15’inci yüzyılın özellikle son çeyreği küresel ticaretin başlangıcı için temel teşkil eden yeni rotalar, yeni ürünler ve yeni tekniklerin dünya sahnesine çıktığı önemli yıllardır. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi hâlihazırda deniz ticareti merkezi Batı Avrupa’ya doğru kaymaya başlamıştı ve bu batıya yöneliş sürekli şekilde devam edecekti. Coğrafi Keşifler Batının yükselişinin diğer adı oldu. Yeni rotaların ticari yaşamda söz sahibi olmaya başlamasıyla uygarlıklar arası alışveriş artacak, üretim yöntemleri ve dolayısıyla tüketici tercihlerinde değişim olacaktı. Bu süreci de Batı yönetecek, yönlendirecek ve en büyük faydayı elde edecekti.
16’ncı yüzyıl itibarıyla hâkimiyet kurmak isteyen devletler için deniz ve okyanusların önemi daha da arttı. İktisadi gelişimin yanında askerî, teknik, bilimsel ve kültürel gelişimin yayılmasını sağlayan denizler, devletleri birbirinden daha da uzaklaştırarak devletlerarası gücün kategorize edilmesini hızlandırdı. Çünkü dünya ekonomisinde söz sahibi olma ve bölgeler arasında gelişmişlik düzeyini yükseltme, bundan böyle müthiş bir farkla ilerleme gösterdi. Coğrafi Keşifler Çağı, denizlerde ticaretin sıkılaşması veya serbestleşmesi kararlarında büyük denizci devletlere tam anlamıyla güç verdi.
Coğrafi Keşiflerin zeminin hazırlandığı 15’inci yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin bir dizi sıkıntıyla sarsıldığı ve kısa zamanda toparlayarak büyümeye başladığı bir yüzyıldı. Bu sırada da kendi denizciliğini daha önce bahsettiğim belirli kaynaklar üzerinden geliştirmeye devam etti. 1453 yılı sonrasında denizcilikte merkez üs İstanbul oldu. Yine de başta Gelibolu olmak üzere İstanbul dışı tersanecilik faaliyetlerinin gerçekleşmesini sağlayacak tersaneler hem varlığını korumaya hem de sayıca artırılmaya devam etti. Fatih Devrinde Otranto’ya kadar uzanabilen Osmanlı deniz gücü, II. Bayezıd zamanında da gelişti. 16’ncı yüzyılda Osmanlı toprakları genişlerken, deniz kıyıları da arttı ve bu durum askerî deniz gücü yatırımlarını yükseltmesi gereğini ortaya çıkardı. Ticari denizcilikte ise yabancı gemilerin hükmü devam ediyordu. Osmanlı’nın güçlü 16’ncı yüzyılında dahi kapitülasyonlar verilmeye ve deniz ticareti temelde yabancı gemiler tarafından sürdürülmeye devam etti. Fakat yüzyılın sonuna doğru Osmanlı’da bir prestij kaybı başgöstermişti. Bu durum deniz gücünü inanılmaz bir şekilde olumsuz etkileyecekti.
Batı’nın Coğrafi Keşifleri, İspanya ve Portekiz’in öncü seyirleri ile başladı. 15’inci yüzyılda Atlantik suyuna aşina olan Portekizliler Afrika’yı dolaşmak suretiyle Asya’ya doğru yol alırken, İspanyollar Asya’yı bulmak amacıyla batıya doğru yol alarak yeni bir kıtayı keşfetmiş oldu. Aşağıdaki haritada da görüldüğü üzere bu yeni güzergâhlar yeni ticaret yollarını ortaya çıkararak global deniz ticaretinin temellerini atmış oldu.
Cenovalı kaptan Christopher Colombus, Portekizli denizciler Bartolomeu Dias ve Vasco da Gama hepimizin isimlerini hatırladığımız büyük kâşiflerden üçü. Her birinin denizci olması keşif motivasyonu için yeterli gibi görünse de keşiflerin getireceği maddi kazanç ile dini yaymak, şan ve şöhret gibi manevi kazançlar sağlamak diğer motivasyon kaynaklarıydı. Özellikle Papa’nın İspanya ve Portekiz üzerindeki desteği ve İspanya kral ve kraliçesinin Colombus üzerindeki desteği tartışmasız bir şekilde Coğrafi Keşifler’e yön verdi. Aynı zamanda denizcilerin ihtiyaç duyduğu maddi destekler için keşiflere aktarılan sermayenin sahipleri sermayedarlar, daha fazla kazanç motivasyonu ile hareket etti.

Keşiflerin ana karakterlerinden olan tam armalı, üç direkli ve büyük ambarlı ticaret gemileri inşa edilip belirli sayıda denizci ile mürettebatlandırılıp denize açıldığında dünyanın çok ama çok kısa bir sürede bu kadar değişeceğini, özellikle o dönemde sorunlu Avrupa devletleri tarafından değiştirileceğini kimse tahmin etmemiş olabilir. Zira neredeyse gemiler 19’uncu yüzyıla kadar teknik olarak benzer ve genelde bin tonun altında kalsa da ticaretin geleceği için gerekli adımlar bu devletler tarafından atılacaktı.
16’ncı, 17’nci ve 18’inci yüzyıllar, deniz teknolojisinde seyir aletleri ve yelkenlerin gelişimine, gemilerin genelde bin groston altında kalsa da değişen boyutlarına fakat her halükârda doğaya bağımlı kalan hareket mekanizmalarına şahit oldu. Akdeniz’de seyreden gemiler düşük tonajlıyken, Asya’ya giden ticari gemiler her dönemin en büyük gemileri oldu. Deniz ticareti ile gelişme göstereren ülkeler, yeni rotalardaki deniz yolu taşımacılığında üstün olma yarışı içerisinde savaşmaktan, deniz politikalarını belirlemekten ve teknik ilerleme çabalarından da geri durmadı.
Amerika kıtasının ve Ümit Burnu’nun keşfi ile bulunan yeni rotaların ilk ticari kazanımları, İspanya ve Portekiz’in oldu. Yüz yıl gibi bir süre sonunda ana aktörler Hollanda ve İngiltere olacak, hammadde temin edilen yeni topraklar ile yeni pazarları ele geçiren yeni güçler 1700’lü yılların ilk çeyreğine kadar güçlü kalacaklardı. Küresel deniz gücünün bu el değişiminde, Akdeniz ticaretindeki aktörler de değişim gösteriyordu. 16’ncı yüzyılda Akdeniz’deki ticari seyirlerde İngilizler daha ucuz fiyatlarla ve daha düzenli seferlerle yol almaya başladı.1 Aynı yıllarda Hollanda ise gemi inşa piyasasında güçlü ve denizci gemileriyle söz sahibi oluyordu. Hollandalılar gemileri daha ekonomik koşullarda inşa etmeye ve operasyon süreçlerinde daha az insan gücü ile yol almaya uygun gemileri teknik olarak yarattılar. Böylece, gemilerde ikinci el pazarının da teknik olarak işlemesini sağlayacak yeni sistemler kurdular.2
Diğer taraftan okyanuslar üzerinde ortaya çıkan yeni rotalar bu dayanıklı gemilerle daha çok kullanılmaya başlarken ticari seferler Asya ve Amerika bölgelerinde yoğunlaştı. Akdeniz çok kısa bir süre gözden düşse de, özellikle 1869 yılında Süveyş Kanalı açıldığında okyanusları birbirine bağlayan önemli bir rota şeklini aldı. Coğrafi Keşifler çağında Akdeniz, yine ticaret ve denizcilik politikaları kurgusunda burada bulunan devletler için önemini korumaya devam etti. 16. yüzyılda güçlü korsanlar ve bu korsan grupları bir devlet teşkilatı olarak varlık gösterdi.
Özellikle Coğrafi Keşifler sonrasında gelişen ve kapitalizmin öncüsü merkantilist anlayış eşliğinde ve ardından daha da önem kazanacak sömürgecilik bağlamında güçlü devlet olmak için atılması gereken adımların başında denizcilik gücüne sahip olma ihtiyacı daha görünür olmuştu.
Bahsettiğim üzere Portekiz ve İspanya ile başlayıp Hollanda ve İngiltere ile devam eden deniz gücü liderliği, küresel ticaretin her alanında gelişim yaşanması sonucunu yarattı. 17’nci yüzyılda Hollanda, rekabetçi gemi inşa sanayisi sayesinde Avrupa ticaretinin yarısını gerçekleştirmeye ve ticareti gerçekleştiren gemilerin çoğunu inşa etmeye başladı. Yüzyılın sonunda Amsterdam Limanı’nda binlerce ticaret gemisi demirliydi. Hollanda’nın devlet bütçeli Doğu Hindistan Şirketi, Pasifik Okyanusu’na kadar ticari anlaşmalar yaparak bu rotada özellikle Malezya, Japonya ve Çin’de tekel kazandı.3 18’inci yüzyılın henüz ilk çeyreğinde başlayan ve yüzyılın ortasında ilerleyerek son çeyreğine damga vuracak sanayi atılımı yapan Birleşik Krallık, sahip olduğu İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ile Hollanda’yı da geride bırakarak tek başına lider konumuna yükseldi. Birleşik Krallık’ın bu üstünlüğü, 18’inci yüzyıl itibarıyla denizcilik alanında kabul görecek bir dizi teknik ve hukuki gelişmelerin doğmasına neden oldu. Diğer bir deyişle, Birleşik Krallık denizcilikte standart oluşturma yolundaydı. Denizciliğin ne kadar uluslararası bir iş kolu olduğu hatırlanırsa, uluslararası kurallara ihtiyacın da o kadar elzem olduğu görülür. Bu nedenle Birleşik Krallık aynı zamanda takip eden yüzyılda belirli bir çerçeveye alınabilen küresel standardın oluşumunda pay sahibi olacaktı. Bundan sonraki yazımda bu konuyla birlikte 19’uncu yüzyıla gelen süreci ve 19’uncu yüzyıl denizciliğini yazacağım.
1 Fernand Braudel vd. Fernand Braudel yönetiminde Akdeniz- mekân, tarih, insanlar ve miras, Çev. N. Erkurt, A. Derman, Metis Yayıncılık, 2015.
2 Martin Stopford. Denizcilik ekonomisi, Çev. O. Duru, Nobel Akademi, 2016.
3 Martin Stopford. Denizcilik ekonomisi, Çev. O. Duru, Nobel Akademi, 2016.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.