Ticaret sayesinde artan kapital, zenginliği, şehirleşmeyi ve şehirlerin nüfusunu, göreceli de olsa refahı; iş alanları, toplumsal sınıfları, insanların politik ve ekonomik fikirlerini, yeni ve gelişmiş finansal sistemleri; yeni düzen ise kurallar olarak standartları, denizcilik kuruluşlarıyla bu alanda hizmet veren diğer ilgili kuruluşları derinden etkiledi. Bu etkileşimde olumlu sonuçlar yaşayan devletler kurumsal değişim yaşarken ekonomik başarılarını perçinledi. Bu alanda ortaya çıkan her ilerleme, dönüşüm gerçekleştiren devlete siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda yenilikler taşımaya onlarca yıl devam etti.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, Birleşik Krallık denizcilik alanında neredeyse tekil bir gücü eline alana kadar geçen zaman diliminde küresel denizcilik alanında güçlü olan Avrupa devletleri ile savaşmak zorunda kalmıştı. Bu savaşlardaki başarısı neticesinde liderliği eline alırken aynı zamanda Sanayi Devrimi sayesinde bir sanayi toplumu hâline gelmek üzereydi. Birleşik Krallık otomasyonlaşan üretim tekniklerinde devrim yaratan ilk çalışmaların yapıldığı bir kara parçası olurken limanları sayesinde de dünya ticaret merkezi hâline geldi. Geniş kara parçalarında kurduğu sistemsel deniz ticareti ağı ve teknik olarak önce tekstil ve maden sektörü ardından diğer alanlardaki başarısı neticesinde üretim ve dağıtım merkezi konumunu uzun süre elinde tuttu. Bu sırada sömürge imparatorluklarını genişletti ve sektörel rakiplerini sistem dışına itti.
İplik eğirme makinaları ve dokuma tezgâhları üzerinden doğan Sanayi Devrimi, Birleşik Krallık’ı rakipsiz olarak merkeze taşıdı. Artık Amsterdam başta olmak üzere farklı şehirlerde kurulu denizcilik merkezleri tamamen buraya yönelmişti. Dolayısıyla, tüketim ürünleri ile hammaddeler kadar denizcilik kuruluşları ve hizmetleri de buraya taşındı. Finans, sigortacılık, brokerlik, armatörlük gibi prestijli iş kollarının yeni merkezi Londra idi.
18’inci yüzyılda yoğunlukla taşınan mallar arasında süreklilik arz eden tütün, pirinç, pamuk, mısır, şeker, rom, şeker pekmezi, kahve, kakao, pamuk, boya maddeleri, kereste gibi gıda malzemeleri ve hammadde yanında tekstil malzemeleri ve kömür yakın dönemin en önemli ticaret ürünlerinden olacaktı. Hattâ tekstil Birleşik Krallık dış ticaret hacminin neredeyse yarısına eşit bir orana ulaşacaktı. Hindistan ile rekabet hâlinde olduğu bu alanda tek söz sahibi olmak üzereydi. Güçlü bir donanma ile elde ettiği kapital ve politik güç, neredeyse sınırsız kaynak ve pazar potansiyeli, burjuva sınıfının ekonomik başarısı, özel mülkiyete inancın varlığı, dini gerilimlerin minimumda olması gibi unsurlar Birleşik Krallık’a bu benzersiz zemini hazırlayan önemli etkilerdendi. Tüm bunların yanında teknolojik devrim ve ana tüketim malzemesi kömüre ilişkin sahip olduğu doğal kaynaklar, ülkeyi oldukça yüksek mertebeye çıkartmış ve orada kalmasına destek olmuştu.

Buharlı makinaların kas gücünün yerini alması belki tekstil sektörü ile başlamıştı ama kısa zamanda çeşitli imalat alanlarına ve ulaşım sahasına sıçradı. Ticari gemilerin buharlı makinalarla donatılmasına ilişkin çalışmalar 18’inci yüzyılın son çeyreğinde başlasa da 19’uncu yüzyılın ilk yıllarında başarıya ulaştı. Bu teknik atılım, gemi inşa teknolojisinde yenilikleri de beraberinde getirdi. Daha önce söz konusu olmayan ve buhar makinalarıyla sağlanan hız unsuru bir tarafta diğer tarafta ise şimdiye dek görülmemiş gemi inşa teknikleri ile gemi inşa malzemesi, gemi kapasite ve dökme yük gemisi, düzenli hat yük gemisi, soğuk hava depolu gemiler, tankerler gibi yeni gemi tipleri geliştirildi.
1807 yılında Hudson Nehri’nde yüzdürülen ilk buharlı gemi kısa zamanda askerî alana da entegre edildi ve gemiler deniz seyirlerine uygun hâle getirildi. Bu süreçte çarklı sistemler önce pervaneye sonra da daha ileri bir teknolojiyle çoklu pervane teknolojisine evrildi. Bu beceri gövde tiplerini de etkileyecek ve bu yüzyıla kadar görülmemiş büyüklükte gemilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan unsurlardan biri hâline gelecekti.
Bu yeni teknolojiden bir süre önce denizciliğin standartları ve hukuksal rotası zaten oluşturulmaya başlamıştı. Fakat bu son çalışmalar standart belirleme işini hızlandırıyordu. Örneğin 18’inci yüzyılda görülmeye başlanan klas kuruluşları 19. yüzyılda arttı ve kendi standartlarını yeniden güncelledi. Yeni kurallar ve hukuki yapılar yürürlüğe giriyordu. Gemi sicilleri ve klas kuruluşları ile sigortacılar, teknolojiye uyum sağlayan denetim ve kontrol süreçlerini belirlediler. Her bir gelişim, bu gelişimin yaratıldığı devleti pozitif yönden derinden etkilese de özünde küresel deniz ticareti teknik ve sistemleri gelişmekteydi.
Uluslararası deniz hukuku, gemi sicili, deniz sigortacılığı, gemi klası gibi unsurlar deniz ticaretinin en önemli öznelerinden olan gemilerin denize elverişliliğini merkeze aldı. Böylece gemilerin sektörde varlık gösterip göstermemesi sektörün kendi eliyle regüle edilmeye başlandı. Bu tarz gelişmeler içinde 19’uncu yüzyıl boyunca küresel deniz ticareti filosu 1869’lu yıllarda 9 milyon grostondan 20’nci yüzyılın başında 32 milyon grostona ulaştı ve gemilerin ortalama büyüklüğü 5 bin grostonu buldu.1 Büyüyen bu gemiler şu ân bizler için hâlâ küçük ama o zamana dek görülmemiş büyüklükte gemiler anlamına geldiğinin altını çizmeliyim.
Buharlı makinaların itici güç olduğu 19’uncu yüzyılda yelkenli gemiler hemen ortadan yok olmamıştı. Buharlı kazanları olup da yelken direklerinin garanti olarak tutulduğu pek çok gemi 19’uncu yüzyılda dünya denizlerindeydi. 19’uncu yüzyılın yoğun teknolojik gelişmeleri sayesinde buharlı gemilere olan güven bu yüzyılın son çeyreğinde zirveye taşındı. Yoğun kömürün kullanıldığı yandan çarklı ve sonraları tek pervaneli gemilerden daha az kömür tüketerek yüksek güç üreten makinalara doğru yükselişin önü açıktı. Çünkü yeni itme sistemine sahip buharlı gemiler taşıma kapasitesinin neredeyse yarısında yakacağı bu kömürü taşımak zorunda kalıyordu. Bu durumun ticari getiri artışı açısından değiştirilmesi ise elzemdi. Tüm teknolojik yeniliklere rağmen, bu yüzyılda yelkenli gemilerin özellikle uzun mesafe deniz taşımacılığında buharlı gemilerin önünde olduğununun belirtilmesi gerekmektedir.
Aşağıdaki tablo 1830-1914 yılları arasındaki düzenli hat gemilerinin gelişimi hakkında şimdiye kadar altını çizdiğim özelliklere ilişkin özet bilgi sunmaktadır.
Pervane sistemlerinin yanında yakıt sistemleri de geliştiriliyor ve kömüre rakip yakıtlar düşünülüyordu. Gemilerin teknik donanımı gelişirken boyutları da büyüyebildi. Gemi inşada artık ahşabın dışında daha büyük gemilerin inşasını destekleyen demir ve çelik ana malzeme olarak ön plandaydı.
19’uncu yüzyılda buharlı makina, pervane kullanımı ve demirin gemi gövdelerine entegrasyonu ne kadar önemliyse, başarılı şekilde döşenen deniz aşırı kablolar da o derece önemlidir. Kurulan iletişim sayesinde küresel deniz ticareti daha da planlanabilir bir hâl aldı. Tarih, saat ve yer unsurlarının belirlendiği planlı seferler, taşımacılığın düzenlenmesini olumlu yönde destekledi. 1840 yılında 20 milyon ton olan küresel deniz ticareti yüzyılın sonunda 150 milyon tona yaklaşırken 1950’de yarım milyar tonu geçecekti.
Görüldüğü üzere deniz ticaretinde değişim, teknoloji önderleri mühendisler ile denizcilik kuruluşlarının çalışmaları sayesinde yakalandı. Dolayısıyla 19’uncu yüzyılda yaşayan denizciler, bu alanlarda süreklilik arz eden gelişmelere tanık oldu. Bugün de aynı alanlarda yaşanan atılımlar sektörel dönüşüm getirmeye devam etmektedir.
19’uncu yüzyılın teknolojik dönüşümü, limanlar dâhil denizcilik standartlarını belirlerken otomasyonun gücünü yükseltiyordu. Bu durum sektörde faaliyet gösteren firmaları da etkileyecekti. Takip eden yüzyılda bir ya da iki gemiye sahip şirketler yerlerini çok sayıda gemiye sahip büyük firmalara bırakmak zorunda kalacaktı. Ortaya çıkan yeni gemi tipleri ile sektörel alanlarda ihtisaslaşma ve iş ayrımlarının net bir şekle geleceği düşünülebilir. Örneğin yük gemileri ile yolcu gemileri tamamen birbirinden ayrıldı; tarifeli ve tarifesiz gemiler de görünüş itibarıyla ayrışmaya başladı. Kıtalararası göç, yolcu sayısını yükseltti ve bu durum yolcu gemilerinin yoğun bir işleyişine neden oldu.
19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda yaşanan ekonomik krizler ve dünya savaşları 20’nci yüzyılın ortasına kadar denizcilik sektörünün benzer şekilde organize olmasına neden oldu. Fakat 20’nci yüzyılın ikinci yarısı bugünün sektörel doğasına doğru uzanan bir gelişim çizgisini yarattı. Önümüzdeki ay, 20’nci yüzyılda denizciliğin gelişimini tartışacağız.
1 Martin Stopford. Denizcilik ekonomisi, Çev. O. Duru, Nobel Akademi, 2016.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.