Finlandiya, 18 Mayıs 2022’de NATO İttifakı’na katılmaya karar verdi ve bir yıldan kısa bir süre sonra tam üye oldu. Bu tarihten itibaren özellikle Rusya’dan gelen tehditler somutlaşmasına tanık olduk. Son günlerde ise deniz altı kablolarının hasar görmesi akıllara sabotaj olabileceği ihtimallerini getirdi. Bu da olağan şüpheli olarak Moskova’yı işaret ediyor.
Finlandiya Savunma Bakanı Antti Häkkänen geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, NATO ve Avrupa Birliği’nin hibrit tehditlere karşı kendilerini korumak ve deniz altı kablolarını saldırılardan korumak için daha dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Bakanın açıklamaları, Helsinki yakınlarındaki Santahamina’yı Almanya’nın Rostock şehrine bağlayan bir deniz altı internet kablosunda meydana gelen hasarı araştırdığı açıklamasının ardından geldi. Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius da yaşanan hasarı “sabotaj” olarak tanımlamıştı.
Sadece iletişim kabloları değil, Nord Stream gibi enerji boru hatlarını da içeren Baltık Denizi altyapısının bir yıl içinde ikinci kez hasar görmesi Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımının ardından yaşanması dikkat çekici olarak niteleniyor. Geçtiğimiz yılın ekim ayında, Balticconnector gaz boru hattı ve Finlandiya ile Estonya’yı birbirine bağlayan bir telekom kablosu ve aynı gece Estonya’yı İsveç’e bağlayan bir telekom kablosu da Finlandiya Körfezi’ndeki Rusya’nın telekom kablolarından biriyle birlikte hasar görmüştü.
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya yönelik kapsamlı işgalinden bu yana, Avrupa hükûmetleri diplomat kılığında 700’den fazla Rus casusunu sınır dışı ettiği düşünülürse bu tarz eylemlerin devamının geleceği konusunda beklenti içerisinde olmak yanlış olmayacaktır.
Geçtiğimiz hafta İskandinavya Savunma İşbirliği (NORDEFCO) toplantısının ardından, ilgili ülkeler, birliklerin ve ekipmanların sorunsuz sınır ötesi taşınması için askerî koridorlar kurma taahhütlerini açıkladı. Sınır ötesi hareketlilik, bölgedeki son müttefik tatbikatlarının birçoğunun temelinde yer almaya devam ediyor. NORDEFCO toplantısında ayrıca, savunma bakanları, İskandinavya’daki mühimmat üretimini ortaklaşa artırma ve insansız hava sistemleri konusunda İskandinavya işbirliğini başlatma konusunda da anlaştılar.
Rusya 5’inci Maddenin sınırlarını test ediyor
Rusya’nın bu sabotaj eylemlerinin arkasındaki olağan şüpheli olarak görülmesinin somut sebepleri var. Kremlin, Avrupa toplumlarını istikrarsızlaştırmak ve son yıllarda Ukrayna’ya verdiği askerî desteği azaltmaya zorlamak amacıyla uzun süredir Avrupa ülkelerine karşı siber saldırılar ve seçimlere müdahale gibi sözde hibrit savaşlar da dâhil olmak üzere birçok saldırı düzenledi. Yakın zamanda, Rus casus gemisi Yantar, İrlanda’nın kontrolündeki sulara girip kritik enerji ve internet boru hatları ile kablolarının bulunduğu bir bölgede devriye gezdikten sonra İrlanda donanması tarafından bölgeden uzaklaştırılmıştı. Norveç Dış İstihbarat Servisi Başkanı Nils Andreas Stensønes da geçtiğimiz aylarda Kremlin’in petrol ve doğalgaz altyapısını sabote etme çabalarını artırmasını beklediğini söylemişti.
NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da gerçekleştirdikleri zirvede Rusya’nın eylemlerine nasıl karşılık verilebileceğini tartışmaya açtı. Bazı üye ülkeler, bir ülkenin güvenliği tehdit edildiğinde istişareyi öngören 4’üncü Madde’nin devreye sokulabileceğini gündeme getirdiler. Ancak İttifakın gerilimi tırmandıran taraf olmak yerine, beklemeyi tercih ettiği sonucuna ulaşmak zor olmayacak. Yine de İttifak içerisindeki görüş ayrılıkları tahmin edilenden daha derin olabilir. Özellikle Macaristan ve Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri, bazı Avrupa ülkelerini tedirgin ettiği bir sır değil.
Bununla birlikte AB ve NATO ülkeleri, doğrudan çatışmaya girmekten kaçınırken, Rusya’nın hibrit savaşına karşı koyma çabalarını giderek artırıyor. Ayrıca kritik altyapıların korunması NATO ve AB için de yeni bir öncelik hâline geldi. NATO, Şubat 2023’te Nord Stream boru hatlarının sabote edilmesinin ardından zaafları değerlendirmek ve NATO hükûmetleri ile özel sektör arasındaki çabaları koordine etmek için yeni bir Denizaltı Altyapı Koordinasyon Hücresi oluşturdu. Ek olarak Mart 2023’te “Kritik Altyapının Dayanıklılığı” konusunda yeni bir AB-NATO Görev Gücü oluşturuldu. Geçtiğimiz ay gerçekleşen NATO savunma bakanları toplantısında da müttefiklerin telekomünikasyon hatları, doğalgaz boru hatları ve elektrik bağlantıları gibi deniz altı altyapılarını izlemek ve korumak için beş bölgesel merkez kurmasını istedikleri belirtilmişti.
Finlandiya’nın Avrupa güvenlik mimarisindeki konumu ve geleceği
ABD uzun zamandır Avrupa’nın kendi savunması için yükün daha fazlasını paylaşması çağrısında bulunuyor. Ukrayna’daki savaşın da gösterdiği gibi Avrupa’nın güvenliğinin teminat altına alınmasının riskleri ABD için her zamankinden daha maliyetli olma yoluna girdi. ABD’nin dünyanın birçok yerinde varlık gösterebilme kapasitesi, Rusya veya Çin gibi güçlere karşı dayanıklı bölgesel caydırıcılık sağlama yeteneğini her geçen gün kısıtlıyor.
Finlandiya geçen yıla kadar Rusya’ya karşı onlarca yıldır güvenilir bir şekilde tarafsızdı. Ancak Ukrayna Savaşı bu geleneksel anlayışı deyim yerindeyse yerle bir etti. 1917’ye kadar bir asırdan fazla bir süre Rus işgali altında olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet işgaline karşı büyük bir direniş ortaya koyan Finlandiya’nın tarafsızlığını terk etmesinin ardından Rusya’dan gelen tehditlerin boyutu da değişti. Finlandiya’nın ABD ile büyüyen askerî işbirliği ve Polonya’dan gelen daha yakın işbirliği açıklamaları, değişen boyuta yönelik bazı ipuçları da sağlıyor. Ayrıca Finlandiya’nın kuzeydoğu Baltık Denizi’ndeki konumu ve Rusya’nın stratejik açıdan önemli Kola Yarımadası’na yakınlığı da Moskova yönetiminin dikkatini Finlandiya’ya vermesinin bir başka sebebi. Tarafsız bir Finlandiya, Büyük Petro’nun başlangıçta ülkenin batıya açılan seyir ve kültür kapısı olarak inşa ettiği St. Petersburg’un Rusya’ya Baltık’ta bir deniz varlığı için güvenli bir deniz koridoru sağlayabileceği anlamına da geliyordu. Finlandiya’nın artık Estonya gibi NATO’nun himayesine katılmasıyla, askerî İttifak Finlandiya Körfezi’nin tamamını ablukaya alabilir ve Rusya’nın askerî açıdan önemli olan deniz erişimini kısıtlayabilir. Kola Yarımadası’nın hem balistik füze denizaltılarına hem de nükleer başlık depolama tesislerine ev sahipliği yaptığı düşünülürse bu kısıtlamanın Rusya için ne anlam ifade ettiği daha iyi anlaşılabilir.
Yoğun ormanlık arazi ve 187 binden fazla göle ev sahipliği yapan Finlandiya, olası bir sıcak çatışmada coğrafi olarak avantajlı görünüyor. Bunun yanı sıra savaş sırasında 280 bin civarına çıkartılabilecek bir asker varlığı da söz konusu olabilir. NATO içerisinde savaş motivasyonu en yüksek ülkelerden biri olan Finlandiya, topyekûn bir savaş konusunda yeteri kadar caydırıcılığa sahip. Yakın zamanda milyonlarca eve dağıtılan kitapçıklarda askerî çatışmaların, iletişim ve elektrik kesintilerinin yanı sıra aşırı hava olaylarının etkilerine nasıl hazırlanılacağına dair talimatlar yer alıyor. İlaç şirketlerinin elinde üç ila on aylık ithal ilaç tedariki ve altı aylık yakıt ve tahıl bulundurmasını sağlayan kurallar da Fin halkının kendini güvende hissetmesine yardımcı oluyor.
Finlandiya, 1100’den fazla şirketten ve yaklaşık 25 bin kişiye istihdam sağlayan devasa bir denizcilik endüstrisine sahip. Çin, Japonya ve Güney Kore’nin dünyadaki gemi yapımının yüzde 90’ından fazlasını elinde bulundurmasına rağmen Finlandiya’da korunan gemi inşa uzmanlığı dikkate değerdir. Özellikle buz dirençli gemiler, feribotlar ve diğer belirli işlevlerde endüstrisi sağlam bir şekilde ayakta kalmaya devam ediyor. Finlandiya’nın hava sahası, toprakları ve limanları müttefik kuvvetlerin kullanımına açık olduğu için denizcilik gücünün özellikle NATO’nun ortak savunmasına vereceği katkı da oldukça yüksek olacaktır.
Rus FSB Sınır Muhafız Servisi, uygun belgelere sahip olmayan çok sayıda göçmenin sınır bölgesine girmesine ve 2023 sonbaharında Finlandiya’da sığınma başvurusunda bulunmasına izin vermeye başlamasıyla beraber Finlandiya doğu sınırını kapatmıştı. Bunun Finlandiya ile Rusya arasında son 70 yılda görülmemiş bir düşmanlık ortamı oluşturduğuna dair genel bir kanaate yol açmıştı. Buna rağmen 2025’te AGİT Başkanlığını devralacak olan Finlandiya, yeni bir NATO üyesi ve uzun süredir AGİT savunucusu olarak, artan uluslararası çatışmalara rağmen işbirliğine değer gören katılımcı devletlerden oluşan bir koalisyon kurmaya hazırlanıyor.
Finlandiya diğer yandan savunmasını güçlendirmeye devam ediyor. Hava kuvvetlerinin 1990’ların başından beri kullandığı elli beş Boeing F/A-18C ve yedi F/A-18D Hornet jet savaş uçağı filosunun yerini alacak olan beşinci nesil çok amaçlı savaş uçaklarından toplam altmış dört tanesini önümüzdeki yıl teslim alması bekleniyor. Finlandiya Hava Kuvvetleri’nin F-35A savaş uçakları başlangıçta Arktika yakınlarındaki Lapland Hava Kanadı’nın Rovaniemi Hava Üssü’nde, ikinci bir filonun da Karelia Hava Kanadı’ndan faaliyet göstermesi planlanıyor.
Finlandiya’nın sadece bir Baltık değil aynı zamanda bir Arktik gücü olduğu düşünüldüğünde, artık bir NATO müttefiki olarak İttifakın doğu ve kuzey kanatlarını birbirine bağlaması ve NATO’nun Rusya ile birincil sürtüşme bölgelerindeki müttefik dayanağını önemli ölçüde güçlendireceği düşünülürse, savunmasını güçlendirme hamlelerinin devamının geleceği rahatlıkla öngörülebilir. Finlandiya’nın NATO’ya dâhil olmasıyla, 2020’lerin sonuna doğru Kuzey Avrupa’da yaklaşık 120 F-35 savaş uçağı bulunduracak ve bunların çoğu Rusya’nın Kola bölgesinden 400 mil veya daha az mesafede faaliyet gösterecek. Ayrıca, Avrupa’nın en güçlülerinden biri olan Finlandiya’nın uzun menzilli topçuları, Rusya’nın Kuzey Fennoskandiye’de kara operasyonları yürütmesini engellemede de bir avantaj sağlayacağı unutulmamalı.
Finlandiya’nın Rusya ile olan 1300 kilometrelik sınırı, Avrupa’nın Rusya ile paylaştığı ikinci büyük sınır. Bu sınır, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya ve Norveç ile olan mevcut sınırlarından çok daha uzun. Ayrıca Finlandiya toprakları, Rusya’nın ikinci büyük şehri olan Saint Petersburg’a 160 km’den daha az bir mesafede bulunuyor. Finlandiya’nın NATO’ya katılımının Moskova için ne denli endişe verici bir güvenlik sorunu olduğu daha da netlik kazanıyor.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.