Siyasal İslam’ın yönetim iklimi ve hayata bakışı, Türk toplumunun değerleri ve paradigması üzerindeki yıkıcı ve dönüştürücü etkisini her aşamada göstermekte olduğu zamanlardayız. Yeni bir paradigma ve farklı bir bakış için toplumun zorlandığı görülmektedir. Burada ortaya çıkan mesele buna ne kadar toplumun ekseriyetinin kabul göstereceği veya direneceğidir.
Bu o kadar çok örnekle çıkıyor ki karşımıza, bunu anlamlandırmak çok da zor değil. Sanıldığı gibi sadece savaş meydanlarında canını vatanı için feda etmek değildir vatanseverlik. Çoğu zaman vatanın, milletin menfaatine olan şeyleri yapmak zaman zaman da aleyhine yapılan şeylere karşı dimdik durmaktır.
Liyakat toplumun bir değeri olmaktan çıkarılıyor, yerine biat kültürü ve sadakat pompalanıyor, sadakatin liyakatten daha önemli olduğu algısı dini motifler ile anlatılıyor. Eğer sisteme uymazsanız, ekonomik olarak sıkıntı çekersiniz, mevki ve makamlar sizler için hayâl olur algısı her yerde uygulamalı örnekleri ile ortaya koyuluyor.
İnsanların mezhepleri her faaliyette ortaya dökülür oldu, yazılı olmasa bile uygulamalı olarak sırf mezhepleri nedeniyle farklı muamele edilenlerin haykırışları duyuluyor. Mezhepleri yüzünden olması gerektiği yerde olamayan yüzlerce insanın küskünlüklerine toplum alışır oldu.
Tarikat ve cemaatler çağdışı yapılar olmalarına rağmen baştacı oldular ve referans gösterilir konuma geldiler. Tarikat ve cemaat vesayeti her kurumun içine işledi. Emperyalistlerin uşağı bu yapılar bakanlar tarafından dahi sivil toplum kuruluşu muamelesi görür oldu. Bir kısmı her türlü sapıklıkların, yolsuzluk ve haksız kazançların yuvaları olmalarına rağmen dokunulmaz muamelesi görür gibi hareket ediyorlar.
Ekonomi bilimi yok sayılıyor, nas deniliyor, faiz sebep enflasyon sonuç deniliyor ve ülkenin ekonomisi yıkım gibi büyük bir zarar görüyor. Enflasyon yıllık bazda TÜİK’e göre bile son 3-4 yıldır yüzde 45-50 civarlarında seyrediyor. Emekliler ve asgari ücret özelinde toplum fakirlik ve yoksulluk ile boğuşur hâlde. Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı “yüksek faiz ve enflasyon vatana ihanettir”. Bu gerçekten çok önemli bir yönetim tespitidir. Buna neden olanlar için de Cumhurbaşkanının bir tespiti var mı acaba?
Temel eğitimde özellikle müsbet ilimlerden uzaklaşarak dini eğitime ağırlık verecek adımların atılması, çağdaş medeniyetler seviyesinden hızla uzaklaşıyor olmak, cumhuriyetin kuruluş felsefesini inkâr etmektir.
Hukuk alanındaki adalet çığlıkları her gün daha da çoğalmakta, insanların adalet arayışları karşılığını çoğunlukla bulamaz olmuş durumdadır. Özellikle hukuki uygulamaların yansımaları, halkta belirli bir grubun korunduğu izlenimi yaratmaktadır. Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Özdağ gibi popüler ve yükselişte olan siyasiler, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gibi cumhurbaşkanlığı için önemli adaylardan biri, gazeteciler, hatta popüler milletvekilleri, parti temsilcileri üzerinden korku iklimi adımları mı atılmak isteniyor?
Yeni anayasa talepleri, “kişisel ikbal ve beklentiler” içerdiği düşüncesiyle, toplumsal bir destek henüz görmedi. Bunun için Meclis içinde başka yöntemler ile konuyu nihayetlendirme çabaları içinde olmak, halkın direkt iradesini tasfiye etmek yolu olur ki bu da “halka rağmen” yol izlemektir.
Yeni anayasa için teröristbaşı Öcalan’ın çıkartılması dahi Cumhur ittifakı tarafından gündemde tutulmaktadır. Bu yolda her hafta yeni bir aşama üzerine koyularak devam edilmesi, kamuoyu vicdanında yara açmaya devam etmektedir. Siyasi saikler ile bu konuyu savunmak isteyenler dahi konu ile ilgili oluşan her aşamada, ağır bir yara daha alarak suçlu sessizliğe bürünüyorlar. Televizyon ekranlarına yansıyan yüzlerindeki hoşnutsuzluk vicdanlarına yansısın, çıkarlarını bir kenara bırakıp bu sürece ‘hayır’ diyecek cesareti göstersinler. Yarın çocuklarının, torunlarının suratlarına bakacak yüzleri olmayacak ve soyadlarına leke bırakacaklar.
Sanki her şey hükûmet eliyle yapılmış gibi savunma sanayi ön plana çıkartılıyor ve bunun üzerinden siyasi rant devşirilmeye çalışılıyor. Bu yolla savunma sanayinin 1990’lı yıllarında temelini atan kahramanların hakları gasp ediliyor. Doğrudur, harika gelişmeler oluyor savunma sanayinde. Fakat bir de bunların sahaya yansıması var malûm. 10 yılı aşkın süredir Altay tankını bekliyor bu ordu. 1960 yılının modernize edilmiş tankı sahada TSK’nın fedakâr personelinin gayreti ile yol alırken, 1980’li yılların uçakları ile kahraman Türk Pilotları semalarda marifetlerini sergiliyor.
Teğmenlerin kılıç çatarak tören sonrası “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demelerinden sonuç çıkartılarak zorlama ile disiplinsizlik hükmüyle ihraçları ve bu ihraca şerh koyan 2 generalin emekliliklerini istemesi Yüce Türk milletinin vicdanında ne kadar kabul gördü acaba?
Şimdi yukarıda verilmiş örneklere itirazı olacak bir kişi olduğunu zannetmiyorum. Yapılanları savunanlar çıkabilir bunu kabul ediyorum fakat tüm bunların olmadığını iddia eden çıkmaz, çıkamaz.
Bir ülkenin ekonomisini bile bile bilimsel kabuller dışına çekmek, adalet mekanizması ile belli bir zümreyi gözetip başka bir grubu baskı altına almak, eğitimi dini temelli bir mecraya çekmek, çoğu maddesi değişmiş anayasayı “darbe anayasası” algısı ile “milletin çeşitliliği” zeminine oturtmak için teröristbaşı caniyi çıkartmayı göze alacak kadar söylemlerde ileri gitmek, savunma sanayi sözü edilirken konvansiyonel anlamda gerekli adımları atmakta geç kalmak, demokratik kuralların dışına çıkarak muhalefet üzerinde baskı kurmak…
Bunları hiçbir vatansever ülkesine ve milletine reva görmez, görmemelidir.
Vatansever mevzi gerisinde durup saklanan değil, vatan için sesini çıkartmaktan çekinmeyen, korkmadan hareket edendir. Korkaktan vatansever olmaz. Hatırlayalım Ulu Önder, ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı. Pekâlâ konfor alanından çıkmayarak hayatına refah içinde devam edebilirdi. Ama o “Vatan sevgisi; ruhları, kirden kurtaran en kuvvetli rüzgârdır” diyerek vatanı milleti için savaş meydanlarında çarpışmayı seçti.
Egolarından vazgeçemeyenlerden de vatansever olmaz!
“Türk vatanseverliğinin birinci ayırıcı vasfı, vatan savunması daveti karşısında her işi bırakarak silâh altına koşmaktır.” (31 Mayıs 1925, Mustafa Kemal Atatürk) diyen Atatürk’ün izinde iseniz her işi bırakın silâh altına koşmaktan daha kolayını yapın, egonuzdan vazgeçin! Birleşin. Türkiye Cumhuriyeti’nin muhafazasına katkıda bulunmak için sözde değil özde çaba gösterin!
Vatanseverlerimizin çok ve yollarının açık olması dileğiyle…
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.