Diğer hamlelerin yapılması lazım

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Geçtiğimiz Ağustos’tan beri doların ateşini söndürmek için 6 tedbir alındı, hatta elalemin parasına zorunluluk bile konuldu. Farklı 6 tedbir de enflasyon için alındı! Alınan tedbir toplamı 12… Etkisi ortada, demek ki alınmayan tedbirler üzerine odaklanmak gerekiyor

Saydım! dövizi dizginlemek için tam 6 farklı tedbir alınmış.
1) Döviz sözleşmelerin yasaklanması,
2) Döviz mevduatlarda stopaj artırılması,
3) Swap limitlerinin kısılması,
4) Kamu bankalarından döviz satılması,
5) Döviz alımına vergi konulması,
6) Döviz alımında valör uygulaması.
Bunlar iç piyasanın adımları, bir de FED ve AMB’nin destekleri var, dolayısıyla 6 + 1 tedbir alındı diyebiliriz. Sonunda ne oldu? Merkez Bankası Başkanı da görevden alındı.
Bu kadar tedbire rağmen dolara olan ilgi azalmadı. Vatandaşın ve şirketlerin döviz mevduatı artmaya devam ediyor! 2011 yılının Nisan ayında yüzde 30,5 olan DTH oranı, geçtiğimiz Nisan ayında yüzde 54,4’e yükseldi. Geçen yılın Nisan ayında yüzde 44,7’ydi.

Diğer hamlelerin
sırası geldi mi?

Anlaşılan o ki, dövize olan talebin azalması için alınmayan tedbirlerin yürürlüğe girmesi gerekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yenileme seçimleri, G20 görüşmeleri ve 18 Temmuz’daki açıklamalar doların düşebilir olduğunu kanıtladı. Demek ki, yeni hamleler yaparsak dolar inebilir. Bu kadar hamleye karşın dolar düşmeyince ekonomi yönetiminin “yumuşak huylu” olduğu algısı oluşuyor.

Enflasyon için
hangi adımlar atıldı?

Enflasyonu düşürmek için de 6 adım atıldı diyebiliriz;
1) “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” programı kapsamında özel sektörün indirim kampanyası,
2) Merkez Bankası sıkı para politikası uygulayarak politika faizini yükseltti,
3) İktisadi faaliyetteki zayıflama enflasyonun düşüşüne katkı sağladı,
4) Bazı vergilerde indirim yapıldı,
5) Tanzim satışlar yapılarak gıda enflasyonu aşağı çekildi,
6) Son aylarda petrol fiyatlarının aşağı yönlenmesi enflasyona olumlu etki yaptı.
Aslına bakarsak, politika yapıcılar tarafından atılan adımlar sadece 1, 2, 4 ve 5’inci maddelerdir. Gerisi, uluslararası gelişmelerden ve dengelenmeden kaynaklı. Hem dış dünyadan gelen destek, hem de içeride atılan adımlara rağmen enflasyon düştü diyemeyiz.

Niçin enflasyon düştü
diyemiyoruz?

“Enflasyonun düşmemesinin tek sorumlusu kamudur!” da diyemeyiz. Sorunu 3 başlıkta toplayalım;
1) TL’nin değersizleşmesi,
2) Kamu harcamaları ve kredi
hacmi
3) Atalet.
Unutmayalım, yenileme seçimi sonrasında yapılan zamların enflasyona yüzde 1,5 – 2 puan baskı yapması da bekleniyor.
Malum son dönemde sıkça duymuşsunuzdur, kamu harcamaları geçmiş döneme ve hedeflere kıyasla bir hayli yüksek seyrediyor. Birkaç çarpıcı örnek verelim; 2018 yılının tamamında 60,1 milyar TL borçlanma yapılmıştı. 2019’un ilk dört ayı içinde yapılan borçlanmaya göz atalım. Ocak-Nisan arası bütçe 54,5 milyar TL açık verdi. Hazine, 57,7 milyar TL borçlandı.
2018’in ilk 4 ayındaki faiz ödemeleri 25,4 milyar TL iken 2019’un aynı döneminde 38,5 milyar TL’ye yükseldi. Faiz oranında ve döviz kurundaki yükselişe bağlı olarak borçlanma maliyetlerinin arttığı çok açık.

Peki, kredi hacmi
neyi ifade ediyor?

Tüm bunlara ek olarak; kamu bankalarının kredi hacmini genişletmesi sonucu piyasadaki banka parası miktarı az da olsa yükseldi. En azından düşmedi. Aslında bu, büyüme açısından olumlu bir adım… Bilhassa bireysel ve KOBİ kredi hacimlerindeki yükseliş büyüme ile yakından ilişkilidir, ancak kredi hacmindeki yüzde 1’lik artış bile ÜFE üzerinde (yaklaşık yüzde 0,35) baskı yapabilir. Keza bu da TÜFE’yi etkiler. Ama unutmamalıyız ki, eğer kredi hacmi gerileseydi büyümeyi sağlamak için kamunun daha fazla harcama yapması gerekebilirdi.

Enflasyon ataletini
tetikleyen iki faktör; döviz
ve geçmiş enflasyon verisi…

Yukarıda yazdıklarımızın dışında bir de “geriye dönük fiyatlama” sorunu var. Yani “enflasyon ataleti”… Buna, işletmelerin geçmiş dönemki enflasyon değerlerine bakarak geleceğe yönelik fiyatlandırma yapması denebilir. Birçok firma zamları geçmiş dönemki, yani açıklanmış enflasyon verisi üzerinden yapar. Özellikle işveren ve üreticiler. Bu durumda da enflasyon oranı düşüşüne direnç gösterilmiş oluyor.
Aslında yapılması gereken geçmiş enflasyona göre değil, gelecek beklentisine göre adım atmaktır. Ataleti tetikleyen diğer bir veri ise dövizde yaşanan iniş-çıkışlar. Bir kısım işletme de dövizdeki yükselişin enflasyonu birebir etkilediğini düşünerek hesap yapar. Genel algı; dövizdeki yükselişin maliyet enflasyonuna direkt etki yapacağıdır. Bu durumda da genel enflasyonun kalıcı şekilde yüksek seyredeceği algısı oluşur. Bu durum sadece ithal girdisi yüksek seviyedeki, personel maliyeti minimum olan firmalar için geçerli olabilir.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir.

Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com