Doğu Akdeniz’de yeni bir Rum oyunu

MDN İstanbul

Hakan Mehmet Köktürk

Dz. Kur. Kd. Alb. (E) Hakan Mehmet Köktürk bu ayki makalesinde, Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’deki iddialarını sürdürürken, Türkiye’yi Ada’dan ve Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak için yaptığı planlarını değerlendiriyor

Özellikle Orta Doğu’da yaşanan ve Suudi Arabistan’a ait petrol tesislerinin vurulmasıyla ortaya çıkan çatışma ortamı petrol fiyatlarının bir günde yüzde onbeşlere varan oranda artmasına sebep olmuştur. Bu gelişmeler
Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynaklarının sahiplenilmesi uğruna olacak mücadelenin daha da artacağını göstermektedir.

Bu mücadelenin saflarının belirlenmesinde Eylül 2019 içinde de önemli gelişmeler meydana gelmiştir.
Bölgesinde sorunlar yaşayan ve mağduru oynayan Suudi Arabistan, Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanımız ile ilgili haddini bilmeyen açıklamalar yapmıştır. Suudi Dışişleri Bakanı tarafından ilk defa bakan seviyesinde Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi (GKRY)’ne yapılan ziyarette Rumlar baş müttefik, Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimiz ise yasadışı
olarak tanımlanmıştır. Aynı gün, Mısır Savunma Bakanı da GKRY’ye gelerek askeri işbirliği görüşmelerine
başlamıştır.

Bu olaydan birkaç gün sonra Almanya’yı ziyaret eden Yunanistan Dışişleri Bakanı ise ziyaret sonrası yaptığı açıklamada “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tehlikeli tutumunun gündemlerinde olduğunu” söylemiştir.
Yunanistan ve GKRY, Doğu Akdeniz’deki iddialarını sürdürmek için başka ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliği (AB)’nin desteğini almaya çalışırken; gazetelerinde yer alan makalelerde ise “Türkiye ile sıcak bir
çatışma ortamında destek açıklamaları yapan ülkelerden kaçının kendi yanlarında yer alacağından ciddi endişeler duydukları” yer almaktadır. Yine aynı makalelerde AB’nin desteğinin de sınırlı olacağı, bu bölgelerdeki egemenlik
haklarının tartışılmasının engellenebilmesi için akla gelen ilk çözümün ise çıkarılacak petrolden/doğalgazdan Türklere pay vermek olduğu ifade edilmektedir.

GKRY Cumhurbaşkanı Anastasiadis’in, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “doğalgazın
ortak idaresi” önerisine verdiği cevabında da benzer bir yaklaşım görülmektedir. Basına yansıyan haberlere
göre Anastasiadis’in cevabı şu şekildedir;
– Kıbrıslı Türklerin, doğalgazın idaresi konusunda yaşanan gelişmelerden ve alınan kararlardan bilgi sahibi olmalarını sağlayacak bir mekanizmanın kurulması.
– Doğalgaz Fonu’yla ilişkili olan ve doğalgaz gelirlerinin Kıbrıslı Türklere denk düşecek olan oranının yatırılacağı bir banka hesabı açılması. (Bu oranın yüzde 30 olacağı düşünülmektedir.)
– Doğalgazdan ilk gelirlerin gelmeye başlaması beklenen 2022 yılından itibaren, Kıbrıslı Türklerin doğalgaz hesabından para çekebilmesine imkân tanınması.

Ancak Anastasiadis Kıbrıslı Türklerin doğalgaz gelirlerinden, Kıbrıs sorununun çözümünden önce pay almaya başlayabilmesi için Türkiye’nin GKRY ile Münhasır Ekonomik Bölge belirleme yoluna gitmesini şart koşmuştur.

KKTC ve GKRY Cumhurbaşkanları arasında Şubat 2019’da yapılan görüşmede “Türk askeri Ada’yı terk etsin, Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılsın, böylelikle KKTC’yi AB’ye alalım” teklifinde bulunan Rum Yönetimi, şimdi de doğalgazdan
pay verelim yaklaşımı ile ülkemizi Doğu Akdeniz’in önemli bir kısmından uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

Bilindiği üzere, 1979’da, Spiros Kiprianu’nun Rum Yönetimi lideri olduğu dönemde de, Mısır’la birlikte petrol macerasına girişilmiş, ancak Rauf Denktaş’ın, ‘‘Bu bir savaş nedeni olur’’ açıklamasını yapması ve Türkiye’nin de tepkisiyle Birleşmiş Milletler (BM) devreye girmiştir. Rum lider bir açıklama yaparak, ‘‘BM Genel Sekreteri petrol
konusunda geri adım atmamızı istiyor ve Türklerin şaka yapmadığını söylüyor’’ demiştir. Rum tarafı müteakiben geri adım atmış ve çalışmalar başlamadan bitmiştir. Bu durum bize ülkemiz ve KKTC arasında tam bir işbirliği ve
karşılıklı destek ile Doğu Akdeniz’de başarılı olabileceğimizi göstermiştir.

GKRY’nin doğalgazdan “KKTC’ye pay verelim” yaklaşımı ülkemiz ile sıcak çatışma ortamına girmeden tartışmalı bölgelerdeki egemenliğini kesinleştirmek için yaptığı bir oyundur. Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizin korunabilmesinin, Yunanistan veya GKRY’nin egemenliğindeki alanlardan pay almakla değil, Doğu Akdeniz’deki
deniz yetki alanlarının eşit koşullarda paylaşılması ile mümkün olacağı, bunun da ülkemiz ve KKTC’nin ortak ve kararlı tutumu ile sağlanabileceği hususu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.

Bunu Paylaşın