Ekonomiler ve piyasalar için iki ay sert geçecek

MDN İstanbul

Gazetemizin bir önceki sayısını sizlere ulaştırdığımız 1 Ekim tarihinde dolar kuru yaklaşık 7,70 TL, euro kuru ise 8, 98 TL seviyelerinde işlem görüyordu. Aradan geçen bir aylık dönemde ise dolar 8, 16 TL, euro 9, 66 TL’ye fırladı. Yani 1 ay gibi bir süreçte dolar yaklaşık yüzde 6 (46 kuruş), euro ise yaklaşık yüzde 7,5 (67 kuruş) yükseldi.

Kısa zaman aralığında, oynaklığın bu kadar yüksek olduğu ve para biriminin bu kadar hızlı değer kaybettiği ekonomilerin işi, uluslararası arenada olduğu kadar kendi iç pazarında da hiç de kolay değil kuşkusuz. Hele ki, üretim modeliniz hatırı sayılır oranda dışa bağımlıysa. Bütün bunlara, alınan para ve maliye politikası kararlarının piyasa beklentileri ve gerçekleriyle çelişmesi de eklenince, kur, faiz, büyüme gibi göstergelerin istenilen seviyelere gelmesi de kelimenin tam anlamıyla mucizelere kalıyor. Üstelik bütün bunlar yaşanırken, dünyada pandeminin tekrar tırmanışa geçtiğini, Avrupa’nın güçlü ülkelerinin tekrardan kapanmalarının gündemde olduğunu ve yurtiçinde de vaka sayılarının yeniden alarm vermeye başladığını unutmamak gerekiyor.

Atılan adımlar yarım kaldı
Hatırlanacağı gibi Türkiye salgın hastalığa karşı mali tedbirler ve kredi tamponu ile tepki verdi. Oldukça güçlü bir destek ile milli gelirimizin yüzde 10’u kadar canlandırma uygulandı. Ekonomi yönetimi bunu yaparken, bütçe açığı, banka kredileri ve Merkez Bankası rezervleri gibi cephanelerden yararlandı. Ancak bütün bunları yaparken, oluşan yan etkilerin yanı sıra artık kronikleşen enflasyon ve girişte de belirttiğimiz gibi TL’deki hızlı değer kaybı, finansal riskleri de beraberinde getirdi. Her ne kadar verginin azaltılması, aktif rasyosunda geri adım atılması, kambiyo alım işlemlerinde verginin önemli oranda düşürülmesi, swap limitlerinin artırılması, enflasyonla mücadele vurgusunun yapılması, faiz artışları gibi bir dizi önlemle Türk Lirası’na olan ilgiliyi artırmak için hamleler yapılsa da sonrasında yükselen enflasyonu ve enflasyon beklentilerini dizginlemek için gereken faiz artışı gelmeyince bu adımlar da yarım kalmış oldu. Türkiye’nin risk primini gösteren CDS’ler tırmanışa geçerken, faizler de tırmanışa geçti, kur yükseldi. Hal böyle olunca da ekonomik büyümede son çeyreğe yönelik görünüm ve beklentiler bulanıklaştı. Ekonomistlere göre, eğer içeriye yüklü bir kaynak girişi, ihracatta hızlı bir artış ya da kuvvetli ve ani portföy akımları beklemiyorsak son dönemde atılan adımlar finansal stresin yüksek seyretmeye devam etmesine neden olacak. Uzmanlara göre, kurun denge bulduğu yeni faiz seviyesinde tüketim, yatırım gibi kalemlerin tekrar hesap edilmesi şart.

ABD seçim sonuçlarının uzama ihtimali
Öte yandan piyasaların bozulmasındaki dış kaynaklı ana neden ise kuşkusuz ABD seçimlerinin fiyatlanmasıydı. ABD seçimlerinin kritikliği küresel piyasalarda bir aşağı bir yukarı oynaklığı artırıyor. Seçim öncesi dönemde her ne kadar Biden anketlerde önde gözükse de seçimin son haftasında Trump’ın yükselişde oluşu belirsizliği artırdı. Bir diğer endişe nedeni de sonuçların birbirine yakın çıkması halinde sandıklara yapılması olası itirazlar ve sonucun kesinleşmesinin uzama ihtimali. Uzmanlara göre, bu ihtimallerde de piyasaları bir süreliğine kaos bekliyor. Özetle, hem içerideki gelişmeler, hem ABD seçimleri, hem de pandemi endişelerinin yeniden artması piyasalar ve ekonomiler açısından kasım ve aralık aylarının çok sert geçeceğine işaret ediyor.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın