Doğu Akdeniz’deki Sınırlandırma Ege merkezli “İstikşafi Görüşmeler”in konusu olmamalı

Serter Tuçaltan

sertertucaltan@marinedealnews.com
Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

Doğu Akdeniz’de “meselelerin çözümü” için konferans düzenlenmesi görüşlerinin gündeme taşındığı bir dönemde, 23 Eylül 2020 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasındaki “İstikşafi Görüşmelere” yeniden başlanacağı haberleri açık kaynaklara yansıdı.

24 Eylül 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, Yunanistan ile “İstikşafi Görüşmeleri” başlatma fırsatının oluşmasından memnuniyet duyduklarını, Cumhurbaşkanı’nın kararlılığı ve NATO Genel Sekreteri’nin, Almanya Şansölyesi’nin ve AB Konseyi Başkanı’nın yardımları ile diyalog ve diplomasiye alan açıldığını belirtti.

Bu gelişmeler “İstikşafi Görüşmeler” sürecinin canlandırıldığını, bunda AB, NATO ve Almanya’nın başat aktörler olduğunu, sürecin önümüzdeki günlerde gündemin ön sıralarında yer alacağını gösterdi.

AB ve NATO kapsamında başat aktörlerin Ege ve Doğu Akdeniz meselelerinde Yunanistan-GKRY yanlısı tutum izledikleri mevcut durumda aynı aktörlerin “İstikşafi Görüşmeler” sürecinin canlandırılmasında kolaylaştırıcı rol almaları dikkat çekiyor.

Hatırlanacağı üzere “İstikşafi Görüşmeler” süreci Türkiye ve Yunanistan arasında Ege Denizi’ne yönelik bir müzakere mekanizması.

Mekanizmanın temeli 1999 Helsinki Zirvesi kararları çerçevesinde AB’nin Türkiye’ye adaylık statüsü vererek üyelik sürecini Ege Denizi sorunlarının ve Kıbrıs meselesinin çözülmesi koşullarına bağlamasına dayanıyor.

Bu kapsamda Türkiye ve Yunanistan arasında 2002-2016 yılları arasında 60 görüşme gerçekleştirildiği, görüşmelerin 2016 yılından beri yapılmadığı biliniyor.

Görüşmeler kapsamında basına açıklama yapılmamasından dolayı Yunan basınında yer alan, özellikle karasularının genişliği kapsamındaki görüşmelere ilişkin bazı haberler dışında açık kaynaklarda müzakerelerin içeriği hakkında bilgiye ulaşmak oldukça zor.

Gerçekleştirilmesi halinde önümüzdeki dönemde de görüşmelerin daha önce olduğu gibi iki ülkenin Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin katılımı ile gizlilik prensibine uygun şekilde yürütülmesi bekleniyor.

Ege’de Yunanistan’dan Kaynaklanan Sorunlar ve Yunanistan’ın Yaklaşımı

Ege’de Yunanistan’dan kaynaklanan sorunlar temel olarak;

• Yunanistan’ın şiddetle karşı çıktığı Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık, Kayalıklar (EGAAYDAK) meselesi,

• Yunanistan’ın karasularını bölgesel olarak ve/veya tüm Ege’de 6 deniz milinin ötesine genişletme çabaları,

• Kıta sahanlığı sınırlandırması,

• Uluslararası anlaşmalara göre gayrı askeri statüde olması gerekirken Yunanistan tarafından askerileştirilen adalar,

• Yunanistan’ın 6 deniz mili karasuyu genişliğine rağmen bunun üzerinde10 deniz mili hava sahasına sahip olduğuna ilişkin iddiaları,

• Yunanistan’ın egemenlik alanı gibi gösterdiği uçuş malumat bölgesi (FIR) konularından oluşuyor.

Buna rağmen Yunanistan, Türkiye ile arasındaki tek sorunun Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması olduğunu, Türkiye’nin bunu iki ülke arasındaki tek sorun olarak görmesi ve iki tarafın çözüm için Lahey’e başvurmayı kabul etmesi halinde, Lahey’den çıkacak kararı uygulayacağını belirtiyor.

Yunanistan, bu açıklaması ile Doğu Akdeniz konularını da İstikşafi Görüşmelerin gündemine eklemeye veya bu kapsamda ayrı bir İstikşafi Görüşme kanalı açmaya, bu suretle Doğu Akdeniz’de kendisine daha etkin bir rol biçmeye ve sınırlandırma haricindeki konuları dışlamaya çalışıyor.

Ancak, Yunanistan deniz hukuku ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması prensipleri çerçevesinde, sınırlandırma bakımından Doğu Akdeniz’de belirleyici etkiye sahip bir kıyıdaş olma özelliğinden oldukça uzakta. Yunanistan’ın mevcut konumunun ötesinde bir müzakere rolü alması en temel nokta olarak hakkaniyet prensibi ile uyumlu değil.

Bu anlamda Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunun tek başına Yunanistan ile müzakere edilmesinin mümkün olmadığı gibi konunun Ege kapsamındaki İstikşafi Görüşmelerin gündeminde olması da Doğu Akdeniz’deki diğer ilgili kıyıdaşların varlığı nedeniyle uygun bir yöntem değil.

Değerlendirme

Yeniden Ege konusuna dönersek, Yunanistan’ın sınırlandırma konusunu Türkiye ile arasındaki tek sorun olarak gören yaklaşımı gerçekçilikten uzak.

Bilindiği üzere Ege Denizi’nde Yunanistan’dan kaynaklanan sorunlar kapsamındaki temel mesele aidiyet veya egemenlik meselesi. Yunanistan, kendi açık kaynaklarında “gri bölgeler” olarak geçen aidiyet veya egemenlik konusunu yok sayıyor ve hatta gündeme gelmesinden rahatsızlık duyuyor.

Ege’de bu statüde 152 Ada, Adacık ve Kayalık grubu bulunuyor. Teknik açıdan bu ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti konusunun sonuçlandırılmasından önce karasularının genişliği ve dolayısıyla hava sahası ile kıta sahanlığı konularının da açıklığa kavuşturulması mümkün görünmüyor. (Başeren, Kurumahmut; Ankara, 2003)

Aidiyet meselesinin çözülmesinin ardından karasularının genişliği konusuna odaklanılması gerekiyor.

Bu noktada Türkiye için 6 deniz mili üzerindeki karasuyu genişliğinin kabul edilemez olduğu yönündeki 1995 tarihli TBMM kararı ile de ortaya konan tutumun idamesi şart. Zira artan her bir mil Yunanistan lehine çok daha büyük oranda karasuyu artışına yol açıyor ve Yunanistan’a avantaj sağlıyor.

Yunan medyasında zaman zaman yer alan Ege’de, farklı bölgelerde farklı karasuyu genişliğinin uygulanmasına yönelik bir model de yine aynı gerekçe ile Türkiye’nin aleyhine. Özetle Ege’de karasularının genişliğinin 6 deniz mili üzerine çıkarılmasının hiçbir şekilde ve hiçbir surette kabul edilmemesi gerekiyor.

Uluslararası hukuk kapsamında karasularının genişliği konusunda bir anlaşma sağlanması halinde hava sahası konusu doğrudan çözüme ulaşıyor. Bu noktada Yunanistan’ın dünyada karasuyu genişliğinin ötesinde hava sahası genişliğine sahip olduğunu iddia eden tek devlet olduğu gerçeğini hatırlamak gerekiyor. Bilindiği üzere Yunanistan Ege’de karasularının 6 mil genişliğinde, hava sahasının ise 10 mil genişliğinde olduğunu iddia ediyor. Uluslararası hukuka aykırı bu durumun kabul görmesi imkânsız.

Yunanistan’ın bulunmadığını iddia ettiği bir başka sorun ise gayrı askeri statüdeki adaların askeri hale getirilmesi (askerileştirilmesi). Adaların gayrı askeri statüsü uluslararası anlaşmaların açık hükümleri ile teminat altına alınmış durumda. Üstelik gayrı askeri statü bu adalara yönelik egemenlik devrinin de bir şartı. (Başeren, Kurumahmut; Ankara, 2003) Dolayısıyla bu husus bir müzakere meselesi değil. Yunanistan’ın söz konusu Adalardaki askeri varlığını ilgili anlaşmaların hükümleri ile uyumlu hale getirmesi bir şart.

Sonuç

İstikşafi Görüşmeler, Türkiye ve Yunanistan için Ege kapsamında diyalog yolunu önceleyen bir yöntem.

Ancak Yunanistan’ın yeni sürecin daha başındaki tutumu geçmişteki 60 görüşmeden neden netice alınmadığının da bir göstergesi.

Doğu Akdeniz konularının bu sürecin içerisinde yeri yok!
Üstelik sürecin canlandırılmasında rol alan unsurların Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de Türkiye’nin lehine olmayan politikalar izlediği, sürecin devamında da süreç içerisinde olarak Türkiye’nin yaklaşımları üzerinde etki yaratmaya çalışmaları mümkün görünüyor.

Bu anlamda İstikşafi Görüşmeler sürecine itidâlle yaklaşmak gerekiyor.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın
sertertucaltan@marinedealnews.com