Denizlerimizde taşımacılığın kendi yurttaşlarımıza bırakılması demek olan Kabotaj1 Yasası 98 yıl önce 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girdi.
Denizcilik ve Kabotaj Bayramınız kutlu olsun.
Öncesi:
Büyük Atatürk Kurtuluş Savaşımızın siyasal hedefini ‘ulusal sınırlar içerisinde ulusal egemenliğe dayalı tam bağımsız yeni bir devlet kurmak’ olarak tanımlamıştır. ‘Ulusal sınırlar’ karasularımızı da kapsamaktadır.
Tarihte ilk kez başarı ile verilen antiemperyalist bağımsızlık savaşı sonunda ulusal sınırlarımız alanında belirlenmiş, askerî zaferin siyasal ve hukuki kazanımları Lozan’da barış masasında düşmanlarımıza kabul ettirilmiştir.
Lozan barış görüşmelerinde en önemli ve öncelikli hedefimiz tam bağımsızlığın ön koşulu olan kapitülasyonların kaldırılması idi. Bu hedefe ulaşılmış, antlaşmada kapitülasyonların tüm yönleri ile kaldırıldığı hükme bağlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu tarafından yabancı devletlere verilen ticari, ekonomik, idari ve hukuki ayrıcalıklar olan kapitülasyonlar İmparatorluğun çöküşünde önemli bir etken olmuştur.
Kapitülasyonların denizdeki uygulanması limanlarımızı işletme hakkının yabancı devletlere verilmesi ve limanlarımız arasındaki taşımacılığın yabancı gemilerle yapılması şeklinde idi. Bu durum denizlerimizden yararlanmamızı ve Türk denizciliğinin geliştirilmesini engellemenin yanında liman işletme gelirlerimizin yabancılara bırakılması nedeniyle ekonomik kayba yol açıyordu. Tam bağımsız bir devletten bu tür ayrıcalıklar kabul edilemezdi.
Lozan’da teyit edilen tam bağımsızlığın denizdeki uygulaması, denizlerimizde ve limanlarımızda yabancılara verilen ayrıcalıkların kaldırılması ve denizlerimizden salt Türk yurttaşlarının yararlanmasını sağlamak. Kısaca denizlerimizin millîleştirilmesi idi.
Büyük Atatürk henüz Lozan görüşmeleri tamamlanmadan yeni devletin ekonomi politikasını saptamak maksadıyla 17 Şubat 1923’te geniş katılımlı İzmir İktisat Kongresi’ni düzenlemiştir. Kongre’de alınan kararlardan birisi de kendi limanlarımızda kendi bayrağımızdan başkalarının ticaret yapamaması (kabotaj hakkı) idi. Bu hedefin gerçekleştirilmesi Lozan’da kapitülasyonların kaldırılması ile mümkün olmuştur.
1926 yılı hukuk devriminin yoğun yaşandığı bir yıldır. Bu yılda dini esaslı kanunlar yerine Batı’dan alınan kanunlar yapılmış, hukuki mevzuat yenileştirilmiştir. Bu kapsamda Kabotaj Kanunu da 1926 yılında çıkartılmıştır.
Türk karasularında her türlü denizcilik faaliyetlerinin Türk vatandaşları tarafından yapılmasını öngören 815 sayılı Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Deniz Taşımacılığı) ve Limanlarla Karasuları Dahilinde İcrai Sanat ve Ticaret Hakkında Kanun (Kabotaj Kanunu) 19 Nisan 1926’da TBMM tarafından 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe girmek üzere kabul edilmiştir.
Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Kanun:
Kabotaj Kanunu’nun Birinci Maddesi bugünkü Türkçe ile şöyledir: Türkiye kıyılarının bir noktasından diğerine eşya ve yolcu taşımak ve kıyılarda ve liman içlerinde veya limanlar arasında çekme, kılavuzluk ve ne şekilde olursa olsun her türlü liman hizmetlerini yerine getirmek yalnız Türkiye sancağını taşıyan gemiler ve deniz araçlarının tekelindedir. Yabancı gemiler ancak yabancı ülkelerden aldıkları yolcu ve yükleri Türk limanlarına çıkartırlar ve Türk limanlarından aldıkları ve yabancı ülkelere gidecek yolcu ve yükleri Türk limanlarından alırlar.
Kanunun sonraki maddeleri taşımacılığın ötesinde denizlerdeki diğer eylemleri de yalnız Türk yurttaşlarının yapabileceğini hükme bağlamıştır.
Buna göre:
Nehirler, göller ve Marmara havzası ile Boğazlarda tüm karasuları ile karasuları içinde bulunan körfez, liman, koy gibi yerlerde vapur, römorkör, istimbot, motorbot, mavna, salapurya, sandal, kayık, her türlü yelken ve kürek ile hareket eden büyük ve küçük araçlar tarak, prizman, maçuna, algarina, sat ve her türlü taşıma ve su dubaları, limbo, kurtarma gemisi ve benzeri ile şamandıra, sal gibi sabit ve yüzer araç bulundurmak ve bunlarla gidişgeliş ve taşıma yapmak suretiyle ticaret hakkı Türk yurttaşlarına özgüdür.(Md.2.).
Kanunun 3’üncü Maddesi daha da ileri giderek denizlerimizdeki tüm faaliyetleri Türk yurttaşlarına bırakmaktadır:
Karasuları dâhilinde balık, istiridye, midye, sünger, inci, mercan, sedef ve saire avcılığı kum ve çakıl ve saire çıkartılması ve gerek deniz yüzeyinde ve gerek deniz dibinde mevcut kaza geçiren gemi ve araçlar, terk edilmiş enkazın çıkartılması ve kurtarılması, dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, deniz bakkallığı, bilcümle Türk deniz araçları içinde kaptanlık, çarkçılar, kâtiplik, tayfalık ve amelelik ve saire icrası ve iskele, rıhtım hamallığı ve bilumum deniz esnaflığı icrası Türkiye yurttaşlarına özgüdür (Md.3).
Kanunun 5’inci Maddesi kurallara uymayanlara verilecek cezaları düzenlemektedir. Buna göre:
“Bu Kanunun 1’inci Maddesi hükmüne aykırı olarak Türkiye limanları arasında kabotaj yapan gemilerin kaptanlarına ve yabancılara ait deniz taşıtlarının sahiplerine bin Türk Lirası’ndan 25 bin Türk Lirası’na kadar idarî para cezası verilir.
13.11.2004 tarih ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun eski kanunlarda öngörülen para cezalarının hangi oranda artırılacağını düzenlemiştir. Buna göre 1926 yılında yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’ndaki para cezaları 85 bin 715 kat artırılacak, son üç sıfır silinerek uygulanacaktır (2,142,875.00 TL).
Değerlendirme:
Kabotaj Kanunu limanlarımız arasındaki taşımacılığın ötesinde tüm denizcilik eylemlerini Türk yurttaşlarına bırakmıştır. Bu nedenle 1 Temmuz’da kutlanan salt ‘Kabotaj Bayramı’ değil, ‘Kabotaj ve Denizcilik Bayramı’dır.
Kanunla Osmanlı İmparatorluğu tarafından yabancılara denizlerimizde ve limanlarımızda verilen ayrıcalıklara son verilmiş, denizlerimiz ve limanlarımız millîleştirilmiştir.
Kabotaj Kanunu Lozan Barış Antlaşması’nın denizlerimizdeki uygulamasıdır.
Bu Kanun ile üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde Osmanlı zamanında geri bıraktırılan denizcilik gücümüz gelişmiştir. Denizcilik gücü deniz gücünden (donanmadan) farklı olarak ulusun denizle ilgisinin artması, denizden azami yararlanması, denizlerimize sahip çıkması, tersanelerimizin ve deniz ticaret filomuzun geliştirilmesini kapsamaktadır.
Bugün gelinen noktada karşı devrim süreci içerisinde limanlarımızın işletme hakkının uzun sürelerle yabancı devletlere verilmesi (49 yıl gibi) Ulusal Kurtuluş Savaşı sanında Lozan’da elde edilen kabotaj hakkından geriye gidilmesi demektir.
Atatürk devriminin denizlerdeki uzantısı olan kabotaj hakkına sahip çıkılmalı, deniz gücümüzün yanında denizcilik gücümüz coğrafyamızın gereklerine uygun olarak geliştirilmelidir.
1Türk Hukuk Lügatı, Başbakanlık Basımevi, Ankara,1991, s.181
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.