Çin-Arap ülkeleri yakınlaşması ne anlama geliyor?

MDN İstanbul

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini spontane gelişen plansız ve programsız bir harekât olarak görmek hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Bu harekâtın arka planı Rusya’nın kırmızı çizgilerinin ihlâl edilmesi ve dikkate alınmamasına gösterdiği tepki olarak yorumlanabilir. Bir başka görüşe göre ise Rusya provoke edildi ve tuzağa düşürüldü, ötesinde Afganistan misalî uzun sürecek bir yıpratma savaşına çekildi. Bu savı gözetenler aralık ayının sonlarında Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin ABD ziyaretini gerekçe gösteriyorlar. Hiç şüphe yok ki siyasi tarih yazıcıları ilerleyen dönemde bu savaşın neden ve sonuçlarını tüm veçheleriyle yazacaktır.

Enerji jeopolitiği sarmalında strateji üretmek

Her olasılıkta Rusya gibi bir kurumsallığı olan bir ülkenin fevri davranması rasyonel bir yaklaşım olmayacaktır. Rusya bu harekât üzerinde enine boyuna çalışmış, maruz kalabileceği baskıları ve yaptırımları hesaba katmıştır. Rusya bakımından çözülmesi öncelikli sorun sahası uzayan savaşın finansmanı olacaktır. Nitekim sahip olduğu devasa enerji kaynaklarına güvenen Rusya, savaşı finanse etmede enerji kartına ziyadesiyle yaslanmış durumda bir görüntü sergilemektedir.

Batı’nın baskısı ve yaptırımları ile bunalan Rusya bakımından petrol fiyatlarının düşmesi stratejik açmazları beraberinde getirecektir. Bu nedenle Rusya stratejik ortağı Çin ile ilişkilerini diri tutarak üzerindeki baskıyı azaltacak opsiyonları masada tutmaya çalışmaktadır. Çin ise küresel bir güç namzedi olarak kendi çıkarlarını öncelerken ortaya çıkan fırsatları jeopolitik ganimete çevirecek stratejiler izlemektedir. Bu nedenle Çin’in hamleleri önem arz ediyor. Tıpkı Körfez ülkelerinin tercih ve yönelimleri gibi…

Suudi Arabistan ezber mi bozuyor?

Geçtiğimiz sonbaharda ABD’nin çok boyutlu baskısına karşın Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinin petrol arzını artırmamaları küresel jeopolitikte Rusya’ya zımnen destek olarak yorumlanmıştı. Bu durumun ABD ile Suudi Arabistan’ın arasını açtığını ve uzlaşmaz bir çelişkiyi tetiklediğini hatırlatalım. Geçen süreçte ezber bozan stratejik çıkışlarını sürdüren Suudi Arabistan dikkat çekici adımlar atmaya devam ediyor.

Yüzünü doğuya çeviren Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleri ABD’ye rağmen Çin ile ilişkilerini geliştirmeye çabalıyor. Bu durum akıllara şu soruyu getiriyor, küresel jeopolitikte Çin ile Körfez ülkelerinin yakınlaşması olası mı? Yoksa bu yakınlaşma ABD’ye karşı yapılan taktik bir manevra mı?

Manidar zamanlama

Dış politik öncelikleri bakımından Suudi Arabistan, Çin’in ekonomik büyümesi bağlamında oldukça önemli bir partner, dahası vazgeçilmez bir enerji kaynağı. Ukrayna’da savaşın sürdüğü ve Rusya’ya yönelik yaptırımların ivmelendiği bir dönemde Çin lideri Şi’nin aralık ayında gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti tüm gözleri bölgeye çevirdi.

Şi’nin ziyareti küresel medyada geniş yer kapladı, farklı optiklerden yorumlandı. Kimileri bu ziyareti yeni bir eksen oluşumunun habercisi olarak dahi yorumladı. Bazılarına göre ise ABD ile gerilimli bir dönem yaşayan Suudi Arabistan yönetimine yakınlık gösteren Çin, iki ülke arasındaki krizi fırsata çevirmeye çalıştı. Olguları alt alta sıraladığımızda uluslararası ilişkilerin temel kuralını görüyoruz. Devletlerarası ilişkiler duygusallığı kaldırmaz, ülkeler çıkarları nispetinde hareket eder ve kazanım elde ederler. Stratejik akıl uygun konjonktürü lehine çevirebilendir.

Bin yıllık dostluk

Suudi Arabistan ziyareti öncesinde yazdığı “Bin yıllık Dostluğu İleriye Taşımak ve Ortaklaşa Daha İyi Bir Gelecek Yaratmak” başlıklı makalesinde Şi, Çin ve Arap devletlerinin “birbirlerinin içişlerine karışmayacaklarını, ikili ilişkilerde bayrağı yükseklerde taşımaya devam edeceklerini, egemenliğin korunmasında birbirlerini kararlılıkla destekleyeceklerini” öne çıkardı. Şi’nin kaleme aldığı makalede, Arap halkı bağımsızlığa değer veriyor, dış müdahaleye karşı çıkıyor, güç politikasına ve zorbalığa karşı duruyor argümanları, Çin’in bölgede ABD ile rekabet etmeyi dahası ABD’nin bıraktığı/bırakacağı “boşluğu” doldurmaya talip olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.

Suudi Arabistan-Çin Zirvesi

Çin Devlet Başkanı Şi, üç gün süren Suudi Arabistan ziyareti kapsamında Suudi Arabistan-Çin Zirvesi’ne, Çin-Körfez Zirvesi’ne ve Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi’ne katıldı. Suudi Prens Bin Salman ev sahipliğinde düzenlenen Suudi Arabistan-Çin Zirvesi’nde konuşan Şi, Körfez ülkeleri ile yapılacak petrol ticaretinde yuan para biriminin kullanılması için çalışma başlatacaklarını vurguladı. Doların dünya ticaretindeki hegemonyasını örselemeye matuf bu çıkış, ABD ile Suudi Arabistan arasında insan hakları ve Rusya konularında yaşanan gerilimin ardından geldi. Böylelikle Çin taktik bir manevra sergiledi.

Ziyaret esnasında Suudi ve Çinli şirketler yeşil enerji, ulaşım, lojistik, medikal endüstriler ve inşaatı kapsayan 34 yatırım anlaşması imzaladı. Suudi medyası bu anlaşmaların 29,6 milyar dolar büyüklüğünde olduğunu duyurdu. Hatırlatalım Çin, Suudi Arabistan’ın en büyük petrol pazarı ve 2021’deki tüm Suudi ham petrol ihracatının yüzde 25’inden fazlası doğrudan Çin’e yapıldı.

Suudi Arabistan perspektifi: Karşılıklı çıkarları tereddütsüz desteklemek

Veliaht Prens Selman Çin Devlet Başkanı Şi ile iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığı geliştirme olanaklarını ele aldıklarını belirtti. Görüşmelerde Suudi Arabistan ve Çin’i ilgilendiren uluslararası ve bölgesel konuların etraflıca görüşüldüğünü kaydeden Selman, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeni aşamalara taşınması çerçevesinde eşgüdüm sağlandığını ifade etti. Yapıcı havada gerçekleşen zirvenin ortak açıklaması da küresel jeopolitik satırbaşlarını kapsar nitelikteydi.

Suudi Arabistan ile Çin’in dış işleriyle ilgili konularda birbirlerine verdikleri önceliği sürdüreceklerini teyit eden açıklamada, gelişmekte olan ülkeler için işbirliği, dayanışma, karşılıklı çıkar ve kazan-kazan modeli oluşturmada mutabık kalındığı kaydedildi. Bu başlıklarda sağlanan eşgüdüm esasen dışarıya verilen bir mesaj niteliğinde. Nitekim Suudi Arabistan ve Çin’in egemenlik ile toprak bütünlüğünü korumada birbirlerini destekleme, ülkelerin içişlerine müdahale etmeme konularında uzlaştığına dikkat çekilen açıklamada, Suudi Arabistan’ın petrol piyasalarındaki istikrarı destekleme ve dengeleme yönünde sergilediği tutumun, Pekin yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandığı aktarıldı. Bu yaklaşımı Rusya’ya zımni destek olarak da görebiliriz.

Bir Kuşak ve Bir Yol Projesi’ne Suudi Arabistan desteği

Hidrokarbon kaynaklarında yenilikçi kullanımın yanı sıra barışçıl nükleer enerji alanındaki işbirliğini güçlendirme, enerjide akıllı sanayi gibi teknolojileri geliştirme alanlarında da anlaşma sağlandığı belirtilirken, Çin’in Bir Kuşak ve Bir Yol Projesi’nde işbirliği yapılacağı, Suudi Arabistan’ın ilgili kurumlarının bu proje çerçevesinde çeşitli yatırımlara katılabilmesi ve Suudi Arabistan’ın enerji alanında faaliyet gösteren Çinli şirketler için hem üretim hem ihracat merkezi haline gelmesinin destekleneceği vurgulandı. Suudi Arabistan’ın Bir Kuşak ve Bir Yol İnisiyatifi’ne desteği ilerleyen günlerde çok su kaldıracaktır. Çin-Arap

Suudi Arabistan’ın yapıcı ve işbirliğine açık tutumunun Çin cenahında memnuniyet yarattığı aşikâr zira Çin’in karşılığı muhatabının beklediği tonda oldu. Suudi Arabistan topraklarında sivilleri hedef alan saldırıları “kabul edilemez” gördüğünün altını çizen Çin, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu kapsamındaki “başarılarını” takdir ettiğini, savunma alanında ikili işbirliği ve koordinasyonu geliştirmede kararlı olunduğunu, iki ülkenin terör ve organize suçlarla mücadelede eşgüdüm içinde hareket edeceklerini kaydetti. Çin-Arap

Küresel sorun sahalarının ihmâl edilmediği ortak açıklamada, Afganistan’ın terör grupları için bir güvenli barınak (safe heaven) haline gelmemesinin önemine dikkat çekilirken, Ukrayna krizinde anlaşmazlıkların barışçıl yollarla aşılmasının önemine temas edildi. Öte yandan Filistin-İsrail meselesine de kapsamlı ve adil bir çözüm bulunması gerektiği vurgulanan açıklamada, Suriye krizine ilişkin siyasi çözüm çabaları ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik destek yinelendi. Son kertede Lübnan’ın güvenliği ve istikrarı ile toprak bütünlüğüne önem atfedildiği kaydedildi.

Reel politik ve ekonomi

Çin’in Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile arasındaki ilişkiler, Pekin’in artan enerji ihtiyacının karşılanması minvalinde başlamış olsa da son yıllarda kritik altyapı projelerini, teknoloji transferini ve silah satışlarını ihtiva eden geniş bir yelpazeye evrildi. İlişki sistematiği çok boyutlu olgunlaştı ve gelişti denebilir. Çin-Arap

İki ülke arasındaki ticaret hacminin yukarı yönlü gösterdiği artış bu öngörüyü teyit ediyor. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın verilerine göre Çin ile Suudi Arabistan arasındaki ticaret hacmi 2020’de yıllık yüzde 15’in üzerinde artışla 65 milyar dolara ulaştı. Hatırlatalım bu oran, Suudi Arabistan’ın ABD ile aynı yıl yaklaşık 20 milyar doları bulan ticaret hacminin neredeyse iki katından fazla… Çin-Arap

Öte yandan Çin’in tüm Arap ülkeleriyle ticaret hacmi geçtiğimiz yıl yıllık yüzde 37’lik bir büyüme oranıyla 330 milyar dolara ulaştı. Lâkin bu oran, Çin’in ABD ve AB ile olan ticaret hacminin dörtte birinden daha az bir seviyede. Çin’in Avrupa ülkeleri ile ticaret hacmi 2020 yılında 709 milyar dolar, ABD ile 615 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmişti.

Mevcut konjonktürde Çin’in Suudi Arabistan’daki yatırım ve inşaat projelerinin hacmi 43,47 milyar dolar mertebesinde olup Birleşik Arap Emirlikleri’nde 36,16 milyar doları, Irak’ta 30,05 milyar doları, Kuveyt’te 11,75 milyar doları, Katar’da 7,8 milyar doları, Umman’da 6,62 milyar doları ve Bahreyn’de 1,42 milyar doları buluyor. Salt bu rakamların büyüklüğü Çin’in bölgeye olan çok yönlü ilgisini pekiştiriyor.

ABD’nin pozisyonu

Hiç şüphe yok ki Çin’in bölgeye artan ilgisi ABD tarafından yakından ve kaygıyla takip ediliyor. Çin heyetinin, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle enerji, güvenlik ve yatırım alanlarında çok sayıda anlaşma akdetmesi ABD cenahında tereddütlere neden olurken, ABD’nin Körfez ve Arap ülkelerinin ekonomilerini ve yatırımlarını çeşitlendirme vizyonunu sekteye uğratabilecek potansiyel taşıyor. Çin-Arap
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby, Şi’nin Körfez ülkeleri turu bağlamında düzenlediği basın toplantısında, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden müttefiklerinin, ekonomik ve güvenlik çıkarlarına hizmet etmek için ortaklıkları çeşitlendirmeye devam edeceklerini öne sürmesine rağmen Washington’ın Riyad ile stratejik ilişkisinin her iki tarafın da çıkarına olmasını istediğini açıkladı.

New York Times’ın ziyarete ilişkin analizi ise daha gerçekçiydi. Suudi Arabistan’ın 70 yılı aşkın bir süredir ABD’nin yakın bir müttefiki olduğu, Washington’ın savunma sanayi ihracatını büyük oranda bu ülkeye sattığı, ABD’nin Körfez’de halen başlıca güvenlik garantörü olduğu vurgulandı.

Buna karşın Riyad’ın, ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde gelişmekte olan çok kutuplu bir dünyaya hazırlık yaptığı ve bir süredir Çin ile ittifakını güçlendirmeye çalıştığı kaydedildi. Suudi Arabistan’ın ABD’ye rağmen bu ve benzeri hamlelerinin ne denli sürdürülebilir olacağını ilerleyen dönemde gözleyeceğiz. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri yeni kurulmakta olan küresel sistemi test mi ediyor yoksa bu sistemde kendine yer mi arıyor? Göreceğiz.
Çin-Ara

Washington’a gönderilen mesaj

Şi’nin Suudi Arabistan ziyaretinde Pekin ile Riyad arasında stratejik ortaklık anlaşması akdedilmesi zamanlama olarak manidar. Şi’nin altı yılın ardından gerçekleşen Suudi Arabistan ziyareti, petrol üretimi konusunda ABD’nin Riyad ile ilişkilerinin önemli ölçüde bozulduğu bir dönemde gerçekleşti. ABD ile gerilimin tırmandığı mevcut konjonktürde Suudi Arabistan’ın Çin’i ABD’ye karşı taktik bir koz olarak kullanmaya başladığı ve önemli bir alternatif olarak gördüğü anlaşılıyor. Elbette karşılıklı kazan-kazan prensibi çerçevesinde Çin’in de çıkarları yadsınamaz. Hatırlatalım Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman Güney Afrika Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede Çin’in öncülük ettiği BRICS’e katılmak istediklerini dahi belirtmiş ve ABD’ye karşı el yükseltmişti.

ABD’nin Hint-Pasifik Bölgesi’nde Çin’i çevrelemek, Rusya’nın ekolojik hâkimiyetini Ukrayna üzerinden örselemek istikametinde stratejiler izlediği mevcut konjonktürde, kaynaklarını, diplomatik ve askerî yeteneklerini Asya ve Avrupa’ya kaydırmayı öncelediği bir sır değil. Orta Doğu’yu daha az öncelikli bir yapıya indirgeyecek bu yaklaşım bölgede stratejik bir boşluğun oluşması ile sonuçlanabilir. Bu minvalde Çin son hamlesi, oluşabilecek jeopolitik boşluğu doldurmak ve bölgedeki etkinliğini artırmak olarak okunabilir. ABD ile Çin arasında süregelen jeopolitik satranca Körfez Bölgesi’nin ve Arap ülkelerinin eklenmesi ilerleyen dönemde yeni bir rekabet ve gerilim sahasını tetikleyebilir. ABD, Suudi Arabistan marjında baskıyı artırırken, bu ülkeyi Çin ile ABD arasında seçim yapmaya zorlayabilir. Son kertede, Çin’i kendi bölgesinde çevrelemeye çalışan ABD’ye Çin’in Suudi Arabistan marjında verdiği yanıt, iki ülke arasında çatışmasız rekabet dönemine girilse de mücadelenin devam edeceğini gösteriyor.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Çin-Arap

Bunu Paylaşın