En şiddetli muhalefeti dolar yaptı!

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Hatırlıyorum da, “çok erken” seçim kararı verildiğinde, iş dünyasının önde gelen oda ve dernek yöneticileri “erken seçim ekonomi için olumlu olacak” demişti. Hiçbir seçim öncesinde böyle bir yorum yapılmamıştı. Neden? Çünkü ekonomik gidişat endişe yaratıyordu!

Görünen o ki, en sert muhalefeti dolar yaptı!
Mart ayında doların aylık ortalaması 3,89’du. Nisan’da 4,07’ye, Mayıs’ta 4,43’e, Haziran’da 4,64’e yükseldi. 23 Mayıs gününü hatırlayın! Dolar, bir günde, yüzde 5 değer kazanarak 4,90’nı aşmıştı. Akabinde, Merkez Bankası faizleri 300 puan artırarak yüzde 16,5 seviyesine çıkardı, atılan adımlar TL’yi kuvvetlendirmek içindi ama en büyük sopayı TL yedi. Dolar 4,55’e kadar geriledi, ertesi gün 4,60 üzerine çıktı. Takiben, 7 Haziran günü Merkez Bankası yeni bir artırım ile faizleri 17,75’e çekti. İlk aşamada, dolar 4,55’ten 4,48’e düştü. İki gün sonra yeniden 4,7 seviyesine çıktı. Böyle bir muhalefet olabilir mi? 25 Nisan-7 Haziran arası faiz 500 baz puan artıyor, ayrıca birçok likidite hamlesi yapılıyor, nasıl oluyorsa dolar 4,04’den 4,70’e çıkıyor.

Seçim geride kaldı ama veri seti hala bizimle!
Gelelim seçim sonrasına… “Çok erken seçim” ekonomi için pekte iyi olmadı, ama piyasa fiyatlaması üzerindeki baskıyı azalttı. İşin aslı; eğer seçim zamanında olsaydı, popülist mali politikalar mali disiplini epey yaralayacaktı. Sonuçta seçim öne alındı ve bu olasılık azaldı.

Seçim geride kaldı ama veri seti hala bizimle. Mart ayında enflasyon yüzde 10,3’tü, yılsonu beklentisi, yüzde 10’du. Şimdi enflasyon yüzde 15’in üzerine çıktı. Yılsonu beklentisiyse yüzde 14 civarında! Hâlbuki sikletimizdeki diğer ekonomiler yüzde 4 civarında… Faiz sıralamasında da ilk 10 içindeyiz. Cari açıkta dünya ikincisiyiz. Dahası fonlama kalitesi baş ağrıtıyor. Büyüme beklentisi, yüzde 5 seviyesinden yüzde 4’e indi. Hepsinden önemlisi ekonomiye güven azaldı, endişe arttı. “Hadi bunları kabulleniyoruz” diyorsanız, kapıda bekleyen borç yükü ne olacak?

Riskler beklentinin en düşük olduğu dönemde gelişir
2008’deki Finansal Krizin öğretilerinden birisi de; “riskler beklentinin en düşük olduğu dönemde gelişir.” Lehman Brothers’ın batışı esnasında, bu sıkıntılı sürecin AB bölgesinde yıkıcı darbe yaratacağını kimse tahmin etmemişti. Çünkü borç yükünün yaratacağı etki anlaşılamıyordu. Kriz döneminde borçlunun özel sektör ve halk olması nedeniyle politikacılar “etki, belirsiz veya tehlikesiz olacaktır” varsayımındaydı. Yanlıştı, çünkü borçluluğun istikrar üzerinde etkisi vardır. Yüksek büyüme dönemlerinde borçlanma aşırıdır. Yükselen ekonomik döngüde, riskli krediler risksiz görünür. Hele bir de KGF gibi devlet teminatı olursa riziko iyice saydamlaşır. 

Gelelim Türkiye’ye… Merkez Bankası Finansal Raporuna göre; Türkiye’de yerleşik sektörlerin toplam borcunun GSYIH oranı 2015’in başında yüzde 100 iken 2017 sonunda yüzde 145’e çıktı. Yani 1/2 oranında arttı. 2016 sonunda kısa vadeli borcun GSYH oranı yüzde 18,9 iken 2018’in ilk çeyreğinde yüzde 21,9’a yükseldi.   

Genişleyen kredi hacmi ne gibi tehlikeler yaratır?
Hikâyemizin başına dönüp, hafızamızı tazeleyelim. Önce, suni biçimde genişleyen kredi ortamıyla yatırım harcamaları yapıldı. Elde edilen getirinin bir kısmı tüketim harcamalarında kullanıldı. Bu sayede ekonomide (suni bir) canlanma oluştu. Fakat toplam harcamalar ve dolardaki yükseliş enflasyonu yukarı çekti. Global tarafta doların değerlenmesi ve Türkiye’deki yatırım algısının bozulması TL’yi iyice değersizleştirdi. Enflasyon daha da azdı. Peki, bundan sonra ne olabilir?

Senaryo şu şekilde ilerleyebilir; öncelikle yatırım faaliyetlerinden elde edilen kârlar düşebilir. Eğer dolar yükselmeye devam ederse, enflasyonu dizginlemek için daha da sıkılaşmaya gidilebilir. Faiz oranlarını yükseltmesinden dolayı, borçlanma maliyetleri de yükselir. Yatırım harcamalarını finanse edecek tasarrufların azlığı, düşen kârlar ve hem mal hem de borçlanma maliyetlerinin yükselmesi, devam etmekte olan yatırımların atıl hale gelmesine sebep olabilir. Haliyle, bankaların verdiği borçların geri tahsil edilememe ihtimali oluşur. Yani, genişleyen para arzı politikası ile canlanan konjonktür, bir anda tersine döner. Oluşan panik havası nasıl bir sonuç yaratır… Bilemeyiz!!

* Burada yazanlar yatırım tavsiyesi değildir.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com