Depresyondayım

Emin Yasacan

eminyasacan@marinedealnews.com
Geçenlerde armatörlerimizin buluştuğu bir cemiyette otururken, oldukça tecrübeli görünen ismi bende saklı bir üstat ile tanıştırıldım ve başbaşa kaldık.

Sordu bana beyefendi;

-Ne iş yaparsın?

-Ben sigortacıyım, gemilerin trafik ve kasko işlerini yapıyorum, dedim.

-Desene kulüpçüsün…

-Evet öyle diyelim.

-Ben de emekli armatörüm. İşler nasıl anlatsana, armatörler ne durumda?

-İşte, ev geçindirmeye çalışıyorlar, hesap ödemeye maaş yetiştirmeye çalışıyorlar.

-Nasıl yani, Armatörler ev geçindirmeye mi çalışıyorlar?

-Aynen öyle desek daha iyi olur.

-Nasıl ya? Armatörlük bu iş için değildir ki!

-Ya ne işidir armatörlük?

-Armatörlük servet yapmak işidir!

Şaşkınlık sırası bana geldi.

-Nası yaani, servet işi mi!

-Siz sigortacılar ne anlarsınız, kokteyllerde resepsiyonlarda dolaşın siz, armatörler işlerini bilirler!

Şimdi nasıl diyeyim, 2008 de ekonomik kriz çıktı, mortgage alan Amerikalı redneck borcunu ödeyemeyip yenilince, biz de yenilmiş sayıldık. Artık Uzakdoğu’da denize altı ayda ellibinlik gemi indiriyorlar, biraz talep olunca anında görüntü gemi arzı patlaması oluyor, piyasa nasıl düzelsin. Her makinanın veya motorun yanına sayfalar dolusu yayın konuyor, gemilerin yazı daireleri arı gibi çalışıyor, gidilen limanlarda bayrak devleti gemilerine askeriyeden beter denetlemeler yapıyorlar. Buzdolabında tarihi geçmiş yoğurt yüzünden gemi tutuklanıyor. Klasıydı, bayrağıydı, sigortalarıydı, her haftada bir duruyorlar denetleme için. Personeller yorgunluktan seferde uyuya kalıyorlar, hiç olmadığı kadar çok karaya oturmalar oluyor, denizin ortasında mülteci teknelerinin üzerinden  geçebiliyorlar karanlıkta farkedilmediklerinden. Olmayan acente olmayan yüke gemiyi bağlar, acenteye gönderirken hacklenen e-postalar nedeniyle korsanlara para kaptırılır. Yük almaya nihayet limana gidildiğinde sapandan kurtulan yük denizin dibine saplanır, üç tane vidanjör ambarlara dolan suyu zor tahliye eder. Hadi yüklendi diyelim, sefer öncesi sonrası bütün problemleri geçtik, alıcı bu sefer bu mal benim istediğim kalitede yük değil der. Yahu, geçenlerde bir armatörümüz tedarikçi tercihini, tedarikçilerin gözlerinden bakarak yaptığını söyledi, hangisi beni en az dolandırır diye bakıyormuş. Dolandırılmayı baştan kabul etmiş yani! Ödenmeyen navlunlar, demurajlar, iki kere ödenen yakıt ücretleri, kaçak yolcular, hastalıklar ve ölümleri saymıyorum bile. Ama personele aşı yapılıyor Afrika uğraklarına karşı, az bilinen bir sıtma çeşidini baskıladığı için personel vefat ediyor ve gene suçlusu armatör oluyor! Hatta alıcı, satıcı ve kiracı alacak verecek kavgasına düşüyorlar, gemiyi ve personeli rehin alıyorlar ve daha neler neler…

İçinizi kararttım…

Hâlâ dondurmacılar dışında, verilen emeğin bu kadar çabuk sürekli nakte döndüğü başka bir iş bilmiyorum. Navlunun ne çeki, ne de senedi var. İşletmecilik ve kiracılık yabancı olmadığım konulardan olduğundan olsa gerek, neredeyse her ay armatörlüğe girmek isteyen yeni bir sermaye grubuyla tanıştırılıyorum. Armatörlükten uzak uluslararası sermaye grupları ve fonlar ağızları yandığından armatörlükten uzak durmaya başladılar. İbre artık sektöre emek veren armatörler lehine dönmeye başladı. Gezen sermaye elbette personel eğitimlerine kaynak ayırmazdı, şimdi personel eğitimlerine kaynak ayrılmaya başlandı. Akdeniz ve Karadeniz kıyısı ülkelerdeki uyuşmazlıklar giderildiğinde, ki giderilecektir, elbette sektör rahat bir şekilde dönmeye başlayacak. Tersanelerimiz artık askeri projelere büyük ölçüde hizmet vermeye başladı. Tedarikçilerin mümkün mertebe yerli olmasına özen gösteriliyor ve dünya ölçeğinde yarışacak tedarikçilerimiz bulunmakta artık. Herhangi bir meslektaşımız başka bir ülkeye, örneğin Arjantin’e gitse, şimdi yaptığı işi 3 aya kalmaz yapabilecek kapasitede.

Sigortacılarda ise, primlerin halen çok düşük olmasının sıkıntısı var. Artan rekabetçi ortam, sigorta bilincinin yaygınlaşması rekabeti artırdığı gibi, piyasaya girip 3 sene kaldıktan sonra çekilen oyuncular primlerin sürdürülebilir seviyelere çıkmasını engellemekte. Hasar ödemelerinin çoğunluğu personel hatası olarak görülmekle beraber, adı üstünde istatistik işte, kolkata kaçılıyor müşteriyi tutmak ve kapsama sağlamak için. Bu, Türkiye yollarında trafik kazalarında yol kusuru dünya ortalamasının çok altında olması gibi bir istatistik kanımca, en kolay kapsama altına alınabilecek madde her zaman personel oluyor tabii.

İnsansız gemiler yaygınlaşınca kim kime kusur bulacak acaba? Gerçi o zaman bizim mesleğin sonu da geliyor demektir. Personel kusuru olmayınca, hasarlar ya ödenmeyecek ya da primler dramatik seviyede düşecek. O zaman da, sigortacıların şikayet edecek bir işi kalmayacak maalesef. Bu durum tekne makina sigortacıları için geçerli, kulüp sigortacıları ise prim seviyeleri açısından nispeten daha korunaklı durumda. 13 sigorta kulübünün kartelleşmesi zorunluluğu gereği, prim açısından çok fazla rekabet olmamakla beraber, son yıllarda piyasada yaşanan sabit prim pandi sigortacıları enflasyonu, kartelin de işinin çok kolay olmadığını göstermekte. Kartelin tek koruyucusu, bu durumda, kiracıların kartel sigortacılarını tercih etmeleri. Her halükârda armatör, pandi sigortacıları ile arasını iyi tutmakla rekabetçi sigortacılar arasında kalıyor. Kartel sigortacıları hizmet açısından her halükârda sabit primcilere fark atarlar elbette. Nihayetinde yönetim kurullarında armatörler de bulunmakta ve bazı durumlarda kural kitapçıklarında yazmasa bile hasarları kapsama altına alınabilmekte. Kartel kulüplerine karşı değilim, hatta sistemin sağlıklı yürümesi için elzem denilebilir ama kurallarının biraz daha esnetilmesine (ayrılış aidatı alınmaması ya da çok az alınması mesela) sempati ile bakılabilir. Bu, en azından dünya denizlerinin gemi kaynaklı çevre felaketlerinden bertaraf edilebilmesi için kaynak oluşturması bakımından önemli.

Depresyonu sadece romantik şarkılarda türkülerde yaşamak dileğiyle…

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
eminyasacan@marinedealnews.com