Çin-Amerikan işbirliği

Senem Aydın Düzgit

Geçtiğimiz hafta Newsweek dergisinde ünlü siyasi analist Fareed Zakaria tarafından yazılmış olan çok ilgi çekici ve önemli bir makale yayımlandı. Zakaria, şu an yaşamakta olduğumuz küresel krizden çıkmanın en önemli koşullarından birinin güçlendirilmiş Çin-Amerikan işbirliği olduğunu yazmış. Hatta daha da ileri giderek Çin’in, Amerika’nın gittikçe kötüleşen ekonomik krizden çıkmasında anahtar ülke konumunda olduğunu ifade etmiş.
Farklı ideolojik kampların önde gelen ekonomistlerinin hemen hemen hepsi, kısa vadede Amerika’nın, daha uzun vadede ise dünya ekonomisinin rayına oturması için, Amerika içinde kapsamlı mali teşvik politikalarının uygulanması gerektiği ve bu durumda bütçe açığının feda edilebileceği konusunda hemfikirler. Amerika’nın borcunun kimin tarafından karşılanacağı konusu ise belirsizliğini koruyor. Zakaria, halihazırda Amerikan kamu borcunun yüzde 10’unu karşılamakta olan Çin’in, Amerika’nın en büyük borç vereni olmasından hareketle, ülkenin bu rolü üstlenmeyi sürdürmesinin önemine dikkat çekiyor.
Esasen rakamlar, Çin’in bunu yapabilecek döviz rezervlerine sahip olduğunu gösteriyor. Amerika’nın 73 milyar dolarlık döviz rezervine karşılık Çin’in halihazırda 2 trilyon dolarlık döviz rezervi bulunuyor. Ancak içinde bulunduğumuz krizin Çin’i etkilememesi de mümkün görünmüyor. Çin hükümetinin birkaç hafta önce açıkladığı 600 milyar dolarlık kamu harcama planı, Çin hükümetinin küresel krize ilişkin endişelerini ortaya koyuyor. Amerika ve Avrupa’ya yapılan ihracatın yavaşlaması, Çin’de ekonomik büyümeye ilişkin kaygıları artırarak, ekonomiyi canlandırmaya yönelik harcama tedbirlerinin alınmasına yol açıyor.
Bu durumda Çin’e iki ağır görev düşüyor: Ülke bir yandan Amerikan borcunu finanse ederek, Amerikan tüketiminin sürdürülmesini sağlayacak, diğer yandan ise kamu harcamaları yoluyla kendi iç tüketimini canlandıracak. Zakaria bu noktada Niall Ferguson’un yeni kitabı, The Ascent of Money’ye referans veriyor. Ferguson, dikkat çekici bu yeni kitabında, Soğuk Savaş sonrasında “Chimerica” adını verdiği yeni bir ulus oluştuğunu ve bu ulusun temelini, birikim yapan Çinliler ile harcayan Amerikalıların oluşturduğunu iddia ediyor. Bu ortaklığın devam edip etmeyeceği ise şu an belirsizliğini koruyor. Çin, Amerikan tüketimini desteklemeyi sürdürebilir. Ancak öte yandan önceliklerini kendi iç pazarını canlandırma yönünde de kullanabilir. Böyle bir durumda Amerikan borcunu karşılayabilecek alternatif bir ülkenin olmaması, küreselleşmenin geleceğiyle ilgili daha karamsar tabloları beraberinde getirebilir.

Bunu Paylaşın