Orman filleri yalnızlaşıyor, kuşlar çaresizliğe konuyor, kutup ayıları umutsuz, balıklar plastiğe kurban, kurbağalar depresyonda, bitkiler kimyasal kokuyor, böceklerin akıbeti belirsiz… Farkında mısınız, canlı türleri yok oluyor!
Bizim yerli yersiz fetva üzeri ceza kesmeye meraklı kurumlarımız duymasın, tarihçi Yuval Noah Harari meşhur Hayvanlardan Tanrılara Sapiens adlı kitabında, insanların ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da, Australopitbecus adı verilen bir maymun cinsinden evrimleştiğini hatırlatır. Harari bu arkaik erkek ve kadınların bazılarının Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’nın çeşitli yerlerine göç ettiklerini anlatırken Homo erectus’un Asya Bölgesi’nde iki milyon yıla yakın bir süre hayatta kalarak şu ana kadar bilinen en dirençli insan türü olduğunu söyler ve ardından ekler, “Bu rekorun bizim türümüz tarafından kırılması oldukça zor görünmektedir. Homo sapiens’in bin yıl sonra bile ortalarda olacağı şüphelidir, bu yüzden iki milyon yıl bizim başarabileceğimiz bir şey değil kesinlikle.”
Dünyada canlıların çeşitliliği gözle görülür, hesap kitapla kanıtlanır biçimde yok olmaya başlamışken Harari’nin tahminine sözümüz yok tabii. Hatta bizim soyumuzdan önce başka canlıların yok olacağını ve aslında bizim sonumuzun gelmesine biraz da bunun yol açacağını bilerek hatırlatmakta fayda var: Soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan canlı türü sayısı rekor seviyeye ulaştı.
Yakın zamanda, Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) da bunu teyit eden araştırmalara bir yenisini ekleyerek dünya çapında canlı türlerindeki yok oluşun, dinozorlar devri sonrasındaki en ciddi boyuta ulaştığını belirtti zaten.
WWF’nin son açıkladığı rakamlara göre, tehlike altındaki 142 bin 500 hayvan ve bitki türünden 40 bini soyu tükenme riski altında. Tabii ki canlı türlerinin giderek azaldığı biliniyor ancak WWF’ye göre, şimdiye kadar soyunun tükenme tehlikesiyle karşılaşan tür sayısı hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Tam da bu nedenle, dünya çapında canlı türlerinin yok oluşundaki artışın felaket boyutlarına ulaştığına dikkat çekiliyor. WWF’nin ifadesiyle söylersek, “Dinozorlar devri sonundan bu yana canlı türlerindeki en büyük yok oluşla karşı karşıyayız.”
Açıklamaya bakılırsa, geride bıraktığımız 2021 yılında en fazla kayıplarla karşılaşan canlı türleri şunlar: Afrika orman filleri, kutup ayıları, ağaç kurbağaları, turnalar. Orta ve Batı Afrika’da yaşayan orman fillerinin sayısı son 31 yılda yüzde 86’dan fazla düşüş göstermiş.
Balık türlerinden ise köpekbalığı, mersinbalığıgiller ve mezgitgiller en çok kaybın tespit edildiği türler arasında. Denizdeki canlıları tehdit eden en büyük tehlike belli zaten, aşırı avlanma.
Kutup ayılarına gelince… Küresel ısınma sonucu 1990’lardan bu yana buzulların erimesi nedeniyle türlerinin tehdit altında olduğunu bilmeyen kaldı mı? 2020 kaydedilen tarihteki en sıcak üç yıldan biriydi. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin yıllık iklim raporuna göre, 2020’de Kuzey Kutup Bölgesi’nde kaydedilen sıcaklıklar en yüksek düzeye ulaştı. WWF 2035 yılının yazında Kuzey Buz Denizi’ndeki buzların tamamen erime olasılığına dikkat çekiyor. Bunun anlamı, kutup ayılarının çok büyük kısmının yüzyıl sonuna kadar yok olabileceği…
Kaybolan kuşlar
Birleşmiş Milletler (BM)’in geçen yıl açıkladığı bir araştırmada da biyoçeşitliliğin gördüğü zarar vurgulanmıştı. BM’ye göre, en fazla tehdit altında olan hayvanlar böceklerdi. Söz konusu araştırmaya göre, Avrupa’da böceklerin sayısı son otuz yılda yüzde 80 oranında azaldı; keza mercanlar da yok olmak üzere.
Biyoçeşitliliğin azalması ve gezegenimizdeki canlı hayatın bu denli kötü duruma gelmesinden birincil derecede sorumlu olanlar insanlar. Tarım politikaları, ağaçların kesilmesi, madencilik faaliyetleri, balıkçılık ve avcılık…
Ve tabi, kuşlara bakınca da durum farklı değil maalesef. Dünya Kuşları Koruma Kurumu 2021’e dair raporunda, Avrupa geneline dair hazırlanan kırmızı listenin verilerine dikkat çekmişti. Rapora göre, Avrupa’daki kuşların yüzde 13’ü, yani 71 kuş türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Rapor, son yüzyılda her üç kuştan birinin nüfusunun ciddi ölçüde yok olduğunu, her beş kuştan birinin de yok olma tehlikesinin bulunduğunu gösteriyor. Yüzde 40’lık oranla ördekler ve kıyı kuşları en hızlı yok olan gruplar. Yüzde 30’la deniz kuşları ve yüzde 25’le yırtıcı kuşlar da hızla azalıyor. Tarlakuşları, örümcekkuşları ve kirazkuşları da pek farklı durumda değil.
Avrupa’da yaşanan bu trajik hâlin nedenleri arasında öncelikle büyük ölçekli arazi kullanımı ve tarımsal kimyasal uygulamaların artışı geliyor. Kuşların yaşam döngüsünü olumsuz etkileyen diğer faktörler arasında altyapı projeleri, deniz kaynaklarının çok kullanılması, iç suların kirlenmesi, yaygın ormancılık uygulamaları da var.
İnsan etkisi
Hayvan türlerindeki azalma Avrupa’ya özgü değil tabi. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında, ABD Balık ve Yaban Hayatı Servisi’nin bilgilendirmesinde, çoğu güney eyaletleri ile Hawaii Adası’nda yaşayan kuş, balık ve diğer canlılardan oluşan 23 türün artık bulunamadığı vurgulanmıştı. Yok olan 23 türün 11’i kuş, sekizi taze su midyesi, ikisi balık, biri yarasa, biri de bitkiydi. Bu türlerden biri olan Fildişi Gagalı Ağaçkakan’ın Arkansas, Louisiana, Mississippi ve Florida eyaletleri bataklıklarında yaşadığı ve en son 2004’te görüldüğü bildirildi. Sözü edilen 23 tür 1960’lardan bu yana nesli tükenmekte olan türler listesindeydi.
ABD Balık ve Yaban Hayatı Servisi de açıklamasında, biyoçeşitlilikteki bu kayıpların başlıca nedenlerini; iklim değişikliği, su kirliliği, ağaç kesimi, madencilik, aşırı avlanma ve yerleşim alanlarının genişlemesi olarak belirtti. Hepsi dünyamıza insan kaynaklı müdahaleler!
Bu gidişata bakarak insan denen türün temsilcileri için de kaygılanmamak mümkün mü; ne yazık ki, pek de uzak olmayan bir gelecekte yok olma tehdidindeki türler arasında onun ismini görebiliriz.
Eduardo Galeano’nun Zamanın Ağızları’nda hayâl ettiği gibi, kıyamet gününde bizi bacağıyla ya da dalıyla göstererek bu dünya krallığını bir taş çölüne çevirmekle suçlayan hayvanlar ve bitkiler, “Bu dünyaya ne yaptınız? Onu hangi süpermarketten aldığınızı sanıyorsunuz? Bize kötü davranma ve yok etme hakkını size kim verdi?” diye sorduğunda verecek cevabımız olmayacak.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.