Üzerimizdeki ölü toprağını atmak vakti geldi de geçiyor.
Kış son yıllarda yurt genelinde çok sert geçiyor. Asırlık ağaçlar kökünden devrildi. Güzel niyetlerle ekilen yüz yılın çınarlarının kimi tâze dalları masmavi göğe kavuşamadan yitti. Hoyrat, önüne kattığını götüren bu olağandışı selde koca çınarlar kurtarılamadı. Kimisi göz göre göre budandı. “Durun! Yapmayın,” dense de meyve vermiş, meyve veren, meyve verecek, kimi körpe kimi olgun, kimi zamana meydan okuyan o yaşlı dallar ayırt etmeksizin hızara yatırılıp bir bir kesildi.
Atatürk ne bir Mehmetçiğin kanını dökmesine sebep olan ve ne de bir ağacın dalını sebepsiz, keyfe keder zarar görmesine müsaade edendi. Bu nedenle çağdaşları arasında en iyi ve büyük lider oldu. Bu nedenle günümüzü aydınlatan fikirleriyle sonsuza dek yaşayacak ve iyi anılacak.
Adeta mantar gibi çoğalan, son yıllarda sebepsiz zenginleşen, huyu bu kadim topraklarla uyumsuz, mahsûlü ata tohumlarına hiç benzemeyen hibrit, tatsız, tuzsuz, şekilsiz, meyvesiz, bittiği toprağı çoraklaştırmaktan öteye bir değeri olmayan ot istilası da bu yüz yıl için ayrı bir sorun. Verimli topraklarımız bu ne idüğü belirsiz otlardan âcilen temizlenmeli.
Ön alıp akıntıya kürek çeken, her daim büyük risk alan kahramanlar her türlü kötülüğü savdığı gibi yine el ele millî rûha yan gözle bakanları bittiği yere fırtına olup savuracaktır. Gelecek yüreği kocaman bu iyilerin, “yaşamak tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” diyenlerindir.
Kadınların topluma bulaşan kötücül mikropları temizlemede başat rol almadıkları için kirlenmenin sürdüğünü, kendilerinin özgül ağırlığına güvenmedikçe, bu kirliliği zeminden kazımanın zorlaşacağını bîzatihî kendileri farkettiklerinde, farkedileceklerdir. Bu uyanışla yozluk her sert kışın ardından gelen yaz gibi tüm kötücülleri eritecek, iyilerin içini ısıtacak, verdiği iyi enerjiyle güzelliklerin yeşerip çoğalmalarını sağlayacaktır.
Bilinen gerçektir; eğer kış çok sert geçerse, yaz çok güzel olur ve yaz güzel olursa her şey çok güzel olur. Bu yıl yurt genelinde kış hiç olmadığı kadar sert geçti. Bu demektir ki, her şey çok ama çok güzel olacak!
e-Navigasyon ve S-100 denizlerin geleceğini şekillendiriyor
Tarih boyunca gelişmiş toplumlar, gelişmemiş toplumları etki ve kontrol altına almıştır. Günün sonunda gelişmiş toplumlar, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda bir topluma medeniyet ve demokrasi götürmek, kendi çıkarları hasebinde hedefindeki topluma önce düşmanını oluşturup, sonra o düşmanına karşı hâmiliğini yapacağını garanti ederek ya da kendi kontrolünde refah ve özgürlük vaadedip, kalkınmalarına maddî/mânevî destek verme ümidini pazarlayarak yayılmacı olmuştur. Bu durum etik açıdan gelişmişlik midir husûsu tartışmalı olsa da, bu ve benzeri vaatlerden kaçmak kimi toplumlarda karşı karşıya kalınan tehdit unsurları da göz önüne alındığında zordur. Kendi toplumlarının kaynağı olsa da kendi başına yaratmak/inşa edebilmek kimi zaman imkânsız, kimi zaman zor olduğundan, hazır olana hayır demek de özellikle karakteri zayıf toplumlarda güçtür. Dünyaya entegre olunacak diye kendi öz kaynaklarını/varlıklarını rakip devletlere kaptırmak saflık değil millî kötülüktür.
Uluslararası işbirliğinde sürdürülebilir performans sağlayabilen, teknoloji, üretim ve beşerî kaynakları güçlü olan ülkeler, bu gibi imkânlardan yoksun, beşerî sermayesi zayıf, mühendislik becerisi düşük, kalifiye ve liyakâtli insan kaynağından yoksun, sanayisi hiç gelişmemiş ülkelere kendi standartlarını kabûl ettirdikleri gibi millî servetlerini ve yurttaşlarının refahını artırmayı bu vesileyle başarıyla sürdürebilmektedir.
Nasıl ki, kendi çağında Osmanlı İmparatorluğu asker gücüyle sahip olduğu topraklarda bu hususları devşirme yöntemini kullanarak çözdüyse, nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti yedi düvelle savaşıp savaş yorgunu biz Türklerin neredeyse tüm nitelikli insan gücünü kaybetmesine rağmen fabrikalar kurmayı, sanayileşmeyi kendi mahsûllerini diğer ihtiyaç sahibi ülkelerle çeşitli kriling anlaşmalarıyla bedava yapmayı başarabildiyse, günümüzdeki millî ruhtan yoksun bazı zevat geçmişimizden hiç ders almamış olacak ki, rakip devletlere akın akın insan ve para transferi yapılmakta ve önüne geçmek için de tek bir plânlama yapılamamaktadır.
Rakip ülkeler globalleşme altında gönüllük esâsına dayalı bu nitelikli “beyin göçü” ile millî servetlerini sürekli artırmayı çözümledikleri gibi diğerlerinin gelişmesinin önüne de geçiyorlar. Böylece dünya genelinde gerek yurttaşlarının gerek diğer ülkelere ihraç ettikleri ürün ve hizmetlerinin dolaşımını ve itibarını da artırıyorlar.
“Bir ulusun bütünlüğünün bozulması ve sınırlarının değişmesi için artık mutlaka bir askerî hareketliliğin olması şart değildir. Küreselleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan serbest para, insan, mal, bilgi ve kültür trafiği nedeniyle bir ülkenin sermaye birikiminin ve nitelikli insan kaynağının, yani millî servetinin en önemli unsurlarının, sürekliliği olacak şekilde, rakip ulus devletlere akışı için zemin hazırlanması ve devlet yöneticilerinin, refahı bozulan yurttaşlarla ve ülkeye kontrolsüz giren mültecilerle tek başına bırakılması ve yalnızlaştırılması kâfidir.” 1
***
Kural ve standartlar, ülkelerarası ilişkileri hedeflenen bir düzende standardı koyan/yaratan lehine uzun soluklu tutabilir. Toplumu adına vaatlerde bulunan karar vericilerle “kazan-kazan” ilkesiyle sunulan bu kural ve standartlara sahip olmaya hayır demek, toplumun nitelik ve nicelik açısından gelişmişliğe geç erişimi de göz önüne alındığında her ulus devletin harcı olmayabilir. Bilgiye, yaratılan bilginin veya doğal kaynaklarının işlenmesine aç, eğitimce, kültür ve karakter olarak da zayıf toplumlarda buna cesaret hiç mümkün değildir. Bu nedenle kendi kendine yetemeyen, doğal zenginlikleri ve nitelikli insan gücü olmayan ülkeler diğer ülkelerin sahip olduğu bu refahı esasen ödünç alırlar. “Batılı standartlara” hem öykünerek hem gönüllü olarak bu standartların yayılmasına da aracı olurlar.
Biz niye biz oldurmayalım?
Bu kural ve standartların içeriği ve fonksiyonu ile bunların kimler tarafından hangi saiklerle oluşturulduğu meselesi hayatî önemi haizdir.
Ulusal strateji, bir ulusun millî servetinin ve refahının sürdürülebilir şekilde artırılmasına kılavuzluk yapması için hazırlanan plânlamalardır. Atatürk dönemi kalkınma plânlamaları, devamla Devlet Planlama Teşkilâtı gibi kurum ve kuruluşların kurulma amacı, bu plânlamaları millî rûhu haiz, devlet kültürüyle yetişmiş insan gücü ile yapabilmek içindi. Ak Parti İktidarı eliyle kapatıldı.
“Bir ulus devletin millî servetini artırma sorumluluğu devlet kurum ve kuruluşları kadar bunlardan daha büyük çoğunluk olan özel ve tüzel kişilerindir. Yani bir ulus devletin topyekûn yurttaşlarınındır.” 1
Bu nedenle bu ayki sayımızda sayfa 24, 25, 26’da yer verdiğimiz dosya konumuzu bu zâviyeden uzun ufuk ile okuyunuz. Özgül ağırlığımızla geleceği yaratmak ve çok kazanmak mümkün ve mühim. Devrim niteliğindeki bu gelişmeye şimdiden hazırlanmak gerekiyor. Kural ve standart koyucu olmak için ön almak gerekiyor. Bu konuyu daha öncelerde olduğu gibi Türkiye’de gündeme ilk taşıyan olmak istedik. Asil Türk Milletine yakışanı yapmak görevimiz. Birçok konuda Türk Milletinin, canım milletimin ön almaları için bilgi üretmeyi ve de üretilen bilginin geniş kitlelere ulaşımında köprü olmayı her zaman önemsedik.
Dosya okunduktan sonra sorulması elzem aşağıdaki soruları dönüp tekrar okuyacağınızdan eminim. Bu soruların cevabı henüz kimsede tam yok çünkü ortada henüz bir standart yok; ama bunu oluşturmak mühim, özellikle ‘deniz hukuku’ boyutunu eş zamanlı düşünerek. Gelecek ay bu dosyayı uluslararası kuruluşlarda aktif uzman kişilerle röportajlar yaparak sürdürmeyi hedefliyoruz.
IMO tarafından onaylanan iletişim gereksinimleri (GMDSS) S-100 tabanlı ürünleri denizcilere etkin bir şekilde iletmek için yeterli midir? S-100 ürünlerinin üretimi, dağıtımı ve gemiye ulaştırılması için ne kadar zamana ve yatırıma ihtiyaç var? S-100 Dönemine Yunanistan’ın önünde girebilecek miyiz? VTS, Türk Boğazlarını geçen gemilere Trafik ile ilişkili güncel bilgileri içeren S-100 ürünlerini iletebilecek mi? S-100 için hukukî düzenleme yapılıyor mu? Bu düzenleme ulusal ve uluslararası kamuoyuna duyuruldu mu? Denizcilik sektörüne S-100 kullanımına yönelik motivasyon sağlanacak mı? Kritik öneme sahip savunma sistemleri S-100’ü destekleyecek mi? S-100’ün emisyonun azaltılması, mâliyetlerin düşürülmesi, yük optimizasyonu ve denizde can güvenliğinin artırılması gibi faydaları vurgulanıyor mu? Denizde sistem güvenliği bir sorun olarak önünüze çıkacak mı? Kim hangi S-100 katmanını üretecek? Nasıl üretilecekler ve nasıl güncellenecekler? Ulusal ve uluslararası dağıtımları nasıl yapılacak? Dağıtım ve güncellemeleri ne sıklıkta yapılacak? Ücretlendirme politikaları nasıl olacak?
Dinlenmemek üzere yola koyulanlar, asla ve asla yorulmazlar.2
Azîz Türk Milletinin Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun, kutlu kalsın! Ve unutulmasın ki, egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
1Servet Topaloğlu, Ülke Yönetimi, Kırmızı Kedi, İstanbul 2022
2Mustafa Kemal Atatürk, Bursa Nutku, 6 Şubat 1933
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.