Deniz kültürü-denizcilik için bir stratejik kaynak

MDN İstanbul

Dr. Öğretim Üyesi Nazmi Çeşmeci

Deniz Kuvvetleri’nin başlıca eğitim kurumlarında öğretim görevlisi olarak görev almış, halen Pîrî Reis Üniversitesi DMYO Müdürü  olarak görev  yapan Dr. Öğretim Üyesi Nazmi Çeşmeci, makalesinde; ülkemizde deniz kültürünün, diğer yerüstü ve yeraltı kaynakları gibi stratejik bir kaynak olarak algılanması ve bu bakış açısıyla gereken önemin verilmesi gerektiğine

Bireyler, kurumlar ve uluslar sahip oldukları kaynakları etkin bir şekilde kullanarak hedeflerine ulaşırlar. Kaynak denince ilk akla gelen fiziki ve doğal kaynaklardır. Ancak, fiziki olmayan, gözle görülüp elle tutulmayan kaynaklar da vardır. Kültür unsuru, bu kaynakların belki de en önemlisidir. Stratejik kelimesi sıfat hâliyle, çok önemli ve ulus veya dünya çapında olan anlamında kullanılmaktadır. Bu makalede kültür unsurunun kapsamı içinde olan deniz kültürünün denizcilik alanındaki büyük hedeflere ulaşmayı sağlayacak stratejik bir kaynak olduğu konusu işlenmektedir.

Türkiye denizcilikte arzu edilen düzeyde midir? Elbette hedef çok daha iyi bir yerde olmaktır. Ülkenin coğrafyası da daha yüksek bir hedefi hem dikte etmekte hem de buna imkan sağlamaktadır. Cumhuriyetimizin refah ve güçlenme yolundaki tüm hedeflerine ışık tutan Büyük Atatürk’ün, tüm denizcilerin çok iyi bildiği ünlü sözleri de 81 yıl önceden bu hedefi işaret etmektedir:

”En güzel coğrafî vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.’’

Öngörülen ve çok arzu edilen bu hedefe ulaşmak için aradan geçen on yıllar boyunca çok değerli gayretler sarf edilmiştir. Bu süreç boyunca sahip olunan çeşitli kaynaklar değerlendirilmiş ve önemli mesafeler de alınmıştır. Bu kaynaklar içinde fiziki nitelikte olanlar azami ölçüde kullanılırken, fiziki kaynaklar dışındaki bir boyutu olan deniz kültürünün durumu ve somut sonuçlar üzerindeki etkileri tartışılmaya devam etmiştir.

Geniş anlamdaki kültür unsurunun bir alt bileşeni olan deniz kültürü; insanların denize ve denizciliğe olan, yüzyılların imbiğinden süzülmüş ilgisi, sevgisi, bilgisi ve onunla kurduğu ilişkiler ile ondan sürdürülebilir biçimde yararlanma yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda deniz kültürünün önemini yadsımak elbette mümkün değildir. Bu konuda ulusal ve uluslararası platformlarda pek çok yazı yazılmış, fikirler üretilmiş seminer ve sempozyumlar düzenlenmiştir. Bundan sonra da bu kavramla ilgili düşünce üretimlerinin süreceği kuşkusuzdur. Bu makalenin amacı, deniz kültürü kavramının ulusal güç kaynağı olarak da anlaşılması ve değerlendirilmesi gerektiği savını ortaya koymak ve konuyu bu boyutu ile incelemektir.

Kişileri, kurumları ve ulusları hedeflerine ulaştırmak için kullanılan kaynaklar önem sırasına göre sınıflandırılabilir. “Stratejik” deyimi bir sıfat olarak “çok önemli, hayati, ulus veya dünya çapında olan” anlamlarında kullanılmaktadır. “Stratejik kaynak” deyimi ile de herhangi bir kaynağın öneminin bu çapta olduğu anlaşılmaktadır.

Kaynak-Ulusal Güç-Ulusal hedef İlişkisi
Ulusal güç, bir ulusun hedeflerine ulaşabilmesi için harekete geçirebileceği maddi ve manevi kaynakların tümüne verilen isimdir. Ulusal güç, daha detaylı sınıflandırmalara rastlansa da genellikle kabul gördüğü üzere aşağıda yer alan, birbirini etkileyen ve tamamlayan yedi bileşenden oluşan güçlerin toplamıdır.

  • Ekonomik güç
  • Teknolojik güç
  • Demografik güç
  • Askeri güç
  • Politik ve idari güç
  • Coğrafi güç
  • Psiko-sosyal güç

Bu yedi bileşenin oluşturduğu toplam ulusal güç, doğru ulusal politika ve stratejilerin uygulanması ile ulusal hedeflere ulaşılmasını sağlar. Bu kural, içerik ve nitelik olarak kendilerine uygun bazı değişikliklerle kurumlar ve şirketler için de geçerlidir. Bu kuralın şematik açıklaması aşağıda görülmektedir.

Denizcilik alanındaki ulusal hedef, diğer alanlarda olduğu gibi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak olarak algılanmalıdır. Hedef alınan bu düzeye henüz ulaşılamadığı da bir gerçektir. Bu hedefe ulaşmak için yararlanılması gereken ulusal güç unsurlarından biri de ulusun sahip olduğu deniz kültürüdür. Ulusal düzeydeki “Kültür” unsuru bu yedi bileşenden biri olan “Psiko-Sosyal Güç” içinde yer alan ve bir diğer bileşen olan “demografik” yani insan gücünün kalitesini doğrudan etkileyen bir faktördür.

Kültür, tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü olarak tanımlanmaktadır. Ulusların belirli alanlardaki gelişmişlik düzeyleri incelendiğinde, o alanlardaki kültürel potansiyelleri ile bir paralellik olduğu görülmektedir. Deniz kültürü de ulusal kültür bütününün içinde çok önemli bir yer işgal eden bir “alt bileşen” olarak değerlendirilebilir. Bu önermelerden çıkan sonuç; deniz kültürünün gelişmişlik düzeyinin, bir ülkenin denizcilik alanlarındaki gelişmişlik düzeyi ve gücünün alt yapısını oluşturan stratejik bir kaynak olduğudur.

Kaynağın Rezervi ve Gelişimi
Kültür kelimesinin etimolojik kökeninde  “tohum” ve “zaman” kavramları vardır. Kültürel bir kaynağa sahip olabilmek için doğru tohum, doğru zemin, doğru bakım ve zaman gereklidir. Kültür bitkileri için geçerli olan bu sistem, soyut bir kavram olarak görülen ulusal kültür öğeleri için de geçerlidir. Üzerinde bulunduğumuz coğrafya deniz kültürünün gelişimi için “doğru” zemindir. Tohum ise bu zemine yani ülkemiz coğrafyasına binlerce yıl önce atılmıştır. O halde güçlü bir deniz kültürüne sahip olmak için eksik olan nedir? Bu sorunun cevabı, tanımın içinde yer alan “zaman” faktörü sürecinde “doğru bakım” yapılıp yapılmadığının sorgulanmasıyla alınabilir.

Kültür kavramının geneli ve diğer alt bileşenlerinde olduğu gibi, deniz kültürünün unsurları arasında da, halkın içinde yaygınlaşmış efsaneler, atasözleri, tekerlemeler gibi folklorik özellikler ile denizcilik ile igili sosyal ve sportif faaliyetler de büyük yer tutmaktadır. Sanat ve edebiyat eserlerinin bolluğu ve bu eserlerin içinde denizle ilgili olanların oranı o halkın deniz kültürünün seralarını oluşturmaktadır. Bu alandaki gelişmeler doğal akışları içinde sürerken, bu gelişmeleri hızlandıracak politikaların söz konusu stratejik kaynağın güçlenmesinde büyük önem taşıdığı kuşkusuzdur.

Kaynağı Büyütmenin Formülü: Deniz Kültürü Politikaları
Ulusların büyük hedeflerine ulaşmalarında kullandıkları temel dayanaklar yukarıda ifade edildiği gibi stratejik kaynaklardır. Soyut bir kavram olmasına rağmen güçlü ve zengin bir deniz kültürü, ulusları güçlü ve zengin kılabilecek stratejik kaynaklardan biridir. Ülkemizde deniz kültürünün, diğer yerüstü ve yeraltı kaynakları gibi bir stratejik kaynak olarak algılanması ve bu bakış açısıyla gereken önemin verilmesi şarttır. Bu konuda henüz arzu edilen düzeyde olmadığımız bir gerçektir. Bu tespite rağmen karamsar olmaya da hakkımız yoktur. Çare, her vesileyi değerlendirerek bu kaynağı geliştirmeye çalışmaktır. Bu kapsamdaki kültürel gelişmeyi tabana yaymak önem arz etmektedir. Daha çok festivaller, toplantılar seminerler ve akla gelen her türlü faaliyete ağırlık verilmelidir. Deniz kültürünü tema olarak alan yayınlar, edebi eserler ve güzel sanatlar faaliyetleri daha çok desteklenmelidir.

Deniz kültürümüzü geliştirmenin diğer bir aracı da kuşkusuz “Eğitim Politikaları” alanıdır. Eğitim politikaları dendiğinde aklımıza ilk gelen ve önemi yadsınamayacak olan mesleki düzeydeki denizcilik eğitiminden önce de yapılacak çok iş vardır. Deniz kültürünün geliştirilmesine yönelik eğitim politikalarının birinci ayağı “Temel Milli Eğitim” olmalıdır. Konuya bu pencereden bakacak olursak, karşımızda 15 milyonluk işlenmeye hazır büyük bir potansiyel olduğunu görebiliriz. Bu muhteşem kitlenin temel milli eğitiminde okul öncesi eğitimden başlayarak her aşamada denizcilik ilgisi ve sevgisini aşılayarak bu stratejik kaynağın geliştirilmesi hızlandırılmalıdır.

Bunu Paylaşın