‘Enflasyon merkez bankalarının adımlarıyla önlenemez’

MDN İstanbul

Dr. Yaşar Aydın

Küresel piyasalarda Fed önderliğinde finansal koşullarda sıkılaşma eğilimi diğer merkez bankalarını da etkisi altına almış durumda. Son olarak yaptığı sözlü yönlendirmelerle birlikte Avrupa Merkez Bankası (ECB) da temmuz ayı için 25 baz puanlık bir faiz artırımı sinyali verdi. Peki ECB’nin, artan enflasyonla mücadelede atacağı adımlar Avrupa ekonomisini nasıl etkiler? MarineDeal News okurları için Hamburg Protestan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yaşar Aydın değerlendirdi enflasyon

Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil alımlarını sonlandırması ve gösterge faizinde 25 baz puanlık bir artırıma gideceğini açıklaması şahinlerce yeterli bulunmayarak eleştirilmesine rağmen etkisini gösterdi. Almanya örneğinden yola çıkacak olursak haziran ayına kadar yüzde bir olan konut kredileri faizi yüzde 2,8’e tırmandı. İnşaat malzemeleri fiyatlarında da özellikle tedarik aksaklıklarının da etkisiyle ciddi bir artış söz konusu. Örneğin bazı çatı malzemelerinde artışın 2021 yılına kıyasla yüzde 65’lere vardığını, emlak fiyatlarının 2021 yılında pandemiye rağmen yüzde 11 oranında, kiraların ise belirgin bir şekilde arttığını görüyoruz. Bu tabii iki yönlü bir enflasyonist baskı yaratıyor. Hem artan fiyatlar üzerinden hem de ücret taleplerini kamçılamak suretiyle. Nüfusun gerilemesi, işsizliğin düşük seviyelerde olması ve nitelikli eleman bulunamaması ücret kaynaklı enflasyonist baskıyı daha da artırıyor. Çünkü üretimde kapasite artırımına gidilmesinin zorlaşması durgunluk tehlikesi ile karşı karşıya getiriyor Avrupa ekonomisini. Stagflasyon, yani ekonomik durgunluk artı enflasyon olasılığı bir hayli yüksek, hatta bunun emareleri de var. Borçlanmanın maliyetinin artacak olması da özellikle İtalya, İspanya ve Yunanistan, hatta Fransa için dahi ciddi bir tehdit. Bütün bunların ekonomik büyümeye etkisi olumsuz olacaktır.

Almanya’da enflasyon oranı mayıs ayında neredeyse 50 yılın en yüksek seviyesinde. Gıda ve enerji fiyatlarındaki yükselişin etkisi ile mayıs ayında enflasyon yıllık yüzde 7,9 olarak çıktı. Bu, 1973 yılından bu yana görülen en yüksek oran olarak kayıtlara geçti. Avrupa ekonomisinin lokomotifi olan Almanya’daki yüksek enflasyon rakamları bölge ekonomisi için ne ifade ediyor. Bunun Türkiye’ye yansımaları ne olur?

Enflasyonun yükselmesi Alman ekonomisi için –ki belkemiğini küçük ve orta ölçekli işletmeler oluşturuyor– ciddi bir tehdit. Özellikle dayanıklı tüketim talebinin gerilemesi özellikle Alman pazarına mal ihraç eden Doğu Avrupa ülkeleri –ve tabii ki Türkiye– için ihracat kaybı anlamına gelir. Enflasyonun yarattığı belirsizlik ve buna Ukrayna-Rusya Savaşı ve pandemi –dolayısıyla tedarik ve nakliye aksamaları– kaynaklı belirsizliklerin eklenmesi yatırımları da olumsuz etkileyecektir. Borçlanmanın pahalılaşması ise büyük kamu yatırımlarını ve emlak piyasalarını ve dolayısıyla da talebi olumsuz etkileyecektir.

Açıklamalara baktığımızda Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısı sonrasında Almanya’da yüksek enflasyon ve düşük büyümenin bir arada olduğu stagflasyon dönemi yaşanmasının olası bir senaryo olduğunu söyledi. Almanya ekonomisi durgunluğa girerse başta Avrupa olmak üzere küresel piyasalar bundan nasıl etkilenir?

Bunun Avrupa ve küresel piyasalara etkisi olumsuz olacaktır, çünkü Almanya ekonomisi dünyanın dördüncü büyük ekonomisi. Ayrıca Çin ve ABD’den sonra 1,6 trilyonluk bir hacimle dünyanın en büyük üçüncü ihracat ülkesi. Enflasyonun özellikle de yatırım mallarının fiyatına yansımasının hem AB içinde hem de dünyanın birçok ülkesinde yatırımları ve büyük altyapı projelerini olumsuz şekilde etkilemesi kuvvetle muhtemel. Bunun yanında Almanya dışarıdan hizmet ithal eden bir ülke (turizm). Dolayısıyla Yunanistan, İspanya ve Türkiye gibi ülkelere gelen Alman ziyaretçi sayısında olası azalmalar beklenebilir Almanya’da gelir düzeyinin enflasyondan dolayı gerilemesi sonucu. Ayrıca Almanya Türkiye için özellikle de otomotiv, dayanıklı tüketim malları (beyaz eşya vs.) ve tekstil alanında önemli bir pazar. Dolayısıyla bu ülkedeki ekonomik durgunluğun hem Türk turizmine hem de ihracat sektörüne olumsuz yansımalarının olacağı akılda tutulmalıdır.

Görüşler arasında Avrupa Merkez Bankası’nın fiyat artışlarını sınırlamak, frenlemek için faiz artırımına yönelmesinin doğru yol olmadığını savunanlar da var. İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin ekonomi danışmanı Francesco Giavazzi’nin bu yönde açıklamaları bulunuyor. Avrupa ekonomisi fiyat baskılarına karşı hangi adımları atarsa enflasyonla mücadelesine devam edebilir?

Kesin bir şey söylemek zor, çünkü enflasyonun birçok nedeni var: Pandemiden kaynaklanan tedarik zincirleri ve nakliyedeki aksaklıklar, emtia fiyatlarının – hem Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan dolayı hem de pandemi döneminden enerji üretim kapasitesinin altında üretim gerçekleştirilmiş olmasından dolayı – artmış olması, gıda fiyatlarındaki yükseliş ve işsizliğin asgari düzeyde olmasının yarattığı ücret artışı baskısı. Dolayısıyla böylesi durumlarda hem hedefler çakışabiliyor – enflasyonla mücadele mi, ekonomik durgunluğa çare mi? – hem de kullanılacak araçların beklenen sonuçların ötesinde yan etkileri olabiliyor: Örneğin faiz artırımı zaten aksayan üretimi daha da yavaşlatarak arzu edilenin tam aksine bir talep enflasyonu oluşturabiliyor. Bu durumda Avrupa Merkez Bankası’nın Fed’in aksine daha hafif bir para sıkılaştırmasına gitmesi daha anlamlı geliyor bana. Çok sıkı bir para politikası İtalya, İspanya, Yunanistan ve Portekiz gibi borç yükü ağır ülkelerin yükünü ağırlaştırarak ve büyük yatırımları engelleyerek ekonomik büyümeyi daha da yavaşlatacağını söyleyebiliriz.

Birçok merkez bankası, artan enflasyonla mücadele için faiz artırımları gerçekleştiriyor. Peki sadece merkez bankalarının atacağı adımlarla enflasyonun önüne geçmek mümkün mü?

Enflasyonla mücadele merkez bankalarının temel görevi, ancak mevcut durumda enflasyonun önüne sadece merkez bankalarının atacağı adımlarla geçilemeyeceği de ortada. Ukrayna-Rusya Savaşı’nın bitmesi (bu diplomasinin görevi) ve Çin’deki kısıtlamalardan kaynaklanan nakliyat aksaklarının giderilmesi gerekiyor ki bu Çinli yetkili ve karar vericilerin tasarrufunda. Hatta işçi sendikalarına ve işveren temsilciliklerine de büyük görevler düşüyor. Sendikaların enflasyonu tetikleyecek ücret taleplerini kabul ettirmekten kaçınmaları gerekiyor.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın