Düşük faiz mi, yüksek güven mi?

MDN İstanbul

Türkiye ekonomisi 2018’de yaşadığı ve sonrasında devam eden kur ve faiz şokunu aradan geçen 15 ayın ardından teknik olarak bertaraf ediyor. Aradan geçen sürede kurların belirli bir banda oturması ve faiz oranlarında gelinen seviye de kur ve faiz tarafında yaşanan anomalinin son bulduğunun işaretiDolar kurunun uzun zamandır 5,70-5,80 TL bandından çok da sapmaması, kur cephesinde kısmen de olsa bir stabilizasyon sağlandığının göstergesi. Faiz tarafında ise gelinen seviyeler 3-5 ay öncesinde kimsenin beklemediği seviyeler. Şöyle ki, Merkez Bankası verilerine göre, Eylül 2018’de ortalama yüzde 36,5 seviyesinde olan ticari kredi faizleri, yüzde 12,87’lere kadar inmiş durumda. Bu oran Eylül 2019 itibarıyla yüzde 20 seviyelerindeydi. Konut kredisi tarafında ise faizler yıllık ortalama yüzde 12,97 düzeyine kadar indi. Böylece 6 yıldır ilk kez ticari kredi faizleri konut kredisi faizlerinin altına indi. Eylül 2016’da yüzde 12,27 olan ticari kredi faizleri, yüzde 12,87 ile son 3 yılın en düşük düzeyine gerilemiş oldu. Geçen yıl yüzde 28-30’lara varan, 2019 Haziran’da da yüzde 23,55 seviyelerinde bulunan mevduat faizlerinde gelinen seviye ise yüzde 11,73.
Peki, faizlerde yaşanan bu dramatik sert düşüşler, talebi artırıp, ekonomik aktiviteye gerekli desteği sağladı mı?
Faizlerdeki sert düşüşün nedeni ne?
Uzmanlara göre, bu sorunun yanıtı faizlerdeki hızlı düşüşün nedenleri arasında saklı. Piyasa faizlerindeki hızlı geri çekilmenin baş aktörü kuşkusuz Merkez Bankası’nın temmuz ayından bu yana politika faizlerini 10 puan indirerek yüzde 14’lere çekmesi. Merkez Bankası bu hamle ile dünyanın en büyük faiz indirimine giden Merkez Bankası olurken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da birkaç kez altını çizdiği gibi, bu faiz indirimlerinin arkasında tamamen siyasi irade bulunuyor. Zaten Cumhurbaşkanı da bir önceki Merkez Bankası Başkanı’nın görevine faiz indirmediği için son verdiklerini açıklamıştı. Bu dönemde enflasyonda yaşanan sert gerileme de faiz indirimlerini destekleyici nitelikteydi. Ancak enflasyon düşüşünün nedeni çok yüksek olan baz etkisi ve yurtiçi talepteki aşırı durgunluktu. Öte yandan yılın ikinci yarısında ABD, Avrupa ve Çin de dahil olmak üzere dünyada pek çok merkez bankasının ekonomilerini canlandırmak için faiz indirimlerine gitmesi de TCMB’nin elini rahatlattı.Kredi piyasası neden canlı değil?
Peki, kredi faizlerinde yaşanan bu dramatik düşüş kredi hacmine olumlu yansıdı mı? Bankacılara göre bu sorunun kısa ve net bir yanıtı var: Hayır.
Faizlerde gelinen seviyelere rağmen özellikle ticari kredi tarafında beklenen canlanmanın yaşanmadığını belirten bankacılar, ticari tarafta yatırım vs amaçlı yeni kredi talebinin çok az olduğunu, ağırlıklı olarak yeniden yapılandırma taleplerinin bulunduğunu söylüyor. Ekonomistler ise bu durumu faizlerdeki sert düşüşe rağmen hâlâ piyasalarda güven ortamının oluşmamasına bağlıyor. Genel algının, “faiz ve enflasyondaki düşüşün arkasında siyasi irade olduğuna dair bir eğilimin oluştuğunu” vurgulayan ekonomistler, bu durumun da geleceğe yönelik beklentileri yeterince düzeltmediğini ve kurumların yatırım kararlarını ötelemesinin nedenleri arasında bulunduğunu belirtiyor. Faiz düşüşü nedeniyle kredilerdeki kısmen canlı tarafın ise konut ve bireysel krediler segmenti olduğunu söyleyen uzmanlar, bunun nedeninin de daha önce ev alma kararını öteleyen tüketicilerin uzun zaman sonra faizlerin geldiği bu seviyelerden yararlanmak istemeleri olduğunu ifade ediyor. Uzmanlar, bu durumun da iç talep ve tüketime dayalı büyüme modeli olduğunu belirtiyor. Ekonomide güven ortamının düşük faizden de önemli olduğunun altını çizen ekonomistler, ekonomiden sorumlu yönetimin de artık ekonomide normalleşme sürecinin yaşandığı bilinciyle politika üretmesi gerektiğini vurguluyor.

Bunu Paylaşın