüzde 7.75’ten yüzde 10’a çıkardı. Uzunca bir süredir piyasaların arkasında giden Merkez Bankası bu kararı ile piyasaların önüne geçerek direksiyon koltuğuna oturdu. Bu Merkez’in kredibilite kaybını telafi edici bir adım olarak görülüyor. Merkez Bankası’nın enflasyona karşı savaşta, uzunca bir süredir kullanmadığı faiz silahını, sert ve etkili bir şekilde kullanacak olması orta ve uzun vadeli enflasyon beklentilerinde olumlu etkiye yol açacak. Uzmanlar, şirket taleplerini geçmesinin ardından doların orta vadede 2.10 seviyelerine gerilemesini bekliyor. Merkez’in bu adımının kredi faizlerini de artırması bekleniyor. Bankacılar 200 milyar liracivarında olan totatif ticari kredilerin faizlerini artacağını belirtiyor. Öte yandna yeni verilecek kredilerde de faizlerin armatası bekleniyor.

Büyüme beklentileri aşağı çekiliyor
KOBİ krediisi faizlerinde faizlerin 1 ay öncesine göre ortalama 2,5-3 puan cşvarında, tüketici kredilerinde ise yaklaşık 1 puan civarında artacağını belirtiliyor. 1 ay öncesinde yüzde 9’larda bulunan mevduat faizi yüzde 10.5’lara çıkmış durumda. Analistler kararın bankaların 2014 yılı karlarını yüzde 5-6 civarında olumsuz etkileyeceğini belirtiyor. Merkiz’in aldığı bu faiz kararının büyümeyi de olumsuz yönde etkileceği belirtiliyor. Kredi faizlerinde yaşanacak olan artışın yanı sıra seçim döneminin de yakınlaşır olmasının etkisiyle Merkez’in kararının Türkiye için 2014 yıl sonunda yüzde 3.5-4 olan büyüme beklentilerini yüzde 2.5-3’lere çekmiş durumda.

Gelişen ülkeler baskı altında
İç siyasi gelişmelerin de etkisiyle Türkiye’nin ekonomik olarak olağanüstü bir dönemden geçtiği kesin. Ancak piyasalarda yaşanan bu depremi sadece Türkiye’ye özgü izlemek büyük resmi ıskalamak olur. Çünkü son dönemde sadece Türkiye değil, neredeyse bütün gelişmekte olan ülkelerden para çıkışı yaşanıyor. Ocak ayının son haftası incelendiğinde gelişmekte olan ülke para piyasalarında  yüzde 1 – 5 arası değer kayıpları görüldü: Hindistan Rupisi 2 ayın, Brezilya Reali 5 ayın, Güney  Afrika Randı ve Rus Rublesi 5 yılın en düşük seviyelerinden işlem görüyor. Devalüasyon yapılan Arjantin Pezosu ise 1 günde yüzde 17 çakıldı. Ancak Türkiye siyasi tansiyonun
artmasıyla bu para çıkışından en fazla hasarı alan ülkelerden biri olarak öne çıkıyor. Uzmanların, 2014 yılı beklentilerine bakılırsa küresel piyasalarda son haftalarda yaşanan fırtına adeta kasırgaya dönüşüyor.
Kuzey Avrupa’nın en büyük finans kuruluşlarından biri olan Danimarkalı Danske Bank’ın son yayınladığı raporda gelişen piyasalar için dramatik satışın öne çıktığına dikkat çekilirken, bu satış dalgasını tetikleyen birkaç nokta öne çıkartılıyor. Banka’nın raporunda ilk olarak gündeme taşınan konu Çin. Çin’de son açıklanan Ocak ayı PMI verileri beklentileri karşılamazken, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi için büyüme kaygılarının arttığı görülüyor. Çin’de yaşanan yavaşlama gelişen ülkeleri de baskı altına alıyor. Özellikle emtia ihracatında Güney Afrika, Rusya ve Brezilya’yı olumsuz etkileyecek. Danske’nin öne çıkarttığı ikinci nokta ise Türkiye oldu. Türkiye’de devam eden soruşturma ile yatırımcıların endişeleri artarken, TL’deki serbest düşüş de korkuların artmasına neden oldu. Raporda, üçüncü nokta ise Arjantin’den gelen haberler oldu. Ülkede devalüasyon yapılması üzerine yüzde 13 değer kaybı yaşayan kur Ocak ayının son haftasına damgasını vurdu. Raporsa, dördüncü sırada ise Ukrayna’da yaşanan halk ayaklanması yer alıyor. Danske’nin raporunda ülkede gerilimin tırmanması ile volatilitenin de arttığına dikkat çekildi. Ukrayna’nın yanı sıra Tayland’daki ayaklanmalar da gelişen ülkeler cephesinde belirsizliği arttıran diğer bir gelişme oldu. Raporda, yılın geri kalan dönemde de Türkiye, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’da politik belirsizliklerin artacağı uyarısı yapıldı.

Krizin ayak sesleri
Gelişen piyasalarda yaşanan dalgalanma piyasaları huzursuz ederken, dünyanın önde gelen bağımsız makro ekonomik araştırma kuruluşu Capital Economics’in sorunlu piyasaları 5 başlık altında topladığı rapor dikkat çekiyor. Gelişmekte olan ülkelerin eskisi gibi olmayacağının altı çizilen raporda, ülkeler arasında net ayrımlar olduğu vurgulanıyor. Raporda, piyasaların türbülans yaşadığı Türkiye, Ukrayna ve Arjantin’de yeni gelişmekte olan ülkeler krizinin ayak seslerinin duyulduğu kaydedildi. Geçtiğimiz 10 yıla göre gelişmekte olan ülkelerin daha farklı bir hal aldığı belirtilirken, raporda son yaşananlarda yatırımcıların gelişmekte olan ülkeler arasında doğru ayrımı yapacak dersleri aldıkları dile getirildi.
Raporda, geçmiş krizde yatırımcıların bir gelişmekte olan ülkeden diğerine atlama konusunda tecrübelerinin arttığına dikkat çekilirken, finansal krizin 1997’de Tayland’da başlayıp, oradan Asya’yı vurup Rusya’ya sıçradığı hatırlatıldı. Sürecin izlerinin Latin Amerika’da da görüldüğü belirtilirken, bugün ise gelişen ülkelerin çok farklı özelliklere sahip olduğuna dikkat çekildi. Capital Economics’in yaptığı bölümlemede ilk sırada otoritelerin yarattığı kötü yönetim kaynaklı ekonomik belirsizliklerin arttığı ülkeler toplandı. Son zamanlarda bu gruba giren Arjantin, Ukrayna ve Venezuela yer aldı. İkinci grupta, zayıf büyüme ile karşı karşıya olan ülkeler bir araya getirildi. Bu ülkeler FED’in varlık alım programında azaltıma gitmesi ile kırılganlığı artan ülkeler. Türkiye bu kategoriye girerken, Güney Afrika, Güney Doğu Asya’nın bir kısmı ve Şili, Peru gibi Latin Amerika ülkeleri giriyor. Üçüncü grupta ise geçtiğimiz 10 yıllık dönemde dengelenmeye çalışan gelişen Avrupa ülkeleri yer alıyor. Kredi balonun ve finansal zorlukların öne çıktığı Euro Bölgesi’nde bankacılık sisteminin hâlâ kırılgan olması Macaristan, Romanya gibi ülkeleri riskli gruplara sokuyor. Bu ülkelerde euro krizinin yeniden boy gösterme riskine dikkat çekiliyor. Dördüncü grupta ise yerel yapısal sorunlar yaşayan ülkeler yer alıyor. BRIC ülkeleri ekonomik reform eksikliği nedeniyle bu grupta yer alıyor. Avrupa’daki olaylar ya da FED adımları yerine ekonomik reform eksikliği bu ülkeleri bir araya getiriyor. Beşinci grupta ise görünümleri parlak olan ülkeler yer alıyor. Artan performansı ve ihracat pazarındaki büyüme ile Kore bu ülkeler arasında öne çıkarken, Filipinler ekonomik reformların büyümeyi desteklemesi ile gündeme geliyor. Bu grupta yer alan Meksika ise ihracat piyasası ve reformları ile büyümeyi destekliyor.Capital Economics raporunda yatırımcılara 1’inci ve 5’inci gruptaki ülkelerin karıştırılmaması gerektiği uyarısı yapıldı.

Bunu Paylaşın