Dolar “güçlü” para birimi sıfatını koruyabilecek mi?

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Para biriminin güçlü olup olmaması ancak diğer para birimleriyle ilişkisi doğrultusunda anlaşılabilir. Klasik öğretide güçlü olanın zayıf ile olan mücadelesinde zarar gören tarafın zayıf olması beklenir.

Bununla birlikte konuya para birimleri açısından baktığımızda; zayıf olan para birimi rekabet avantajı sağlayabilirse zarar gören güçlü olabiliyor. Tıpkı La Fontaine’nin aslan ile fare fablındaki gibi… Gün gelir zayıf olan fare, aslanı kurtarır! Ancak aslan hâla güçlü olandır. Yani farenin yaptığı bir hamle gücün el değiştirdiğine işaret etmez.

“Rezerv para birimi” olması sebebiyle, dolar, euro ve yen gelişen ülke paralarına karşı -göreceli olarak- güçlüdür. Bu üçlü içinde en kuvvetlisi ise hepimizin malumu olduğu üzere dolardır. Doların kuvvetli olması gelişen ekonomilerin de işine gelmektedir. Bu şekilde para birimleri -ihracat açısından- daha rekabetçi olabilmektedir.

Fakat ülkelerin büyüme modellerini değersiz para birimi üzerinden yüksek ihracata bağlı şekilde kurgulaması sürdürülebilir değildir. Zira kurun değersizleştiği dönemde yurtiçine yabancı para akışı başlar ve yerli varlıklar -ucuzladığı için- satılır. Bu durumda hem varlıklar elden çıkmış olur, hem de yerli para yavaşça değerlenmeye başlar. İhracattaki rekabet avantajı da kaybolur. Kısacası, yerel paranın değersizleştirilmesi gücün el değiştirdiği anlamına gelmez.

Genel beklenti doların kuvvetleneceği yönündeydi
Doların kuvvetlenmesi ile birlikte diğer ülke para birimleri değersizleşerek ihracat avantajı sağlayacaktı. Ülkemizi hariç tutarsak bu beklentinin gerçekleşmediğini söyleyebiliriz.

Hem pandeminin olumsuz etkisi hem de ABD’de yaşanan olaylara rağmen doların durgunluğu epey şaşırtıcı oldu fakat bu yanılgının sebebi ABD’nin kendisi değildi!
Diğer merkez bankalarının tutumu doların fazla değerlenmesini engelledi. Zira birçok gelişmiş ekonominin merkez bankaları, para politikası faizini sıfır ya da sıfıra yakın bir seviyede tuttu. Demek ki merkez bankaları tavır değiştirdiğinde doların diğer para birimlerine karşı değerinde -aşağı yönlü- değişiklik olması da muhtemel.

Kimileri bu süreçte doların, euro karşısında yüzde 6 değer kaybettiğini, dolayısıyla doların durgun olmadığını söylüyor. Doların çok daha güçsüz günleri de olmuştu. 2008 yılında dolar/euro parite ortalamasının 1,47 olduğunu unutmayalım.

Tüm bunlara ek olarak, merkez bankalarının el birliğiyle faizleri düşük tutması diğer varlıkların da avantajı oldu. Tüm para birimlerinde sıfır faiz iklimi olunca yatırımcılar kripto paralar ve altın gibi alternatif varlıklara yöneldi.

Niçin dolar kuvvetlenmedi?
Doların bu derece durağan olması 2008 yılından farklı olarak tüm ekonomilerin çıkmaz içinde bulunmasına bağlanabilir. Tüm merkez bankaları faiz düşürünce veya sıfır faiz politikası uygulayınca ultra yüksek faiz veren ülke kalmadı. Bu da çoğu para biriminin değer kazanmasını engelledi. Zira faizi artan paranın değeri de yükselir.

Diğer bir sebep ise FED’in gelişmiş ekonomilerle oluşturduğu swap hattını pandemi döneminde etkin kullanmasıdır. FED bu uygulaması ile piyasadaki dolar satışını azalttı.

Düşük faiz iklimi devam ederse ne olur?
Düşük faiz ortamının birkaç yıl daha devam edeceği öngörüsü çok yüksek! Peki, böyle bir durumda ne olabilir? Covid-19 sürecinde faizler sıfırın altına da düşebilir. Yani ultra düşük faiz dönemi başlayabilir. Hâl böyle olunca faizleri yüzde 2 seviyesine çıkartmak epey uzun zaman alacaktır. Hatırlarsanız pandemi öncesinde FED faiz artış dilimlerini yüzde 0,25’lik oranlarda belirliyordu. Kabaca yıl bazında yüzde 0,75 oranında faiz artışı yapıyordu. Yani eksi faiz oranından, -ana hedef olan- yüzde 2 mertebesine ulaşmak başlı başına uzun soluklu bir macera olacaktır.

Peki, tüm merkez bankaları faiz artışına başlayınca ne olacak? Önden ilerleyen -faiz yükselten- avantajlı mı olacak?

Faiz oranı yüksek olan para biriminin değerinin de yükseleceğini yazmıştık ancak faiz oranı ekonominin pusulası da değildir. Cari denge, portföy akımı, yabancı yatırımları diğer belirleyici unsurlardır. Faiz oranlarıysa bu unsurları da etkilediği için parite açısında önemli bir oyuncudur.

Gelelim doların durumuna…
ABD’nin borç miktarı artarken küresel büyümedeki payı düşüyor denebilir. Zaten Çin ile verilen mücadelenin ana sebebi de bu değil mi? Bu durum ABD ekonomisi kırılgan bir hâle sokuyor. Normal zamanlarda olunsaydı bu kırılgan görüntünün doları olumsuz etkileyeceği söylenebilirdi. Covid-19 sürecinde, finansal piyasaların çalkantılı hâli devam ederken, diğer para birimleri faiz oranını düşük tutarken, yegâne rakip altın ve kripto paralar oluyor. Hâl böyle olunca dolar yatırımcılar için “güvenilir” sıfatını korumaya devam edecektir. “Güvenilir” sıfatı da doların güç kaybetmesini önleyecektir.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , , , , ,
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com