Çin Donanması Okyanuslara Açılırken

Deniz Mehmet Irak

dmehmetirak@marinedealnews.com

Soğuk Savaş sonrası dünya artık eski dünya değildi.

Oyun kartları yeniden karılmıştı. Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezi terazinin bir yanında, Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” tezi terazinin diğer yanındaydı.

ABD rakipsiz bir dünya hayal etmişti.

Lakin bir Türk atasözü der ki, “Kul Kurar, Kader Gülermiş.”

Bu çapsız CIA söylemlerinden sadece 20 yıl sonra dünya artık başka bir ivmelenmeyi konuşuyor.

Dünya dengeye geliyor.

Artık terazinin bir tarafında Avrasya, diğer tarafında Atlantik var.

Bunu ben söylemiyorum, bilenler söylüyor:

İbni Haldun’u bilirsiniz…

Mukadime’sini de elbet… 1300’lü yıllarda yazdığı… Bakın bu kitapta devlet ömrünü nasıl anlatıyor:

“Yıldızların ve gezegenlerin durumlarına göre devletlerin de yaşam süreleri değişir. Ancak o süreler, genellikle 3 kuşağın yaşam süresini geçmez. Bir kuşağın yaşam süresi, bir kişinin ömründe orta yaşa vardığı süre kadardır. Bu da 40 yaş oluyor.”

Anlattığı açık, özetlersek: “Bir devlet ömrü ortalama 120 yıldır” diyor.

Ve gelelim 2000’li yıllara…

Diğer bir bilim adamı: George Modelski. Profesör. Washington Üniversitesi’nde politik bilimci.

Chicago, Princeton ve Harvard’ta dersler veriyor.

“Politik Dünyada Uzun Devirler” isimli kitabında dünya hâkimiyeti üzerine incelemelerde bulunuyor. İncelemesi 1500’lü yıllardan sonra. Yani İbni Haldun’un hemen peşine.

Dönemlerinde “Dünya Gücü” olarak tanımladığı devletlerin güçlerini sürdürme tarihlerini veriyor.

Portekiz: 1516-1609, Hollanda:1609-1714, İngiltere I: 1714-1815, İngiltere II:1815-1945

ABD: 1945-…

Bakarsanız ortalama 100 sene civarı…

Ve bu çalışmada ABD’nin dağılma sürecini Rusya ile yaşadığı rekabet üzerinden 2000-2030 yılları arasında tanımlıyor.

Modelski diyor ki: “ABD 2030’dan sonra baş aşağı…”

Teoriler, İbni Haldun ile örtüşüyor!

Peki, pencereyi değiştirelim:

Ekonomik açıdan bakalım.

Bugün Çin ile kafa kafaya olan ABD ekonomisinin, 2030’da Çin’in, 2050’de Hindistan’ın gerisinde olacağı değerlendiriliyor. Bakınız: Price Waterhouse Coopers raporu…

Veriler çakışmıyor mu? İstikamet aynı sanki!

Dünya jandarmasının yeni başkanı Trump, o yüzden” İkinci ABD Rüyası” sloganını kullanıyor.

Çünkü birinci bitiyor…

Dahası İlber Ortaylı Hürriyet’te çıkan yazısında nasıl bir ABD portresi çizmiş, bence bitişin işaret fişeğini özetlemiş:

“Amerikan toplumunun yüzde 15’i asgari geçim şartlarının altında sürünüyor. 30 milyonun üstünde evsiz var, bu kitlenin en büyük özelliği Batı demokrasilerinin çok övündüğü seyahat hürriyetinden, parasızlık yüzünden zorunlu olarak mahrum yaşamaları. Endüstriyel bir cemiyet için utanılacak sayıda okuma-yazma bilmeyen var.”

ABD güç kaybederken daha da saldırganlaşacak. Bunu yaşayarak göreceğiz. Savaş ekonomisi ile yol alan ABD mutlaka tetiğe basacak!

Ve Türkiye’deki S-400 tartışmaları da bu tartışmanın coğrafyamıza yansımaları olarak görülebilir! Bizim için tehdidin yönü önemli! Bir gün savaşırsak eğer, tehdit doğudan mı, batıdan mı gelir?

Bazı sorular cevaplarını içinde taşır!

ABD güç kaybederken, Avrasya serpiliyor. Bu noktada Türkiye yeniden mi konumlanıyor?

Zaman gösterecek elbet…

Ne demişti Tolstoy: “En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır!”

Peki, hava savunma sistemimiz bu tartışmaların odağında yer alırken, Donanmamız başka telden mi çalacak? Elbette hayır! İnsan kalitesi ve kullandığı teknolojiler açısından daima bu ülkenin önünde koşmuş Donanmamız elbette dünyada olan biteni takip eder!

Bu sebeple Avrasya Donanmalarında yaşanan teknolojik ve stratejik gelişmeler ilgi odağımız olmalı! ABD ne yapıyor biliyoruz. Biz bilmesek de, gözümüze sokuyorlar. Donanmalarını “355 Gemi” hedefi ile motive ediyorlar. Zbigniew Brzezinski’ni “Çin’in Çevrelenmesi” görüşü kitaplara boşuna konu olmadı. ABD, Çin’deki gelişmeleri yakından takip ediyor, güç dengesini Çin’i kerteriz alarak revize ediyor.

Açıklanmış net bir gemi planlaması olamamakla birlikte, Çin’in 2020’de İngiltere, Rusya, Japonya ve Hindistan Donanmalarından daha fazla gemiye ulaşarak dünyanın 2. büyük donanması olacağı tahmin ediliyor. Dahası 2020 ve 2030 yılları arasından ABD Donanmasını da yakalayarak geçeceği hatta 2030’da 500 adede ulaşacağı konuşuluyor. Tabi ki bu senaryo işler yolunda giderse işleyecek. Çin ekonomisinde yaşanacak yavaşlamanın etkileri elbette donanma üzerinde hissedilecek.

Ayrıca, tabii ki donanmaları sadece platformlar oluşturmuyor. Üzerindeki yetenek ve yetişmiş insan kalitesi de en az adetler kadar anlam taşıyor. Bir de, belirleyici güç olarak sıralayabileceğimiz “Uçak Gemisi Grupları”, “Nükleer Denizaltılar” ve gizliliğin mabedi “Sualtı Yetenekleri” bir donanma için sayıdan çok daha fazlasını ifade edebilir. Dolayısı ile Çin Donanması’nın yetenek gelişimi de platformları kadar önem ifade edecek.

Bu hızlı büyüme incelendiğinde Çin’in Hint ve Pasifik Okyanusu’nda öncelikle kuvvet artırımına giderek büyüyeceği görülmekte. Bu anlamda bizi öncelikle ilgilendiren kısım Donanmamızın devamlı varlık gösterdiği Hint Okyanusu. Çin’in bölgede güçlenmesi ile Afrika devletleri ve Hindistan ile kuracağı ilişkiler, dahası Basra’dan akan enerji trafiği bölgedeki gerginlikleri tetikleyebilecektir. Ayrıca, “Deniz İpek Yolu” planının açıklanması ile Ortadoğu’daki enerji denklemine Çin’in de dahil olacağını söylemek gerekir. Rusya ile olan yakın ilişkinin bir bacağı da Orta Doğu olduğu açık.

Deniz, diri adamı sever. Bahriye subayı her daim birkaç adım ötesini görür, planlar. Donanmamız kendisini her türlü senaryoya, gerginliğe hazır tutacaktır elbet!

Peki Çin, Çin Donanması’ndaki son gelişmeler neler?

Haliyle Çin’de boş durmuyor tabi. C4ISR (Komuta, Kontrol, Muhabere, Bilgisayar, İstihbarat, Keşif Gözetleme) sistemlerini sürekli olarak geliştiriyor. Pasifik’te görünmez bir ABD Donanması artık bir hayal! ABD’nin bölgede dengeyi bozacak “Uçak Gemisi Görev Kuvveti” ya da “Su Üstü Muharebe Grubu”nu anlık takip etmeye çalışıyor ve Atlantik bloğundaki ülkelere anakarasından uzakta angaje yeteneği kazandıracak projelere devam ediyor. Yakın denizlerini anakarasından koruma altına alıyor.

Hemen aklıma bizim karalarımız üzerinden yakın denizlerimize angajman yeteneğimiz geliyor… Yakın denizlerimizin tamamının karalarımız üzerinden baskı altına alınabildiğini hayal ediyorum…

Diğer taraftan Çin, ABD’nin GPS şebekesine alternatif bir uydu altyapısı üzerinde çalışmakta. “Beidou” ismi verilen bu altyapı için 2000 yılından bu yana uydu sayısını 10’dan 181’e çıkardı. ABD’nin 576 uydusu olduğu göz önüne alındığında alınacak yolun çok olduğu görülmekte. “Anti-uydu” silahları ve siber savaş üzerine de çalışmaları devam ediyor. Özellikle ABD Donanması’nın lojistik yönetiminin bilgisayar internet tabanlı olması ABD’nin Çin’in siber kabiliyetlerini yakın markaja almasında ana nedenlerden.

Sualtı da Çin Donanması’nın gelişme alanlarından elbet.

Suüstü gemilerine karşı gelişmiş seyir füzeleri (ASCM) atabilen konvansiyonel ve nükleer taarruz denizaltıların üretimine, “Jin” sınıfı denizaltılar ve 7400 km menzile sahip JL-2 füzeleri (CSS-N-5 Sabbot) ile Çin Deniz Kuvvetleri 2015’te önemli bir nükleer yetenek kazandı.

Evet, iyi insanlar nükleeri sevmiyor biliyorum. “Aktif ol, radyoaktif olma” sloganı gözümde canlanıyor. Lakin, dünya kötülerin dünyası ve nükleer güç devletlere koruma kalkanı sağlıyor.

Bakınız: İran.

Evet, konumuz bu değil, devam edelim:

Çin denizaltı kuvvetinin terkibi çoğunlukla dizel elektrik denizaltılardan oluşmakta ve dizel denizaltılar uzun menzilli SS-NX-13 ASCM füzelerini atma kabiliyetine 2015’te kavuşmuştur. Diğer taraftan ürettiği “Şaftsız Yeni Tahrik Sistemi”’nin de denizler altında devrim niteliğinde olduğu konuşulmakta. 2030’da 99 denizaltı hedefi ile yola çıkan Çin Donanması bu ivmeyi yakalayabilirse, akustikten başka yeni bir enerjinin henüz bulunamadığı suyun altı karışacağa benzer!

Peki, uçak gemileri?

2012’de Rusya Federasyonu’ndan hizmet dışı alınan Varyag uçak gemisi modifiye edilerek faal hale getirilmiş, “Liaoning” ismi ile 23 Eylül 2012’de Çin Deniz Kuvvetleri’ne katılmıştı. Uçak gemisi egemen devletlerin olmazsa olmazıdır. Sadece bu uçak gemisi hamlesi bile Çin’in 2050’de nasıl bir dünya hayal ettiğinin resmidir ki, birçok açık kaynakta uçak gemisi adedini 2030’da 4’e çıkarmayı hedeflediği yer almaktadır.

Uçak gemilerinin yanına ek olarak su üstü perspektifini genişleterek ele alırsak, Çin son 15 senedir Deniz Kuvvetleri’nin modernize edilmesi ve filosuna yeni gemiler katılması konusunda büyük çabalar harcamaktadır. Suüstü kuvveti kapsamında güdümlü mermili kruvazör olarak tanımlanan Tip 055, Tip 052 ve Tip 54 fırkateynler, Tip 56 korvetler göze çarpan sınıflardır. Çin ayrıca Amerikan Independence LCS tipinde bir trimaran modelini Abu Dabi IDEX 2017 Savunma Fuarı’nda sergilemiştir.

Katamaran tipi (Houbei – Tip 022) güdümlü mermili karakol botları Deniz Kuvvetleri’nin kıyı suları harp yeteneğini artırdığı da gözlemlenmiştir.

Çin Donanması bu kadarla bitmez, lakin köşenin sonuna geldik. Devam ederiz elbet.

Yeter ki, soğuk savaş sonrası paradigma değişikliklerini okuyabilen liderlerimiz olsun! Ne demişti İsmet Paşa, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır.”

Yeter ki, Avrasya’yı görebilen liderlerimiz olsun. Atatürk’ün dış politikada söz ettiği “Denge Politikasını” anlayabilen, Çin’i de görebilen liderlerimiz olsun.

Bir Çin atasözü der ki, “Dağlara çıkmayan, uzakları göremez”.

Peki, Bugün Çin’deki ivmeyi görmek için dağlara çıkmaya gerek var mı?

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
dmehmetirak@marinedealnews.com