İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında başlatılan iki soruşturma kapsamında Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde verdiği ifadenin ardından adliye binası önünde toplanan binlerce yurttaşa seslendi.
İmamoğlu, sürecin yalnızca kendisiyle ilgili olmadığını belirterek, “Bugünkü mesele adalet meselesidir, bugünkü mesele hak arama meselesidir, bugünkü mesele geleceğimizdir” ifadelerini kullandı.
Adliye önünde farklı siyasi partilerin temsilcilerinin de bulunmasına dikkat çeken İmamoğlu, “Burada olmayan siyasi parti yok. Çünkü burada adalet için bir araya geldik. Bütün siyasi partiler, iktidar partisi hariç, bu ülkede adaletin tesis edilmesi için bize destek olmaya geldiler” dedi.
‘Yargı eliyle süreci dizayn etme çabası devam ediyor’
Konuşmasında Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözaltına alınmasını ve Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasını hatırlatan İmamoğlu, bu süreci yargının siyasete müdahalesi olarak yorumladı.
“Bu yargı eliyle süreci dizayn etme çabasıdır. 31 Mart’tan sonra Türkiye’nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne, başta Sayın Özgür Özel olmak üzere, en çok da belediye başkanlarına nasıl kötü muamele edildiğini hep beraber yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, bazı belediye başkanlarının adliyeye gelemediğini, çünkü İstanbul’da yurttaşların bir araya gelmesine bile izin verilmediğini belirterek, “Bu ülkede korkunun neden kaynaklandığını biliyoruz. Polisle halkı karşı karşıya getiren aklı da kınıyorum. O kadar kolay halledilebilecek bir ortam vardı ki, buraya gelmesine bile gerek kalmazdı. Ama bazı başkanlarımız buraya gelemiyor” diyerek yaşananlara tepki gösterdi.
İzmir, Muğla ve Tekirdağ belediye başkanlarının desteğini vurgulayan İmamoğlu, özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın varlığının önemine değindi ve “Mansur Başkanım, belediye başkanlarımız adına söyleyecekleri vardır. Onunla kol kola, omuz omuzayım” dedi.
Mansur Yavaş: Türkiye’yi açık hava cezaevine çevirmek istiyorlar
İmamoğlu’nun ardından konuşan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Türkiye’de hukukun işleyişine yönelik sert eleştirilerde bulunarak, “Türkiye’yi adeta açık hava cezaevine çevirmek istiyorlar. Hukukta en son başvurulması gereken tedbirler uygulanıyor. Demokrasi ve hukuk adına utanç verici bir süreçten geçiyoruz. Bir an evvel gerçek demokrasiye kavuşmak için hep birlikte çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Hukukun bağımsız olması gerektiğine vurgu yapan Yavaş, “Bundan sonra kim olursa olsun hiçbir şekilde hukuksuzlukla karşılaşmamalı. Hiçbirimiz yargılanmaktan ve soru sormaktan korkmuyoruz” dedi.
Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan isimlere dikkat çeken Yavaş, “Silivri’de gereksiz yere tutuklu kalanları ziyaret edeceğiz. İnşallah iktidar olduktan sonra Silivri’yi kapatalım” diyerek süreci sert bir şekilde eleştirdi.
Ekrem İmamoğlu’nun tam ifade metni ise şu şekilde;
“Malum 20/01/2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair Re’sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum. Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim. Şöyle ki; Ben “hak yemem ama hakkımı da yedirmem” diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: “Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın… senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın… söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.” “Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz.”
Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.”. Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi – bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demek olduğunu düşünüyorum. Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar. Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların “hukuka güvene” zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır? Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende “hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek” demek, ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır.? Bence asıl tehdit “Turpun büyüğü heybede” diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. Yine bence “Turpun büyüğü heybede” diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. “Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız” sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir. Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir.
Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve “bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyebileceklerdir. Bence yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır. Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçmesini istiyorum. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür! Şu da unutulmasın hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır.
Bu düzen güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesinin sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir. Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir.
Ve hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir. Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olay olan ve “Bak Başsavcı sana söylüyorum…” şeklinde devam eden konuşma içeriğinde kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim. Ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.”