Balyoz, Ergenekon ve diğer kumpas davaları ile hapse atılan kahraman askerlerin tutsaklığı ve diğerlerinin sindirilmişliği üzerine inşa edilmeye çalışılan, teröristlerle aynı masaya oturulan birinci çözüm sürecine kadar gitmeden günümüze bakalım.
Aslında ilk kıvılcım yine askerlerden çıktı ortaya. Kara Harp Okulu’nun tören alanında, kutsal yuvada teğmenliğe naspedilen yüzlerce genç teğmen subay olmanın ayrı bir andı olması gerektiğinden hareketle bir araya geldiler. AKP zihniyetinin ordunun geleneksel yapısını bozmak için attığı adımlardan biri olarak kaldırdığı andı beraber okuyarak vatana millete olan bağlılıklarını ve “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri” olduklarını haykırdılar. Kılıç çatarak bunu dünyaya ilan ettiler. Bundan korkması gereken kim olmalı? Vatan hainleri ve düşmanlar.
Bunun ne ilgisi var bugünkü gösterilerle demeyin. Çünkü ilk kıvılcımı teğmenler ve onların yanında yer alan emekli ve bazı muvazzaf komutanları attı. Teğmenlerin ihracı toplumda büyük bir yara oluşturdu. Bu haksızlık en koyu AKP, MHP ve DEM (o zamandan önce ortaklıklarının başladığı biliniyor) taraftarlarını dahi vicdanen çok rahatsız etti. Vicdanlarda bir kıvılcım yanmaya başladı o dönemlerde. Aslında o kıvılcımın ilk ışıkları 2 yıl önceki emekli amirallerin Montrö bildirisine dava açılmasına, bir önceki yıl Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk rozeti takmayan tarikatçılara tepki gösteren teğmenlerin ihracına, sarıklı amirallere ceza verilmemesine, takkeli generalin kimse görmemişçesine yok sayılmasına kadar dayanıyor.
Yaraya tuz basmak da yine Cumhur İttifakı’na kaldı. Terörün olmadığı ülkede “Terörsüz Türkiye” adı altında “Anayasa değişikliğine” zemin hazırlamak için görüşmelere hız verdi. Teröristbaşı Öcalan’ı çıkarmayı dahi gündeme getirip halka dayatmaya başladılar. Karşı çıkarak buna direnç gösterecek en büyük engel gördükleri Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ vardı. Bir şekilde tutuklanarak hapse atıldı.
Bu kadarla da kalmadı. Yüzbinlerce kişiye iş olanakları tanıyan TÜSİAD üyeleri ülke siyaseti üzerine görüş beyan ettiler. Her şeyi kenara bırakalım vatandaş olarak haklarıydı. Ayrı bir yaygara koparıp adliye koridorlarından ülkenin en saygın iş adamlarının görüntüleri yayınlandı.
Nihai hedef olan “Anayasa Değişikliği” için ve onunla beraber olacağını değerlendirdiğim başkanlık seçimi ile ilgili de zemin oluşturulmalıydı. Bununla ilgili olarak da önce pek çok belediye başkanı görevden alınarak zemin oluşturuldu. Cumhurbaşkanlığı için en büyük rakip CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu çeşitli yolsuzluk iddiaları ile gözaltına alınarak tutuklandı. Seçimlere girmesinin önünü kesmeye yol açan üniversite diploması da iptal edildi.
Azıcık aklı ve vicdanı olan insanlar dahi sadece muhalefette mi oluyor bu tür yolsuzluklar demeye başladı. Malûm pek çok bakan ve AKP’li belediye başkanı hakkında onlarca iddia varken en küçük bir soruşturma dahi açılmamıştı. En büyük rakibi saf dışı bırakmak için her yolu denemek de vicdanlarda yara, akıllarda soru işareti oluşturdu.
Burada şunu belirtmek isterim. DEM’in, belediye başkanlarının görevden alınmasına çok az tepki göstermesine de hiç şaşırmadım. Ortaklık böyle bir şey.
DEM gibi Kürt kökenli vatandaşlara zulmetmiş ağalık feodal düzeninin şimdiki uzantısı bir partinin samimiyetine inanmak büyük hatadır. Modern ağaların teröristbaşı Apo’yu da kendi çıkarlarına alet etmeleri kaçınılmazdır. DEM teröristbaşının çıkmasını istemez, çünkü kendi düzenleri bozulur.
Gelinen noktada tarikat ve cemaat kültürü ile yetişmiş siyasal İslâmcıların yaşam tarzı “lidere biat ve dış etkenlerden korkudur.” Siyasal İslâm anlayışının tezahürü biat isteği sonucu baskı ve korku sonucu saldırganlıktır. Adalet, insan hakkına saygı, vicdan gibi değerler korkularının gerisinde kalır. Bu yüzden siyasal İslâmcılardan bunları beklemek hata olur.
“Şeyhine karşı gelen müritler” olarak gördükleri muhalefet onlar için düşmandır, hadsizdir, her türlü cezayı hakkeden, her türlü davranışın mübah olduğu güruhtur.
Özgür Özel yönetimindeki CHP’nin oluşan ortamı yanlış okuması ve sadece bütün olup biteni İmamoğlu’na bağlaması ise akıl tutulmasıdır. Şunu anlamalıdır ki sokaklara dökülen gençlerin arayışı sadece İmamoğlu’na özgürlük boyutunda değildir. Bozkurt işareti yapan, Türk bayrakları ile alanları dolduran gençler DEM’e yakın söylemlerin olmasından rahatsızdır. Bunu meydanlarda tepkileri ile göstermekteler. “DEM’i AKP’nin kucağına atmayalım” mantığı yanlıştır. DEM zaten tarafını çoktan seçmiştir. Özgür Özel ve ekibi bu ortaya çıkan enerjiyi sönümlemekten vazgeçmeli ve doğru okumalıdır.
Sokaklarda adalet ve demokrasi arayışı içinde olanların istekleri doğru değerlendirilmelidir. Kara Harp Okulu tören alanında yakılan Atatürk, tarikat vesayetine başkaldırı ve onun Bağımsız Türkiye idealine sahip çıkma ateşi şimdi meydanlardadır.
İktidar teröristbaşı Öcalan’ın fotoğrafları ve paçavralar ile sokaklarda olanlara, Trump’ın yanında İstanbul’u geri almayı dillendiren papaza, Suriye’de Türkmenleri yok sayan Collani teröristine, Yunanın işgal ettiği adalara, Trump ve Netanyahu’nun Gazze’nin boşaltılması planına sessiz kalıp enerjisini bu ülkenin gençliğini sindirmeye ve tartışmalı kararlar ile muhalefeti yok etmeye harcamamalıdır. Ülke menfaat ve onurunu korumak, iç cepheyi muhafaza etmek için çaba göstermelidir. Muhalefet ise oluşan cepheleri iyi okuyarak kendisine iktidar yolunu açacak vatansever politikaları izlemelidir.
Doğru yol bellidir, doğru yolda giden kaybolmaz. Bu yol İngiliz'i bu topraklardan çıkaran, Yunanı denize döken, İtalyan'ı, Fransız'ı ve padişahı bile bu ülkeden göndererek cumhuriyeti kurduran yoldur. Başka yerde aramaya veya derin analizlere gerek yok. Vatan için doğru yolu Harp Okulu tören alanında teğmenler, üniversitelerde demokratik gösteri hakkını kullanan gençler göstermiştir. Onları takip edin yeter.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.