110 yıl önce bir milletin vâroluş mücadelesinin adıdır Çanakkale.
Güçlü ile zayıfın, varlık ile yokluğun, zenginlik ile fakirliğin, onur ile kibrin savaşıdır. Çanakkale birilerinin vatan toprağını savunmak için canını vermeye hazır olduğu, birilerinin de binlerce kilometre öteden niye geldiklerini bilmeden, nereye geldiklerini bilmeden ve hattâ o topraklarda can vereceklerini bilmeden geldikleri yerdi. Çanakkale, bu büyük, kanlı buluşmada birilerinin kaderlerinin son noktası, bir milletin ise kaderinin başlangıcıdır.
Büyük ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın dediği gibi, “Çanakkale, Millî Mücadele'nin önsözüdür.”
18 Mart 1915’de ağır bir mağlûbiyet alan İtilaf Devletleri bunu unutturmak maksadıyla Kara Harekâtı plânlarını devreye soktular. Savaş devam ettiğine göre, yenilgiden kimse bahsedemezdi. General Hamilton’ın idaresi altında Mondros Limanı’nda bulunan İtilaf Devletleri’ne ait çeşitli büyüklükte 200 gemi, dünyanın o zamana kadar yapılmış en büyük amfibi çıkarma harekâtını gerçekleştirmek için 24 Nisan 1915 tarihinde hareket etti. Çıkarma için ilk götürülen kuvvetlerin miktarı 50 bin kadardı, ama bu miktar, ilerleyen zaman içerisinde 500 binden fazla olacaktı. Bu çıkarmada Fransızlar ve Hintliler Boğaz’ın Anadolu kıyılarına, karşılarında Mustafa Kemal gibi bir askerî dehâyı bulacak olan ‘şanssız' İngilizler ve Anzaklar ise Gelibolu sahillerine çıkarma yapacaklardı. 25 Nisan 1915 günü Gelibolu’ya çıkarma yapmak amacıyla gece yarısına doğru yola çıkarılan birlikler gece 1’de Gökçeada ile Gelibolu Yarımadası arasında belirlenen yere vardılar ve filikalara bindirilerek kıyıya doğru yönlendirildiler. Günün ilk ışıklarına kadar devam eden kısa bir yolculuk sonunda Gelibolu’nun batı ve kuzeybatı yönündeki Arıburnu sahillerine çıkmaya başladılar. Böylece yüz binlerce insanın can verdiği kara savaşları başlamış oldu.
Bu çıkarma karşısında, 19. Tümen Kumandanlığı’na, Boğaz’a hâkim olan yüksek araziyi tehdit eden ve Yeni Zelandalılar ile Avustralyalılardan oluşan Anzak hücûmunu durdurması emri verilmişti. Yarbay Mustafa Kemal bu emir karşısında Tümenini Kemalyeri üzerinden ileri sürmüş, Anzak hücumunun gücünü sezerek, Liman von Sanders ile ters düşmek pahasına ihtiyat olduğu hâlde inisiyatifi ele almıştı.
Muharebenin en kritik ânında da 57. Piyade Alayı’na şu şekilde bizzat komuta etmişti: “Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir.” Bu büyük emrin, sonradan Türkler tarafından muharebenin ilk gününün tayin edici manevrası olduğu anlaşılacaktı. 34 yaşındaki Yarbay Mustafa Kemal’in günlük askerî rapordaki sözleri, esâsında Çanakkale Savaşlarının kaderini erkenden belirliyordu: “Kazandığımız an, o andı”.
Artık savaşın asrın en kanlı, en cesur, en ağır ve belki de en centilmen uzun, kanlı bir siper savaşına dönüşmekte olduğu anlaşılmıştı. Nisan ayının 25’inde başlayan kara savaşları 1916 yılının başlarına kadar devam etti. İki tarafın da ağır kayıplar verdiği savaş kasım ortalarında İngilizlerin geri çekilme kararını vermeleri ile yeni bir boyuta doğru evrildi. İngiliz idaresindeki Anzak birlikleri 9 Ocak 1916 tarihinde Seddülbahir’den tamamen çekildiler ve Boğazlar mıntıkasında hiç yabancı asker kalmadı. Ancak önemli miktardaki askerî malzemeyi de geride bırakmak zorunda kalmışlardı. Yarımadadan tahliye edilen İngiliz asker sayısı toplamda 200 bin kişinin üzerindeydi. İngilizlerin yaklaşık olarak bu kadar da kaybı (ölü, yaralı, kayıp) olduğu dikkâte alınırsa, Gelibolu Yarımadası’na 410 bin kadar asker çıkartmış oldukları anlaşılmaktadır. Anzakların Gelibolu’ya saldırmasının mâliyeti, Avustralyalılar için 8.709 ve Yeni Zelandalılar için 2.701 asker kaybı kadardı. Yaralanarak muharebe dışı kalmış genel zayiat ayrı tutulmuştur. Cephenin güneyinde, Anadolu yakasına çıkarma yapan Fransızların, bölgedeki asker sayısı 79 bin kadardı, ki bunun 47 bin kadarını savaş sırasında kaybetmişti. Bu rakamlardan, İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Savaşları’nda bölgeye çıkarmış oldukları asker sayısının yarım milyona ulaştığı anlaşılmaktadır. Kayıpları ise 250 bin civarındadır. Türk tarafının kayıpları (ölü, yaralı, kayıp) ise 213.882 (yaklaşık 100 bin şehit – 60 bini muharebede, diğerleri hastalık vb.) olarak kayıtlara geçmişti.İngiliz idaresindeki Anzak birlikleri 9 Ocak 1916 tarihinde Seddülbahir’den tamamen çekildiler ve Boğazlar mıntıkasında hiç yabancı asker kalmadı. Ancak önemli miktardaki askerî malzemeyi de geride bırakmak zorunda kalmışlardı. Yarımadadan tahliye edilen İngiliz asker sayısı toplamda 200 bin kişinin üzerindeydi. İngilizlerin yaklaşık olarak bu kadar da kaybı (ölü, yaralı, kayıp) olduğu dikkâte alınırsa, Gelibolu Yarımadası’na 410 bin kadar asker çıkartmış oldukları anlaşılmaktadır. Anzakların Gelibolu’ya saldırmasının mâliyeti, Avustralyalılar için 8.709 ve Yeni Zelandalılar için 2.701 asker kaybı kadardı. Yaralanarak muharebe dışı kalmış genel zayiat ayrı tutulmuştur. Cephenin güneyinde, Anadolu yakasına çıkarma yapan Fransızların, bölgedeki asker sayısı 79 bin kadardı, ki bunun 47 bin kadarını savaş sırasında kaybetmişti. Bu rakamlardan, İtilaf Devletleri’nin Çanakkale Savaşları’nda bölgeye çıkarmış oldukları asker sayısının yarım milyona ulaştığı anlaşılmaktadır. Kayıpları ise 250 bin civarındadır. Türk tarafının kayıpları (ölü, yaralı, kayıp) ise 213.882 (yaklaşık 100 bin şehit – 60 bini muharebede, diğerleri hastalık vb.) olarak kayıtlara geçmişti. Son gelişmelerle birlikte, 14 aydan biraz fazla süren Çanakkale Savaşları da sona ermiş oldu.

Çanakkale’de Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, yaklaşık 11 ay boyunca Çanakkale Cephesi’nde bulunmuştur. 20 Ocak 1915’te 19’uncu Tümen Komutanı olarak cephede göreve atanmış, 10 Aralık 1915 tarihinde cepheden ayrılmıştır. Çanakkale Savaşları’na Yarbay rütbesi ile katılmış, 1 Haziran 1915’te Albaylığa terfi etmiştir. Cephede 19’uncu Tümen Komutanı, Maydos Mıntıka Komutanı, Arıburnu Kuvvetleri Komutanı ve Anafartalar Grup Komutanı görevlerinde bulunmuştur. Yararlı hizmetlerinden dolayı 30 Nisan’da Gümüş İmtiyaz Harp Madalyası’na, 17 Mayıs’ta ise Altın Liyakat Madalyası’na lâyık görülmüştür. Tekirdağ/ Yarçeşme’den sonra Eceabat, Bigalı, Düztepe Güneyi, 180 Rakımlı Tepe Güneyi ve Çamlıtekke’yi karargâh olarak kullanmıştır.
Mustafa Kemal, Arıburnu, Anafarta ve Kireçtepe bölgelerindeki üç önemli kritik askerî müdahalesi ile Çanakkale Savaşları’nın kaderini tayin etmiştir. Bunlardan Arıburnu müdahalesi, 25 Nisan 1915 tarihinde İngilizlerin ilk çıkarma teşebbüsleri olan Arıburnu çıkarmasına karşı yapılmıştır. Conkbayırı- Anafarta müdahalesi, 6 Ağustos 1915 tarihinde ikinci çıkarma teşebbüsleri olan ve Conkbayırı-Anafarta hattını ele geçirmek teşebbüsüne karşı 9 ve 10 Ağustos 1915 tarihlerinde; Kireçtepe müdahâlesi ise, Anafarta çıkarması sonrası kuşatma manevrası amacıyla yapılan Kireçtepe sırtlarını ele geçirme hedefli İngiliz girişimine karşı 16 Ağustos 1915’te gerçekleşmiştir.
Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki başarılarından dolayı artan şöhretine zamanın basını da ilgisiz kalmamıştır. Mustafa Kemal’in basına yansıyan ilk mülâkatı Çanakkale Savaşları esnasında olmuştur. Harp Muhabiri Ali Ekrem Bey’i karargâhında ağırlayarak siper hatlarını dolaştırarak gözlem ve değerlendirmelerde bulunan Mustafa Kemal, 21 Temmuz 1915 tarihli Tanin Gazetesi’nde “İngilizlere ilk darbeyi vurmuş, karaya çıkan düşman kuvvetini bir hamlede denize dökmek şerefini kazanan kumandan” ifadeleri ile tarif edilmiştir. Tasvir-i Efkâr Gazetesi’nde (29 Ekim 1915) Mustafa Kemal’in fotoğrafı basılmış ve altına “Çanakkale Muharebat-ı Berriyesinde (kara muharebelerinde) fevkalade yararlılıkları görülen ve emr-i müdafa’adaki iktidar ve mahareti ile bi’l-hakkın ihzarı şân-ı şeref eyleyerek Boğazları ve makam-ı hilâfeti kurtaran komutanlarımızdan celâdet-i fıtriye ve havarık-ı hamaset ile mümtaz Miralay Mustafa Kemal Bey Efendi” yazılmıştır.
Bununla birlikte Servet-i Fünûn Dergisi’nin 6 Ocak 1916 tarihli nüshasının kapağında Mustafa Kemal’in fotoğrafı yer almış ve altına, “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ve Mahiyeti” yazılmıştır. Henüz Millî Mücadele yıllarından önce, bir Osmanlı subayı olarak “Anafarta Kahramanı” olarak tanınır hâle gelmiştir. Anafarta kahramanı Mustafa Kemal, doğu cephesine Kolordu Komutanı olarak gönderilirken generalliğe terfi ettirilmiştir. Yarbay rütbesi ile girdiği savaştan “albay” rütbesine ve hattâ hemen akabinde generalliğe terfi ettirilmiştir.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.