Düş kurmak ciddi bir iştir!

Deniz Mehmet Irak

dmehmetirak@marinedealnews.com
Kimileri kanla beslenir!
ABD son 50 yılda 50’den fazla askeri operasyonda bulundu! Vietnam, Afganistan ve Irak gibi askeri harekâtlar bu anlamda en önemlileri. Anakarasından uzak alanlarda icra ettiği Kuveyt, Bosna, Pakistan, Libya, Granada, Haiti ve Panama gibi daha küçük çaplı harekatları da mevcut! Ve dahası: İç siyasete müdahaleler. Darbeler, soruşturmalar, davalar!
Tüm bunlar ne için? Daha güçlü ve karşı konulamaz bir ABD için! Daha refah ve daha zengin bir ABD için. Daha lüks arabalar, daha yeni telefonlar ve daha geniş evler ve daha daha daha! Doyumsuz insanoğlu ve bitmek tükenmek bilmeyen iştahı!
Nâzım. Güzel demiş: “Dünya Adaletsiz Çocuk!”

* * *

Olaya ABD tarafından bakarsak, yukarıdaki harekâtlar ABD ekonomi ve güvenliğine kuşkusuz katkı sağladı. Sonrasında, soğuk savaşın sönümlenmesiyle ABD, dünya hakimiyetine en yakın olduğu anı yaşadı. ABD için 90’ların başı Hollywood filmleri gibiydi. Rakipsizdi. Körfez Harekâtı’nda ABD’ye karşı çıkabilecek tek bir güç dahi yoktu! Oyunu da, kurallarını da ABD belirledi. Hatta hakemi de o seçti. Kadroları o kurdu, penaltıyı o çaldı. Peki bunca güce rağmen, ABD hegemon bir devlet olabildi mi?
El cevap: Tabi ki hayır!

* * *

Hegemon devlet nedir peki? Hegemonya ve nihai egemenlik için ne gerekir? Tek bir cevabı var: Bakınız Roma İmparatorluğu!

Bu anlamda hegemon devletin en net örneğini “Masada Kalesi” öyküsü verir: Anlatılana göre İsrail’de ölü deniz yakınlarında 430 mt. yükseklikte Masada isimli bir tepe bulunmaktadır. Yerli halk ile Romalılar arasında bölgede sıkı bir mücadele süregelmektedir. Romalıların zulmünden kaçan halk zamanla bu kaleye sığınır. Romalılar kaleyi kuşatır ve Yahudiler’den teslim olmalarını ister. Kaledeki Yahudiler ise teslim olmayı reddeder. Roma kalenin etrafını kimse kaçmasın diye bir duvarla çevirir ve 10 bin asker ile kuşatmayı sürdürür. Bu kuşatma ile asla kaçamayacağını gören Yahudilerin teslim olmasını isterler. Romanın mesajı açıktır: Hiçbir güç sizi elimden kurtaramaz. Ya açlıktan ölecek ya teslim olacaksınız!  Ve işte hegemonya budur!

Bu kuşatma 3 sene sürer. Roma bu kaleyi 3 sene boyunca düşüremese de ne vazgeçer ne de pes eder.

3 sene sonunda kale halkı, Roma’ya teslim olmak yani köle olmamak ya da tecavüze uğramamak için topluca intihar etmeyi yeğler. Evet, insanlık açısından acı, belki de yüzkarası bir hikâyedir. Ancak siyaset bilimi açısından hegemon gücün tam tarifidir. Yani hegemonya Roma ise, kendini Roma’nın mirasçısı olarak gören ABD’ye verilecek tek cevap Voltaire’in Cermen Kralı için söylediği şu sözlerdir: “Ne kutsal, ne Romalı, ne de İmparatorluk!”

* * *

Bugün ABD’nin kurduğu tek kutuplu sistem değişiyor. Hegemonya rüyası bitti! Nasıl mı anladık? Göstergeler ortada. Geçtiğimiz günlerde yayımladığı ‘ABD 2017 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ açık açık yazıyor! Peki ne diyor: Çin ve Rusya’yı yeni rakipler olarak tanımlıyor. Bir anlamda soğuk savaştaki çift kutuplu sisteme dönüldüğünün işareti veriliyor! Yeni Kutup Çin ve arkasında Rusya! Uluslararası ilişkilerde kuraldır: Hiçbir değişim sessiz sedasız olmaz! Global sistem değişirken, taşlar yerinden oynarken çarşı karışır. Belli ki önümüzdeki dönemde çarşı yeniden karışacak. Kan ve savaşla beslenen ABD ekonomisi daha da hırçınlaşacak. Ayrıca hatırlatmak isterim; “filler tepişirken çimenler ezilir.” Mücadele eden ülkeler asla harp sahnesinin kendi ülkelerinde inşa edilmesini istemezler. Bugün Suriye’deki savaş gerçekten bir iç savaş mıdır, yoksa bir mücadelenin yansıması mıdır?

Bakalım Raporda başka neler var: Mısır ve Suudi Arabistan müttefik. Peki, Türkiye? Adı bile geçmiyor.

Yani “dost değilsiniz” diyor. Diğer deyişle; “düşmansınız” demeden önceki adım. Demem o ki; Türkiye bu denklemin bir yerinde mutlaka yer alacak ama Batı paktının yanında ama karşısında. Her halükârda, ateş ve kanın eksik olmadığı bu kadim topraklar, tekrar barut kokusu ile burun buruna gelebilir. Ve deniz alanları bu tehdidin sahne aldığı yer olabilir!

Çin’in “Maritime Silk Road” ile bölgeye olan eğilimi ve Rusya’nın Suriye’deki Tartus Limanı üzerinden Doğu Akdeniz’deki konuşlanması sularımızın ateş sahası olabilmesi için yeterli gibi görünmekte!

O ahvalde, klasik kuvvet yapısı ve konvansiyonel hazırlıklar bizi kurtarabilir mi? Cevabı Büyükelçi (E) Osman Korutürk’ün şu cümlelerinde arayalım: “Şurası bir gerçektir ki, Türkiye’de Deniz Gücü ne yazık ki hiçbir zaman ülkenin savunma diyagramında sahip olması gereken bir konumda olamamıştır.”

Bu iki yaklaşımı birleştirdiğimizde vardığım sonuç şudur ki, Türkiye yeni yüzyılda savunma alanına denizleri dahil ederek hazırlanmalı. Ancak bu hazırlıkta, klasik konvansiyonel kuvvet yapısının yanına mutlaka “Asimetrik Harp” yönelimini de almalıdır. Asimetrik harp yöntemleri bizim gibi orta büyüklükte devletler için harp sahasında “game changer” etkiler yaratabilir! Meseleyi bu pencereden değerlendirirsek, karalardan, kıyı sahalarımızı etki altına alacak güdümlü mermi teknolojilerinin milli olarak savunma sanayine katılması önemli bir ihtiyaçtan çok öte artık! Neden mi? Çünkü insan karaya aittir. Anıları, hüzünleri ve mutlulukları karalardadır. Siyasi, ekonomik ve sosyolojik her anlamda Deniz harekâtının belki de en önemli hedefi karalara tesirdir. Ve savaşı piyadeler kazanır. Savaş nihayetinde karada kazanılır! Diğer yandan, özellikle Ege coğrafyasındaki adaları ve girintili-çıkıntılı kıyı hattını göz önüne aldığımızda açık deniz alanlarının azlığı ve adalara yamanarak yapılan deniz harekâtı öne çıkacaktır. Bu nedenle, roket veya silahla donatılmış küçük hızlı saldırı tekneleri önemli yeteneklerden olacak. Dünyada örnekleri mevcut. Aynı ufak platform üzerinde hem makinalı tüfek hem roket atar hem de mayın döşeyebilen (tek adet) platformlar bulunmakta. Bir de bu teknelerin insansız süratli tekneler halinde olabileceklerini hayal edin. Ve bi’ de torpido atabildiklerini… Harp sahasında oyun değiştirici etki yaratabilir mi? “Uçma” diyenleri duyar gibiyim. Lakin unutulmamalı: İnsan, bedeni kadar küçük, hayalleri kadar büyüktür! Ve dünya ‘bir insan’ın tarihin gidişatını nasıl değiştirdiğine onlarca kez şahit olmuştur!

* * *

Gelelim mayınlara…

Hâlâ önemli platformlar arasında. Tek ihtiyacımız olansa; daha hızlı mayın döşeme platformları.

Dahası dünya sürü sistematiği ile saldırıları konuşurken, suyun altında ve üstünde beraber hareket edebilen, insanlı ve insansız süratli birlikleri bir hayal edin! Ve de insansız hava araçlarının kıyı şeridinde angajmanlar için kullanılabildiğini… Ki biliyoruz, Donanmamız’a İHA’ların katılabilmesi için çalışmalar yapılıyor.

* * *

Ez cümle: Her sabah aynı güne uyanmayan komutanlara ihtiyacımız var.

Farklı düşünebilen. Düşünmeye vakit ayırabilen. Cari yorgunlukların içinde kaybolmamış. Yol çizen. Ufuk açan. Tarihe yön verebilecek, geleceği okuyabilen bir düşünür akla ihtiyacımız var! Kanla beslenenlerin dünyasında, barış güvercinleri uçuracak, bu güvercinlerin yolunun akıldan ve liyakattan geçtiğini bilen bir akla ihtiyacımız var. Deniz Kuvvetlerinin yalnız açık denizler için değil, bu yüzyılda savunma anlamında da fark yaratabileceğini görecek komutanlara ihtiyacımız var. Nusret’in Komutanı Yüzbaşı İsmail Hakkı’yı ve tabii o cesur ve zeki aklın yarattığı tarihi mucizenin rotasını takip edip devam ettirecek akıllara ihtiyacımız var!

Düş kurmanın ciddi bir iş olduğunu bilen liderlere ihtiyacımız var!

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
dmehmetirak@marinedealnews.com