Çakır’ın tek umudu: Bankalar

MDN İstanbul

Deniz Ticaret Odası seçimleri yaklaşırken başkan adayı olan Salih Zeki Çakır’ın denizcilik sektörünün sorunları için gördüğü en büyük çare banka kredilerinin yeniden yapılandırılması olduğunu söyledi. Çünkü temel sorunun finans problemi olduğunu düşünüyor. “Ben sektörün genel olarak büyümesini önemsiyorum. Biz makro dengeler ve hedefler üzerinden çalışma yapacağız” diyen Çakır başkan adaylığı ile üyelerin katılımcılığı ve odadan beklentilerine yönelik farkındalık oluşturduklarını iddia ediyor. İşte Çakır’ın ses getirecek röportajı.

İlk somut eylem planınızı armatörler için ne yapacaksınız tersaneler için ne yapacaksınız onu merak ediyorum.
Ben armatörlerin bu süreçte işin doğrusu, çevremiz de armatör ve lokomotif sektör de armatörler olduğu için biz armatörlerin etkin bir şekilde yönetimde, meclis üyeliklerinde temsil edilmesi yönünde gayret sarf ediyoruz. Bu anlamda armatörlerle görüşmelerimize ağırlık veriyoruz ve armatörlerin sorunları zaten bildiğimiz sorunlar yani yeni bir sorun yok. Kendim de armatörüm, hepsi bildiğimiz yaşadığımız sorunlar.

Borçlar yeniden yapılandırılmalı
Nedir onlar?
Şuanda kriz sonrası armatörün en büyük sorunu finansal sorun.
*Şu anda denizcilik krizi var. Çok ciddi yara aldı armatörlerimiz. Umarım en kısa sürede herkes bunu atlatır. Alınması gereken acil önlemler nelerdir? Bu konuyla ilgili özelde devlet kademesinde siz aday olursanız ne yapacaksınız?
Tabi burada sektör kendi başına veya oda kendi başına hiçbir şey yapamaz. Odanın belirli bir mali kaynağı var onun da zaten nasıl nerede kullanıldığı herkesin malumu. Burada muhakkak armatörlerin durumunu iyileştirmeye yönelik bir çalışmanın yapılması lazım. Bu da ilk anda sıkıntıda olan armatörlerin, finansal sorunlu armatörlerin muhatap finans kuruluşları nezdinde yeniden yapılandırılmasının önünü açmak, buna yönelik çalışma yapmak veya henüz bir kredi şeyi olmasa bile zorda kalan tamir için finansal kaynak bulamayan armatörlere de bir işletme kredisi kazandırmak, zaman kazandırmak.
Modeliniz nedir bununla ilgili, hükümete ne götüreceksiniz bununla ilgili? Projeniz nedir?
Proje götüreceğiz. Kredi Garanti Fonu’nun yarım kalan gemiler için uygulanmış kredi para fonunun bir işletme kredisi şekline dönüşmesinin çarelerini arayacağız. Orada hazır bir model var zaten. Bizim yeniden bir şey yapmamız zaman alır, o modeli dönüştürmenin çalışmalarını yapacağız.
Görüştünüz mü hükümetle?
Şuanda bunlar için bu süreçte doğru olmaz. Yani bir yanlış anlaşılma da olur. Şuanda biz kimsenin imkanını kullanıyor veya bir yönlendirme yapıyor değiliz. Bazı arkadaşlar yazdı, bürokrasi size çalışıyor diye duymuşsunuzdur.
Çalışıyor mu?
Kesinlikle çalışmıyor. Çalışmaz zaten. Hele bu hükümet döneminde bunu beklemek, bunu ummak, bunun ihtimal yoluna gitmek mümkün değil. Böyle bir şeyimiz de yok, bu anlamda tanıdıklarımızı işlerimizi kullanmak benim de tarzım değil. Kaldı ki çok fayda da gelmez buradan, yanlış anlaşılmalara da sebep olur.

Bürokrasi bizim için var
İşlerini iyi yapmıyor mu hükümet yetkilileri?
Eksik yapanlar var veya sektörle iyi bir iletişim kurma yönünde eksiklikler var. Onları telafi edici çalışmalar yapacağız. Bürokrasi bu sektör için var. Onun herkes bilincinde olması lazım. Bu sektör olmazsa bürokrasinin olmasının bir anlamı yok.
*Peki beşinci bölge teşvik yasasını biliyorsunuz. Siz eğer yönetim kurulu başkanı olursanız bununla ilgili neler vaat edebilirsiniz? Bu yasanın gemi inşa sanayini kapsaması için çalışmalarınız olacak mı mesela?
Kesinlikle projelerimizde var. Hemen hemen bütün çalışma gruplarının sıkıntılarına yönelik projeler üretip, işleri ve sorunları çözmede proje odaklı çalışacağız.

Can suyu ve simidi lazım

Projeleriniz neler?
Bir şey isterken biz projeye sahip çıkılması yönünde talepte bulunuruz. Şuandaki hükümetin ve makro dengelerin gereği olarak bunu anlamak gerekiyor. Bir parasal teşvik söz konusu değil. Çok defa vurgulandı, artık bunlarda ısrarcı olup sektöre zaman kaybettirmenin anlamı yok.

Murat Kıran ve Metin Kalkavan da bunu defalarca dile getirdi. Biz proje üretiyoruz para istemiyoruz diye… Sizin projeleriniz nelerdir?

Şu anda ihtiyaç ne? Finansal krizde sektöre can suyu denebilecek bir desteğe ihtiyaç var. Mevcut finans kurumlarıyla ilişki kurmuş olanlar için bunların yeniden yapılandırılması için hükümetin neler yapabileceği bir çalışma yapacağız. İkincisi de uzun vadeli kalıcı bir teşvik söz konusu olamaz. Navlunların iyileşme süresine kadar insanlara zaman kazandıracak bir işletme kredisi oluşturmak için çalışmalarda bulunacağız. Bu bana göre elzem. Şuanda en büyük sıkıntı insanlar tamiri gelmiş, tamiri yapacak kaynağı yok. İlk yapılacak olan armatörler için diyorum, buna yönelik bir işletme kredisi oluşturmak gerekir. IACS’tan kolay class’a geçiş yapıp geminin hem maddi değerini hem de ticari değerini düşürmek zorunda kalıyor. Mutlaka şirketlere nakit girmesi lazım… Kriz sonrası bu can suyu ve can simidi tanımlamaları olarak çok söylendi. Biz bunu can suyu+can simidi şeklinde söyleyelim. Böyle bir işletme kredisine sektörün ihtiyacı var. Bunu ilgili meclisler zaten biliyor. Bunu nasıl hayata geçireceğimizle ilgili çalışmalara tez elden başlamamız lazım. Geçen zaman aleyhimizde işliyor.

Şu ana kadar hükümet hiçbir adım atmadı mı yani? Sizin de DTO üyesi olduğunuz dönemlerde, buna şahit oldunuz mu? Bununla ilgili Ankara’da ilgili birimlerin tavrı ne oldu?

Tabi burada Denizcilik Bakanlığı’nın konumu ile mali konulardaki muhataplar farklı bakanlıklar. Buna çözüm üretecek olan da Maliye ve Hazine Bakanlığı… Bu yönde talepler gittiğini biliyorum ama taleplerin ne kadar gerçekçi ve neye yönelik olduğunun detayına vakıf değilim. Şuana kadar da hiçbir şey olmadığını biliyoruz. Sadece yarım kalan gemiler için oluşturulan fonda kısmi bir kullanım olduğunu biliyoruz. Hükümetin ayrıca denizcilik kredilerinde de karşılık oranlarını azaltarak yeniden yapılandırmalarını özendirdi. Bunun önünü açtı. Bankalar hem geçmiş dönemde hem de günümüzde bundan istifade edebiliyorlar. Yeniden yapılandırılmalarda bir imkan tanıdı. Ama bu yeterli mi? Yetersiz… Bu süreçte gemiyi elden çıkartmak da çözüm olmuyor. Zaten bir değeri olsa insanlar iyi bir zamanı bekler satar gemisini. Şu anda gemi değerleri de çok düştüğü için hele banka ipoteği varsa satılsa da borcu kapatmıyor. Geminin yatması bir dert, çalışması kazanmıyorsa her hesap döneminde eksi bakiyeyle de dönemi kapatmak ayrı bir dert. Bu anlamda bir açmaz var. Bunun için çok sıkı, sürekliliği olan bir çalışma yapmamız lazım.

Bankalar sahip çıkmalı
Siz nasıl önlemler alıyorsunuz? Buradan kanaat önderi olarak uzmanlığınızla ilgili ne gibi tavsiyelerden bahsedebilirsiniz?
Geçmişte 2008 krizinde yaptığımız şey, o zaman da öyleydi. Biz gemileri bağladık, laid-up yaptık. Bir kısmını sıcak laid-up, bir kısmını soğuk. Biraz durumu, kondisyonu iyi olan gemiyi soğuk laid-up yaptık. Yani durumu iyi olanı sıcak, durumu kötü olanı soğuk laid-up yaptık. Biraz bekledik. Biraz çabuk aslında 2008 sonrası navlunlara yönelik piyasalarda korkulan kadar olmadı. 2009 ve 2010’da makul piyasa navlunu oluştu.

Buradan koster filosuna sahip olan armatörlere önerebileceğiniz bir şey var mı? Yani bu dönemi siz nasıl yönetiyorsunuz?

Şuanda her halükarda birkaç ay eksi bakiye de olsa kondisyonu iyi olan gemiler işletme giderlerini kazanıyor. Burada sorun bu mevcut gelirlerle borç ödenmiyor, capital cost ödenemiyor. Pahalı alınmış gemilere ciddi bir şey varsa orada sıkıntı var veya büyük tamir yapmış veya yapmak durumunda olan gemilerde sorun var. Bütçeler büyük… Yaş ortalaması küçük tonajlar büyük olduğu için fatura daha da yüksek. Bir havuza girip çıkmak küçük gemide 20-30 bin dolarlık bir bütçedir. Büyük gemide, yaşlı gemilerde 300-500 bin dolara kadar çıkmakta. Şuanda bu parayı geri döndürecek bir piyasa yok. Yani kişisel olarak söylüyorum, biraz daha kötü olsa ben gemileri bağlayacağım.

Peki siz ne yaptınız? Ana tedarikçilerinizi davet ettiniz mi? Onlarla yeniden pazarlığa oturdunuz mu? Kredi aldıysanız tekrardan bankanızla görüştünüz mü? Bütün gözler sizin üzerinizde şimdi ne tavsiye edersiniz?

Burada, geçmiş krizlerden çok etkilenen birisi olarak, neler yapıldı geçmişte çok örneği var. Otuz yılda kaç tane kriz yaşadık. Her dönemin kendi özel şartlarına göre tecrübeler oluştu. Burada ilk yapılacak banka, finans kurumları sektöre sahip çıkacak. Yani kötü örnekleri sadece konuşmayacak, iyi örneklere de bakacak. Yeniden yapılandırmaya müracaat eden armatörleri fırsat bilip maliyetleri yükseltmeden, yeniden yapılandırma yapıp hatta geri ödemesiz dönemler de koyup, sektörün navlunların iyi döneme kavuşmasına fırsat vermek gerekir. Krizler geçicidir, bunu bankalar da biliyordur artık, öğrenmişlerdir. Bu dönem de geçecek, bu dönemde armatörü yaşatmak, gemi inşa sanayiini yaşatmak için stratejik ortak gibi bakması lazım. Buna yönelik çalışmalar yapmalı yoksa filo eriyecek. Bundan da denizcilik sektöründen müşterisi olan bankalar da zarar görecek.

Yaşadığınız sıkıntılı yıllar hangi yıllardı?

2000-2004 arası.

Peki bu krizden çıkarken Deniz Ticaret Odası’ndan herhangi bir yardım istediniz mi?

Hiç aklıma gelmedi, yok hayır.

Battınız mı nasıl yara aldınız siz?
2000 senesinde 10 tane gemimiz vardı ve büyük tonajdaydık. En yaşlısından en kondisyonu düşük olana doğru başlayarak gemileri sattık. 2006 yılına geldiğimizde 2 gemi kalmıştı, fiyatlar biraz iyileşince onları da satıp gemi inşa işine girdik.

Bizi yıpratmak istiyorlar
Metin Kalkavan “ihaleler” diyerek ve “Sonra açıklayacağım” dedi.. Burada ihale ile ilgili bir itham var?
Sadece itham değil bu bir iftira. Bunu yazabilirsiniz. Bunu açıklayayım, insanlar piyango bileti almadan niye bana çıkmadı diye söylem geliştirmesi nasıl saçmaysa bu işe yorum getirenler de aynı düzeyde bence. Bizim Türkiye’deki ihale mevzuatı belli. Ancak bunu bu ihalelere giren biri söylese belki tartışılır. Ama bunu hiç işle alakası olmayan…

İspat edin diyorsunuz yani?

Tabi. Kanunda, mevzuatta ve Türkiye’de şuanda ki bu arkadaşlar hepsi bunu biliyor, zerre kadar şüphe yok. En düzgün çalışan, yani ihale sistemi Kamu İhale Kanunu’na göre yapılır ve zarflar açılır. Artırma indirme de olmaz. Zerre kadar şüphesi olanın da muhattabı kamu ihale kurumudur, dilekçesini verir, oradan çıkacak şeye göre cevabını alır.

Peki neden böyle bir şey ortaya atıldı o zaman?

Bu bütünüyle bu mevcut yasa şartlarında, bu dönemde, süreçte, bizi yıpratmak için kullanılan bir söylem.

Bakanın oğlu ortağım değil
*Niye sizin hükümete yakın olduğunuz bu kadar çok konuşuluyor peki? Daha önce de sordum Binali Bey’e (Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım) yakınlığınız konuşuluyor diye… Binali Yıldırım’ın oğlu sizin ortaklarınızın arasında deniyor, doğru mu?
Doğru değil. Binali Bey’in oğlu kendi şirketlerini büyütmek için herkes gibi sektörde faaliyet gösterir. Benim Binali Bey’in oğluyla çevresiyle hiçbir ortaklığım yok. Kesinlikle yok. 2002 seçimlerinden önce zaten…

Fotoğraflarınız da var sanırım iddialar ile ilgili öyle mi?

Vardı onlar ne buldularsa saçma sapan karıştırarak bizi bir kampanyanın bir parçası yaptılar. Ama sonuçsuz beyhude bir çalışmaydı. Tekzip edildi.

Size fırsat aslında buradan Marine Deal News’tan şu an fırsat olarak soruyorum. Cevap vermemekte özgürsünüz. Açıkçası cemaat üyesi olun ister Binali Yıldırım’ın ister cumhurbaşkanının, isterseniz diğer devletlerin başkanlarının arkadaşı olun. Eğer arkadaşlığınız sektöre bir fayda sağlayacaksa ne ala. Beni rahatsız eden tek şey üslupların bozulması. Peki daha önceden Binali Yıldırım’ın sizin şirketinizde çalıştığı herkesçe biliniyor doğru mu?

Doğrudur birlikte çalıştık.

Sizin çalışanınız olduğu söyleniyor. SSK’lı sigortalı çalışanınız. Bu doğru mu?

Çalışanımız değil yöneticimiz, evet.

Binali Yıldırım’a olan yakınlığınızın Yönetim Kurulu Başkanı olursanız DTO’nun, eminim bir yakınlık dostluk olmuşsa bunun artı değerleri olmayacak mı?

Sektörün böyle algılaması lazım. Olsun, doğaldır. Bakan beyin de bu anlamda farklı bir davranışı olacağını sanmıyorum. Sektördeki herkesin derdine çare arayan bir beyefendi Binali Bey. O anlamda kesinlikle bize bir ayrıcalık yapmayacaktır. Sadece bu işleyişi yönetim tarzı olarak özel bir çalışma yapacağız. Burada doğal olarak ikili ilişkilerin bürokrasi nezdinde de faydası artısı vardır muhakkak.

Sektör kendisini anlatamadı
*Çalışmaların isimlerini ben somut olarak almak istiyorum bana proje bazlı bilgi verir misiniz? Mesela Kredi Garanti Fonu’nu işletme kredisine dönüştürmek için adım atacağız dediniz, bunun gibi… Peki bürokratlar neden denizcilik sektörüne güvensiz bakıyorlar? Şuana kadar hiçbir teşvik paketinde yer almadı? Ne diyebilirsiniz?
Bu benim için de bir sorun bir sektör mensubu olarak. Bunun böyle olmaması gerekir. Sektör kendini iyi anlatamadı. Bundan başka söylenecek bir şey yok. Sektör teşvik kapsamına alınmamasını sorgulayacağız. Bunun daha iyi sorgulanması gerekir. Bunun ekonomik sebebi, sektörün büyüklüğünün iyi tanımlanmamış olması, bu anlamda envanter çalışmasının…
Sektörün gelir kaynakları, ne durumda olduğu, aynı zamanda neler yapılabileceği anlatıldı. Diğer devletlerle neler yapılabileceği tüm bakanlara toplantılar düzenlenerek söylendi. Mehmet Şimşek, Ali Babacan, Nimet Baş (Çubukçu), Eğemen Bağış, Cevdet Yılmaz, İsmet Yılmaz, Binali Yıldırım ve hatta Başbakan’ımıza ve de Cumhurbaşkanı’mıza daha sayabilirim. Tüm bu devlet üst kademe yönetimi davet edildi, ben şahidim. Şimdiki ve önceki tüm hükümetler… Hatta sizin GİSBİR döneminizde Gemi ve Yat İhracatçıları Birliği’nin liderliğinde McKenzie raporu hazırlandı bunları biliyorsunuz.
Öncesinde 2009’da bir rapor hazırlanmıştı, orada eksiklikler vardı. Sonra ihracata yönelik Mckenzie Raporu’nda da daha sektöre yönelik müspet sonuçlar, en azından Avrupa Birliği’nin gerekçe olarak kullanılan teşviklere karşı olduğu veya Avrupa’da uygulanmadığı yönünde iddialar o raporla çürütüldü. Avrupa Birliği, son gemi inşası sempozyumunda da vurgulandı. Avrupa Birliği de önce 2015 sonra 2020’de ağırlıklı olarak gemi inşa yan sanayinin desteklenmesi yönünde önlemler paketi açıkladı. Bunların benzerlerinin gemi inşaya yönelik ve armatörlere yönelik yapılmasında biz daha gayretli çalışacağız sonuç almak için. Şuana kadar alınmamış olması bunların kesintiye uğramasını gerektirmez. Daha iyi farkındalık oluşturmak için sürekliliği olan çalışmalar yapacağız. Bunun peşini bırakmamak lazım çünkü denizcilik Türkiye ekonomisi için cumhuriyetimizin 100. Yılı hedefleri için çok önemli bir şey. Bunun altını iyi hazırlanarak çalışarak doldurarak, ekonomiden gerektiği payı alması için çalışmalar yapacağız. Uzmanlıklardan, üniversitelerden istifade ederek bilimsel çalışmalar yapacağız. Raporlar hazırlayacağız, artıları eksileri ortaya koyacağız. Sonuç almak için elimizden geleni yapacağız.

Yurtdışındaki şirketler tasfiye edildi
Bir oyu olan bir üye olarak, somut bir şekilde sizin projelerinizi, ekibinizin kimler olacağını, onların niteliklerini öğrenmeyi isterim ve buna göre kararımı veririm. Derim ki Metin Kalkavan bu konuda eksik, Salih Bey daha dolu veya Salih Bey bu konuda eksik ama ekibinde şöyle bir kişi var bu onu tamamlar. Avukatından sigorta uzmanına kadar, ekonomistinden, kaptanından tutun da gemi inşa mühendisine kadar aslında, bunların hepsini görmeyi arzu ederim. Geçen yazımda da bunu söyledim biraz yönetime çok fazla yüklenildiğini düşünüyorum çünkü yönetimi de çalıştıran meclistir. Meclis eğer yönetimi çalıştırmadıysa veya sen niye çalışmıyorsun kardeşim ben senin emrine bunu getirdim deyip hesap sormadıysa diye düşünmüyor değilim…
Öyle bir ortam var mı?

*Peki eskiye teşekkür ederiz biz bu noktada bayrağı devir alıp şuraya götürmek istiyoruz tarzı bir yaklaşım hoş olmaz mıydı? Dolayısıyla herkes Salih Kaptan çok iyidir çok beyefendidir diye çok güzel şeyler de duyuyorum, hakkınızda. Neden değiştiniz siz böyle birden bire…
Şimdi en kötü adam oldum.

*Sizin içinizde bir canavar vardı da şimdi mi ortaya çıkarttınız? Neden bu üslubu takınıyorsunuz merak ediyorum. Üslubunuzu sert buluyorum, denizcilik sektörüne, denizcilerin dünya görmüş kişilerin her zaman adab-ı muaşeret kuralları olsun, her denizcinin kendi milletinin önünde olduğunu düşünüyorum.
Yurt dışında okudum. Okuduğum okulda 40’a yakın denizci ülkeden öğrenciler vardı. Yurt dışında çok şirket kurdum bu anlamda bir eksiğimiz yok.
Yurt dışında kurmuş olduğunuz şirketler devam ediyor mu hâlâ, kapatıldı mı?
2000 krizi sonrası hepsini peyderpey tasfiye ettik.

Faaliyetleriniz nelerdi?

Gemi acenteliği, gemi brokerlığı, gemi işletmeciliği… İlk 90’da Singapur’da, sonrasında Danimarka’da Kopenhag’da, sonrasında Hamburg’ta, Romanya’da, Ukrayna’da, Malezya’da…

Neden Türkiye’de değil?

Biz o zaman çalışmaya çıktığımızda, yani devletten ayrılıp kendi işimi kurduğumda burada sığ bir piyasa vardı. Düşünün 88 yılı sınırlı sayıda armatör, sınırlı sayıda yük sahibi, ülke çok küçük ve burada işler paylaşılmış. Biraz da eş dost akraba ve lisanımız da olduğundan, burada müracat ettiğimiz yerden yanıt alamıyorduk. O dayısının oğluyla çalışır, yük sahibi yeğenine şirket kurmuş falan. Biz bunu aşmak için mecburen yurt dışına açılmak zorunda kaldık ve iyi bir iş yaptık. Bu anlamda bizden önce bir Martı böyle bir çalışma yapmıştı. Ondan sonra da biz yaptık ve çok fazla yurt dışında arkadaşımız yetişti, Singapur’a 90 yılında çıktık şirket kurduk. Şuanda sadece bizden çalışıp ayrılan yurt dışında 10’a yakın faaliyet gösteren şirket var.
Şimdi söylemime gelelim. Bir sektör ve seçim yaşamamış üyeler, ilgi de duymuyordum ilk başladığımızda. Bir ihtiyaç var ama ilgi ve farkındalık oluşmamış. Biz ilk söylemlerimizde yapılanlara teşekkür ettik. Yapılmayanlara, eksik yapılanlara vurgu yaparak devam ettik. Muhakkak bazı şeylere daha güçlü vurgu yapmamız gerekir ki insanlara farklı bir şey söyleniyor, farkındalık oluşturmak için. Bu bir çalışma. Burası Kanarya Sevenler Derneği’ne biz horoz dövüşü falan değil. Ciddi bir işe soyunduk. Ve ciddi bir üyeyi oy vermeye davet ediyoruz.

Cemaat üyesi değilim
Cemaat üyesi olduğunuz söyleniyor sizin.
Evet, geçen bunu sormuştunuz.

Evet ben sordum cevabımı aldım. Bunu sormayacağım. Ama hâlâ gündemini koruyor…

Benim cemaat üyesi olmadığımı, hepsi tanıyanlar biliyor da… Orada ince siyaset şu, yani belli bir alkışı olan cemaatin, yani şöyle kamuda bir olumsuzluğu varsa, o cemaatin desteği ile çalışıyor olmamda bizi yukarıdan daha üst düzeyde karşı karşıya getirme çalışması bu.

Kazanırsanız, sektörün diğer kesimi için bir ötekileştirme olacak mı? O gruba dahil olmayanlar sizin tarafınızdan kucaklanmayacak mı?

Bu çok açık. Bizim böyle bir lüksümüz yok. Sektörde böyle bir şeyle bir yere varılmayacağını çok iyi bilen bir insanım. Sektörün, genel Türkiye mozaiğinin yansıması denizcilik sektöründe de aynı orandır. İnsanlar bizim yaptığımız bu çalışmadan memnunlar. Bizi şu cemaattensiniz, siz muhafazakârsınız deyip bizi kabul etmeyen veya bizden bu anlamda endişe eden kimseye rastlamadım.

Metin Kalkavan sizin yöneltmiş olduğunuz hakaretleri ben kendi şahsım adına almıyorum, bu yönetimdeki tüm bu ailelere söylenmiştir dedi. Öyle mi?

Kesinlikle değil. Ailelerle sorunum olmaz, kişilerle sorunum olmaz. Benim söylediğimde çok haklı olduğum iki konu var. Bunu işlemeye devam edeceğim. Altını doldurma yönünde kendisi de talepkâr oldu, ben söylerken… Anlayan anlar. İlgilenenler de bunu biliyor.

Metin Bey itiraz rakamlarını meclis toplantısında verdi. Bu kriz ortamında şimdi nasıl toparlanacak bu ilişkiler gelinen bu noktada? Baktığınız zaman o yönetim kurullarının çoğu, tersanesiyle filosuyla belirli bir iş gücüne sahip kişiler. Ayrıca o aileye sempati duyanlar da var. Şimdi nasıl bu ilişkileri toparlamayı ve onları da kucaklamayı düşünüyorsunuz?

Bu tek taraflı olmaz. Ben kendi açımdan bize haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bir eşitsizlik var. Bizim altını doldurmamıza gerek yok, kendi söylemleriyle zaten altını dolduruyorlar. Normalde bu odanın gelirleri bu sektörün… Arkadaş Deniz Ticareti Odası’nın bütün imkanlarını kullanıyorlar kendilerini seçtirmek için. Kaynaklar bunlar için verilmemiş, bunu kendilerine doğal bir hak olarak görmelerini ben kabul etmiyorum.

Eleştiriler üç noktada toplanıyor
Sözbir Otel’de basın toplantısı yapacağınız zaman beni aramıştınız. O günkü konuşmamızda anlayamamıştım. Olur mu ben adaylığımı koyuyorum dediniz. Ben Metin Bey’e saygı duyuyorum ama Metin Bey başkan olamayacağı için ben adaylığımı açıklayacağım dediniz. Devam etseydi ben aday olmazdım anlamına geldi benim açımdan öyle miydi?
Bir durumu izah etmek için söylemiştik öyle algılandı. Metin Bey aday olsa da ben aday olacaktım. Biz resmen ortaya çıkmadan Şadan Hanım çalışıyordu. Biz çalışmayı resmi yapmaya çalıştık. Ben 24 Kasım’da açıklamayı yaptım, 7 Şubat’ta Metin Bey açıklamayı yaptı, 15 Şubat’ta aday olacağını söyledi. Biz yol almıştık.
Metin Bey’in, Anayasa Mahkemesi önünü açsa bile aday olmayacağını ben duymuştum. Metin Bey çıksa ben aday olmayacaktım diye bir şey kesinlikle yok. Orada bir yanlış anlaşılma oldu.
Bu toplantılarda şöyle bir algı oluştu, Metin Bey kendisini iyi savunuyor. Söylediklerinin altını dolduruyor. Erkan Bey’in orada bir kere konuştuğunu gördüğüm için sadece sizi söyleyebiliyorum. Sizin görüşlerinizin ve söylemlerinizin altının boş, ona karşı ve bugüne kadar gelen eleştirilere karşı karşılık veremediğiniz söyleniyor. Yani politikaya devam mı bu şekilde?
Yani bu bir yorum. Burada 3 önemli konu var; altı boş gibi gözüken. Bunu anlayan anlıyor zaten. Meslek gruplarının yanlış ve eksik planlanması, yine önümüzdeki süreçte meslek komitelerinin daha rahat çalıştırılmadığına vurgu yapıyoruz. İkincisi, seçimlerin odada yapılmamasına yönelik söylemimiz var. Üçüncüsü de odanın imkanlarını seçim için kullanmaları.

Başka bir çekingeniz mi var? Şuana kadar seçimler odada olmuş.

Rakip yoktu.

İki bin kişiyi oda ağırlayamaz diye mi düşünüyorsunuz?

Ağırlayamaz. Bazı sandıklar bölünecek 47 meslek grubu aşağı yukarı 55 sandık olacak. Sandık müşahitleri olacak. Şehir dışından da gelecek olanlar, yaşlı olanlar var.

Yer olarak nerede yapılsın?

-Haliç Kongre Merkezi, Hilton Convention Center’da, sektörün yüzde 90’ı Anadolu yakasında, büyük oteller var. Burhan Felek var.

Bir tartışma panel düzenleyelim diye bir öneri var, bundan neden geri duruyorsunuz?

Geri durmadım, şuan bu bir özenti. Amerikan seçimlerinde kullanılan bir yöntem bu, oradan birisi fikir vermiş olabilir. Şova dönük bir çalışma bu. Gerek görürsem bunu da yapabileceğimi söyledim. Bizim düello ile işimiz yok.

Siz yokken eski TOBB Başkanı Fuat Miras dedi ki, “DTO ileri mi gitmeli yoksa geri mi”… Son bir cümle rica ediyorum.

Biz çok daha fevkalade ileri gitmek için bir çalışma yapıyoruz. Biz de bu sektörün mensubuyuz.

Geri gitmesindeki kasıt neydi? Nasıl yorumluyorsunuz?

Onu bilemiyorum. Niye geri gitsin. Yani çok kötüysem zaten seçimi kazanamam. Kazanıyorsam seçimi alacaksam, mutlaka bir artı değer sağlayacağımdan. Bu insanlar benim akrabam eşim dostum değil, 8 bin küsur üye… Geleceksem muhakkak daha iyi olacaktır. Atamalarda gelen gideni aratabilir ama seçimlerde seçilebilen muhakkak mevcuda göre daha iyi bir konuma gelir ve getirir.

Bunu Paylaşın