Dünya raporu

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com

Dünyayı izlemenin birçok yolu var kuşkusuz. Gazeteler, televizyon kanalları, internetin olanakları, vs… Ancak hangi araç kullanılırsa kullanılsın, ana akım medyanın bize gösterdiklerinden uzaklaşıp kendi yargılarımızı görece daha bağımsız biçimde verebileceğimiz kanallara ulaşmak, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük önem taşıyor.
Geçen ay ana akım medyanın görmezden geldiği ya da yasak savmak adına küçük bir yer verdiği haberler arasında dolaşırken, özellikle ulusal ve uluslararası kurumların yayımladığı raporların ne denli önemli olduğunu bir kez daha anladık. İşte o raporların üzerinden bakıldığında görünen dünyamızdan manzaralar!

Somalili çocuk askerler
Uluslararası Af Örgütü Amnesty International, Somali’de çocukların silahlı gruplara üye yapılmasının yaygın bir uygulama olduğunu ortaya çıkardı. Örgütün geçen ay içinde yayımladığı raporda, çocuk askerlerin çoğunun el-Şabab adlı İslamcı gruba dahil edildiği belirtildi. Ancak uygulama bununla sınırlı değil. Raporda söz edildiği gibi, Somali’nin geçiş dönemi hükümetinin saflarında da çocuk askerler yer alıyor. Çocuk kategorisine açıklık getirmek için en küçüklerinin sekiz yaşında olduğunu ve bu örneğin bir kişiden ibaret olmadığını vurgulamalı.
Raporda, el-Şabab’ın çocukları saflarına katmak için kullandığı yöntemlere de yer verilmiş. el-Şabab çocuklara para ve cep telefonu vaat ediyor, bazen de çocukları kaçırıyor. Şu veya bu yöntemle askerlere katılan çocuklar öyle geri saflarda da kalmıyor, bazılarının savaşta yer aldığı raporun dehşete düşüren bilgileri arasında geçiyor.
Birleşmiş Milletler’in kuraklık yüzünden kırılan Somali’ye dair ‘kıtlık’ ilanı, çocukların yüzde 30’unun yetersiz beslenmesinin ve günde her 10 bin çocuktan dördünün hayatını kaybetmesinin itirafı aslında. Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bilgilere göre, el-Şabab kuraklığın hakim olduğu bu ortamda insanların aciz durumda olmasından faydalanıyor; kuraklık çocukları örgüt karşısında daha savunmasız bırakıyor.
Ülkeyi terk etmiş 200’ü aşkın Somalili ile yapılan görüşmeler sonucunda oluşturulan raporda, çocukların başka savaş suçlarına da maruz kaldığı ifade ediliyor.

Ya Türkiye’nin çocukları?..
Çocuklara dair bir başka rapor da gene temmuzda bizim ülkemizde yayımlandı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Diyarbakır Barosu’nun da aralarında bulunduğu 11 sivil toplum örgütünün ‘taş atan çocuklar’la ilgili raporuna göre, çocuklar şiddeti ‘kendini ifade etme aracı’ olarak kullanıyor. Haber ajanslarının diğer haberler arasında hiçbir özel yer ayırmadan yer verdiği, birçok yayın organının görmezden geldiği raporda, şiddet ortamında büyüyen çocuğun sorunlarını çözmek için şiddeti kullandığına dikkat çekiliyor.
Diyarbakır’da, 2006 yılındaki olayların milat olarak gösterildiği raporda, yasa değişikliğinin yapıldığı 25 Temmuz 2010 tarihine kadar, 12-18 yaşları arasındaki dört bin çocuğun gözaltına alındığı ya da iki ay ile dört yıla varan sürelerde cezaevinde tutuklu kaldıkları bildiriliyor.
Zorunlu göçe, eğitim sistemindeki fırsat eşitsizliğine ve çocukların karşılaştığı politik, ekonomik, sosyal pek çok riske vurgu yapılan rapor, sadece istatistiki veriler içermiyor: “Çocukların, sokakta gösterdikleri tavır, politik ve sosyal anlamda sağlıklı bir ortam ve geleceği yaratma çabası olarak okunmalıdır. Çocukların başrolde olduğu sokak eylemleri, bütün politik kimliğin yanı sıra aynı zamanda çocukların, kendi mekânlarını ve kendilerini ifade alanlarını açmak için de bir yol olarak yorumlanmalıdır.” Dileyenler internette küçük bir tarama yaparak raporun ayrıntılarına ulaşabilir.

Suudiler’in baskı yöntemleri
Temmuz ayının gündemi arasında kaynayıp giden önemli bir başka açıklama da yine Uluslararası Af Örgütü’nden gelmişti. Af Örgütü’nün yayımladığı Suudi Arabistan’a dair değerlendirmede, Suudi Arabistan’ın gizlice hazırladığı bir terörle mücadele yasasıyla barışçı gösterileri bastırmayı amaçladığı söyleniyordu. Örgüt, bu gizli ve taslak haldeki belgede yer alan önlemlerin insan haklarını çok ağır şekilde kısıtlayacağını duyurdu.
Sözü edilen önlemler arasında zanlıların yargıç karşısına çıkarılmadan uzun süre gözaltında tutulması, yasal haklarının kısıtlanması ve ölüm cezasının daha fazla durumda uygulanması da bulunuyor. Af Örgütü’nün Ortadoğu Basın Sözcüsü James Lynch konuyla ilgili olarak BBC’ye bir açıklama yaptı ve kendilerine sızan taslağın ”örgütün yıllardır belgelediği baskıcı uygulamaları kökleştirmeyi amaçladığını” söyledi. Açıklamada yasa taslağında, terör suçu kavramının genişletildiği de vurgulandı. Buna göre, “devletin şöhretini zedelemek ve ulusal birliği tehlikeye atmak” da artık terör suçu sayılacak. Ayrıca sinir bozucu yeni bir uygulamadan da söz ediliyor: Zanlılar hiç kimseyle görüştürülmeden 120 gün hücrede tutulabilecek ve mahkeme izin verirse bu süre daha da uzatılabilecek. Af Örgütü’nden yapılan açıklama, taslağın aslında muhalefeti bastırmaya yönelik tedbirlerin bir parçası olduğu yönünde. Taslakta dudak uçuklatan bir madde daha var: Suudi Arabistan liderlerinin ‘dürüstlüğünü’ sorgulamanın cezası en az 10 yıl hapis olacak.

“Uyuşturucuyla savaş kaybedildi”
Muhtemelen çok azımızın bildiği bir kurum var: Uyuşturucu Politikası Küresel Komisyonu. Tanıdık birçok ismi barındırıyor komisyon: Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Eski AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana, Eski ABD Dışişleri Bakanı George Schultz, Latin Amerikalı yazarlar Carlos Fuentes ve Mario Vargas Llosa, vs…
Komisyonun hazırladığı ve tüm çabalara karşı afyon bazlı uyuşturucu kullanımının yüzde 35 arttığının anlatıldığı raporda, uyuşturucuyla savaşın kaybedildiği söyleniyor. Uyuşturucuyla mücadele politikasının organize suçu körüklediği, milyonlarca dolar harcandığı ve binlerce ölüme yol açtığı kaydedilen raporda çeşitli tespitler, öneriler ve tahminler var. Birkaç örnek vermek gerekirse…
Bazı uyuşturucuların yasallaştırılması ve kullanıcıların sabıka kaydı olan suçlular haline getirilmesine son verilmesi çağrısı yapılıyor.
Birleşmiş Milletler’in 1998-2008 yılları arasında afyon bazlı uyuşturucu kullanımında yüzde 25, kokainde yüzde 27, esrarda ise yüzde 8,5’lik bir artış olduğu yönündeki tahminlerine yer veriliyor. Uyuşturucuyla savaşın sonuç verdiğini savunan hükümetler eleştiriliyor ve “uyuşturucuyla savaş kazanılamadı ve kazanılamaz” deniyor. Özellikle ABD eleştiriliyor ve Washington’ın sağlık ve insan hakları temelinde bir uyuşturucu politikası izlemesi isteniyor. “Başka kimseye zararı olmayan” kullanıcıları cezalandırmak yerine, kullanımın suç olmaktan çıkartılması, organize suç örgütlerine darbe vuran yasallaştırma modellerinin denenmesi ve bağımlılara tedavi hizmetleri sunulması tavsiye ediliyor.

Eşcinsellere şiddet endişe yaratıyor
Son olarak bir rapor çağrısından söz edelim. Birleşmiş Milletler, tarihinde ilk defa eşcinseller ve cinsiyet değiştiren kişilerin haklarını tanıyan bir kararı kabul etti ve tüm dünyada eşcinsellere karşı ayrımcılığı ortaya koyan küresel bir rapor hazırlanması çağrısında bulundu. BM İnsan Hakları Konseyi, Güney Afrika’nın sunduğu karar tasarısını 19’a karşı 23 oyla kabul etti. Karar, “dünyanın tüm bölgelerinde insanların cinsel eğilimleri ve cinsiyet tercihleri nedeniyle maruz kaldıkları şiddet eylemleri ve ayrımcılıktan derin endişe duyulduğunu” vurguluyor. Ayrıca eşcinsellere karşı ayrımcılık yapan yasalarla şiddet eylemlerinin de dahil edildiği insan hakları ihlallerini belgelemek için resmi bir BM süreci başlatılacak.
Uluslararası Af Örgütü’ne göre, aynı cinsiyete sahip kişiler arasında karşılıklı rızaya dayalı birliktelik 76 ülkede yasadışı sayılıyor ve pek çok ülkede eşcinseller taciz ve ayrımcılığa uğruyor.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com