Doğu Akdeniz jeopolitiği ve Matruşka bebeği

MDN İstanbul

Birçok ülkeyle sorunları bulunan ve dış politikada hayli sıkışan Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişkilerini ivedilikle normalleştirmesi gerekiyor

Çevre denizlerimize yönelik gelişmelere ısrarla temas etmeye ve farkındalık yaratmaya devam ediyoruz. Zira, bölge jeopolitiğine ilişkin gelişmeler oldukça dinamik bir görüntü sergiliyor. Ülkemiz üzerindeki baskının her geçen gün arttığı ve karar anına emin adımlarla yaklaştığımız mevcut konjonktürde dikkatli hareket etmeyi, süreci iyi takip etmeyi ve resmi iyi okumayı öneriyoruz.

Aslında bu yazının girişini farklı dizayn etmiştik. Ancak Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklama ile bir Türk savaş gemisinin Akdeniz’de bulunan USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisi görev grubu ile Doğu Akdeniz’de tatbikat yaptığını öğrenince gözlük değiştirmek durumunda kaldık.

ABD’nin stratejik hamlesi (Afganistan barış görüşmeleri Türkiye’de mi?)
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in basına sızan Afganistan’a yönelik mektubu ve yansımaları olacaktı odağımızda. Atlamayalım, kısaca değinelim. ABD’nin Afganistan’dan çekilmek istediği bir sır değil. Başkan Biden mayıs ayına dek Amerikan askerlerini kademeli olarak Afganistan’dan çekmek istiyor, birçok NATO müttefikinin itirazına rağmen… Her ne kadar Doha’da Taliban ile yapılan barış görüşmeleri tıkansa da  ABD’nin kararından dönmeyeceği anlaşılıyor. Tuhaf olanın ise basına sızan Blinken’in mektubunda barış görüşmelerine Türkiye ev sahipliğinde devam edileceğinin vurgulanmasıydı. Bazıları bu hamleyi Türkiye ile ABD arasında normalleşme adımı olarak yorumladı.

Son dönemde bazı emekli ABD’li asker/bürokratların ülkemize mavi boncuk dağıttığını, şeker pembe mesajlar verdiklerini gözlüyoruz. Suriye özelinde Türkiye’nin istikrara katkı sağladığı, mültecileri koruduğu, ve ev sahipliği yaptığı mealindeki mesajlar ile ABD’nin Türkiye’yi yanına çekmeye çalıştığını anlıyoruz. Oysa ABD izlediği çok boyutlu strateji ile Türkiye ile ilişkileri düzeltmeyi değil, Türkiye’yi bir tercih yapmaya zorluyor. Blinken’in mektubu da bunun ispatı… Dönelim Doğu Akdeniz’de meydana gelen gelişmelere…

Mısır ne yapmaya çalışıyor?
Mart ayı Doğu Akdeniz özelinde yaşanan gelişmelerle oldukça yoğun geçti. Ayın hemen başında Yunan basını, Akdeniz’de hidrokarbon ihalesine çıkan Mısır’ın “Türkiye ile anlaşmaya açık kapı bıraktığını” yazınca kızılca kıyamet koptu. Mısır’ın, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e (BM) bildirdiği kıta sahanlığı sınırlarını dikkate alarak hidrokarbon arama ihalesine çıktığını duyuran Yunan basını, ihanete uğradıklarını iddia ederek Mısır’ı kalleşlikle suçladı.

Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve hatta Cumhurbaşkanı Mısır’ın bu hamlesine atıfta bulunarak, Mısır ile diplomatik görüşmelerin başladığını açıkladı. Oldukça tuhaf bir durumdu. Zira yıllardır küs olduğumuz Mısır ile basın önünde normalleşmeye çalışılıyordu. Kısa bir süre sonra diplomatik görüşmeler olgunlaşmadan acele açıklamalar yapıldığını anladık. Yunanistan panik butonuna basarken, Mısır el yükseltti.

Atina’da çalan alarm zilleri
Mısır’ın MEB haritasını memnuniyetle karşılayan Ankara’nın Kahire’yle görüşüp anlaşma mesajları vermesi, Atina’da alarm zillerini çaldırdı. Önce Yunanistan Başbakanı Miçotakis telefon ile Sisi’yi aradı. Ardından Yunan Dışişleri Bakanı Dendias apar topar Mısır’a giderek Kahire’de Mısırlı mevkidaşıyla görüştü. Bu gelişmelerin ardından Yunan basını, Mısır’ın yeni MEB haritası yayımladığı haberini geçti.

Dendias, Mısırlı mevkidaşı ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt’la görüşmesinin ardından gittiği GKRY’de, Yunan tarafının sorunu özünde çözülmüş kabul ettiğini, açıkladı. Yunanistan ile Mısır’ın uzlaşmaya vardığını duyuran Suudi gazetesi Arab News ise “Tartışmalı parselin koordinatları Mısırlı ve Yunanlı uzmanlar arasındaki görüş alışverişlerinin ardından yeniden uyarlandı” diye yazdı.

Mısırlı kaynaklar ise Kahire’nin, Türkiye ile Doğu Akdeniz konusunda herhangi bir müzakereye başlamadığını, Yunanistan ile GKRY’nin yapılacak olası bir anlaşmaya taraf olması taahhüdüne bağlılıklarını koruduğunu belirterek, Mısır tarafının Libya’daki UMH ile Ankara arasında imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasını reddetme pozisyonuna sadık olduğunu açıkladı. Konuya ilişkin en net açıklama Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü’den geldi. Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkilerin normale dönmesi için Türkiye’nin eylemlerinin Mısır’ın ilke ve hedefleriyle uyum göstermesi gerektiğini belirten Şükrü, “Normal diplomatik çerçeve dışında hiçbir iletişimimiz yok. Türkiye’den gelen eylemler Mısır’ın ilke ve hedefleriyle uyum gösterirse, ilişkilerin normale dönmesi için zemin hazırlanır” açıklamasını yaptı. Türkiye ile Mısır arasında sorunların deniz boyutunu aştığı, esasen siyasi temelli olduğu aşikâr. Bu durumda iki ülke ilişkileri ancak siyaseten asgarî müşterekte buluşulması kaydıyla çözülebilir.

GKRY, Yunanistan ve İsrail arasında AB “elektrik otoyolu” için imzalar atıldı
Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarının belirlenmesine doğrudan etki edecek önemli gelişme mart ayının ilk haftasında meydana geldi. Geçen sene ısrarla yazmıştık. Hemen herkesin EastMed boru hattına odaklandığı bir dönemde süregelenEuroAsia Interconnector” projesinin gözden kaçırılmaması gerektiğini vurgulamıştık. Ne yazık ki korkulan oldu…

GKRY, Yunanistan ve İsrail arasında denizaltı kablo hattıyla elektrik bağlantısını sağlayacak “EuroAsia Interconnector” projesine yönelik hazırlanan mutabakat muhtırası 8 Mart’ta GKRY’de imzalandı. GKRY Enerji Bakanı Pilides ile İsrail Enerji Bakanı Steinitz imza töreni sırasında hazır bulunurken, Yunanistan Enerji Bakanı Skrekas törene çevrimiçi katıldı. Üç bakan tarafından yapılan ortak açıklamada, daha fazla yenilenebilir enerji kaynağının oluşmasına imkân sağlayacak mutabakatın imzalanmasının memnuniyetle karşılandığı belirtildi. GKRY’nin enerji izolasyonunu sona erdirmeyi öngören proje; İsrail, GKRY ve Yunanistan’ın elektrik şebekelerini deniz altından geçen 1.208 kilometrelik kabloyla birbirine bağlayan Avrupa Birliği “elektrik otoyolu” olarak ifade ediliyor.

Türkiye’den Yunanistan, İsrail ve AB’ye nota
Bu çok önemli anlaşmaya Dışişleri Bakanlığımız anlaşılmaz bir şekilde bir hafta sonra, 15 Mart’ta tepki gösterdi. Türkiye; AB destekli “EuroAsia Enterkonnektörü” projesinin güzergâhının Türkiye’nin kıta sahanlığından geçmesi nedeniyle İsrail ve Yunanistan’ın Ankara Büyükelçilikleri ile AB Türkiye Delegasyon Başkanlıklarına nota verdi. Dışişleri Bakanlığımız anlaşılmaz bir tutum ve ısrarla münhasır ekonomik bölgemiz değil, kıta sahanlığımız tabirini kullanmaya devam etti.

Projenin dokümanlarında kullanılan görsellerde sualtı elektrik kablosu için planlanan güzergâhın, Kıbrıs ve Girit Adaları arasında, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığından geçtiğini belirten kaynaklar, uluslararası hukuk gereği kablo faaliyetleri ön araştırma çalışması gerektiriyorsa Türk kıta sahanlığından gerçekleştirilecek çalışmalar için Türkiye’nin izninin aranması gerektiğini, ön çalışma gerekmiyorsa kablo döşeme faaliyetleri ve kapsamı hakkında Türkiye’ye makûl bir süre önceden bilgi verilmesi gerektiğini belirtti. EuroAsia Enterkonnektör projesi dâhilinde denize kablo döşeme çalışmalarının başlaması ve münhasır ekonomik bölgemize sirayet edilmesi durumunda neler yapılabileceğini, nasıl ve ne şekilde tepki gösterilmesi gerektiğini şimdiden belirlemeyi öneriyoruz. İlgililerine hatırlatalım.

Libya Başbakanı Dibeybe: Libya gaz yataklarından iyi bir pay kazandı
Libya Temsilciler Meclisi, BM öncülüğünde 5 Şubat’ta Cenevre’de toplanan Libya Siyasi Diyalog Forumu üyelerinin oylaması sonucunda geçici yönetimin başbakanlığına seçilen Abdulhamid Dibeybe Başbakanlığındaki hükümete güvenoyu vermek üzere Sirte’de toplandı. Dibeybe, oturumda yaptığı konuşmada, “Libya, Türkiye ile imzaladığı anlaşma sayesinde Doğu Akdeniz’deki gaz yatakları hakkından iyi bir pay kazandı” açıklamasını yaptı.

Libya’da yılsonunda yapılacak seçimler öncesi geçici yönetimin pozisyonu Libya politikalarımız bağlamında oldukça önemli. Libya ile yapılan anlaşmaların devamı, elde edilen statükonun idamesi ülkemizin çıkarlarını doğrudan ilgilendiriyor. Bu nedenle Başbakan Dibeybe’nin akdedilen MEB Anlaşması’nın geçerliliğini koruyacağını açıklamasının önemli bir gelişme olduğunu belirtelim.

İsrail ile GKRY tartışmalı gaz sahaları sorununda mutabakata vardı
GKRY ile İsrail, Doğu Akdeniz’de deniz sınırlarını aşan tartışmalı gaz rezervlerinin ticari kullanımıyla ilgili görüşmelerin başlamasına yönelik mutabakata vardı. Buna göre, İsrail’in Yishai gaz sahası sınırı ile GKRY’nin Afrodit gaz sahasının sınırının çakışması nedeniyle yaşanan ve 9 yıldır devam eden anlaşmazlığın uzlaşıyla sonuçlandığı ifade edildi.

Varılan mutabakat, GKRY Enerji Bakanı Pilides ile İsrail Enerji Bakanı Steinitz tarafından açıklandı. Bakan Pilides, açık denizlerdeki kaynaklarla ilgili 9 yıllık çıkmazın çözülmesi adına önemli bir adım atıldığını söyledi. Steinitz’in ziyareti sırasında sorunu çözmek için bir çerçeve üzerinde anlaşmaya vardıklarını aktaran Pilides, çerçevenin hazırlanacak ortak bir metinle açıklanacağını ifade etti. İsrailli Bakan Steinitz de GKRY’ye “verimli” bir ziyaret gerçekleştirdiğini belirterek, “Sonunda, yıllar süren, sonu gelmeyen ve yararsız müzakerelerin ardından önemli bir ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum” dedi.

İsrail ile GKRY’nin tartışmalı gaz sahaları sorununu çözmelerinin deniz yetki alanlarının belirlenmesi bağlamında önemli bir gelişme olduğunu ve ülkemize de yansımalarının olacağını belirtelim. Son dönemde İsrail’in Türkiye ile anlaşması durumunda kazanımlar elde edeceği ifade edilirken, GKRY ile İsrail arasında varılan bu mutabakatın tezlerimize zarar vereceği aşikâr.

Stoltenberg: Türkiye ile ilgili S-400 ve Doğu Akdeniz gibi konularda ciddi endişemiz var
Batı ile aramızdaki sorunlu ve çetrefilli ilişkilerde iyi polis rolünü oynayan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Avrupa Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Alt Komitesi toplantısında yaptığı konuşmasıyla şaşırttı. Avrupalı milletvekillerinin NATO-AB ilişkilerine yönelik sorularını yanıtlayan Stoltenberg, “Herhangi bir NATO ülkesine yakın zamanda bir askeri saldırı tehdidi görmüyorum ama bunun bir nedeni var o da NATO’nun varlığı” ifadesini kullandı.

Türkiye ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Stoltenberg, Doğu Akdeniz, S-400 ve demokratik haklar gibi konularda ciddi endişeleri olduğunu, bunları dile getirdiğini ancak 30 NATO müttefiki arasında farklılıklar, anlaşmazlıklar olabileceğini vurgulayarak, “NATO bunların tartışılması için önemli bir platform imkânı sunmaktadır” dedi. Stoltenberg, Türkiye ile Yunanistan arasında gerginliği azaltmak amacıyla NATO’da ayrıştırma usulleri mekanizması kurulduğunu, iki ülkenin ayrıca istikşafi görüşmelere de başladığını belirterek, “Sorunların çözüldüğünü söylemiyorum ama önemli konularda anlaşmazlıklarımız olduğunda bunların ele alınmasında platform sunmak, doğru yolda ilerleyebilmek için uluslararası kurumlara ihtiyacımız var. Bizim yaptığımız da bu” ifadelerini kullandı.

İtalya Dışişleri Bakanı Maio ve Kıbrıs meselesi
İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, mart ayında GKRY’yi ziyaret ederek GKRY lideri Anatasiadis, Dışişleri Bakanı Christodoulides ve BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar ile bir araya geldi. Temaslarının ardından açıklamalarda bulunan Di Maio, İtalya’nın 27-29 Nisan’da BM öncülüğünde garantör ülkelerin de katılımıyla 5+1 formatında düzenlenecek Kıbrıs konulu gayrî resmi konferansı memnuniyetle karşıladığını belirtti.

İtalya’nın Kıbrıs sorununda BM anlaşmaları ve kararları dışındaki çözümü sağlamaya yönelik her türlü girişimi şiddetle reddettiğini açıklayan Maio, ülkemizin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon arama faaliyetlerine atıfta bulunarak, İtalya’nın, GKRY ve Yunanistan’ın bölgedeki haklarının ihlâl edilmemesi konusundaki desteğini vurguladı ve GKRY ile İtalya’nın ikili ilişkilerini “mükemmel” olarak tanımlayarak, işbirliğini artırmak için çalışmaya devam edeceklerini ifade etti.

Blinken: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki eylemlerinden kaygı duyuyoruz
ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde katıldığı oturumda, Biden yönetiminin dış politika önceliklerini anlattı. Türkiye’ye de değinen Blinken, Doğu Akdeniz’deki son gelişmeleri ve Türkiye’nin bölgedeki sorunların çözümü için AB ile son dönemdeki girişimlerini yakından takip ettiklerini belirtti ve ABD’nin bu çabaları desteklediğinin altını çizdi.

Türkiye’nin son bir yıl içinde Doğu Akdeniz’deki bazı eylemlerinden kaygı duyduklarını ve Ankara’nın bazı durumlarda “Yunanistan’a karşı provokatif eylemlerde bulunduğunu” dile getiren Blinken, bölgedeki sorunların çözümünün kışkırtıcı eylemlerle ve askerî yöntemlerle değil ancak diplomatik yollarla olabileceğini söyledi. Son haftalarda Doğu Akdeniz konusunda olumlu gelişmeler yaşandığını kaydeden Blinken, “Türkiye’nin, daha yapıcı bir şekilde adım atılması noktasında AB ve diğer ülkelerle temasa geçmesiyle bölgede tansiyonun düştüğü görülüyor. Bunu destekliyoruz ve bu tür adımların bu istikamette atılabilmesine yardım etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs müzakerelerinde doğrudan Amerikan angajmanını göreceksiniz
“Türkiye’nin NATO taahhütlerini, uluslararası hukuku ve Yunanistan’ın hava sahasını ihlâl eden provokatif eylemlerini eleştirdik” açıklamasını yapan Blinken, “ABD, Doğu Akdeniz’de istikrarın sağlanması ve tüm tarafların egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunması konusunda dikkatlidir. Bölgede ortaya çıkan anlaşmazlıklar askerî ve provokatif yollarla değil, barışçıl bir şekilde diplomatik yollarla çözülebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da, ABD’nin adayı “iki bölgeli-iki toplumlu bir federasyon” olarak yeniden birleştiren kalıcı bir çözüme destek vereceğini aktaran Blinken, “BM’nin (Kıbrıs meselesindeki) kritik rolünü desteklemenin yanı sıra bu olasılığı geliştirmek için çaba sarf edeceğiz. Ayrıca bu çabaya doğrudan Amerikan katılımını gerçekleştireceğiz. ABD diplomasisiyle Kıbrıs müzakereleri konusuna doğrudan angaje olacak. Bu çabalarda doğrudan Amerikan angajmanını göreceksiniz” ifadesini kullandı.

Blinken yaptığı açıklama ile yeni ABD yönetiminin ülkemize yönelik perspektifini net bir şekilde ortaya koyuyor. Israrla vurguluyoruz. ABD ile aramızda sadece S-400 sorunu yok. S-400 ABD ile aramızdaki sorunlar sarmalının, yani buzdağının sadece görünen kısmı. ABD ile Ortadoğu, Suriye, YPG, Doğu Akdeniz, Yunanistan ve Kıbrıs konularında farklı boyutlarda olduğumuz açıkça görülüyor.

İşte bu noktada Blinken’in ABD’nin Kıbrıs sorununa doğrudan angaje olacağını ifade etmesine kulak kabartmakta yarar var. Anlaşılan nisan ayı sonunda BM öncülüğünde garantör ülkelerin de katılımıyla 5+1 formatında düzenlenecek Kıbrıs konulu gayrî resmî konferans da renkli geçecek! Müttefiklerimizin(!) Kıbrıs sorununu “halletmeyi” de ajandalarına aldıklarını görüyoruz. Blinken çok doğru söylemiş, yeni ABD yönetiminin ülkemize ve milli çıkarlarımıza karşı çok boyutlu angajmanlara girdiğini görüyoruz! Israrla ABD ile yeni sayfa açma hayali kuranlara bir kez daha hatırlatalım.

Doğu Akdeniz ve matruşka bebeği
Doğu Akdeniz’de matruşka bebeği misali iç içe geçen sorunlar bulunmakta. Temelini egemenlik meselesinin oluşturduğu bölgede ayrıca, enerji jeopolitiği uğruna mücadele, hegemonya ve nüfuz alanı tesis etme, Türkiye’yi frenleme ve Rusya’yı çevreleme mücadelesi sürdürülüyor.

Yeni yönetimi ile ABD, Arktik Bölge’den başlayan, İskandinavya ve Baltık Bölgesi ile devam eden, Polonya, Romanya, Bulgaristan ve Ukrayna ile Karadeniz’e inen, diğer taraftan Yunanistan ile Ege’yi kapsayan ve Doğu Akdeniz’e dek uzanan geniş bir eksen oluşturmayı hedefliyor. ABD’nin maksadı şüphesiz Rusya’ya karşı geniş bir cephe oluşturmak. Biden’ın Başkanlığa gelmesiyle ABD, Rusya tehdidini dirilterek AB’yi işbirliğine zorlamayı, esasen Transatlantik ilişkilerini restore etmeyi öngörüyor. Biden’ın Putin’e sarf ettiği diplomatik nezaketin dışındaki sözlerin arka planında bu strateji var. Rusya’ya karşı savaş baltasını çıkardığı izlenimini veren ABD’nin önceliği elbette Çin. Rusya ise NATO üzerinden Avrupalı müttefiklere ihale edilmek isteniyor. Böylelikle ABD, Avrupalı müttefiklerini de zinde ve oyunda tutmayı, kendi önceliğini ise Asya-Pasifik bölgesine vermeyi hedefliyor.

Gelelim ABD’nin Doğu Akdeniz perspektifine. ABD bakımından Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve İsrail birbiriyle bağlantılı konular. Bölgedeki hidrokarbon kaynaklarını kontrol etmek isteyen ABD bölgede kontrolü dışında gelişmeler istemiyor. Bölgedeki gaz rezervlerini Avrupa’ya aktarmak isteyen ABD, böylelikle Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmayı hedefliyor. Nitekim Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılım iradesinin ortaya konmasının sebebi de bu… Bu nedenle ABD Doğu Akdeniz’de, İsrail’in, Yunanistan ve GKRY’nin çıkarlarını gözetecek hamleler yapıyor. Türkiye ise haliyle bu denklemin dışında kalıyor. Denklemin içinde olabilmenin yegâne şartı ise taviz(ler) vermek.

Bu nedenle birçok ülkeyle sorunları bulunan ve dış politikada hayli sıkışan Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişkilerini ivedilikle normalleştirmesi gerekiyor. Mısır ile başlayacak ve Suriye ile devam edecek hamlelerin Türkiye’ye hamle ve pozisyon üstünlüğü kazandıracağı aşikâr. Bu nedenle meselelere ideolojik optikten bakma lüksünün ortadan kalktığını, aksi takdirde oldukça geç kalınacağını hatırlatarak noktayı koyalım.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın