Covid-19 ile birlikte denizcilik nereye evrilecek?

MDN İstanbul

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen koronavirüs (Covid-19) ekonomik ve sosyolojik açıdan ülkeleri derinden etkiledi. Bu süreçte birçok sektör faaliyetlerini durdurmak durumunda kalırken, denizcilik faaliyetleri hız kesmeden yoluna devam ediyor. Ülkelerin kendi içlerine kapanmasıyla birlikte hem uçuşlar durduruldu hem de sınır kapıları kapatıldı. Bu da her türlü ihtiyacın deniz nakliyesi ile karşılanmasına yol açtı. Gemilerin, karaya en az bağımlı araçlar olması sebebiyle şu an için en korunaklı sektör deniz nakliyesi.

Ancak Covid-19, dünyadaki tüm dengeleri alt üst ederken ondan en az etkilenen sektörü de değiştiriyor. Denizcilik, Covid-19’dan nasıl etkilendi? Covid-19 geride bırakıldığında eğitimde, teknolojide, kurallarda yaşanacak köklü değişimle denizcilik nereye evrilecek? Konunun uzmanları mesleki deneyimlerinden yola çıkarak Covid-19’un denizciliğe etkilerini MarineDeal News için değerlendirdi.

Dr. Ali Cem Kuzu / Pirî Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi

‘Küresel ekonominin devamlılığı denizciliğe göbekten bağlıdır’

Tüm dünyayı etkisi altına almış olan küresel “Covid-19” pandemisi sebebi ile yaşanıyor olan küresel kriz sağlıktan üretime, ticaretten yaşayış biçimine, eğitimden sosyalleşmeye kadar hayatın her alanını etkilemiş durumdadır. Bu sancılı süreçte kapitalizmin hüküm sürdüğü dünya ticareti ve küresel ekonomi hiç de aşina olmadığı bir konuda zorlu bir sınavdan geçmektedir. Bu sınavın en zorlu ve en önemli aşaması yaşanan bu küresel krizin bir an önce kontrol altına alınarak ölümlerin önüne geçilmesi ve dünya ticaretinin devamlılığının sağlanmasıdır. Küresel pandemi ile mücadele kapsamında alınan ulusal ve uluslararası tedbirlerin küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkilediği aşikârdır. Uluslararası ticaretin ve nihayetinde küresel ekonomi devamlılığının sağlanması ile bu kapsamda temel gıda ihtiyaçları, tıbbi malzeme ve ekipmanlar, enerji kaynakları, petrol ve petrol ürünleri, endüstride kullanılan hammaddeler ve nihai endüstri ürünlerinin küresel taşımacılığının sürdürülmesi açısından oldukça önemlidir. Küresel ticaretin yüzde 80’inin deniz yolu taşımacılığı üzerinden sürdürülüyor olduğu dikkate alındığında; ticari gemilerinin emniyetli ve etkin şekilde işletilmesine devam edilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır.

Küresel pandemi ile mücadele kapsamında alınan ulusal ve uluslararası tedbirlerden bazıları deniz yolu taşımacılığında sorunları da beraberinde getirmektedir. Denizcilik eğitimi ve deniz yolu taşımacılığının rutin operasyonel faaliyetlerinde küresel pandemi ve pandemi kapsamında alınan tedbirlerden dolayı öne çıkan sorunlar;

• Gemilerin limana yanaştırılmadan önce 14 gün boyunca karantina tedbiri olarak demirde bekletilmesinden kaynaklı yaşanan gecikmeler, yükleme tahliye operasyonlarında liman personelinin azaltılmış olmasından kaynaklı sorunlar,

• Seyahat kısıtlamaları sebebi ile gemi mürettebatı değişimlerinde yaşanan sorunlar,

• “Standards of Training, Certification and Watchkeeping (STCW)” konvansiyonu gereği zorunlu denizcilik eğitimlerinin en önemli parçası olan uygulamalı eğitimlerin fiilen gerçekleştirilemiyor olması sebebi ile sektörün ihtiyacı olan gemi mürettebatı yetiştirilmesinde ortaya çıkan sorunlar,

• Denizcilik eğitimi alan öğrencilerin STCW konvansiyonu gereği tamamlamak zorunda oldukları açık deniz stajları faaliyetlerinin icra edilmesinde yaşanan sorunlar,

• Gemilerin periyodik tersane süreçleri, tamir-bakım, revizyon, sörvey, denetleme ve sertifikalandırılmalarında yaşanan sorunlar,

• Gemilerin yağ, yakıt, tatlı su, kumanya vb. ikmallerinde yaşanan sorunlar olarak sıralanabilir.

Ülkemizin de üyesi olduğu “International Maritime Organization (IMO)” üye devletler tarafından küresel pandemi kapsamında alınmış olan ve denizcilik sektörünü ilgilendiren tedbir ve uygulamalar hakkında bilgilendirmeleri, konuya ilişkin uluslararası kuruluşlardan gelen tavsiyeleri, konu hakkında yapılmış olan toplantı sonuçlarını düzenli olarak yayımlamaktadır. Başta IMO olmak üzere pek çok uluslararası otorite bu süreçte uygulanan ulusal ve uluslararası kısıtlamalarda, pandemi ile mücadelede aksaklık olmayacak şekilde gerekli tedbirlerin alınması sureti ile deniz ticaretinin devam etmesi açısından limanların gemi uğraklarına açık tutulması ve gemi mürettebatı değişimlerine izin verilmesi gibi konularda esneklik sağlanmasını tavsiye etmektedir. Ancak bu süreçte uluslararası denizcilik otoriteleri tarafından tavsiye edilen uygulamaların denizcilik sektöründe küresel pandemi sebebi ile yaşanıyor olan sorunlara tam anlamıyla çözüm sağlayamadığı görülmektedir. Gemi mürettebatı değişimlerinde yaşanan sorunların devam etmesi, ticari limanların bir kısmının halen kapalı olması ve liman operasyonlarında yaşanan aksaklıkların devam etmesi, STCW konvansiyonu kapsamında düzenlenen uluslararası denizcilik eğitimi ve belgelendirilmesi ile ilgili yaşanıyor olan aksaklıkların ve belirsizliğin devam etmesi sektördeki küresel pandemi kaynaklı sorunların çözülemediğini göstermektedir.

Küresel pandemi sebebi ile denizcilik sektöründe yaşanıyor olan tüm sorunlara ve aksaklıklara rağmen deniz ticaretinin nispeten az hasarla devam ediyor olduğu da görülmektedir. Bunun sebebi ise küresel ekonominin devamlılığının deniz ticaretine göbekten bağlı olması ve denizcilik sektörünün pandemi ile mücadelede en önemli unsur olarak belirtilen insan temasının asgariye indirilmesi ile sosyal mesafenin korunması kuralının uygulanabileceği çalışma ortamına en uygun sektörlerden biri olmasıdır. Küresel pandemi sebebi ile yaşanan gelişmeler dünya ticaretinin devamlılığının denizcilik sektörünün ayakta kalmasına bağlı olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur.

Kişisel kanaatimce, bilimsel ve akademik çalışmalar sonucu bu küresel pandemi muhakkak kontrol altına alınacak, etkileri minimize edilecek ve hatta tamamen yok edilecektir. Ancak hayat eskisi gibi, pandemi yaşanmamış gibi devam etmeyecektir. Her alan kendine göre küresel pandemi sebebi ile yaşamış olduğu sıkıntılardan ders çıkarmış olarak küresel pandemi sonrası hayata adapte olmaya çalışacaktır. Hayatın her alanında yaşanıyor olan dijitalleşme süreci hız kazanacak, her sektörde fiziksel insan gücüne dayalı olan ihtiyaçların asgariye indirilmesine yönelik tedbirler alınacak, insanlar dijital dünyanın ihtiyaçlarına uygun yaşam ve çalışma koşullarına uyum sağlayacak şekilde evrilecektir. Giderek dijitalleşen ve bu süreçte dijitalleşme hızının artacağı değerlendirilen işleyişe en hızlı adapte olması gereken sektörlerin başında denizcilik sektörünün geldiği değerlendirilmektedir. Dolayısıyla denizcilik eğitimlerinden liman operasyonlarına, gemi inşa sanayisinden uluslararası denizcilik kurallarına, deniz hukukundan gemi işletme modeline denizcilikle ilgili pek çok alanda dijitalleşme açısından geçişler yaşanacağı öngörülebilir. Ayrıca halihazırda az da olsa uygulaması olan uzaktan eğitim ve sertifikalandırma, otonom gemiler, insansız liman operasyonları gibi teknolojik ve yenilikçi uygulamaların gelişerek yaygınlaşacağını değerlendiriyorum. Bu vesile ile Türk Denizciliği’nin küresel pandeminin denizcilik sektörüne getireceği değişikliklere hazırlıklı olmasını ve bu sancılı süreçten güçlenerek çıkmasını temenni ediyorum.

Ali Gürün / Sanmar Yönetim Kurulu Üyesi

‘Avrupa ve Akdeniz’de ticaretin artacağını tahmin ediyorum’

Covid-19 ile birlikte nakliye sektöründe, insan temasının az olması sebebiyle kazanan deniz taşımacılığı olacak.

Ben, koronavirüs sebebiyle gemi personeline yeni eğitimler vermemiz gerekebilir düşüncesindeyim. Aynı zamanda gemilere, gemi çalışanları için virüs testi ve gemilerde test kiti bulundurmak gibi zorunluluklar gelebilir.

Gemi personeli, gemide kaldığı sürece dışarıdaki insanlardan daha güvenli bir ortamda bulunuyor. Bu sebeple özellikle küçük konteyner, tanker, genel kargo gemileri ile Avrupa ve Akdeniz’de ticaretin artacağını tahmin ediyorum.

İlerleyen süreçteyse “az insanlı” gemiler bekliyorum. Çok daha az sayıda personel, manevra ve kanal geçiş gibi kritik görevler haricinde gemiyi, otomatik kumanda eden navigasyon bilgisayarına bağlayıp odasına çekilecek. Tek vardiya personel olacak, onlar da günde 8 saat rutin işler ile ilgilenecekler. Gemilerde insan faktörü önümüzdeki 20 sene daha önemli kalır diye düşünüyorum.

Cihan Ergenç / Türk Armatörler Birliği Başkan Yardımcısı

‘Uluslararası kuralları olan, uluslararası stratejik bir sektörüz’

Koronavirüs sebebiyle yaşanmakta olan pandemi döneminde, deniz taşımacılığının stratejik bir sektör olduğunu bir kez daha gördük. Koronavirüsten tüm dünya devletleri, bütün sektörler etkilendi ve ülkelerin tedbir amaçlı içlerine kapanmalarından dolayı ekonomik olarak etkilenmeye devam etmektedir. Deniz taşımacılığı gelirlerinde düşüşler yaşanmasına rağmen faaliyetlerimiz aksamadan devam etmektedir. Lojistik ve deniz taşımacılığı her türlü zorluklara rağmen devam etmektedir, çünkü uluslararası kuralları olan, uluslararası stratejik bir sektörüz ve ülkelerin yiyeceklerini, enerjilerini, her türlü ihtiyaçlarını kısacası ihtiyaçların yüzde 87’sini gemilerle taşımaktayız.

Deniz işletmeciliği standardı yüksek bir sektör. İlk ve en üst ISO standardında tedbirleri anında alabilen ender sektörlerden biriyiz.

Bize göre bu süreçte en emniyetli, en izole, en tedbirli, en az riskli yer gemilerimiz. Her türlü tedbirin alındığı, sosyal mesafeye ve kurallara uyan bir sektörüz. Bizler sektör olarak salgının ortaya çıktığı Aralık ayından beri tedbirlerimizi aldık ve artırarak almaya devam ediyoruz. Bize göre en üst düzey tedbirlerle, sıfır temas ile önce sağlık teması ile faaliyetlerimize devam ediyoruz. Covid-19, bizlere en çok personel değiştirememe konusunda sıkıntı ve sorun yaşatıyor. Uçaklar durdu, ülkeler personel değişikliklerine müsaade etmiyor; bunun sonucunda da doğal olarak personel değiştiremiyoruz. Şu süreçte değiştirilmesini de doğru bulmuyor, hatta sağlık, emniyet gibi sebeplerden dolayı çok riskli görüyoruz. Bizler, Türk Armatörler Birliği olarak 20 Mayıs’a kadar personel değişimlerinin askıya alınmasını önerdik, muhtemelen süreç 1 Haziran’a kadar uzayacak. Personel yetiştirmek, stajyer göndermek ve yetiştirmek konularında çok daha zor bir sürece girdiğimizi düşünüyorum. Bu süreçte; zaten kapasite sebebiyle eğitimin zor olduğu staj gemileri, bana göre kısa olan staj süreleri gibi sebeplerden dolayı personel kalitemizin düşeceğinden endişe ediyorum.

Dünyada böyle bir süreç yaşanırken bir yandan da insansız gemiler yapılıyor ve bu gemilere mutlaka geçilecektir. Ancak insansız gemiler yapılsa dahi, bu gemilerin operasyonlarını insansız gerçekleştireceklerine inanmıyorum. Süreç içinde otomasyonlar, yeni ekipmanlar, teçhizatlarla gemilerimizde işler hafiflettiriliyor, personel sayıları süreç içinde azalıyor ve de azalmaya devam edecektir. Gemi inşa sektöründe yeni teknolojiler ve yeniliklere hazırlıklı olmalıyız, dünya değişirken denizcilik de yeni teknolojilerle birlikte değişecektir. Bu konuda çok çok hazırlıklı ve dikkatli olmalıyız.

Coşkun Gündoğan / Tersan Denizcilik Genel Müdürü

‘Denizcilikte sosyal temas mesafesi çok kontrollü’

İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde günlük yaşam içerisinde temas edilen kişi sayısı ve çeşitliliği salgınla ilgili riski artırmakta ve tehlike ile devamlı karşı karşıya kalmaya sebep olmaktadır. Bu durumun gemilerde etkisi liman sıklığı ile değişmekte olup normal şehir hayatına göre çok daha az olmaktadır. Kontrol ve yasak kavramlarının kolayca uygulanabilidği denizcilik sektöründe sosyal temas mesafesi çok kontrollü olabilmekte ve hatta hiç karşılaşma olmayan liman operasyonlarına denk gelebilmekteyiz. Pek tabiki kılavuz kaptanları bu kapsam dahilinde tutamıyoruz. Denizcilik sektöründe etkisinin yük taşıma kısmına değil de daha çok personel ve ikmaller kısmına etkisi olacağını düşünmekteyiz. Bu iki kısmı açmak gerekirse:

Personel: Personellerin kontrat sürelerini mevcut şirket ve kiracı beklentilerine uydurmak açısından çok sorunlu bir döneme neden olmuştur. Gemilerimizin çalışma sahası Avrupa ve Uzakdoğu limanları olduğundan uygun uçuşlar bulunamamaktadır. Bu nedenle mecburen kontrat sürelerini aşmak durumunda kalmaktayız.

İkmaller: Terminallerin yasaklamalarına bağlı olarak tedariklerde sürecin uzayacağını düşünmekteyiz.

Mevcut endüstri beklentisine uygun olarak şirket prosedürlerimizi kısa bir süre içinde tamamladık ve gemilerimizle paylaştık. Olasılıkları düşünerek neler olabileceğini, tedbirleri hesapladık ve prosedürlerimize ekledik. Personelimizin gerekli eğitimlerini bu prosedürlere uygun olarak tamamladık. Tankerlerin bu duruma, zaten yüksek olan emniyet bilinci ile daha kolay bir şekilde uyum sağlayacağını düşünmekteyiz.

Öte yandan Covid-19’un gemilerde nitelikli personel/denizci çalıştırma, dolayısıyla da yetiştirme açısından büyük ölçekli bir değişime yol açacağını düşünmemekteyiz. Mevcut eğitimler ve prosedürlerin eksiksiz uygulanması ile süreci yönetebilceğimizi öngörüyoruz.

Deniz taşımacılığı, tonajlar itibari ile hem deniz hem kara hem de havadan daha çok ticarete yön vermektedir. Denizcilik faaliyetinin farkını sıralamak gerekirse;

• Tonaj olarak diğer yöntemlerden daha çok kapasiteli ve az maliyetlidir,

• Elleçleme yapan kişi sayısına bakıldığında bizim filomuz için 19 kişilik bir gemi ile 10,700 ton yük bir noktadan bir noktaya sevk edilmektedir.Adam sayısı, tonaj ve zaman üçlemesine bakıldığında daha kârlı olduğu görünecektir.

• Yük elleçlemelerinde kullanılan yöntemler gemi ve terminaller ikilemesinde en az insan sayısı ile gerçekleşmektedir,

• Ayrıca gemiler depolama tesisleri olarakta kullanılmakta olup, ihtiyaç olduğu durumlarda çok hızlı şekilde ürün sağlanmasına yardımcı olmaktadır.

Koronavirüs nedeniyle yaşanacak değişime rağmen insansız gemilerin çok işlevsel olmadığı görüşündeyim. Sırf teknoloji ile bunun olma imkânı günümüz şartlarında zor. Ekipman arızaları, ağır deniz koşulları, yükte olabilecek ve gemi dengesini etkileyecek durumlar bunun neden olamayacağının başlıca sebepleridir. Örnek vermek gerekirse, ekipmanlar çift olsa dahi iki ekipmanın da çalışmadığı durumlar olduğunda işi yapan insan devreye girmekte ve sevki sağlayabilmektedir. Ancak çalışan personel sayısı, daha üst düzeyde personel kullanılarak azaltılabilir.

Denizcilik ile araba fabrikaları bir tutulmamalıdır. Uzaktan operatörlerle sevk edilen gemilerin data aktarımlarının kalitesi çok önemli olan başka bir nokta ve cyber security kavramı bu arada devreye girerek, teknoloji bağımlısı haline gelen sisteme saldırıların rahatca olabileceğini göstermektedir.

Amiral (E) Hakan Eraydın / Çelebi Holding Yönetim Kurulu Üyesi

‘Denizcilik eğitimi dijitalleşme ve otomasyonu gözeten bir müfredatla verilmeli’

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 11 Mart 2020’de Covid-19 virüsü nedeniyle yaşanan salgını “pandemi” olarak ilan etti. Türkiye’de ilk vaka 11 Mart’ta görüldü. Ben de 11 Mart günü yüksek ateş semptomu ve viral zatürre teşhisiyle hastaneye yattım. 16 Mart günü buna Covid-19 pozitif teşhisi de ilave oldu ve 8 Nisan gününe kadar bu virüs ile mücadelem sürdü.

35 yıla yakın bir süre profesyonel denizci olarak çalıştıysanız; üstelik halen bu sektörle profesyonel bağınız sürüyorsa yaşam sizi öncelikle denizde yaşananlara baktırıyor. Covid-19 virüsüne yakalanmış yolcularla dolu ve limanlara kabul edilmeyen kruvaziyer ve ticari gemiler ile ABD’li Roosevelt uçak gemisi komutanının limana ve karantinaya alınma çabası yakın ilginizi çekiyor, doğal olarak.

Hastanede bu vakaları gördüğümde “Gemimde böylesi bir vaka yaşansaydı ne yapardık?” sorusuna cevap aradım. Her ne kadar lokal soğutmalı ve havalandırmalı kompartımanları bulunsa da bugünün modern ticaret ve savaş gemileri genellikle merkezi havalandırmalı ve kapalı çevrim olarak çalışıyorlar. Dolayısıyla bir personelin enfekte olması durumunda acilen diğer personelden izole edilmesi ve ilk fırsatta gemiden gönderilmesi çok önemli.

Bununla birlikte deniz vasıtalarının çok önemli bir özelliği enfeksiyonu önleyecek yüksek izole imkânına sahip olmaları. Seyir periyotları zaten geminin izole olduğu süreler. Yük aktarılmasında ulaşılan otomasyon yüzdesi; gümrük, acente işlemlerinin büyük ölçüde dijital ortama aktarılması da insanın temasını azaltan olumlu gelişmeler.

Covid-19 salgını, “Sanayi 4.0” ve “Kuşak ve Yol Girişimi” fenomenlerinin ülkelerin gündemini ziyadesiyle işgal ettiği bir dönemde ortaya çıktı.

Sanayi 4.0 dijitalleşme ve otomasyon üzerine inşa ediliyor. Bu değişim otonom gemiler ve limanların da konuşulduğu bir süreçte ekonominin her alanında insana olan ihtiyacın azalacağı gibi bir endişeyi getirse de aslında karşılaşılan, insan işlevinin radikal biçimde değişecek olması.

Nesnelerin interneti, büyük veri, bulut, siber güvenlik vs. kavramlarına alıştığımız bir dönemde Covid-19 ile karşılaştık. Dolayısıyla iç içe geçmiş bu fenomenleri hep birlikte değerlendirmek durumundayız.

Denizcilik sektörü her zaman çok uluslu ve kültürlü bir yapıda oldu. Zabitan, geminin sevk ve idaresinin yanı sıra farklı eğitim, kültür, lisan ve sosyal geçmişe ve donanıma sahip genellikle genç ve maceracı ruhlu personelin yönetiminden de sorumlu. Genellikle Y/Z kuşağının temsilcisi bu gemi adamlarının önceki nesillerden ayrışan önemli özellikleri mevcut; bilgisayar ve bilişim aygıtlarını çok hızlı kullanan bu gençlerin öz güvenleri yüksek ve talepkârlar.

Bu durum zabitandan beklentiyi de değiştirdi; klasik sevk ve idare görevlerinin yanı sıra zabitan dijitalleşme ve otomasyonu destekleyen tüm bilgiyi öğrenmek, kendini sürekli güncellemek ve kullanıcı personelin bunları en iyi şekilde bildiğinden emin olmak zorundalar. En az bunun kadar önemli bir fonksiyon da bu yeni jenerasyon gemi adamlarıyla iletişim kurmayı başarabilmek.

Bir diğer sorun ise bu mesleğe girenlerin önemli bir bölümünün kalıcı olmaması. Değişik beklentilerle gemi adamı olan çok sayıda genç, deniz hayatının zorlukları ile karşılaşınca bu işten vazgeçiyor. Alınan eğitim heba edildiği gibi, denizcilik için çok önemli olan tecrübe birikiminde eksiklik oluşuyor.

İMEAK DTO Başkanı Tamer Kıran’a göre, “Bugün Türkiye’de denizcilikle ilgili 12 fakülte, 13 meslek yüksekokulu, bu yıl gemi yapımı alanında eklenen 12 okul ile 61 meslek lisesi mevcut. Bundan sonra eğitimin, eğitimi veren eğiticilerimizin ve okullarımızın fiziki ihtiyaçlarının karşılanması yönünde çalışma yapılması gerekiyor; ancak denizcilik eğitimi anlamında kalite toparlanana kadar yeni bir yere ihtiyaç yok.”

Denizcilik sektörü müstakbel personeline vereceği eğitimi dijitalleşme ve otomasyonu gözeten bir müfredat ile vermek durumunda. Yurtdışındaki birçok denizcilik okulunda müfredatın buna göre yenilendiğini öğreniyoruz; biz de eğitim kurumlarımızda gecikmeden bunu başarmak durumundayız.

Covid-19 salgınında denizcilik sektörü ile ilgili basına yansıyan flaş haberler pek iç açıcı değildi. Bunlar konforuna düşkün potansiyel gemi adamlarını ürkütmüş olabilir. Bu örneklere rağmen, denizcilik sektörünün diğer lojistik sektörler ile mukayese edilmeyecek kadar emniyetli olduğunu iyi anlatabilmek de bu dönemin önemli yükümlülüklerinden.

“Kuşak ve Yol Girişimi”nin hayata geçirilme sürecinin hızlandığı ve “Acaba, demir yolu taşımacılığı, deniz taşımacılığına rakip mi oluyor?” sorusunun sıkça sorulduğu ve konuşulduğu bir dönemde Covid-19 pandemisi ortaya çıktı.

Avrupa’nın en büyük TIR ve kamyon filosuna sahip Türkiye’nin sınır geçişlerindeki kısıtlamalardan dolayı Avrupa ve Ortadoğu’daki yük hacim kayıpları yüzde 40’lara kadar yükseldi.

Dünya kargo hizmetlerinin yüzde 8’ini karşılayan hava kargo taşımacılığının da bu kriz döneminde yük trafiği ve gelirleri geriledi. Buna karşılık deniz taşımacılığı bu dönemde global yük hacmini yüzde 2,5-4 oranında artırdı.

Ülkemiz gibi uluslararası denizcilik camiasında da global ekonominin barometresi olan limancılık ve deniz ticareti sektöründe karşılaşılan krizlere daha süratle tepkinin verildiği bir yapı ve iletişim zenginliği gözlenmeye başlandı.

Korona salgınının hemen başlangıcında WHO ve IMO tarafından yapılan ortak açıklamada, “alınan sağlık önlemlerinin uluslararası trafik ve ticarete gereksiz müdahaleyi en aza indirecek şekilde uygulanmasını sağlamak üzere işbirliği yapılacağı” duyuruldu. Ülkemizde denizcilik faaliyetleri kapsamında Covid-19’a karşı alınan detaylı önlemler gecikmeksizin 14 Mart 2020 tarihinde dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı tarafından açıklandı.

Türk Armatörler Birliği’nin 22 Nisan 2020 tarihindeki toplantısının sonrasında yapılan açıklamada; mülki idari amirlerle yapılan görüşmeler neticesinde eğer bir gemide bulaş tespit edilirse, gemi personelinin tamamının karantina merkezlerine alınacağı, geminin 14 gün bekletildikten ve yapılacak dezenfeksiyon işleminden sonra yeni personel ile seferine devam edebileceği ifade edildi.

Denizcilik sektöründe alınan önlemler konusunda bir örnek de Bahriyemizden; 25 Mart’tan bugüne donanmamıza ait yaklaşık 40 savaş gemisi ve 3 bin bahriyeli karantina şartlarında görevlerini yapıyor. NATO, çok uluslu ve milli görevler için denizde bulunan fırkateyn, denizaltı, hücumbot ve korvetlerde görev yapan personelin her türlü onarım, hijyen ve lojistik ihtiyaçları kesintisiz sağlanıyor.

Drone’lar veya sürücüsüz araçlar ile evlere yiyecek dağıtımını gösteren filmlerin yanı sıra, (Silahlı) İnsansız Hava Araçları alanındaki radikal gelişmeler denizcilik boyutundaki gelişmelere de bir ölçüde öncülük ediyor. Buradaki en önemli fark; kapsanması gereken menzil. Menzilin uzaması otonom yaklaşımını ve mevzuatı karmaşık hale getirmekte. Bununla birlikte kısıtlı bir bölgede otonom gemilerin kullanımı konusunda bu dönemde hatırı sayılır sayıda regülasyon hayata geçirilmiş durumda.

Yine de denizcilik sektörünün başlıca gündem maddesinin bugünden yarına otonom gemiler olduğu söylenemez. Denizcilik sektöründe iki öncelikli alan ön plana çıkmış gözüküyor; dijitalleşme ve karbon salınımının azaltılması.

Bir gemideki dijital ilerlemenin şöyle gelişmesi beklenebilir: Tüm elektromekanik sistemlerdeki sensörlerle toplanan veriler, uydular üzerinden bu otonom hareketi takip edecek bir yönetim merkezine aktarılacak ve güvenlik ve sefer maliyetleri açısından önemli tasarruf sağlanabilecek. Ulaşımın sanallaştırılması esnek bir istihdam yapısına imkân sunacak. İnsan yeteneklerinin yapay zekâ ile birleştirilerek kullanılması hız ve güvende sağlanacak artışın yanı sıra operasyonel maliyetleri azaltmada katkı sağlayacak.

Dünya ticaretinin yüzde sekseninden fazlasını hacim olarak taşımakta olan denizcilik sektörü buna karşılık birim yük başına en az karbon yayan (yüzde 2,5) vasıtalara sahip. Klas kuruluşu DNV GL, denizcilik sektöründe önümüzdeki 30 yıl içinde enerji kullanımı ile ilgili büyük değişiklik öngörüyor. Buna göre 2050 yılına gelindiğinde dünya deniz ticaret filosunun yalnızca yarısı petrol esaslı fosil yakıt kullanmayı sürdürecek ve deniz taşımacılığı kaynaklı karbon verimliliği yüzde 51’e kadar yükselecek. Bununla birlikte, IMO kulislerinde 2040 yılından itibaren karbon emisyonu sıfır olan yakıtların kullanılmaya başlanmasının konuşulduğunu da hatırda tutmalıyız.

Benim Corona ile olan mücadelem hastanede 22 gün sürdü. Tamamen iyileştim ve ihtiyacı olana antikor verebilecek kadar güç topladım. Deniz taşımacılığı sektörü de bu salgın döneminde kendini kanıtladı ve güçlendi. Her yokuşun bir inişi var; bu korona için de böyle olacak…

Seyfettin Tatlı / ABS Türkiye ve Hazar Bölge Direktörü

‘Doğayı ve insanı daha çok koruyan yeni disiplinler ve regülasyonlar gelecek’

İnsanlık uzun zamandır her sektörde olduğu gibi denizcilikte de farklı gündemlerdeki derslerine çalışırken; tam ISO, ISM/ ISPS/MLC gibi kalite sistemlerini oturttuk ve bir taraftan da sektörümüzün oluşturduğu hava ve deniz kirliliğini önleyici kuralları ve önlemleri uyguluyoruz ve hatta artık bunları da aştık ve denizlerimizin biyolojik yapılarına da zarar verici faaliyetleri kontrol altına alalım, balast sularımıza da tedbirler uygulayalım ve tabii ki bunları yaparken de bir taraftan daha az yakıt ve hatta daha ucuz ama doğayı da daha az kirleten ekolojik yakıt sistemleri kullanalım; bununla da kalmayalım bir taraftan da çağımız dijitalleşme çağı ve her gelişen yeni sistemi gemilerimizde ve deniz taşımacılığında da kullanalım; zaten sürekli risk analizleri yaparak da her şeyi kontrol altında tutuyoruz ve biz sadece verimlilik ve kâr amaçlı ödevlerimizi çalışmaya devam edelim derken, sınav sorusu hiç tahmin etmediğimiz bir yerden çıkıverdi. Yani şu ana kadar hemen hiçbir toplantıda ya da konferansta konu edilmezken ve denizcilik dâhil her sektörün depremler, yangınlar gibi doğal afetlere ve büyük kazalara karşı risk analizleri ve önleyici senaryoları varken bir anda görüverdik ki gözle görülmez ve kontrolümüzün dışında, hiçbirimizin aklına gelmeyen bir virüs bir anda tüm dünyayı durduruverdi, hatta durdurmakla da yetinmeyip insanlığı evlere hapsetti. Bir anda en önemli şeyin sadece temiz hava alabilmek ve yaşamda kalabilmek olduğunun farkına vardık.

İşte bu, tüm insanlık ve her sektörde olduğu gibi denizcilikte de ezber bozan yeni fikirlerin ve buna paralel olarak da içerisinde bölgesel ve evrensel salgınların da öngörüldüğü doğayı ve onun bir parçası olan insanı da daha çok koruyan yeni disiplinleri ve regülasyonları getirecek diye düşünüyorum.

Denizcilik sektörümüz açısından sevindirici olansa, tüm dünyada gıda ve sağlık hariç her türlü üretim, servis ve ulaşım sektörünün durmuş ya da durma noktasına gelmiş olmasına rağmen gemilerimizin çalışmaya devam ediyor olmasıdır. Çünkü insan var oldukça en azından kendinde olmayan asgari yaşam ihtiyaçlarını, başka bölgelerden temin etmek zorunda. Bunun da en emniyetli ve ucuz yolunun; her ne kadar bu salgın döneminde karantina mecburiyetinden dolayı mürettebat değişimi, yedek parça ve servis temininde zorluklar yaşansa da denizcilik olduğunun bir kez daha kayıtlara geçtiği kanaatindeyim.

Tarihe baktığımız zaman bulaşıcı hastalıkların, çoğunlukla çıktığı coğrafyada kaldığını görüyoruz. Bunun sebebi de geçmişteki salgınları dünyaya yayabilecek kadar hızlı bir hava, kara ve deniz ulaşımının olmamasıdır. Hatta bu pandemik dediğimiz hastalıklar “Roma fikri” ile birlikte görülüyor. Yani, bilhassa Akdeniz etrafında yer alan ve birbirine deniz taşımacılığı ile bağlanan kentler arasındaki ticaret ve kıtaları aşan seferler yapılırken salgınların yayıldığını görüyoruz. Kemal Özden ve Mustafa Özmat, “Epidemic and the City: Social, Political and Economic Results of Plague of 1347 in Europe” adlı ortak makalelerinde bunu şu şekilde açıklıyorlar, “Gemilerin ahşap olması nedeniyle veba mikrobu buralarda barınacak ve üreyecek uygun bir ortam buluyordu. Gemilerdeki mikrop, her limanı ziyaret ediyor, ticaret mallarına bulaşan veba mikrobu, ticari mal hareketleri ile Avrupa’nın içlerine doğru yayılıyordu.’’

Bunu günümüze taşıdığımız zamansa, dünyadaki modern ulaşım, seyahat ve taşımacılık sektörünün bu denli gelişmiş olması da bölgesel bir salgının birkaç ay gibi kısa bir sürede tüm dünyaya yayılan “pandemi” haline geldiğini hep beraber izliyoruz.

Dünyadaki farklı ülkeler ile yoğun olarak temas halinde olan gemi personeli başta olmak üzere, gemilere servis sağlayıcılar, tersane çalışanları, klaslama ve denetim hizmeti veren personel için halihazırda bu salgın ile esnasında çok hızlıca getirilmiş olan koruyucu talimat ve kuralların bir kısmının kalıcı ve önleyici tedbirler olarak kalite yönetim sistemlerine gireceğini; hatta bu konuda şu anda bir çalışma duyumu almamış olmama rağmen, tamamıyla kişisel tecrübelerime göre küresel denizcilik örgütlerinin sağlık örgütleriyle birlikte çalışmalar yaparak birtakım yeni ve önleyici regülasyonlar yayımlayabileceği kanaatindeyim.

Bu salgın döneminde deniz ulaşımının devam edebilmesinin en önemli sebebinin, çok kolay izole olunabilmesinden kaynaklandığı kanaatindeyim. Her türlü sağlık ve güvenlik tedbirini aldıktan sonra limandan yükünüzü alıp ayrıldığınız zaman, gideceğiniz bir sonraki limana kadar bazen bir ayı bile geçen seyirler olabiliyor. Bu seyir zamanında işinizi yaparken salgın ortamından izolesiniz demektir. Her ne kadar personel değişimi ve karantina sürelerindeki gecikmelerden doğan zorluklar olsa da salgından kısmen de olsa izole olarak çalışabilmek çok büyük bir avantaj.

Gemi işletmecileri ile bu firmaların deniz ve kara personeliyle, gemilere servis sağlayan kuruluşların tamamı; sürekli aldıkları eğitimlerle ve bayrak idareleri, Dünya Denizcilik Örgütü ve klas kuruluşları kuralları gereği birçok konuda zorunlu tutuldukları sertifikasyon programları ve takip edilmesi gereken regülasyonlar ile belirli bir disiplin içinde çalışırlar. Bu disiplinli çalışma sistemi, denizcilikle alakalı personelin bu tür pandemi durumlarında ve afet zamanlarında alınacak tedbirlere ve kurallara çok daha kolayca uyum sağlaması demektir. Kanaatimce denizcilik sektörünün zaman içindeki disiplinli çalışma sisteminin faydaları da bu pandemi döneminde ortaya çıkmıştır.

Son yıllarda insansız gemilerde kullanılacak akıllı teknolojilere uygulama alanları yaratan çok sayıda araştırma projelerinin yürütüldüğünü ve hatta dizayn edildiğini de biliyoruz. İnsansız ve sadece karadaki bir kontrol merkezindeki uzman kadro ile sensör ve dijital teknoloji yöntemi kullanılarak denizkara arasında kurulan iletişime dayanarak uzaktan kontrollü gemilerin yakın zamanda denizcilikte dönüm noktası olacağı ve hatta önümüzdeki on yılın sonunda kullanıma sunulabileceği de tahmin ediliyor.

Kişisel kanaatimce dünyayı son aylarda saran Covid-19 salgını da robot teknolojisini kullanma isteğini tetikleyeceği ve robotik araçların hem evimizde hem de iş hayatlarımızda kullanımını hızlandıracağı kanaatindeyim. Bu vesile ile insansız uzaktan kumandalı gemilerin sektöre girmesi de hızlanacaktır.

Tabii ki insansız ve uzaktan kumandalı gemilerde personel olmadığını düşünürsek, IMO tarafından zorunlu hale getirilen Denizde Can Güvenliği (SOLAS), ISM, ISPS ve MLC gibi konularda revizyona gitmek gerekebilir.

Ama her hâlükârda, denizcilik ve gemi inşa sektöründeki 34 yıllık tecrübem ile teknolojik gelişmelerin her alanda kullanılmasını savunan ve pozitif bilimin de her zaman üstünlüğüne inanan bir mühendis olarak, günümüz insan zekâsının ürünü olan bir robotun insan kadar üstün meziyetlere sahip olamayacağı ve insanın yerini tutamayacağı kanaatindeyim. Yani tamamıyla insanın elini çekeceği ve otonom kontrole bırakılan gemi gibi çok büyük ve karmaşık yapıların, büyük fırtınaların olduğu ve çok zor doğa şartlarında öngörülemez kazaları önlemek için insanın duygusal zekâsına, tecrübesel hislerine ve en önemlisi de öngörüsüne ihtiyacı olabileceğini düşünüyorum. Tahmin ediyorum ki sektör, önce otonom gemileri belirli bir zaman deneyecektir ve bu deneme sürecinde de istatiki sonuçlara göre düzeltmeler yaparak ve sistemleri geliştirerek kullanımını çok daha emniyetli ve verimli hale getirecektir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın