Bu semineri izleyince aklıma TPAO hakkında bir okuyucumuzun paylaştıkları geldi. Sayın Pamir’in konuşmasından izin alarak alıntıladığım kısmı aktarmadan önce okuyucumuzun değindiği işkolunu kısaca izah edeyim ki, sonunda konuyu esas meseleye bağlamaya çalışacağım. Projelendirme hizmetleriyle, kaldırma ve taşıma hizmetlerinin planlamasından son teknoloji makine parkıyla Türkiye’nin önde gelen limanlarında dökme yük, genel kargo elleçlemesine, tersanelerimizdeki vinçlere, köprü, yol projelerinden açık deniz yapı projelerine kadar çok kapsamlı olarak yapısal çeliğin üretilmesinden yurtiçi ve yurtdışı işlerde projelendirilmesine kadar yüzlerce mühendis istihdam eden vinç üreticilerimizi ilgilendiren bir konu. Denizcilikten uzak gibi görünse de dinamik gücümüzü teşkil ediyorlar. Açıkçası ve maalesef bu alanda tanıdığım kimse yok. Ama “yurdunu ve milletini özünden çok seven, ülküsü yükselmek ve ileri gitmek” olan biri olarak bu konuya onlar için değinmek istedim.
Eminim denizcilik sektöründeki konuyla yakından ilgili ve ülke menfaatini önceleyen denizci dostlarımız, okuyucularımız “Yeşim önce TPAO’nun gemi işletmelerinde yerli personel yerine yabancı personel çalıştırmasına, tüm gemilerin işletmesini, Türk şirketleri ve Türk mühendislerinin kabiliyeti varken yabancı şirketlere verilmesine değinseydin daha iyi olmaz mıydı!” diye iç geçirecekler.
İnanın onca yerli vinç üreticilerimiz varken basit bir iş için “niye yabancı bir şirket?” diye merak ettim.
Önce Sayın Necdet Pamir’in sunumunda yaptığı konuşmadan bir bölümü okuyalım.
“Bu ne yerli ne de milli bir politikadır”
“…Biz Doğu Akdeniz ve Kıbrıs odaklı çalışmalar yapıyoruz ama burası sadece yapılmış keşifler veya olası yeni keşifler ışığında değerlendirilirse eksik olacak. İspatlanmış rezervlerin çok büyük bir bölümü, petrolün yüzde 48’i ve doğalgazın yüzde 38’i Orta Doğu kaynaklı. Çıkarılan enerji kaynağının önemli bir miktarı Asya’ya gitse de çok önemli miktarlarda petrol ve LNG Bab’ül Mendep Boğazı, Kızıldeniz, Süveyş Kanalı ve Sumed Boru Hattı üzerinden Akdeniz’e geliyor. Aynı şekilde Rusya gazı ve Türkiye’den tüketim fazlası benzin ve ABD kaynaklarından üretilen gaz dahi bu sefer Kızıldeniz üzerinden Asya istikametine doğru geçiyor. Büyük resme baktığımız zaman burada sadece bölge ülkelerinin değil, Asya’daki Çin’in de Japonya’nın da Orta Doğu’daki devletlerin de çıkarları olduğunu, bu nedenle de bu coğrafyanın giderek önem kazandığını görebiliriz. Aslında çok kapsamlı emperyal politikaların odağında olduğunu görürsek o zaman stratejilerimizi de buna göre belirleriz.
Dünyada tüketilen enerjinin en çoğu yüzde 33,1 ile en yüksek orana sahip olan petrolden karşılanıyor. Doğalgaz yüzde 24, kömür ise yüzde 27 oranında kullanılıyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından her sene yayımlanan World Energy Outlook Raporu’nun verilerine göre, 3 fosil yakıt arasında merkez senaryoda önümüzdeki yıllarda payını artırması beklenen kaynağın doğalgaz olduğu görülüyor. Daha az kirlilik oluşturan ve daha verimli bir kaynak olmasının yanı sıra Doğu Akdeniz’deki keşifler de bunda etkili. Dünyadaki ispatlanmış petrol rezervlerine baktığımız zaman ise kaynakların yüzde 48,1’i, ispatlanmış doğalgaz rezervlerinin de yüzde 38’i Orta Doğu’dan sağlanırken dünyada tüketilen enerji ve petrolün tek başına yüzde 20’sini kullanan ABD’nin yüzde 4 civarında bir rezervi olduğunu söyleyebiliriz. AB’de ise yüzde 0,3’lük ispatlanmış bir rezerv bulunuyor. Dolayısıyla bütün bu aktörlerin, Orta Doğu’ya yönelik olarak, bu kaynakların taşındığı ve geçtiği Doğu Akdeniz’e kayıtsız kalması mümkün değil. Bunun altını kalınca çizmekte yarar var.
Türkiye, AB ve ABD’nin baskısından çekinen Batılı şirketlerin geri durması sebebiyle sismik araştırma gemisi ve derin su sondaj gemisi kiralama yoluna gidemeyeceği için Polarcus Samur sismik araştırma gemisi alındı ve adı Barbaros Hayrettin Paşa oldu, diğer sismik araştırma gemimiz Oruç Reis ise Türk tersanelerinde (dizayn ve inşası Türk mühendisleri tarafından) üretildi.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) 3 adet derin su sondaj gemisi aldı. Bunlar olması gereken alımlardı. TPAO’nun en büyük hatası, bünyesindeki yüzlerce deneyimli ve birikimli yer bilimcisini, jeoloğunu, jeofizikçisini, petrol mühendisini ve diğer önemli unsurları zorunlu emekliliğe itmesi. Bunların yerine dışarıdan hizmete yöneldi. Dışarıdan hizmet alınır ama Karadeniz’i bilen, Doğu Akdeniz’i bilen bu insanları yüzde yüz tasfiye edip, daha sonra bu hizmetleri dışarıdan alıyorsanız, yerli ve milli bir politika diye bunu satamazsınız. TPAO’yu da Varlık Fonu’na aldınız, özelleştirmeye çalışıyorsunuz. “Türkiye Petrolleri özelleştirilecek” diyoruz, TPAO tarafından “böyle bir şeyin söz konusu olmadığı” açıklanıyor, aynı gün Bakan çıkıyor “özelleştireceklerini” söylüyor. Dolayısıyla bizim bu gemilerimiz gelin kızın çeyizi mi olacak? Karadeniz’deki ve Doğu Akdeniz’deki ruhsatlar, KKTC’nin verdikleri de dâhil kimin olacak? Bu ne yerli ne de milli bir politikadır.”
Gelelim Türkiye’de yerleşik üretim yapan ve Türk sahipli vinç üreticilerimize ve bu alanda istihdam edilen uzman mühendislerimize.
TPAO bu yılın başında yerli ve milli destek hedefiyle Crown Plaza – Asia’da herkesin katılımına açık bir toplantı çağrısı yaptı. Sektörden yoğun katılım gerçekleşti ve çeşitli sunumlar gerçekleştirildi. Amma velakin özellikle vinç sektörünü ilgilendiren konularda hizmet alımı gerçekleştirilmedi. Bunun yerine Mammooth gibi tamamen yabancı sermayeli bir firmaya Fatih gemisinin kulesinin sökülüp takılması işi verildi ve aylar öncesinden belli olmasına rağmen sektörün ileri gelen firmalarından Hareket, Aydın Vinç, Sarılar Vinç ile yüzde 51’i Türk sermayeli olan Çaba ve Misnak teklif dahi veremediler. Hâlbuki müsaade edilseydi zaman kısa olsa dahi bu vinçler satın alınıp sermaye Türkiye’de kalabilir ve sektör geliştirilebilirdi.
Bunun yanı sıra; o zamanki ismi Sertao şimdi ismi Yavuz olan petrol arama gemimizin pervanelerinin sökülüp bakıma verilmesi işi yine Mamooth firmasına verildi. Eminim bu işi de Türk mühendisleri yapabilirdi.
Neden, Türk vinç üreticileri; Fatih ve Kanuni gemilerimizin kulelerini sökemez? Neden, bir Hırvat firma bu gemilerimizle ilgili her türlü kararı verebilir? Neden, yerli üreticilerin toplantı talepleri geri çevrilir ve toplantı yapabilmeyi başarabilenlere tabiri caizse “hır çıkartılır”?
Avrupa Komisyonu tarafından oluşturulan bilgi sistemi sitesi equasis.org’da yer alan verilere göre Fatih sondaj gemisinin teknik işletmesini 12 Ekim 2019‘dan bu yana Ankara merkezli gözüken GOE Petrol şirketi üstleniyor ancak firma detaylarına bakıldığında site tarafından geminin ticari işletmesini 14 Nisan 2019’dan bu yana yürütmekte olan Hırvat Global Offshore Engineering şirketine yönlendiriyor. Geminin sahibi ise 12 Aralık 2017’den beri Türkiye Petrolleri A.Ş.
Kanuni sondaj gemisi hakkında bilgilere bakıldığı zaman ise teknik işletmesinde “bilinmeyen (unknown)” bilgisine rastlanıyor. Geminin ticari işletmesini ise satın alındığı Şubat 2020’den beri aynı zamanda sahibi olan Türkiye Petrolleri A.Ş. üstleniyor.
Yavuz da ise teknik işletmeci olarak 9 Ocak 2020’den itibaren Ankara merkezli Aroona Drilling şirketi, ticari işletmesini ise satın alındığı Kasım 2018’den itibaren Türkiye Petrolleri A.Ş. üstleniyor.
Ne diyelim, bütüncül denizcilik gücümüzü geliştirme yönünde politikalar tam da Milli Ruhun pekiştirilmesine samimi yaklaşım ve icraat ile olmalı.
Sayın Cumhurbaşkanı, “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız,” diyor. O vakit Türk milletinin dişiyle tırnağıyla varettiği gözbebeği olan bu şirketlerimizde üretim, istihdam ve bilgilerin güvenliği için yöneticiler niye yerliliği öncelemiyor? Sizce bu tutumda bir tutarsızlık yok mu?
Devrim Arabaları’nı, yerli uçağı, MİLGEM (milli savaş gemisi) ve onca ticari gemiyi, köprüleri inşa eden yurtiçinde ve dışında projelendiren, üretiminde bulunan mühendislerimiz bir kuleyi mi sökemeyecek?
BOTAŞ mesela… Yıllardır yabancı şirketlerden niye “anahtar teslim” enerji türevleri ithal ediyor? Bu işi yabancı şirketlere veren, yani patron kim? BOTAŞ. Sözleşmesinde A, B, C diye Türk üreticilerini belirtse, yabancı şirkete “Bu bu işleri Türk mal ve hizmet üreticileri olan bu bu şirketlerden temin edeceksiniz” dese…
MİLGEM tam da bu milli ruha özünden sahip olan, özünden çok ülkesini ve milletini önceleyen, sorgulama yapıp eksikleri oldurmayı başaran kahramanlarımız sayesinde yani benim tek Kahramanım, tüm dünyaya meydan okuyan büyük liderimiz Mustafa Kemal Atatürk gibi “konuşmayıp, yapan” liderlerle başarıldı.
Bu konuda denizciler kapınızı çalarsa ardına kadar açınız, hatta bir zahmet sizler önceden planlamayla tek tek araştırma yapınız, bizim bu alanlarda tecrübeli ve köklü yerli gemi acente işlerini yapan şirketimiz, gemi işletmesini yapacak yerli firmamız var mı, gemi sarf malzemelerini veya kumanyasını kimler yapabilir, kısacası yerli hangi şirketlerimiz hangi işleri yapabilir? İnanın bunların hepsini yapacak yarım asırı aşan yüz yıla dayanan şirketlerimiz ve uzman kadroları var. Niyet ile bakmak ve görmek arasındaki fark. Denizciler hem bakar hem de görür. “Oruç Reis daha 3 yaşında. Bacasından niye siyah duman çıkıyor?”
diye sordum. Cevabı, seçtiğiniz yöneticilere lütfen sorunuz.
Doğu Akdeniz’de aylardır bizleri onurlandıran, gururlandıran Donanmamızın kahraman neferlerini saygıyla yürekten selamlıyorum. İyi ki varsınız!
Ve yaşasın Cumhuriyet… Kutlu olsun Bayramımız.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.