DOSYA: Büyüyen Türk filosu P&I kulüplerinin hedefinde

MDN İstanbul

Son yıllarda hızla büyüyerek taşıma kapasitesi 30 milyon dwt’yi aşan Türk sahipli gemi filosu, uluslararası P&I piyasasında ilgi odağı haline geldi. Dünya deniz ticaret filosunun yüzde 95’ine P&I sigortası hizmeti sunan 13 International Group (IG) üyesi P&I kulübü, Türkiye’deki faaliyetlerini ve çalışmalarını artırarak gelişen pazardan pay alma konusunda önemli adımlar atıyorlar

IG üyesi kulüplerin yanında 2014 yılında kurulan yerli sigorta kurumu Turk P&I kulübü de geçen kısa sürede başarılı çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Bu ayki dosya konumuz çerçevesinde Türkiye’deki P&I sektörünün önemli oyuncularının yöneticileriyle röportajlar gerçekleştirdik.
Denizcilik sektörü 2008 yılından bu yana, farklı şiddetlerde devam eden krizle mücadele ediyor. 2008 yılı ve öncesi ile karşılaştırıldığında özellikle kuru yük piyasasında dramatik şekilde düşen navlun fiyatları armatörleri zor durumda bırakırken, sefer yapan bir geminin ana gider kalemleri  olan yakıt fiyatları, personel ve sigorta giderleri de sürekli artıyor. Gemilerin günlük işletme maliyetinin karşılama konusunda sıkıntı yaşayan armatör ve gemi operatörleri P&I sigorta primlerindeki artışların durması konusunda da beklenti içinde. Ancak son yıllarda artan tazminat ve hasar önleme masrafları kulüplerin giderlerini önemli ölçüde artırdı. Bunun yanında; kulüplerin kredibilite reytingi ve likiditesi her zaman belirli bir miktarın üstünde olması zorunluluğu ve bunların uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından sıkı denetimlere maruz kalması P&I kulüplerinin üzerindeki baskıyı artırarak elini kolunu bağlıyor.

“P&I sigorta primlerinde artış durmalı”
P&I sektörünü Türkiye’de en yakından bilen uzman isimlerin başında gelen Aret Taşcıyan, armatörlerin ve gemi operatörlerinin P&I sigorta sektöründen beklentileri ve sektörün yakın geleceği konusunda dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Kuruluşundan bu yana Turk P&I Sigorta’nın Yönetim Kurulu Başkanlığını da yürüten Aret Taşcıyan “Armatörlerin ve kiracıların çok zor koşullarda ayakta kalmaya çalıştığını görüyoruz. 2013 yılının başından bu yana sektörün şartlarını da göz önünde bulundurarak P&I sigorta primlerine zam yapılmaması gerektiğini her platformda dile getiriyorum. Bu yılın ağustos ayı sonuna kadar olan verileri değerlendirdiğimizde birkaç olay dışında çok büyük gemi kazaları ve hasarlar meydana gelmedi. Eğer bu şekilde devam ederse önümüzdeki şubat ayında yenilenecek P&I poliçelerinde primlerin artmaması gerekiyor. P&I sektörü her zaman armatörlerin ve operatörlerin yanında oldu ve bunu tekrar  göstermesi gerekiyor. Geçen yılda IG üyesi 13 P&I kulübünden 3’ü hiç zam yapmamıştı. Bu yıl onları diğerlerinin de takip etmesini bekliyorum.
Tüm denizcilik filosunda başlayıp da hâlâ kuru yük segmentini etkileyen krizin 8 yıldır içerisindeyiz. Armatörler gemilerini ceplerinden finanse ederek çalıştırdıkları bu dönemde, tekne ve makine sigortaları hariç, tüm sigorta kalemlerinde her yıl artışlar yaşandığını görüyoruz. 2015 yılında IG üyesi kulüplerin sigorta primlerinde önceki yıla göre yüzde 2,5 ile 6,5 arasında artışlar gerçekleştirildi. Armatörler bir fırtınanın içinden geçerken gemiyi su üstünde tutmaya çalışıyor, P&I kulüplerden de kendisine yardımcı olmasını bekliyor.
Kulüplerin özellikle 2012-2013 yılında yaşanan büyük hasarlı kazalardan fazlasıyla etkilenerek zam yapmak zorunda kaldığını ifade eden Taşcıyan, “2014 yılından bu yana P&I kapsamındaki hasarlarda azalmalar görülüyor, ancak P&I kulüpleri reyting baskısı altında rezervlerini güçlü tutmak zorunda kalıyorlar” diyerek kulüplerin sigorta risklerini daha dikkatli değerlendirmesi gerektiğini belirtti.
“Geçmiş yıllarda Costa Concordia ve Yeni Zelanda’da karaya oturan Rena konteyner gemisi gibi büyük hasarlı kazalar kulüplerin giderlerini büyük ölçüde artırdı. 2012-2013 yıllarında çok büyük 10 civarında kaza meydana gelmesi ve  sadece Costa Concordia gemisinin hasarının 1,5 milyar dolara ulaşması P&I kulüplerini rezervlerini güçlü tutma konusunda endişeye sevk etti. Eskiden yaşanan kazalar sigorta şirketlerini bu kadar etkilemediğinden tarihin en büyük giderleri bu dönemde meydana geldi. Kulüpler Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlar tarafından sürekli denetime tabi tutulduğundan rezervlerini belirli bir seviyenin üstünde tutmaları zorunlu. Eğer rezervleri sınırların altına düşerse lisans iptaline kadar gidecek büyük cezalarla karşılaşabilirler.
Ancak son iki yılda dünya deniz ticaretindeki durgunluk, uluslararası konvensiyonların sıkı denetlemeler, işletme kalitesinin yükselmesi gibi faktörlerin etkisiyle büyük kazalar meydana gelmedi. P&I kulüplerinin de artık hasar kaydı iyi, işletme kalitesi yüksek armatörlere, en azından primlerde genel artış uygulamayarak desteklemesi gerekiyor.”

“Armatör kulüple ilişkisini İtalyan evliliği gibi düşünmeli”
Armatörlerin P&I kulüp seçerken uzun dönemli düşünmesi gerektiğini vurgulayan Taşcıyan “Kulüplerle ilişkiyi İtalyan evliliği gibi düşünüp iyi planlamak  gerekiyor” dedi.
IG üyesi bir P&I kulübe üye olan armatörün primlerin yüksekliğinden dolayı başka bir kulübe geçmesinin hem armatör hem de kulüp açısından birçok cezai müeyyidesi var. Armatör primlerin yüksekliğinden dolayı bir kulüpten ayrıldığında yeni kulübünde ilk yıl eski kulübün şartlarıyla prim ödemek zorunda. Ayrıca son üç yıllık primin yüzde 15’i ile 40’ı arasında bir ayrılma tazminatı ödemesi gerekiyor. Bu sebeple IG üyesi bir kulüpten diğerine geçmek pek kolay değil.
P&I primi belirlenirken hasar kaydı, işletme kalitesi, riskli bölgere yapılan seferler ya da taşınan yüklerin riski önem taşıyor. Örneğin savaş veya çatışma olan bir bölgeye yapılan seferlerde ödenen bir haftalık savaş riski sigortası primi bazen bir yıllık primin üstünde olabiliyor. Bu sebeple çalışılacak P&I kulübü belirlerken ilk yıl sigorta priminin bir miktar az veya fazla olması çok önemli değil. Çünkü ertesi yıl yapılacak zamlarla o küçük avantaj kaybedilebilir. Ülkeyi iyi tanıyan, sefer yapacağınız yerleri bilen, karşılıklı güven ve iyi niyet ortamı olan kulüpleri tercih etmek uzun süreli sağlıklı bir ilişki için daha doğru. İnsan faktörünü çok önemli olduğu denizcilik sektöründe şahsi iyi ilişkileriniz olan bir kulüp bir geminin tutulması durumunda hızlıca vereceği bir teminat mektubuyla sizi büyük bir zarardan kurtarabilir. Zamanın kıymetinin çok önemli olduğu bir çağda 3-4 günlük gecikme bile büyük maddi kayıplara yol açabilir.
P&I sigortası kargo hasarları, karaya oturma, kazalardaki deniz ve çevre kirliliği, çatışmalarda karşı gemiye verilen zararlar, iskele, rıhtım, terminal gibi duran cisimlere verilen hasarları koruma ve tazmin altına alıyor ancak P&I kulüplerin armatörle olan ilişkilerinde çok önemli bir danışmanlık hizmetleri de bulunuyor. Yeni bir gemi alındığında kulüpler Savunma birimleri vasıtasıyla danışman olarak size gerekli hukuki desteği de sağlayabiliyor.
Ayrıca bankalar düşük reytinge sahip kulüplerle çalışan armatörlere kredi vermede zorluk çıkardığından seçilen P&I kulübün yüksek rezervlere sahip olması önemli.”

Türk P&I kulübün önü açık
Son olarak Türk P&I Sigorta’nın kısa sürede gösterdiği başarıya değinen  Aret Taşcıyan, “Norveç, Yunanistan gibi birçok Avrupa ülkesinden onay aldık. Bu demek oluyor ki bizim sigortaladığımız gemiler o ülkelere sefer yapabilir” dedi.
Sadece iç pazara hizmet veren sabit primli bir kulüp olmamıza rağmen farklı ülkelerden onay almak bizim için önemli. Bunlar bizim hizmet kalitemizin ve sigorta tekniğimizin ne kadar iyi bir noktada olduğunu gösteriyor. Türk Ticaret Kanunu’na göre Türkiye’de müşterek P&I sigortası yapılamıyor. Buna rağmen vizyonumuz tüm dünyaya hizmet veren global bir kulüp olmak. Bunu da, iyi niyetli çalışmamızın yanı sıra devletten ve sektörden de alacağımız destekle daha hızlı başarabiliriz.”

“Yakında Türkiye’de P&I pazarında büyüyeceğiz”
American Club CEO’su Joseph Hughes zor bir dönemden geçen denizcilik endüstrisinde P&I kulüplerin sorumluluklarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunarak “Armatörler ve gemi operatörlerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hasar önleme ve dava hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirme konusunda P&I sigortacılarına önemli görevler düşüyor” dedi.
Navlun piyasasının özellikle kuru yük sektöründe içinde bulunduğumuz dönemde tarihi dip seviyelerine dikkat çeken Joseph Hughes, armatörlerin operasyonlarını güvenli bir şekilde yürütüp sahip olduğu varlıkların değerini korumayı sağlayabilmelerinin takdire şayan olduğuna işaret etti.
“Global deniz ticaretinin geleceği konusunda genel olarak iyimser olsak da, ticaret filosunun 2015 ve 2016 yılında büyüyerek gemi arzının talebi aşmaya devam edeceğini görüyoruz. Denizcilik sektörünün gereksinimlerine uygun olarak P&I Kulüplerinin de hizmetlerini dünyanın her bölgesindeki operasyonlarda şartları karşılayacak hale getirmesi önem taşıyor.
Aynı zamanda krizin etkisiyle düşen varlık fiyatlarının yeni yatırım fırsatları ortaya çıkardığını söylemek gerekiyor. Suezmax ve VLCC segmentlerinde S&P faaliyetleri son dönemde oldukça yükseldi. Yükselen sigorta giderleri her zaman sıkıntı yaratır ancak müşterek P&I sektöründe bu artışlar dava giderlerine çok bağlıdır. Kulüpler, üyelerine bu artışları mümkün olduğunca ortak havuza yansıtmamak için büyük çaba sarf ediyorlar. Etkin dava takibi ve hasar önleme gibi tedbirler, kulüp bünyesinde ve ortak havuzdaki tazminatların hafifletilmesinde önemli bir rol oynuyor. Ancak P&I davalarındaki sıklık ve değişkenlik, enkaz kaldırma gibi büyük davaların artması primlerin yükselmesinde önemli rol oynuyor.”
International Group (IG) üyesi olan American Club üyelerine P&I ve FD&D sigortası hizmeti sunuyor. “Farklı türlerde P&I sigortasının yanında reasürans şirketleriyle yaptığımız işbirliği neticesinde gemi operatörlerinin değişen ihtiyaçlarına uygun sigorta poliçeleri de sunuyoruz” diyen Hughes, kulübün ortaya çıkan ihtiyaçları hızlı bir şekilde karşılama özelliği olduğunu ifade etti.

“Her üyemiz ‘en önemli üye’ olduğunu biliyor”
“American Club, sabit primli sigorta platformu Eagle Ocean Marine yoluyla 12,500 gt’ye kadar taşımacılık yapan küçük tonaj gemi operatörlerine uygun 500 milyon dolar sorumluluk limitli P&I sigortası sunuyor. American Club sigortanın ayrıca, kiracı sorumluluk sigortası kapsamında 500 milyon dolar limitli poliçe hizmeti de bulunuyor.
American Club sigortayı özel kılan en önemli faktörlerin başında, istisnasız tüm üyelerine tam olan “en önemli üye” hizmeti sunması geliyor. Nispeten daha küçük bir kulüp olarak, ‘büyük’ bir şekilde hizmet sunma konusunda kararlıyız. Sigorta poliçesi yapmaktan daha önemlisi sigorta giderlerini düşük, devamlı ve sürdürebilir tutmayı sağlıyoruz. Tazminat ve hasar önleme konularında da üyelerimizi korumaya odaklanmış şekilde çalışıyoruz. Bu çerçevede üyelerimize çok yönlü bir danışmanlık hizmeti veriyoruz.
Korsanlık gibi son dönemde deniz ticaretini etkileyen olaylarda da Silahlı Güç kullanma dahil olmak üzere armatöre tüm riskleri anlatan dokümanlar ve bilgiler veriyoruz. P&I kapsamı dışında kalan ve Özel Deniz Güvenliği Şirketleri (PMSC) ile yapılacak sözleşmelerde de üyelerimize özel danışmanlık hizmeti veriyoruz, bu konuda kulübümüzün internet sitesinde çok sayıda doküman mevcut. Muhtemel ve yakın saldırı tehlikesinde üyemize En İyi Yönetim Uygulamaları 4 (BMP4) prosedürünü öneriyoruz. Bu konuda acil alarmdan çeşitli kurumlara rapor göndermeye kadar alınabilecek çok sayıda tedbiri uygulamak büyük kayıpların önüne geçebilir.
Armatörler denizde karşılaşacakları her türlü güvenlik tehlikesine karşı önceden bir kriz yönetimi ekibi kurarak tüm sigorta tedarikçileriyle iletişim halinde olmalıdır. American Club üyelerine tüm ilgili taraflar (Tekne ve Makine, Savaş riski vs. sigorta) arasındaki iletişim kanallarını açık tutmalarının önemini sürekli hatırlatıyoruz. Ayrıca ekipte, gerekli cevapları koordine etmek ve ihtiyaç halinde tavsiye vermek üzere avukat bulundurmak büyük önem taşıyor.
Gemi sahibinin ve operatörünün tüm sigortacılarıyla yakın iletişimi ve koordinasyonu sayesinde; avukatlar ve kriz yönetimi ekini üyeleri ortaya çıkan durumu karşı en iyi şekilde ele alıp yönetim beklentilerini karşılayabilirler.”

“Primlerin artmaması için dikkatle çalışıyoruz”
American Club insan yaşamını, deniz ortamını, deniz güvenliğini ve üyelerin taşıdığı yükün korunmasını ilgilendiren tazminat ve hasar önleme konularında proaktif bir yaklaşım benimsiyor” diyen Hughes bu konuda yaptıkları çok sayıda eğitici çalışmayı armatörlerin erişimine açtıklarını kaydetti.
“Kulübün emniyet ve çevre koruma konularındaki IMO düzenlemeleriyle uyumlu hasar önleme inisiyatifi, e-Öğrenme araçlarıyla gemi adamlarının kullanımına açıktır. Sadece uluslararası kurullar ve kurallarla ilgili değil, yükün korunması ile ilgili olarak da yaptığımız eğitici çalışmalar denizcilerin kullanımı için sektörün uzmanları tarafından en etkili şekilde hazırlanmıştır.”
P&I kulüplerinin geleneksel olarak üyelerinin nakit akışını desteklemek için en az peşin primi talep ettiğini kaydeden Hughes, “Önceleri Kulüpler fiili bir sorumluluk ortaya çıktıktan sonra üyelerinden peşin ödeme primi oranında ek ödeme talep ederken, son yıllarda tüm tahmini primi peşin alma prensibine geçtiler” diyerek hasar tazminatları arttıkça P&I kulüplerin de birtakım önlemler almak zorunda kaldığına işaret etti.
“Peşin primi düşük tutup sorumluluk ortaya çıktıkça ek ödeme talepleri yapmaktan vazgeçilerek tüm giderleri ve hasarları kapsayan poliçelere geçildi. İdeal olan P&I kulüplerin sürdürülebilir bir prim sistemine geçerek yıldan yıla büyük değişikliklere gitmemesi. P&I sigorta sektöründeki rekabetten dolayı, primlerin çok düşük tutulması sürdürülebilir olmadığından bazı kulüplerde sigorta primleri yıldan yıla büyük değişiklikler gösterebiliyor. ‘Köpürtme etkisi” denilen durumdan dolayı sigorta azalabilir ancak tazminatlar primlerden daha hızlı düştüğünde, ertesi yıl primleri artırmak zorunlu hale gelecektir.”

“Türkiye piyasasında cazip büyüme fırsatları görüyoruz”
Türkiye denizcilik sektörünün olgunluğuna dikkat çeken Hughes “American Club, Türkiye’yi büyümede öncelikli ülke olarak belirledi” diyerek önümüzdeki dönemden beklentilerinin yüksek olduğunu işaret etti.
“Türkiye’deki sigorta brokerlerinin ve armatörlerin American Club sigortanın güçlü hizmetinden faydalanması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’deki P&I piyasası sigortacılara ve hizmet tedarikçilerine büyük fırsatlar sunuyor. Pazarın genişliği ve hareketliliğinin, ülkedeki rekabetçi havanın etkisiyle, çok cazip hale geldiğini görüyoruz. Kulübün faaliyetlerinin yüzde 3’ünü Türkiye’deki gemi operatörlerine sunduğumuz hizmetten sağlıyoruz. Sahip olduğumuz çekirdek üyelerin yakın zamanda büyüyeceğine inanıyorum.
Türkiye’deki taahhüdümüz çerçevesinde en zor günlerde dahi üyelerimizin yanında olduk ve kapılarımızın hizmetimizden yararlanmak isteyen tüm armatörlere sonuna kadar açık olduğunun bilinmesini istiyorum.”

‘Üyelerimize risk yönetiminde etkili çözümler sunuyoruz’
GARD P&I CEO’su Rolf Thore Roppestad 2014 yılında denizcilik sektöründe beklenen iyileşmenin gerçekleşmediğini belirterek gelecek döneminde birçok belirsizlik içerdiğini ifade etti. “uzun mesafeli LNG taşımacılığı ve tankerler iyi navlun fiyatlarına ulaşsa da, kuru yük piyasası finansal krizin etkilerini oldukça etkili biçimde yaşadı. ABD’deki ekonomik güçlenmeye rağmen Avrupa Birliği ve Çin’de yaşanan ekonomik durgunluk, yeni inşa siparişlerinin de 2007-2008 dönemiyle kıyaslanmayacak ölçüde azalmasına yol açtı. Deniz sigorta piyasasında ise hükümetlerin özellikle enkaz kaldırma ve yaptırımlar sebebiyle yükümlülük açısından sektöre baskısı inanılmaz derecede arttı. Her geçen gün daha da karmaşıklaşan gemi enkazı kaldırma operasyonlarında yükümlülükten kaynaklanan tazminat taleplerinin artması, P&I kulüplere sadece finansal zorluklar çıkarmıyor aynı zamanda bu konudaki yeteneklerini ve uzmanlıklarını geliştirmesini zorunlu hale getiriyor.”
Ulusal, bölgesel ve uluslararası kanun düzenleyicilerinin daha geniş yaptırımlar ve yasaklama politikalarının bir parçası olması sebebiyle deniz sigortacılığı pazarı hedef olmaya devam etmesinin yaptırım faaliyetlerinin yüksek olmasına yol açtığını kaydeden Roppestad, “belirsiz mevzuatların yorumlanması ve uygulanması konusunda mücadelemizi artırdık” dedi.
“Son dönemde yaşanan önemli gelişmelerden biri de, MV SEWOL ve MOL COMFORT gemilerinin trajik kaybından kaynaklanan klas kuruluşu performansları oldu. Limanlarda ve terminallerde yaşanan gelişmelerle birlikte tüm risk ve yükümlülükler, kusurun kimde olduğuna bakılmaksızın, armatörlere yüklendi. Bu emniyete zarar veren bir gelişme olarak sektörün çok dikkat etmesi gereken bir gelişme olarak değerlendirilmeli.”

“Finansal pozisyonumuza göre indirim ve geri ödemeler yapıyoruz”
Gard Deniz ve Enerji (M&E) birimi kurulduğundan bu yana müşterek P&I departmanımızı grubun tüm faaliyetlerinden elde edilen gelirle sübvanse ettiklerine dikkat çeken Roppestad “Bizim işimiz yaşanabilecek tüm beklenmedik gelişmelere hazırlıklı olmak” dedi.
“Bunu sağlamak için hem finansal hem de operasyonel faktörleri göz önünde bulundurarak uygun ve hakkaniyetli primler belirlemeye çalışıyoruz. Müşterek P&I kitabımızdaki genel stratejimiz maliyetin altında birleşik net bir oran belirlemek. Bu sayede M&E müşterilerimize istikrarlı ve kaliteli hizmetleri makul fiyatlarla sunuyoruz. Üyelerimize, sermaye yapımız elverdiği ölçüde, ertelenmiş çağrılarda indirimler sağlayarak prim geri ödemeleri de yapıyoruz. Mayıs 2015’te, 2014 poliçe yılındaki ertelenmiş çağrıları 25 sentten 15 sente düşürdüğümüzü açıkladık. Bu indirimleri altı yıldır üst üste yapıyor olmamız üyelerimize ve müşterilerime verdiğimiz değeri gösteriyor.”
Gard, Ekim 2014’te yaptığı bildirimde 2015 poliçe yılı için müşterek P&I priminde yüzde 2,5 artış ve FD&D priminde ise yüzde 10 artış açıklamıştı. Roppestad, “Gard, müşterek P&I portföyünde yine maliyetin altında faaliyet göstermeye devam edecek. Amacımız riskleri doğru tespit ederek istikrarlı ve sürdürülebilir operasyonlarımıza devam etmek” diyerek rekabetçi pazarda portföyünde bulunan müşterilere uzun vadeli koruma sağlamak için koşulları zorlayacaklarını belirtti.
Gard’ın dünyadaki konteyner filosunun yarısından fazlasına P&I veya deniz sigortası sağladığına dikkat çeken Roppestad, bu segmente özel yeni ürünler geliştirerek üye filolarının genişlediğini belirtti.
“20 Şubat 2015 itibarıyla brüt yazılan primler 666 milyon dolar ve brüt tazminatlar ise 424 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2007 yılından bu yana en yüksek tonaja ulaştığımız 2014 yılında yeni katılan 19 milyon gt  ile birlikte toplam 189 milyon gt’ye ulaştı. Bu artışın büyük bir kısmı mevcut üyelerimizin filolarını bizde toplamlarından kaynaklanması motivasyonumuzu artırdı. Geçen yıl gemideki konteynerlerin hasarını veya kaybını kapsayan mülkiyet poliçesi ve kontratlı görevlerde ihmalden kaynaklanan yükümlüğü kapsayan gemi kaptanı yükümlülük poliçesi olmak üzere portföyümüze iki yeni ürün ekledik.”
Roppestad iş modellerinin uzun vadeli perspektiften bakarak riski tahmin etmek ve paylaşmak olduğunu ifade ederken “Seçilmiş müşteri segmentine adanmış bir hizmet sunarak denizcilik endüstrisine riski ve sonuçlarını yönetmede yardımcı oluyoruz” diyerek kurumunun hedefleri hakkında bilgiler verdi. Bunu yaparken önceliklerimiz arasında; karşılaşılan davalarda sigortalının ekonomik kaybını azaltmak; pratik denizcilik deneyimini, geniş akademik uzmanlığı, hukuki ve finansal bilgi kombinasyonunu sunmak; doğru çözümler oluşturmak; riski doğru bir şekilde seçmek ve fiyatlandırmak; mütekabiliyet prensibine odaklanmak bulunuyor. Ancak sadece ne yaptığımız değil nasıl yaptığımız da sektöre değer katıyor. Üyelerimizi bir sonraki sefere daha iyi hazırlamak için her gün yeni bir şey öğrenmeye çalışıyoruz.
Bu model çerçevesinde hareket edebilmek için stratejimiz; finansal güçlülüğümüzü sürdürmeye, pazar pozisyonumuzu geliştirmeye ve etkin bir global organizasyon inşa etmeye odaklanmak.”
Önümüzdeki dönemde çok sayıda yeni kural ve mevzuatın yürürlüğe gireceğini kaydeden Roppestad “Armatörlerin özellikle 1 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe giren ECA Bölgesi’ndeki düşük sülfürlü yakıt kullanımı düzenlemesine önem vermesi gerekiyor. IMO’nun kutuplarda faaliyet gösteren gemiler için SOLAS kapsamına aldığı Polar Kodu da etkileri sektör açısından çok önemli. Ayrıca denizlerde artan göçmenlik durumu ve bununla ilgili yapılan yeni düzenlemelere de dikkat edilmesi gerekli” diyerek bu konularda çalışmaların önemine dikkat çekti.
“Genel olarak deniz sigortacılığı sektöründe yaşanan büyük rekabet, yeni inşa piyasasındaki büyümenin yüzde 3-4 oranına düşmesiyle daha da büyüdü. Dünya ekonomisindeki pazar değişimine herkesin hazırlanması gerekiyor. Asya ülkelerinin, Brezilya’nın ve Türkiye’nin hem dünya ekonomisindeki hem de denizcilik endüstrisindeki önemi artıyor. Dünya deniz ticareti filosunun yüzde 7’sine sahip olan Güneydoğu Asya Bölgesi denizcilik sektöründe hızla büyümeye devam ediyor. Singapur’da açtığımız yeni ofisle birlikte bölgede Tokyo’da, Imabari City’de ve Hong Kong’da ofislerimiz bulunuyor. Ayrıca Brezilya’da açtığımız ofisle yatırımlarımızı yeni pazarlara yönlendirme konusundaki istekliliğimizi gösterdik.
Türkiye’de de iyi bir ekiple güçlü bir şekilde bulunuyoruz. Gard’a üye olan Türk sahipli gemilerin büyük bir kısmı petrol/kimyasal tanker ve kuru yük gemilerinden oluşuyor. Türkiye pazarına son yıllarda geleneksel denizci şirketlerinin yanına farklı sektörlerden holdinglerin katılması sektörü hareketlendirdi. Biz üyelerimize risklerini yönetmelerinde yardımcı olarak kendi durumlarına en uygun ürünleri seçmelerinde destek olmaya çalışmaya devam edeceğiz.

“Tek noktadan alışveriş hizmeti en büyük avantajımız”
Sektörde uzun yıllara dayanan deneyimlerini kullanarak P&I sigortası pazarı için etkili birleşik çözümler oluşturduklarını ifade eden İsveç merkezli Swedish Club CEO’su Lars Rodin “Denizcilik ve enerji sektöründe sunduğumuz ürün çeşitliğiyle Tek Noktadan Alışveriş (One Stop Shopping) hizmetinin öncüsüyüz” dedi.
“P&I ve Deniz & Enerji sigortalarında gerekli tüm sigorta üyelerimize geleneksel poliçe türlerini sunarak ‘Tek Noktadan Alışveriş’ imkanını etkin bir şeklide sağlıyoruz. Bu sigorta çeşitleri arasında P&I (Koruma ve Tazmin), FD&D (Navlun, Sürastarya ve Savunma), Kiracı Yükümlülüğü, H&M (Tekne ve Makine), LoH (İş Kaybetme), IV(Artan değer ve Navlun), Savaş, K&R (Kaçırma ve Fidye), İnşacı Riski ve daha birçok farklı poliçe bulunuyor. Şu an Swedish Club içerisinde P&I sigorta kapsamında bulunan 65 milyon gt civarındaki filoyu büyük bir kısmını tankerler, kuru yük ve konteyner gemileri oluşturuyor. Deniz ve Enerji segmentinde ise Kulübümüz içerisinde 3000’den fazla gemi bulunuyor. Tüm Deniz poliçelerinde dünyadaki kilit Dava İpucu (Claims Lead) servisi tedarikçisi konumundayız.
Güçlü finansal yapımızın yanı sıra üyelerimize ve iş ortaklarımıza üst düzey Dava ve Sigorta hizmeti sağlıyoruz. Swedish Club organizasyonu iş ortaklarımızla bulunduğumuz yakın işbirliğinde bize çabuk ve proaktiv çözümler  sunma imkanı sağlıyor. Tüm sigorta sınıflarında ürün sunma mirasımız, üyelerimizin zorlu işlerini anlama ve ihtiyaçlarına uygun çözümler üretme konusunda bize özel bir yeteneği kullanmamızı mümkün kılıyor. Uzun tarihimize ve ayrıntılı yaklaşımıza dayanarak üyelerimizle zaman içinde uzun ömürlü ve başarılı ilişkiler kurduk.
Üyelerimize operasyonlarında karşılabilecekleri tehlikeler ve risklerle ilgili sürekli olarak genel bilgiler sağlıyoruz. Ayrıca Korsanlık ve Kaçırılma gibi özel konularda da üyeye özel seminerler veriyoruz. Herhangi bir olayla karşılaşıldığında ‘Acil Durum Cevaplama Sistemi’ devreye giriyor ve ilgili uzmanlarımız ile müzakerecilerimiz armatöre destek sağlamak için harekete geçiyor.”

“Yakın gelecekte P&I primlerinde düşüş öngörmüyoruz”
Denizcilikteki yeni düzenlemeler ve yaptırımlarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Lars Rhodin, “Yeni kurallar deniz ticareti sektörünün günlük işlerinin bir parçası haline geldi” diyerek son dönemde armatörlerin dikkat etmesi gereken çok sayıda yaptırımın gündemde olduğunun altını çizdi.
Uluslarası kurulların yeni yaptırımlarıyla ilgili söylenebilecek çok şey var. Artık bunların günlük rutinin bir parçası haline geldiğini görüyoruz. Iş ortaklarımızla güncel bilgileri online olarak sürekli paylaşıyoruz. Operasyonları etkileyen diğer bir alanda SECA’nın (Emisyon kontrolü) başlaması oldu. Bizce bu armatörlerin dikkat etmesi gereken konuların başında geliyor. Gemiyi veya personeli SECA kontrollerine hazırlamamanın çok ciddi sonuçları olabilir. Yanlış bir bölgede yaşanabilecek güç kaybının etkileri yıkıcı olacaktır.
Yükümlülük limitlerinin sürekli artması ve yeni düzenlemeler ve konvensiyonlar armatörlerin hayatına yeni zorluklar ekliyor. Yakın gelecekte P&I tarafında bir düşüş olacağını gördüğümüzü söylemek pek mümkün değil. Kulüplerin Deniz sigortaları reyting konusunda baskı altında olduğu sürece farklı faktörlere açık hale geliyorlar. Gemi yaşı ve davalar konusunda korelasyonun zayıf olduğunu düşünüyoruz. Geminin yönetiminin ise primlerdeki etkisi oldukça yüksek.”

“Türkiye’de konteyner gemi sigorta segmentinde büyüyoruz”
P&I sigorta piyasasının Türkiye’de rekabetçi bir yapısı olduğunu ifade eden Rhodin, “Uzun çabalarımız sonucunda zaman içinde Türkiye’deki lider Kulüplerden biri olduk ve gelecekte de bunu devam ettirmek istiyoruz” dedi.
“P&I ve kiracı yükümlülük sigortasında Türkiye’de yaklaşık 1,5 milyonluk bir kapasiteye hizmet veriyoruz. Swedish Club üyeliği hacimden önce kaliteye dayanıyor. Üst düzey kaliteli gemi operatörlerden aldığımız uzun ömürlü destek de, bu prensibimizin Türkiye’deki konumumuzla oldukça örtüştüğüne işaret ediyor. Kaliteyi miktarın önüne koymak, aldığımız stratejik bir karar ancak çoğu üyemiz her iki özelliği de taşıyor. Türkiye’de kulübümüzün sigorta kapsamında olan filonun büyük bir kısmı geçmişten bu yana tankerler ve kuru yük gemilerinden oluşuyor. Ancak yakın geçmişte konteyner gemi segmentinde de önemli bir büyüme kaydettik.
Swedish Club, Türkiye pazarındaki pozisyonunu zaman içinde güçlendirerek lider kulüplerden biri haline geldi. Çok sayıda kaliteli gemi operatörü tarafından uygulamalı mükemmel hizmetlerin ve kapsamlı sigorta çözümlerinin tedarikçisi olarak görülüyoruz.
Türk deniz ticareti sektörü, yönetim kurulumuzda 2002 yılından bu yana temsil ediliyor. Türkiye pazarından sorumlu ekibimiz üyeler, brokerler ve ilgili kurumlar ile yakın işbirliği halinde. Deniz ticareti sektöründen gelen artan ilgi doğrultusunda Swedish Club Türkiye’deki faaliyetlerini artırmaya devam ediyor. Bu yıl bahar ayında yaptığımız geleneksel Türkiye toplantısı bugüne kadarki en yüksek katılıma ulaştı.”

Teker: “Armatörlerimize dünya klasında hizmet sunuyoruz”
2014 yılında kurulmasına rağmen kısa sürede etkili bir oyuncu haline gelen Türk P&I Sigorta şirketinin Genel Müdürü Ufuk Teker “Geçen süre içerisinde yaklaşık 900 civarında deniz aracına P&I teminatı sağlama şansına kavuştuk” diyerek dünya denizciliğinde yaşanan krize rağmen Türkiye sigorta pazarında var olan büyük bir eksiği kapattıklarını ifade etti.
Denizcilik sektörünü Dünya Denizciliği ve Kabotaj hattı taşımacılığı olarak iki kısma ayırmak gerektiğini belirten Ufuk Teker, koster projesinin Türk denizciliği açısından kaldıraç etkisi yapabileceğini vurguladı.
“Türk Denizcilik sektöründe en önemli gelişme bence seçim atmosferlerine rağmen nerede ise sonuna gelinmiş olan Koster projesidir. Bu projenin ilk 100 gemilik bölümü gerçekleştikten sonra Türk koster operatörleri Doğu Akdeniz Bölgesi’nde hatta tüm Akdeniz ve Karadeniz de en yeni filoya sahip olacakları için navlun piyasasındaki payımızı artırmak için büyük bir avantaj yakalanmış olacaktır. Bu durumun yaratacağı kaldıraç etkileri ile birlikte hem armatör ve işletmeciler hem de yan sanayilerin gelişiminin birbirini takip edeceğini tahmin etmekteyim.”
Teker, kuruluş amaçlarını “Türk Denizciliğine doğru bir şekilde ve dünyadaki örneklerinden farksız hatta daha üst seviyede hizmet etmek” olarak belirlediklerinin altını çizerken Türkiye pazarında yerli bir P&I klüp bulunmasının öneminin altını çizdi.
“Biz 2014 yılında kurulduk. Geçen süre içerisinde yaklaşık 900 civarında deniz aracına P&I teminatı sağlama şansına kavuştuk. İlk hedefimiz olan Kabotaj hattında çalışan su araçlarına hatta iç sularda çalışan deniz araçlarımıza bile teminat sağladık. Pazara girdikten sonra herbiri birbirinden tecrübeli yabancı rakiplerimizin arasından çıkarak bu seviyeye gelebildik. İlk yılda sağladığımız 500 Milyon USD teminat limitimizi yenileme dönemimizde 1Milyar USD limite yükselttik. İlk fazımızda servis verdiğimiz Türk Kabotaj hattının dışına çıkmak için gerekli olan Bayrak devleti ve Liman Devleti onaylarımızda da birçok Avrupa Birliği ülkesi başta olmak üzere en çok kullanımda olan Bayrak Devletlerinden de tanınılırlığımızı sağladık. Temellerimizi derine atmaya gayret ediyoruz. Bu kapsamda armatörlerimizin ilk başta bize verdikleri koşulsuz desteği arkamıza alıp kendilerine servis kalitesi ile geri döndürmeye gayret ediyoruz.
Yerel bir P&I sigortacısının faydaları hem kullandığımız hukuk sistemi, iletişim kolaylığı, sektöre özel sorunların çözümü, hasar dosya yönetimi ve hasar önleyici faaliyetlerin yapılması gibi birçok alanda kendisini göstermektedir. Bizim sektörümüzün aşama aşama fark edeceği bu faydaları farklı ülkeler detaylı olarak merak etmekte ve bizleri davet ederek yerel P&I sigortacısının faydalarını bizlerden dinleyip ortak zeminlerde işbirliği yapmak istiyorlar. İnanıyoruz ki kısa bir süre içerisinde teminat verdiğimiz tonaj ile rakiplerimizi imrendirecek seviyelere ulaşacağız.
Türk P&I sigorta Türk denizciliğinin ihtiyacı olan sorumluluk limitlerini fazlası ile karşılayabilecek seviyeye gelmiştir. Öncelikle Türk Bayraklı ve kabotaj hattı gemiler ile nispeten küçük tonaja servis vermek gibi işin zor olan tarafından başlamayı tercih ettik. Bu alanda hedeflerimizi doğru tespit ederek Marmara Bölgesi’nde taşınan yolcuların ve araçların nerede ise tamamını teminat altına almayı başardık. Ayrıca deniz ekipmanları, römorkörler ve servis gemilerine ihtiyaçları olan geniş ölçekli teminatları sözleşmelerinden kaynaklanan sorumluluklarını dikkate alarak sağlamaktayız.
Benzer rizikoların gerçekleşmemesi için kuruluşumuzu takip eden süre içerisinde yaklaşık 150 gemi ve işletme denetimi sağlamayı başardık. Armatör ve işletmelerimiz ile uyumlu çalışma yaparak denetlemeler esnasında bulunmuş olan eksikliklerin de giderilmesini en yakın seviyeden takip ederek ciddi bir armatör / sigortacı işbirliği sergiledik.”

“Sektörün ilgisinden memnunuz”
Türk P&I’ın  kuruluşundan önceki dönemde pazarda sadece yabancı sigortacıların bulunduğunu belirten Teker,  “Biz yerel piyasada tek olarak gözükmekteyiz, fakat bu kesinlikle bir tekel olduğumuz anlamına gelmemelidir” dedi.
“İlk kuruluş yılımızda bizi koşulsuz destekleyen armatörlerimiz, yenileme dönemimizde eksiksiz olarak devamlılık sağlamışlardır. Hatta Haziran 2015 sonu itibarıyla bir önceki yıla göre kıyaslandığında yüzde 60 oranında bir büyüme elde ettiğimizi belirtmek isterim. Bu ilk yıllarda ki üretim artışımızın ilerleyen dönemde dengeye oturacağını öngörmekle birlikte gösterilmekte olan teveccühün de bir göstergesidir.
Şirket yönetimi olarak daha önce kurulmuş ve büyük tonajdan başlamayı hedefleyen yerli P&I sigortacılarından farklı olarak; biz yolcu ve araç taşımacılığı, yerli bayrak sahibi kuru yük ve tankerler, römorkörler, hizmet gemileri ve bunker barcları alanında yüzde 30 ile yüzde 90 arasında pazar payına ulaşmış durumdayız. Bu güçlü pazar payı bizim geleceğe daha umutla bakmamıza ve çalışmalarımızı yoğunlaştırma konusunda itici güç oluyor.”
Son dönemde tartışmalara yol açan zorunlu mali sorumluluk sigortasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ufuk Teker, “Biz sektör için her zaman olduğu gibi bu konuda da elimizden gelen desteği ve kolaylığı sağlamaya devam edeceğiz” dedi.
“Doğrusunu söylemek gerekirse bir dönem tartışmaların bir tarafında bulunduğumuz için yakından takip etme fırsatına da sahip olduk. Konunun bir hukuki doktrin tartışması ile gerçeklik zemininden kaydığı kanaatindeyim. Tartışmanın merkezinde Deniz Turizm araçları ve Turizm Kanununda kendi araçlarının yolcu gemisi statüsünün dışında bırakılması gerektiği savunması bulunmaktadır. Öte yandan gemi başına yıllık 1,000 USD den başlayan ve büyüklüğüne göre 2,000 USD’ye kadar ulaşan primlerin sektör için ağır mali külfet olduğu ve Türk Ticaret Kanununda açıkça belirtilen limitlerin fahiş olduğunu sektör temsilcilerimiz dile getirmiştir.
Yukarıdaki gerekçelerin bir kısmında sektör temsilcileri haklı olabilirler, fakat bir taraftan birkaç bin USD primi 4-5 taksitte ödeyemeyecek seviyede olan işletmelerimizin olası kazalar neticesinde mağdurların haklarını nasıl karşılayacağı konusunda şahsen ikna olamadığımı belirtmek isterim.
Şirketimizin bu konudaki politikası çok açıktır. Biz sektörümüzü doğru şekilde bilgilendirip gerektiğinde de ihtiyaçları olan teminatı sağlamak için gerekli çalışmaları yapmış bulunmaktayız. Hatta bizden önce benzer deniz araçlarına 5-6 katına kadar prim talep edildiğini sayemizde prim seviyelerinin makul alanlara gerilediğinin altını çizmek isterim. Eminiz ki sektör hazır olduğunda kendi tercihlerini ortaya koyacaktır ve sigortalılık oranı artacaktır. Umalım ki bu esnada bir mağduriyet ortaya çıkmamış olsun.
Önümüzdeki dönemde gündemimiz MLC Konvansiyonu (Marine Labour Convention) ve Nairobi Konvensiyonu (Wreck Removal Convention) olacaktır. P&I sigortacısı olarak bizler için öncelikli gündem maddeleri başta bu hususlar olacaktır.
Son olarak: denizciliğimizin özlenen güzel günlerine en kısa zamanda ulaşmasını dilerken, her kesimin kendi üzerine düşen görevleri yerine getireceğine inancımızın tam olduğunu söylemek isterim.”

Sabit primli ürünler Türkiye pazarında popüler olacak
London Club CEO’su Ian Gooch ve Kulubün Türkiye pazarındaki işlerinden sorumlu Garry Stevens, Türkiye ve dünyadaki P&I sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
International Group (IG) üyesi olan London P&I Kulubün önümüzdeki yıl 150. kuruluş yılını kutlayacağını belirten Ian Gooch, “Sağladığımız yüksek kaliteli hizmet ve sağlıklı finansal yapımızdan kaynaklanan güçlü destek, armatör ve gemi operatörü üyelerimizle kurduğumuz işbirliğinde merkez bir rol oynuyor” dedi.
“Büyük bir kısmını kuru yük, tanker ve konteyner gemilerinin oluşturduğu hizmet verdiğimiz filonun taşıma kapasitesi 50 milyon gt’yi aştı. Kulüp uluslararası bir üyelik yapısına sahip. İşlerimizin yüzde 40’ı Güney Avrupa’da, yüzde 35’i Asya-Pasifik Bölgesi’nde ve geri kalanı da Kuzey Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşiyor. Gelişmekte olan piyasalarda oluşturduğumuz büyüme planı doğrultusunda son yıllarda Çin’deki müşterek üyeliğimiz giderek büyüyor. Buradaki kiracılara sunduğumuz sabit primli ürünlerimiz oldukça popüler. Kulübün  özellikle hizmet karakteri ve hukuki konulardaki yardımı oldukça iyi karşılanıyor. Kulüp, Çin ve Endonezya gibi gelişmekte olan piyasalardaki küçük boyutlu gemilerin ihtiyacını karşılamak için sabit primli ürünler geliştirdi. Bunun Türkiye’de de oldukça popüler olacağına inanıyorum.”
P&I sigorta sektöründe son dönemde çok çeşitli gelişmeler olduğunu belirten Ian Gooch, sektörün her şeye rağmen tüm zorlukları aştığını ifade etti.
“Üyelerimizin çoğu navlun piyasasındaki zorlu koşullarla başa çıkmaya çalışırken, esnek bir P&I partneri her zamankinden daha değerli hale geldi. Özellikle sert ticaret ortamında, yüksek miktarda tazminat davalarının ihtimalinin artması gibi faktörlerle birleşince riskler artıyor. Buna güncel bir örnek vermek gerekirse, uluslararası yaptırımların yükselen karmaşık düzeninin armatörlerin işini daha da zorlaştırdığından bahsedilebilir. Geçmişte, hatta yakın döneme kadar düşen dava sıklığından söz edilirken, şimdi büyük tazminat taleplerinin hiçbir zaman olmadığı kadar mümkün olduğu görülüyor. Geçmiş birkaç yılda birçok Kulüp, 1 milyon doları aşan tazminat taleplerinin artması sebebiyle oluşan giderlerindeki alışılmadık artışlardan dolayı fiyatlandırmada özel bir değişkenlik yaşadı.”

“Yeni kurallara hazırlıklı olmak gerekiyor”
2017 yılının başında Denizcilik Çalışma Sözleşmesi’nde (MLC) birtakım değişikliklerin olmasını beklediğini ifade eden Gooch, “Bunlar, sözleşmeli personelin yaralanma ve ölüm davalarındaki taleplerinde finansal güvenliğin sağlanmasındaki gereklilikleri de içeriyor” dedi.
“MLC’de yapılacak yeni değişikliklerle personelin geçmiş 4 aylık ödemelerinin ve diğer haklarının finansal garantiye alınması zorunlu olacak. Bunlar aslında geleneksel P&I riskinden ziyade kredi riski alanına giriyor. Aynı zamanda bunlar armatörün çok dikkatli değerlendirmesi gereken konuların sayısını artırıyor. Riskler standart ortak P&I sigortasının bir parçasını oluşturmasına rağmen bunnlarla ilgili pragmatik çözümler sunabilmek için çalışmalar sürüyor. Böyle değişiklikler yürürlüğe girdiğinde, armatörler gerekli serifikiasyonu alabilecek durumda olacaklar.
Armatörler, deniz ticaretindeki emisyonlar konusunda global düzenlemelerde yapılan değişiklikleri yakından takip etmeliler. Bu yılın başında Emisyon Kontrol Bölgelerinde (ECAs) yapılan denetimlerde yakıtlardaki sülfür içeriği konusunda yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesi oldukça önemli. P&I ve FD&D perspektifinden bakıldığında bu değişikliklerin tüm çıkarımlarının anlaşılması zaman alacak, ayrıca sülfür emisyonlarının global olarak düşürülmesi eğilimi göz önüne alındığında önümüzdeki yıllarda sektörde yeni ECA bölgelerinin gelmesi de muhtemel. Bunun dışında; ufukta yeni bir IMO Balast Suyu Konvensiyonu göründüğünü ifade etmeliyim. Daha fazla yeni kural geldikçe, bunları anlayıp takip edebilmek ve uyum sağlayabilmek için endüstriyi zorlayan talepler de artacak.”

Stevens. “Türkiye’deki teknik ekibimiz çok başarılı”
London P&I Direktörü Garry Stevens doğru kaynaklara sahip olmanın üst düzey hizmet sağlamadaki önemine dikkat çekerek “Global dava ve sigorta ekibimizin gerekli hukuki, denizcilik ve sigorta deneyimine sahip olmasına büyük önem veriyoruz” dedi.
“Yaptığımız işe ve ekibimize verdiğimiz önemin neticesinde üyelerimiz ve brokerlerimiz arasında etkin ve güvenilir bağlantılar kuruyoruz. Bu sayede kaliteli ve ihtiyaca karşılık gelen P&I, FD&D ve Savaş Riski sigortası sunuyoruz. Türkiye’deki ekibimizde buna çok iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu sayede Türkiye pazarında yakın geçmişte başlayan ve halen devam eden yükseliş trendine sahibiz. Türkiye’de şu an 15 üyemizin toplam 1 milyon gt taşıma kapasitesini sigortalamış bulunuyoruz ve mevcut üyelerimize daha fazla destek olmak için sıkı çalışıyoruz. Önümüzdeki Ekim ayında  Armatör Komitesi Toplantısını İstanbul’da gerçekleştşireceğiz. Türk Deniz Ticareti sektörünü toplantının ardından St Regis Hotel’de düzenlenecek kokteylde ağırlayacağız.
Denizcilik sektöründe son dönem yaşanan gelişmelere karşı üyelerini sürekli bildirdiklerini kaydeden Stevens, “Dünya denizlerinde devam eden korsanlıkla ilgili çeşitli tedbirler alırken, deniz ticaretini düzenleyen uluslararası kurulların sürekli yenilenen kuralları ile ilgili de armatörleri bilgilendiriyoruz” diyerek armatörler ve Kulüpler arasındaki bilgi akışının önemine dikkat çekti.
“Değişik yaptırım rejimlerinde yaşanan değişimlerle ilgili olarak  Kulüpler, hasar önleme çabalarını hızlandırdı. London Club yaptırım ekibi, üyelerimize tavsiye verme ve destek olma konusunda aktif olarak çalışıyor ve okurların bilgilerini güncel tutmak için düzenli ‘Genelgeler ve Yeni Uyarılar’ kitabını hazırlıyor. Örneğin son olarak STS operasyonunda çalışan tanker operatörlerine İran seferlerinde kasten gizlenen yaptırımları ve pozisyonlarını korumaya yardımcı olacak denetim modellerini hatırlattık.
Bunun yanında; korsanlık Aden Körfezi’nde ve Arap Denizi’nde azalmış görünse de endüstri için zorluk olmaya devam ediyor. Ayrıca, Batı Afrika ve Güney Doğu Asya’da ise korsanlık armatörler için ciddi bir tehlike oluşturmaya devam ediyor. Buradakiler, Somalili korsanlardan farklı olarak, daha çok yük hırsızlığına ve gemi personeline yönelik şiddet uygulamaya eğilimliler. Bizim de içinde olduğumuz bazı Kulüpler, üyelerin gemilerinin seferlerini güvenli bir şekilde tamamlayabilmesi için silahlı destek almayı, her ne kadar bu Njerya yetkilileriyle tartışmalı durumlar ortaya çıkarsa da değerlendiriyor.”


Bunu Paylaşın